topraktoprak
Well-known member
“İnancım odur ki, Risale-i Nur kâinatı olduğu gibi takdim eden, Kur’ân’ı Resulullah’ın murad ettiği gibi tefsir eden, modern insana musallat olmuş asıl tehlikeli hastalıklara tedavi çareleri sunan yegâne İslâmî eserdir.” (1)
Yukarıdaki sözlerde de ifade edildiği gibi; kainatı olduğu gibi takdim eden, Kur’an’ı Resulullah’ın murad ettiği gibi tefsir eden ve tehlikeli hastalıklara tedavi çareleri sunan yegâne İslâmî eser olan Risale-i Nurun nasıl bir tefsir olduğu, hangi şartlarda kaleme alındığı, toplumumuza ve bütün inananlara neler kazandırdığı hususlarını incelemeye çalışacağız. Bu çalışmayı yaparken de Risale-i Nurlardan azami ölçüde istifade edeceğiz. Bunun yanında Risale-i Nur hakkında yayınlanmış eserlere, bilirkişi raporlarına ve mahkeme kararlarına da bir göz atacağız.
Risale-i Nur’u konu edinmiş olan bilimsel kaynaklar fazla olmamakla birlikte, gün geçtikçe yerli ve yabancı üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora tezlerinin artış göstermesi sevindirici bir gelişmedir. Düzenlenen konferans ve sempozyumlarda sunulan tebliğlerin sayısı da önemli ölçülere ulaşmıştır.(2)
B-TEFSİR NEDİR VE TEFSİR ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Tefsîr kavramı; anlamı kapalı olan, manası zor anlaşılan sözden ne kastedildiğini açıklama demektir. Tefsîr kelimesi daha çok Kur'ân’ın kelime, terkip ve cümlelerinin ne anlama geldiğini açıklamak, müşkül ve garîp lafızları izah etmek, Kur'ân'ı yorumlamak, inceliklerini keşf etmek anlamında kullanılmaktadır.(3)
İmam Taberi, Lafzî yani Kur’an’ın âyetlerinin sadece meallerini bildiren tefsir ile yine ayetlerinin manalarını, inceliklerini ve sırlarını keşfeden tefsir olmak üzere iki tür tefsirden bahseder.(4)
Bu hususta Bediüzzaman da aynı kanaattedir: "Birisi malûm tefsirlerdir ki, Kur'an'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'an'ın imani olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve izah ve isbat etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti vardır. Zahir malûm tefsirler bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir manevi tefsirdir."(5) Demektedir.
C-RİSALE-İ NUR
a-Risale-i Nur Nasıl Bir Tefsirdir?
Risale-i Nur, yukarıda bahsi geçen iki tür tefsirden ikinci kısma giren bir tefsirdir. Kur’an ve iman hakikatlerini, yediden yetmişe her kesimden insanın rahatlıkla anlayabileceği bir tarzda ve kuvvetli delillerle beyan, isbat ve izah eden, müsbet ilimlerle donanmış, nefisleri, şeytanları, vesveseli şüphecileri ve en inatçıları dahi ikna ve teslime mecbur eden, yüz otuz parçadan ibaret çağdaş bir tefsiridir. (6)
Bediüzzaman’ın talebelerinden Araştırmacı Yazar Abdulkadir Badıllı; “Risale-i Nur’lar, hem Kur’an’ın imani hakikatlerini ifade eden ayetlerinin ispatlı, berrak, itminan-bahş bir hakiki tefsiri olduğu halde, aynı zamanda Kur’anî bir kelâm kitabıdır.”(7) demektedir.
b-Risale-i Nurların Yazılış Nedeni
Bediüzzaman Van’da bulunduğu sırada bir gün Vali Tahir Paşa bir gazetede; İngiliz Meclis-i Meb'usanında Müstemlekât Nâzırının, elinde Kur'ân-ı Kerîmi göstererek söylediği bir nutukta, "Bu Kur'ân İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur'ân'ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur'ân'dan soğutmalıyız." diye hitabede bulunduğu haberini okur. Bu havadis Bediüzzaman’ın üzerinde büyük bir tesir yapar ve; "Kur'ân'ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim." diyerek bir nevi ant içer.(8) Bütün hayatını, fîsebilillâh Kur'ân'a, İslâmiyete, Sünnet-i Seniyenin ihyasına hasr ve vakfeden Bediüzzaman, gittiği her yerde, Rusya’da (9) esaretteyken bile hiç boş durmamış, etrafında bulunan insanları aydınlatmak ve irşad etmek için var gücüyle çalışmıştır. Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye’de, çağrıldığı TBMM’nde de aynı gaye ile çalışmalarına devam etmiştir.
c- Risale-i Nurlar Hangi Şartlarda Yazılmıştır?
Risale-i Nur’un telifi, Birinci Dünya savaşının sonunda insanlık âleminde medeniyeti mahveden ve semavi dinlerle mücadeleyi esas alan kominizmin insaniyetin yarısını istila ederek dünyayı dehşete saldığı ve memleketimizi de tehdit ettiği,(10) gizli dinsiz komitelerinin, İslam esaslarını ortadan kaldırarak, İslam rûhunu yok etmek ve Kur’an’ı toplatıp imha etmek planlarını yaptıkları bir döneme rastlamaktadır.(11)
Dışarıda kopan bu fırtınalardan ülkemiz de elbette nasibini almıştır. Bu nedenle 1925’li yıllarda çıkan isyanlar ve dinsizlik komitelerinin resmi makamları aldatmaları yüzünden Bediüzzaman’ın hayatında 28 senelik sürgün, mahkumiyet ve zorunlu ikamet gibi çok sıkıntılı bir dönem başlar. Bu zor demde ve çok çetin şartlarda da yılmadan ve hedefinden bir milim bile şaşmadan çalışmalarına devam etmiştir.
Bediüzzaman, Risale-i Nurları 1927 (12) yılında Isparta’nın Barla nahiyesine sürgün edildikten sonra, çok şiddetli baskı ve zulüm altında iken yazmaya başlamıştır. Etrafında da birkaç köylüden başka kimsecikler yoktur.
Bediüzzaman, dehşetli zulme mâruz bırakıldığı ve kimseyle görüşmesine müsaade edilmediği bir zamanda genellikle kırlarda, bayırlarda ve bahçelerde Risale-i Nurların telifiyle meşgul olmuş, bu telif ettiği risaleler köylüler ve talebeleri tarafından Isparta ve havâlisinde el yazısıyla istinsah edilip kendisine gönderildiğinde de bunları tek tek ve son derece ciddi bir şekilde tashih etmiştir. Bir gün içinde hem dört-beş saat süren yerlere yaya olarak gidip gelmiş, hem tashihatla, hem aynı günün üç-dört saatini telifata hasretmiş, hem de çok zaman yemeğini kendisi hazırlamıştır.(13) Meyve Risalesi gibi bazı risaleleri de zor hapishane şartlarında yazmış olduğunu belirtmek gerekir.
d-Risale-i Nurların İlgi Alanları Nelerdir?
Risale-i Nur; esas itibariyle asrımızın imansızlık ve Allah’ı inkarcılık hastalığına bir reçete olarak yazılmış olduğundan, Allah’ın varlığını ve birliğini, peygamberlik müessesesini, semavi kitapları, kader ve kazayı, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu, meleklerin, sair ruhani varlıkların ve ahretin varlığını, hesap gününü izah ve ispatlamayı konu edinmiş olmakla birlikte, günümüz insanının ihtiyaç duyduğu ve merak ettiği sair imani, sosyal ve siyasi konuları da ihtiva etmektedir.
Barla, Kastamonu ve Emirdağ lahikalarına konmuş mektuplar da yine aynı konularda sorulan sorulara verilmiş olan cevapları ihtiva eden, aynı zamanda bir müzakere, istişare ve haberleşme zemininde yürütülen hizmetlerin seyrini gösteren vesikalar hükmündedirler.
e-Bilirkişi Raporlarına ve Mahkeme Kararlarına Göre Risale-i Nur
Risale-i Nurların mahkemelere düşme serüveni, 1935 yılında Isparta’da savcının talimatıyla el konulması ve Eskişehir Mahkemesine sevk edilmesiyle başlamıştır. 1935’te Eskişehir, 1944’te Denizli, 1948’de Afyon, 1952’de de İstanbul Ağır Ceza mahkemelerinde dava konusu olmuş ve Yargıtayca verilen men-i muhakeme kararıyla son bulmuştur.(14)
Bu mahkemelerce tayin edilen ve eskiden ehl-i vukuf denilen bilirkişi heyetleri, Risaleler için birtakım raporlar vermişlerdir. Bunlardan Ankara Bilirkişi Heyetinin ittifakla verdikleri raporda: “Bir âyetin tefsiri ve bir hadisin şerhi maksadıyla yazılmış olanlarıyla; din, iman, Allah, Peygamber, Kur'ân ve âhiret akidelerini ve ibarelerini açıkça anlatmak için temsillerle yazılmış ilmî görüşleri; ve ihtiyarlarla gençlere hitap eden ahlâkî öğütler; ve kısmen hayat tecrübesinden alınmış ibretli vak'alar; ve esnafa ait faydalı menkıbeleri ihtiva eden, mevcudun yüzde doksanını teşkil eden risalelerdir ki, bunlar da, bütün bu risalelerde müellif hem samimî, hem hasbî ve hem de ilim yolundan ve dinî esaslardan hiç ayrılmamıştır.”(15) denilmektedir.
Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde de ittifakla; “Bilhassa Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke'nin riyaseti altında ehl-i vukuf intihap olunan Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti âzâsından dersiâm ve Profesör Yusuf Ziya Yörükhan ve Ankara Dil-Tarih Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitapları Derleme Heyeti âzâsından Yusuf Aykut tarafından tanzim kılınan evrak arasında mevcut raporlarında: Said Nursî'nin yegân yegân tetkik olunan risale ve kitaplarında, halkı, dini ve mukaddesatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya cemiyet kurmak kasdinde olduğunu gösterir bir sarahat, emâre olmadığı...” (16) kararı verilmiş olduğu görülmektedir.
D-SONUÇ
Risale-i Nur Külliyatının, Bediüzzaman’ın Barla hayatından önce yazmış olduğu İşârâtü’l-i’câz, İki Mekteb-i Musibetin Şahadetnamesi ve hadis tevillerinden oluşan Beşinci Şua gibi eserlerinin de sonradan tanzim edilerek külliyata dâhil edilmesiyle toplam 130 parçadan ve 6000 sayfadan ibaret olduğu görülmektedir.
Risale-i Nur Külliyatının sayfalarında biraz dolaştığımızda, İmam Taberi’nin ve Bediüzzaman’ın ifade ettikleri gibi Kur’an âyetlerinin manalarının aklî, mantıkî ve ilmî delillerle keşif, izah ve isbatı olduğu, insanlığın en önemli meselesi olan; "Ben neciyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?" gibi sorularına aklî, mantıkî ve ilmî delillerle doyurucu cevaplar verdiği, iman ve İslama tecavüze kalkışan en inatçı feylesofları teslime mecbur ettiği, akla gelen bütün istifhamları ve kalplere gelen bütün vesveseleri izale ettiği, aklı ve kalbi aydınlatan din ve fen ilimlerinin birlikteliğini esas alan bir anlatım tarzını benimsemiş olduğu ve Kur'an âyetlerinin nurlu bir tefsiri olduğu anlaşılmaktadır. (17)
Günümüzde, dinsizlik fikrini yayarak Kur’an’dan ve dinden soğutma ve uzaklaştırma planları yapanların planlarının boşa çıkmış olduğuna bakılacak olursa, Risale-i Nurların yazılış amacına ulaşmış olduğunu ve bunda da Risale-i Nurların büyük payının olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle de, “Risale-i Nur; çağımızın ‘imansızlık’ hastalığının bir ilacı olmuştur.” sözlerini rahatlıkla söyleyebiliriz.(18)
Kaynaklar:
1-Köprü, Güz 2007, 100. Sayı, Colin Turner, İslâm Düşüncesinin 20. Asırda Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursî, 27-29 Eylül 1992, 2. Uluslar arası Bediüzzaman Said Nursi Sempozyumu, İstanbul
2-www.barlaplatformu.org/akademik.
3-DİB, Dini Kavramlar Sözlüğü, Tefsir Maddesi.
4-Taberî, Mukaddime, Cild 1, Sh: 75.
5- Nursi, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, Önsöz, Isparta Hayatı, Envar Neşriyat.
6- A.g.e.
7-Köprü, Bahar 96, 54. Sayı, Araştırmacı Yazar Abdulkadir Badıllı ile Mülakat
8-Nursi, Bediüzzaman Said, 2000,Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı, s: 44, Y.A.N. İstanbul
9-http://www.risaletashih.com/index.php/tashih-cesitlemeleri/109-uestad-sibiryada-kald-m
10-Nursi, Bediüzzaman Said, 2000,Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı, s: 137, Y.A.N. İstanbul
11-A.g.e. s: 26
12-http://www.risaletashih.com/index.php/tashih-cesitlemeleri/190-barlada-telife-balama-tarihi
13-Nursi, Bediüzzaman Said, 2000,Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı, s: 137, Y.A.N. İstanbul
14-Nursi, Bediüzzaman Said, Barla Lahikası, 2006, s: 19, 20, Y.A.N. İstanbul
15-Nursi, Bediüzzaman Said, Emirdağ Lâhikası (1) - Mektup No: 4, Envar Neşriyat.
16-A.g.e. Mektup Sıra No: 5, Envar Neşriyat.
17-Nursi, Bediüzzaman Said, Sözler, 26. Sözün Zeyli, Envar Neşriyat.
18-Nursi, Bediüzzaman Said, Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 137, Envar Neşriyat.
Alıntı...
Yukarıdaki sözlerde de ifade edildiği gibi; kainatı olduğu gibi takdim eden, Kur’an’ı Resulullah’ın murad ettiği gibi tefsir eden ve tehlikeli hastalıklara tedavi çareleri sunan yegâne İslâmî eser olan Risale-i Nurun nasıl bir tefsir olduğu, hangi şartlarda kaleme alındığı, toplumumuza ve bütün inananlara neler kazandırdığı hususlarını incelemeye çalışacağız. Bu çalışmayı yaparken de Risale-i Nurlardan azami ölçüde istifade edeceğiz. Bunun yanında Risale-i Nur hakkında yayınlanmış eserlere, bilirkişi raporlarına ve mahkeme kararlarına da bir göz atacağız.
Risale-i Nur’u konu edinmiş olan bilimsel kaynaklar fazla olmamakla birlikte, gün geçtikçe yerli ve yabancı üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora tezlerinin artış göstermesi sevindirici bir gelişmedir. Düzenlenen konferans ve sempozyumlarda sunulan tebliğlerin sayısı da önemli ölçülere ulaşmıştır.(2)
B-TEFSİR NEDİR VE TEFSİR ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Tefsîr kavramı; anlamı kapalı olan, manası zor anlaşılan sözden ne kastedildiğini açıklama demektir. Tefsîr kelimesi daha çok Kur'ân’ın kelime, terkip ve cümlelerinin ne anlama geldiğini açıklamak, müşkül ve garîp lafızları izah etmek, Kur'ân'ı yorumlamak, inceliklerini keşf etmek anlamında kullanılmaktadır.(3)
İmam Taberi, Lafzî yani Kur’an’ın âyetlerinin sadece meallerini bildiren tefsir ile yine ayetlerinin manalarını, inceliklerini ve sırlarını keşfeden tefsir olmak üzere iki tür tefsirden bahseder.(4)
Bu hususta Bediüzzaman da aynı kanaattedir: "Birisi malûm tefsirlerdir ki, Kur'an'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'an'ın imani olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve izah ve isbat etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti vardır. Zahir malûm tefsirler bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir manevi tefsirdir."(5) Demektedir.
C-RİSALE-İ NUR
a-Risale-i Nur Nasıl Bir Tefsirdir?
Risale-i Nur, yukarıda bahsi geçen iki tür tefsirden ikinci kısma giren bir tefsirdir. Kur’an ve iman hakikatlerini, yediden yetmişe her kesimden insanın rahatlıkla anlayabileceği bir tarzda ve kuvvetli delillerle beyan, isbat ve izah eden, müsbet ilimlerle donanmış, nefisleri, şeytanları, vesveseli şüphecileri ve en inatçıları dahi ikna ve teslime mecbur eden, yüz otuz parçadan ibaret çağdaş bir tefsiridir. (6)
Bediüzzaman’ın talebelerinden Araştırmacı Yazar Abdulkadir Badıllı; “Risale-i Nur’lar, hem Kur’an’ın imani hakikatlerini ifade eden ayetlerinin ispatlı, berrak, itminan-bahş bir hakiki tefsiri olduğu halde, aynı zamanda Kur’anî bir kelâm kitabıdır.”(7) demektedir.
b-Risale-i Nurların Yazılış Nedeni
Bediüzzaman Van’da bulunduğu sırada bir gün Vali Tahir Paşa bir gazetede; İngiliz Meclis-i Meb'usanında Müstemlekât Nâzırının, elinde Kur'ân-ı Kerîmi göstererek söylediği bir nutukta, "Bu Kur'ân İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur'ân'ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur'ân'dan soğutmalıyız." diye hitabede bulunduğu haberini okur. Bu havadis Bediüzzaman’ın üzerinde büyük bir tesir yapar ve; "Kur'ân'ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim." diyerek bir nevi ant içer.(8) Bütün hayatını, fîsebilillâh Kur'ân'a, İslâmiyete, Sünnet-i Seniyenin ihyasına hasr ve vakfeden Bediüzzaman, gittiği her yerde, Rusya’da (9) esaretteyken bile hiç boş durmamış, etrafında bulunan insanları aydınlatmak ve irşad etmek için var gücüyle çalışmıştır. Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye’de, çağrıldığı TBMM’nde de aynı gaye ile çalışmalarına devam etmiştir.
c- Risale-i Nurlar Hangi Şartlarda Yazılmıştır?
Risale-i Nur’un telifi, Birinci Dünya savaşının sonunda insanlık âleminde medeniyeti mahveden ve semavi dinlerle mücadeleyi esas alan kominizmin insaniyetin yarısını istila ederek dünyayı dehşete saldığı ve memleketimizi de tehdit ettiği,(10) gizli dinsiz komitelerinin, İslam esaslarını ortadan kaldırarak, İslam rûhunu yok etmek ve Kur’an’ı toplatıp imha etmek planlarını yaptıkları bir döneme rastlamaktadır.(11)
Dışarıda kopan bu fırtınalardan ülkemiz de elbette nasibini almıştır. Bu nedenle 1925’li yıllarda çıkan isyanlar ve dinsizlik komitelerinin resmi makamları aldatmaları yüzünden Bediüzzaman’ın hayatında 28 senelik sürgün, mahkumiyet ve zorunlu ikamet gibi çok sıkıntılı bir dönem başlar. Bu zor demde ve çok çetin şartlarda da yılmadan ve hedefinden bir milim bile şaşmadan çalışmalarına devam etmiştir.
Bediüzzaman, Risale-i Nurları 1927 (12) yılında Isparta’nın Barla nahiyesine sürgün edildikten sonra, çok şiddetli baskı ve zulüm altında iken yazmaya başlamıştır. Etrafında da birkaç köylüden başka kimsecikler yoktur.
Bediüzzaman, dehşetli zulme mâruz bırakıldığı ve kimseyle görüşmesine müsaade edilmediği bir zamanda genellikle kırlarda, bayırlarda ve bahçelerde Risale-i Nurların telifiyle meşgul olmuş, bu telif ettiği risaleler köylüler ve talebeleri tarafından Isparta ve havâlisinde el yazısıyla istinsah edilip kendisine gönderildiğinde de bunları tek tek ve son derece ciddi bir şekilde tashih etmiştir. Bir gün içinde hem dört-beş saat süren yerlere yaya olarak gidip gelmiş, hem tashihatla, hem aynı günün üç-dört saatini telifata hasretmiş, hem de çok zaman yemeğini kendisi hazırlamıştır.(13) Meyve Risalesi gibi bazı risaleleri de zor hapishane şartlarında yazmış olduğunu belirtmek gerekir.
d-Risale-i Nurların İlgi Alanları Nelerdir?
Risale-i Nur; esas itibariyle asrımızın imansızlık ve Allah’ı inkarcılık hastalığına bir reçete olarak yazılmış olduğundan, Allah’ın varlığını ve birliğini, peygamberlik müessesesini, semavi kitapları, kader ve kazayı, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu, meleklerin, sair ruhani varlıkların ve ahretin varlığını, hesap gününü izah ve ispatlamayı konu edinmiş olmakla birlikte, günümüz insanının ihtiyaç duyduğu ve merak ettiği sair imani, sosyal ve siyasi konuları da ihtiva etmektedir.
Barla, Kastamonu ve Emirdağ lahikalarına konmuş mektuplar da yine aynı konularda sorulan sorulara verilmiş olan cevapları ihtiva eden, aynı zamanda bir müzakere, istişare ve haberleşme zemininde yürütülen hizmetlerin seyrini gösteren vesikalar hükmündedirler.
e-Bilirkişi Raporlarına ve Mahkeme Kararlarına Göre Risale-i Nur
Risale-i Nurların mahkemelere düşme serüveni, 1935 yılında Isparta’da savcının talimatıyla el konulması ve Eskişehir Mahkemesine sevk edilmesiyle başlamıştır. 1935’te Eskişehir, 1944’te Denizli, 1948’de Afyon, 1952’de de İstanbul Ağır Ceza mahkemelerinde dava konusu olmuş ve Yargıtayca verilen men-i muhakeme kararıyla son bulmuştur.(14)
Bu mahkemelerce tayin edilen ve eskiden ehl-i vukuf denilen bilirkişi heyetleri, Risaleler için birtakım raporlar vermişlerdir. Bunlardan Ankara Bilirkişi Heyetinin ittifakla verdikleri raporda: “Bir âyetin tefsiri ve bir hadisin şerhi maksadıyla yazılmış olanlarıyla; din, iman, Allah, Peygamber, Kur'ân ve âhiret akidelerini ve ibarelerini açıkça anlatmak için temsillerle yazılmış ilmî görüşleri; ve ihtiyarlarla gençlere hitap eden ahlâkî öğütler; ve kısmen hayat tecrübesinden alınmış ibretli vak'alar; ve esnafa ait faydalı menkıbeleri ihtiva eden, mevcudun yüzde doksanını teşkil eden risalelerdir ki, bunlar da, bütün bu risalelerde müellif hem samimî, hem hasbî ve hem de ilim yolundan ve dinî esaslardan hiç ayrılmamıştır.”(15) denilmektedir.
Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde de ittifakla; “Bilhassa Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke'nin riyaseti altında ehl-i vukuf intihap olunan Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti âzâsından dersiâm ve Profesör Yusuf Ziya Yörükhan ve Ankara Dil-Tarih Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitapları Derleme Heyeti âzâsından Yusuf Aykut tarafından tanzim kılınan evrak arasında mevcut raporlarında: Said Nursî'nin yegân yegân tetkik olunan risale ve kitaplarında, halkı, dini ve mukaddesatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya cemiyet kurmak kasdinde olduğunu gösterir bir sarahat, emâre olmadığı...” (16) kararı verilmiş olduğu görülmektedir.
D-SONUÇ
Risale-i Nur Külliyatının, Bediüzzaman’ın Barla hayatından önce yazmış olduğu İşârâtü’l-i’câz, İki Mekteb-i Musibetin Şahadetnamesi ve hadis tevillerinden oluşan Beşinci Şua gibi eserlerinin de sonradan tanzim edilerek külliyata dâhil edilmesiyle toplam 130 parçadan ve 6000 sayfadan ibaret olduğu görülmektedir.
Risale-i Nur Külliyatının sayfalarında biraz dolaştığımızda, İmam Taberi’nin ve Bediüzzaman’ın ifade ettikleri gibi Kur’an âyetlerinin manalarının aklî, mantıkî ve ilmî delillerle keşif, izah ve isbatı olduğu, insanlığın en önemli meselesi olan; "Ben neciyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?" gibi sorularına aklî, mantıkî ve ilmî delillerle doyurucu cevaplar verdiği, iman ve İslama tecavüze kalkışan en inatçı feylesofları teslime mecbur ettiği, akla gelen bütün istifhamları ve kalplere gelen bütün vesveseleri izale ettiği, aklı ve kalbi aydınlatan din ve fen ilimlerinin birlikteliğini esas alan bir anlatım tarzını benimsemiş olduğu ve Kur'an âyetlerinin nurlu bir tefsiri olduğu anlaşılmaktadır. (17)
Günümüzde, dinsizlik fikrini yayarak Kur’an’dan ve dinden soğutma ve uzaklaştırma planları yapanların planlarının boşa çıkmış olduğuna bakılacak olursa, Risale-i Nurların yazılış amacına ulaşmış olduğunu ve bunda da Risale-i Nurların büyük payının olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle de, “Risale-i Nur; çağımızın ‘imansızlık’ hastalığının bir ilacı olmuştur.” sözlerini rahatlıkla söyleyebiliriz.(18)
Kaynaklar:
1-Köprü, Güz 2007, 100. Sayı, Colin Turner, İslâm Düşüncesinin 20. Asırda Yeniden Yapılanması ve Bediüzzaman Said Nursî, 27-29 Eylül 1992, 2. Uluslar arası Bediüzzaman Said Nursi Sempozyumu, İstanbul
2-www.barlaplatformu.org/akademik.
3-DİB, Dini Kavramlar Sözlüğü, Tefsir Maddesi.
4-Taberî, Mukaddime, Cild 1, Sh: 75.
5- Nursi, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, Önsöz, Isparta Hayatı, Envar Neşriyat.
6- A.g.e.
7-Köprü, Bahar 96, 54. Sayı, Araştırmacı Yazar Abdulkadir Badıllı ile Mülakat
8-Nursi, Bediüzzaman Said, 2000,Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı, s: 44, Y.A.N. İstanbul
9-http://www.risaletashih.com/index.php/tashih-cesitlemeleri/109-uestad-sibiryada-kald-m
10-Nursi, Bediüzzaman Said, 2000,Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı, s: 137, Y.A.N. İstanbul
11-A.g.e. s: 26
12-http://www.risaletashih.com/index.php/tashih-cesitlemeleri/190-barlada-telife-balama-tarihi
13-Nursi, Bediüzzaman Said, 2000,Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı, s: 137, Y.A.N. İstanbul
14-Nursi, Bediüzzaman Said, Barla Lahikası, 2006, s: 19, 20, Y.A.N. İstanbul
15-Nursi, Bediüzzaman Said, Emirdağ Lâhikası (1) - Mektup No: 4, Envar Neşriyat.
16-A.g.e. Mektup Sıra No: 5, Envar Neşriyat.
17-Nursi, Bediüzzaman Said, Sözler, 26. Sözün Zeyli, Envar Neşriyat.
18-Nursi, Bediüzzaman Said, Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 137, Envar Neşriyat.
Alıntı...