Kardeşim; öyle bir soruya dokundunuz ki zerreden seyyarata kadar yolculuk ettirdi. Ustadımız Bediüzzaman bu iman hakikatini bütün akıl ve kalblerin gidebilecekleri sınırları çizen meseleyi bu kadar kısa ve veciz bir cümlecikle ifade etmiş. Bu meselenin geniş ve külli açıklamasınıda Risale-i Nurun bir çok yerinde ifade etmiş. Özelliklede Yirmidördüncü Sözün İkinci Dalında iki büyük sır ve bu sırlarında altında insanlığı üç tabaka olan Zühre, Katre ve Reşha olarak ele alarak örnekler ile ifade etmiş.
İfrat ve Tefrit meselesinin kaynağı olarak Üstad Bediüzzaman r.a. enaniyeti ele almakta. Nitekim enaniyet ile insan Halıkını bilir, tanır ve bütün nimetleri görür ve Halıkına vererek teslim olur. Eğer insan bu nimetleri kendinden bilerek enaniyete girer ise burada ifrat ve tefrit ortaya çıkmaktadır. Bu enaniyet meselenin geniş tafsilatını ise ene bahsinde bizlere anlatmakta.
Meselenin kısa cevabı olarak Lemalar risalesindeki şu örneği dikkatinize sunmak isteriz. Geniş manada istifade etmek isterseniz yukarıda bahsettiğim iki risaleyide okuyabilirsiniz.
[BILGI]Herşeyin ifrat ve tefriti iyi değildir. İstikamet ise hadd-i vasattır ki, Ehl-i Sünnet Ve Cemaat onu ihtiyar etmiş. Fakat maatteessüf Ehl-i Sünnet Ve Cemaat perdesi altına Vehhabîlik ve Haricîlik fikri kısmen girdiği gibi, siyaset meftunları ve bir kısım mülhidler, Hazret-i Ali'yi (R.A.) tenkid ediyorlar. Hâşâ, siyaseti bilmediğinden hilafete tam liyakat göstermemiş, idare edememiş diyorlar. İşte bunların bu haksız ittihamlarından Alevîler, Ehl-i Sünnete karşı küsmek vaziyetini alıyorlar. Halbuki Ehl-i Sünnetin düsturları ve esas mezhebleri, bu fikirleri iktiza etmiyor belki aksini isbat ediyorlar. Haricîlerin ve mülhidlerin tarafından gelen böyle fikirler ile Ehl-i Sünnet mahkûm olamaz. Belki Ehl-i Sünnet, Alevîlerden ziyade Hazret-i Ali'nin (R.A.) tarafdarıdırlar. Bütün hutbelerinde, dualarında Hazret-i Ali'yi (R.A.) lâyık olduğu sena ile zikrediyorlar. Hususan ekseriyet-i mutlaka ile Ehl-i Sünnet Ve Cemaat mezhebinde olan evliya ve asfiya, onu mürşid ve şah-ı velayet biliyorlar. Alevîler, hem Alevîlerin hem Ehl-i Sünnetin adavetine istihkak kesbeden Haricîleri ve mülhidleri bırakıp, ehl-i hakka karşı cephe almamalıdırlar. Hattâ bir kısım Alevîler, Ehl-i Sünnetin inadına sünneti terkediyorlar. Her ne ise bu mes'elede fazla söyledik. Çünki ülemanın beyninde ziyade medar-ı bahsolmuştur.
Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu manasız ve hakikatsız, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlub ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz'î mes'eleleri bırakmak elzemdir.
Lem'alar ( 26 )[/BILGI]