FaKiR
Meþveret Bþk.
Önceden koyu bir Katolik iken, Risale-i Nurları tanıyarak Müslüman olan ve Saliha ismini alan Sally, `Hep dua ediyordum `Allah`ım bana bir mana göster, hayatımı vakfedeyim` diye.
Türkiye`ye gelince o mananın Risale-i Nur hizmeti olduğunu anladım` diyor.
Filipinler`den, Endonezya`dan, İstanbul`dan bir vesileyle Mustafa Sungur Ağabeyinin misafirleri gelmişti. Böylece Filipinler`den Saliha (Sally), Tayyiba ve Endonezya`dan Erika, İstanbul`dan Hatice abla ve Havva kardeşle de tanışmış olduk. Cihannur Sungur; Saliha ve Tayyiba kardeşi bizlerle tanıştırdı. Saliha`nın nasıl Müslüman olduğunu kendisinden dinlettirdi.
Kalabalık bir cemaat... Herkes pür dikkat ve merakla dinliyor. Sorular soruluyor. Salonu müthiş bir heyecan, uhuvvet, muhabbet, samimiyet ve ihlas kaplamıştı.
Cihannur Sungur, 20. Mektub`dan (Saliha`nın ilk okuduğu Risale-i Nur) ders yaptı. Saliha da okudu. Ders, yatsı namazı, tesbihat, mektup dersi ve çay faslı vs. derken istemeyerek de olsa ayrıldık. Biz `Dualarımız seninle Saliha kardeş, Türkiye`ye ve Eflani`ye yeniden bekleriz` derken, `Biz de Filipinler`e bekleriz` diyor Saliha ve Tayyiba.
Risale-i Nur, Kur`an-ı Kerim ve Türkçe`yi öğrenmek için Gaziantep`te kalıyorlardı. Filipinler`e gidince bana `Türkiye`de 9 ay` yazı dizisini göndereceğine söz verdi Saliha. İnşallah nice mutlu haberlere...
Saliha (Sally) 32 yaşında Filipinler`de bir üniversitede İngilizce öğretmeni. Okula çeşitli ülkelerden öğrenciler geliyor. Bunların ikisi Türkiye`den. Bu iki Türk öğrenci çok kibarlar ve çok iyiler. Onların bu halleri Saliha`nın dikkatini çekiyor. Hatta bu durumu arkadaşlarına da söylüyor. Arkadaşı da `Müslümanlar teröristtir, dikkat et, sakın onlara ders verme` diyor. O da önce Türklerin yaşadığı yeri görmek istiyor, evlerine gitmek istiyor, isteği kabul görüyor. Giderken silahlarla falan karşılaşacağını sanıyor, çünkü daha önce İslam dinini hiç duymamış, Müslüman bir kişiyle tanışmamış. Lise yıllarında kiliseye gidiyor fakat bu yolun hakikat olmadığını anlıyor; kalben, ruhen tatminlik vermediği için dinsiz olmuş, sadece Allah`a inanıyor. Bu dönemden sonra yıllarca din arıyor ve araştırıyor.
Hıristiyan dininin bölümlerinden Protestanlık ve Katolikliğin başka bölümlerini vs. araştırıyor. Fakat `din yok` kanaatine varmış. Ta ki iki Türkle tanışana kadar. İşte böyle değişik bir halet-i ruhiyede Türklerin kaldığı eve giriyor. Girmesiyle hayreti daha da artıyor; ne silah var, ne muzır bir şey. Sadece bol bol kırmızı kitaplar var, temiz ve huzur dolu bir ortam. Kitapları çok sevdiği için o kırmızı kitapları merak ediyor, `Bakabilir miyim, bunlar nedir, neler yazıyor, anlatıyor ve soruyor; ben de okuyabilir miyim?` diyor.
Bize de, onlar hakkında `Asıl gayeleri, hakikatleri dünyanın her tarafında ihtiyacı olanlara duyurmak. Asrımızın tefsiri olan, şu zamanın insanlarına en etkili tiryak ve imanlarının kurtulmasına vesile olan Risale-i Nur hizmeti için oralara gelmişler ve ilk adımı atmışlardı. İngilizce öğrenmek üzere çocuklar için hazırlanmış Peygamber Efendimizin(asm) hayatını seçmişler, böylece ders alırken bir yandan da ders veriyorlardı` diyor.
O günden sonra Saliha, Risale-i Nur`ları okumaya başladı. İlk okuduğu Risale 20. Mektub olmuş. Tam olarak aklı anlamıyor. Fakat ruhu ve hisleri tatmin oluyor. Okuyor, okuyor, okuyor... Okudukça aradığı, yıllardan beri hasretini çektiği hakikatler olduğunu anlıyor; aklı almıyor ama vicdanı tasdik ediyor. Bir gün bir derste 10 dakika ders yaptıktan sonra `Dersi kesebilir miyim, çünkü kafamda çok sorular var, önce onlara cevap bulmam lazım` diye başladığı soruların cevaplarını bir bir çözüyor, aydınlanıyor.
Yıllardan beri kendi kendine sorduğu `Allah`ım bana kendini tanıt. Ben bu dünyaya niye geldim? Vazifem ne? Sonum ne olacak? (Necisin, nereden geldin ve nereye sevk olunuyorsun?)` müşkül suallerine cevap buldukça içinde iman çerağı da alevlenmeye başlıyor. Kader ve Haşir meselelerinde de çok araştırmalar yapmış, çok felsefi kitaplar okumuş, fakat aldığı cevaplar kendisini çok kısa bir zaman için tatmin ediyor lakin gerçek çare olmuyor. Risale-i Nurdan 26. Söz olan Kader Risalesi onu tam tatmin ediyor. Haşir Risalesini okuduğu zaman ise hayretler içinde kalıyor. Cennet ve Cehennem olduğunu biliyor; fakat Haşir Risalesini okuduğu zaman her anının ve her hareketinin yazıldığını ve görüldüğünü anlamış, kontrol edildiğini fark etmiş. Haşir gerçeğinin bu kadar, akla delillerle ispatına hayran kalmış. Tesettür Risalesini (24. Lem`a) okuyunca da kapanmış, (tesettüre girmiş). 1`den 8`e kadar olan sözleri de okuyor. Ve Saliha artık iman etme kıvamına geliyor.
Kalbi, ruhu, hissiyatı iman etmesini çok istiyor. İnanç yetmiyor, fıtrat ibadet de istiyor. Ama nasıl yapılacak bilmiyor. Okudukça Risale-i Nur`ları `İşte aradığım hak din bu. Hakikatler bunlardır` diye kanaat getiriyor ve huzur buluyor, heyecan duyuyor. Lakin nefsi burada devreye giriyor; `Daha çok gençsin, iman edersin, acele etme, önünde uzun yıllar var` gibi telkinlerde bulunuyor.
Bu halet-i ruhiyede, birgün otobüste giderken hayalen otobüsün alt üst olduğunu ve kendisinin yok olduğunu düşünüyor. O duygularla o anda nasıl olduysa Müslüman oluyor.
Ve nefsini yeniyor. Onun bu yolculuğu bir an evvel iman etmesi gerektiğini ve ertelememesi gerektiğini aynelyakin telkin ediyor. Ve dininin gerektirdiği şeyleri bir bir öğreniyor.
`Aileniz bu durumu nasıl karşıladı?` diye soruyorum. `Ailem tam bir Katolik, fakat ben İslama girmekle çok mutluyum ve benim mutlu olmamdan onlar da mutlu oluyorlar. Ailemde sorun olmadı. Çünkü ben aradığım soruların cevaplarını buldum. Risale-i Nur`larda her şey var, bir umman gibi. Hep dua ediyordum `Allah`ım bana bir mana göster hayatımı vakfedeyim` diye.
Türkiye`ye gelince o mananın Risale-i Nur hizmeti olduğunu anladım ve bu verdiğim sözü şimdi Filipinler`e gidince Risale-i Nur hizmetinde çalışarak yerine getireceğim inşallah. Risale-i Nur`ları herkese ulaştırmaya çalışacağım, okul okul gezeceğim. İmana susamış gönüllere bu ab-ı hayat Nurları ulaştırmaya çalışacağım inşaallah.
` Saliha, üniversitelerde okutulması, okunması için kitap yazıyor. İlk kitabının konuları şunlar: Kainat kitabı, ibadet, namaz, dua ve İsm-i Kuddüs... Kitabın % 99`u Risale-i Nur ve hadislerden oluşuyor.
`İlk ezanı nerede duydunuz ve neler hissettiniz?` diye soruyorum. `Filipinlerde bir adada duydum. Ezan ve deniz müthiş birşey, çok etkilendim. Ezan sesi her tarafı kaplamıştı... Bizim başşehre de bir cami var, etrafı yüksek duvarlarla çevrili, içeri almıyorlar. O da zaten bize çok uzak, oraya ulaşmamız mümkün değildi. `Bir gün adada ezan okunuyordu. Sesin geldiği yöne yönelmişim. Yolun ortasında öylece kalmışım. Arkadaşım `Niye durdun, yürüsene` diyor, ben de `Ezan okunuyor` diyorum. Minareden yükselen ezan sesi ve ezanlar... Bir de ne göreyim, her taraf cami, minarelerden ezanlar yükseliyor, duygularımı anlatacak tarif bulamıyorum. Ezan çok güzel, çok etkileyici, çok kıymetli.
` `Müslümanlar hakkındaki düşüncelerin, önce nasıldı şimdi nasıl?`
`Daha önce Müslümanları terörist biliyordum. Hiç de iyi intibaım yoktu. Fakat o iki öğrencimi tanıdıktan sonra öyle olmadığını anladım. Daha önce bir Müslüman tanımamıştım. Ama şimdi Türkiye`ye geldim, fikirlerim tamamen değişti. Sizlerden çok memnunum, her şey çok güzel.`
`Türkiye`de kalmak ve Filipinlere gitmek hususunda ne düşünüyorsunuz?` `Orada insanlar hizmet bekliyor, bizi bekliyor. Siz burada (hizmet yapanlar) çoksunuz. Bizim de bir an önce gidip hakikatleri anlatmamız lazım.`
`Hacca gitmeyi düşünüyor musunuz?` `İleride inşaallah.` Yeni Asya gazetesini tanıyorum
`İslama girdikten sonra neler hissettiniz?` `Huzur buldum, daimi saadeti ve süruru buldum elhamdülillah.` `Türkiye`de 9 aydır Risale-i Nur eğitimine çalışıyorsunuz, neler söylersiniz.` `Ben size `Türkiyede 9 ay` diye yazıp göndereyim, böylece daha iyi anlatmış olurum.` Saliha`dan bu sözü alınca ben de `Merakla bekliyorum. Yazı disizi olarak Yeni Asya Gazetesi`ne göndereceğim` dedim. `Tabii olur.` `Cemaatin gazetesi olan Yeni Asya`ya göndermek için sizinle röportaj yapmak istiyorum, ne dersiniz? Risale-i Nur`a hizmet eden bir gazete.` `Tabii olur. Yeni Asya Gazetesini tanıyorum. İnşaallah görüşmek üzere Allah`a emanet olunuz! Allah muvaffak etsin.` Risale-i Nur bütün insanlığa hitap ediyor İlk okuduğu eserin Yirminci Mektup olduğunu söyleyen Saliha Talaban, bu Risaleyi okuduğu sırada hissettiklerini şöyle açıkladı:
`İlk okuduğum kitap, tevhid akidesinden bahseden Yirminci Mektup oldu. Okumaya başlar başlamaz adeta şok olmuştum. Çünkü Allah`ın varlığı hakkındaydı ve ruhum okuduğum her manayı tamamıyla hazmediyordu. Allah`ı bu kadar güzel tanımlayan bu Risale beni çok şaşırtmıştı.`
Saliha Talaban, Risalelerin temel özelliklerinden birisi hakkında şunları söyledi: `Risale-i Nur bu asrın bütün ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu eserlerde her soruya cevap var. Dünya sosyal, ahlaki, manevi ve ekonomik krizler içerisinde. Risale-i Nur bunlara karşı bir mutluluk, saadet ve çözüm sunuyor.` Saliha Talaban, Üstad Said Nursi`nin görüşleri ve eserlerinin, içinde bulunduğu topluma hitap edip edemeyeceği hakkında şu açıklamaları yaptı: `Risale-i Nur sadece bizim toplumumuza değil, bütün insanlığa ve insanlara hitap ediyor. Özellikle Filipinler`in yüzde 90`ı Hıristiyan`dır. Hepsi kiliseye gider, ama kilise ve dinleri hakkında yetersiz olduklarını hissetmektedirler. Bu yüzden gerçeklerin arayışı içinde olan çok sayıda insan vardır. Bu eserler aracılığıyla hakikatleri çok kolay bulabilirler. Çok şükür Risale-i Nur gerçekleri gösteriyor. Çünkü Risale-i Nur, gerçekleri arayan herkese rehber olacak özelliklere sahiptir. Aynı zamanda Hıristiyanlarla Müslümanların diyaloğuna büyük katkı sağlayacaktır. Bu bizim ortak dilimiz olabilir, bir köprü olabilir. Karşılıklı anlayış ve uzlaşmaya vesile olabilir. Öz bir ifadeyle Risale-i Nur, doğruyu arayan herkesin ihtiyacını karşılayacaktır.`
Saliha Talaban, Risale-i Nur`un çıkış yeri olan Türkiye`deki tüm Müslüman halka hitaben şunları söyledi: `Türkler çok şanslılar. Çünkü Risaleler burada çıkmış. Bu eserleri okumazsanız derin ve zengin hazineyi kaybetmiş olursunuz. Her yönüyle harika bir hazineyi kaybedersiniz. Elhamdülillah, Cenab-ı Allah Risale-i Nur için Türkiye`yi seçmiş. Eğer insanlar okumazsa, hayatlarının bir anlamı olmaz. Hayatın onsuz bir anlamı olmaz. Filipinler`deki Müslümanlar olarak biz Risale-i Nur nüshalarını bulmakta zorlanıyoruz. Maddi manevi imkansızlıklarla karşı karşıyayız. Birçoğumuz, bir eseri elde edince onu ortak kullanıyoruz, paylaşıyoruz. Ama buna rağmen daha fazla okumaya gayret ediyoruz. Türkiye`deki erkek olsun, kadın olsun tüm Müslüman kardeşlerimize sesleniyorum: Risaleleri okuyun ve yaşayın. Onun neşri için hizmette bulunun. Yapanlara destek olun. Lütfen hizmete dahil olun, onun hakikatini paylaşın. Çünkü Müslüman olarak bunlar bizim görevlerimizdir. Sorumluluklarımızın farkında olalım. Eğer biz, özellikle Türk halkı sorumlulukları yerine getirmezse, kim getirecek? Allah`a nasıl hesap vereceğimizi düşünelim. Allah bize, `Size Kur`an`ı indirdim, peygamber gönderdim, sünneti bildirdim. Hesap verin` diye soracak. Lütfen okuyun ve okuduğunuzu yaşayın. Görevimiz, yaymak ve paylaşmaktır.` (www.bediuzzaman.net sitesinden alınmıştır) Azime Doğan 03.12.2005
2005-12-03 Yeni Asya
Türkiye`ye gelince o mananın Risale-i Nur hizmeti olduğunu anladım` diyor.
Filipinler`den, Endonezya`dan, İstanbul`dan bir vesileyle Mustafa Sungur Ağabeyinin misafirleri gelmişti. Böylece Filipinler`den Saliha (Sally), Tayyiba ve Endonezya`dan Erika, İstanbul`dan Hatice abla ve Havva kardeşle de tanışmış olduk. Cihannur Sungur; Saliha ve Tayyiba kardeşi bizlerle tanıştırdı. Saliha`nın nasıl Müslüman olduğunu kendisinden dinlettirdi.
Kalabalık bir cemaat... Herkes pür dikkat ve merakla dinliyor. Sorular soruluyor. Salonu müthiş bir heyecan, uhuvvet, muhabbet, samimiyet ve ihlas kaplamıştı.
Cihannur Sungur, 20. Mektub`dan (Saliha`nın ilk okuduğu Risale-i Nur) ders yaptı. Saliha da okudu. Ders, yatsı namazı, tesbihat, mektup dersi ve çay faslı vs. derken istemeyerek de olsa ayrıldık. Biz `Dualarımız seninle Saliha kardeş, Türkiye`ye ve Eflani`ye yeniden bekleriz` derken, `Biz de Filipinler`e bekleriz` diyor Saliha ve Tayyiba.
Risale-i Nur, Kur`an-ı Kerim ve Türkçe`yi öğrenmek için Gaziantep`te kalıyorlardı. Filipinler`e gidince bana `Türkiye`de 9 ay` yazı dizisini göndereceğine söz verdi Saliha. İnşallah nice mutlu haberlere...
Saliha (Sally) 32 yaşında Filipinler`de bir üniversitede İngilizce öğretmeni. Okula çeşitli ülkelerden öğrenciler geliyor. Bunların ikisi Türkiye`den. Bu iki Türk öğrenci çok kibarlar ve çok iyiler. Onların bu halleri Saliha`nın dikkatini çekiyor. Hatta bu durumu arkadaşlarına da söylüyor. Arkadaşı da `Müslümanlar teröristtir, dikkat et, sakın onlara ders verme` diyor. O da önce Türklerin yaşadığı yeri görmek istiyor, evlerine gitmek istiyor, isteği kabul görüyor. Giderken silahlarla falan karşılaşacağını sanıyor, çünkü daha önce İslam dinini hiç duymamış, Müslüman bir kişiyle tanışmamış. Lise yıllarında kiliseye gidiyor fakat bu yolun hakikat olmadığını anlıyor; kalben, ruhen tatminlik vermediği için dinsiz olmuş, sadece Allah`a inanıyor. Bu dönemden sonra yıllarca din arıyor ve araştırıyor.
Hıristiyan dininin bölümlerinden Protestanlık ve Katolikliğin başka bölümlerini vs. araştırıyor. Fakat `din yok` kanaatine varmış. Ta ki iki Türkle tanışana kadar. İşte böyle değişik bir halet-i ruhiyede Türklerin kaldığı eve giriyor. Girmesiyle hayreti daha da artıyor; ne silah var, ne muzır bir şey. Sadece bol bol kırmızı kitaplar var, temiz ve huzur dolu bir ortam. Kitapları çok sevdiği için o kırmızı kitapları merak ediyor, `Bakabilir miyim, bunlar nedir, neler yazıyor, anlatıyor ve soruyor; ben de okuyabilir miyim?` diyor.
Bize de, onlar hakkında `Asıl gayeleri, hakikatleri dünyanın her tarafında ihtiyacı olanlara duyurmak. Asrımızın tefsiri olan, şu zamanın insanlarına en etkili tiryak ve imanlarının kurtulmasına vesile olan Risale-i Nur hizmeti için oralara gelmişler ve ilk adımı atmışlardı. İngilizce öğrenmek üzere çocuklar için hazırlanmış Peygamber Efendimizin(asm) hayatını seçmişler, böylece ders alırken bir yandan da ders veriyorlardı` diyor.
O günden sonra Saliha, Risale-i Nur`ları okumaya başladı. İlk okuduğu Risale 20. Mektub olmuş. Tam olarak aklı anlamıyor. Fakat ruhu ve hisleri tatmin oluyor. Okuyor, okuyor, okuyor... Okudukça aradığı, yıllardan beri hasretini çektiği hakikatler olduğunu anlıyor; aklı almıyor ama vicdanı tasdik ediyor. Bir gün bir derste 10 dakika ders yaptıktan sonra `Dersi kesebilir miyim, çünkü kafamda çok sorular var, önce onlara cevap bulmam lazım` diye başladığı soruların cevaplarını bir bir çözüyor, aydınlanıyor.
Yıllardan beri kendi kendine sorduğu `Allah`ım bana kendini tanıt. Ben bu dünyaya niye geldim? Vazifem ne? Sonum ne olacak? (Necisin, nereden geldin ve nereye sevk olunuyorsun?)` müşkül suallerine cevap buldukça içinde iman çerağı da alevlenmeye başlıyor. Kader ve Haşir meselelerinde de çok araştırmalar yapmış, çok felsefi kitaplar okumuş, fakat aldığı cevaplar kendisini çok kısa bir zaman için tatmin ediyor lakin gerçek çare olmuyor. Risale-i Nurdan 26. Söz olan Kader Risalesi onu tam tatmin ediyor. Haşir Risalesini okuduğu zaman ise hayretler içinde kalıyor. Cennet ve Cehennem olduğunu biliyor; fakat Haşir Risalesini okuduğu zaman her anının ve her hareketinin yazıldığını ve görüldüğünü anlamış, kontrol edildiğini fark etmiş. Haşir gerçeğinin bu kadar, akla delillerle ispatına hayran kalmış. Tesettür Risalesini (24. Lem`a) okuyunca da kapanmış, (tesettüre girmiş). 1`den 8`e kadar olan sözleri de okuyor. Ve Saliha artık iman etme kıvamına geliyor.
Kalbi, ruhu, hissiyatı iman etmesini çok istiyor. İnanç yetmiyor, fıtrat ibadet de istiyor. Ama nasıl yapılacak bilmiyor. Okudukça Risale-i Nur`ları `İşte aradığım hak din bu. Hakikatler bunlardır` diye kanaat getiriyor ve huzur buluyor, heyecan duyuyor. Lakin nefsi burada devreye giriyor; `Daha çok gençsin, iman edersin, acele etme, önünde uzun yıllar var` gibi telkinlerde bulunuyor.
Bu halet-i ruhiyede, birgün otobüste giderken hayalen otobüsün alt üst olduğunu ve kendisinin yok olduğunu düşünüyor. O duygularla o anda nasıl olduysa Müslüman oluyor.
Ve nefsini yeniyor. Onun bu yolculuğu bir an evvel iman etmesi gerektiğini ve ertelememesi gerektiğini aynelyakin telkin ediyor. Ve dininin gerektirdiği şeyleri bir bir öğreniyor.
`Aileniz bu durumu nasıl karşıladı?` diye soruyorum. `Ailem tam bir Katolik, fakat ben İslama girmekle çok mutluyum ve benim mutlu olmamdan onlar da mutlu oluyorlar. Ailemde sorun olmadı. Çünkü ben aradığım soruların cevaplarını buldum. Risale-i Nur`larda her şey var, bir umman gibi. Hep dua ediyordum `Allah`ım bana bir mana göster hayatımı vakfedeyim` diye.
Türkiye`ye gelince o mananın Risale-i Nur hizmeti olduğunu anladım ve bu verdiğim sözü şimdi Filipinler`e gidince Risale-i Nur hizmetinde çalışarak yerine getireceğim inşallah. Risale-i Nur`ları herkese ulaştırmaya çalışacağım, okul okul gezeceğim. İmana susamış gönüllere bu ab-ı hayat Nurları ulaştırmaya çalışacağım inşaallah.
` Saliha, üniversitelerde okutulması, okunması için kitap yazıyor. İlk kitabının konuları şunlar: Kainat kitabı, ibadet, namaz, dua ve İsm-i Kuddüs... Kitabın % 99`u Risale-i Nur ve hadislerden oluşuyor.
`İlk ezanı nerede duydunuz ve neler hissettiniz?` diye soruyorum. `Filipinlerde bir adada duydum. Ezan ve deniz müthiş birşey, çok etkilendim. Ezan sesi her tarafı kaplamıştı... Bizim başşehre de bir cami var, etrafı yüksek duvarlarla çevrili, içeri almıyorlar. O da zaten bize çok uzak, oraya ulaşmamız mümkün değildi. `Bir gün adada ezan okunuyordu. Sesin geldiği yöne yönelmişim. Yolun ortasında öylece kalmışım. Arkadaşım `Niye durdun, yürüsene` diyor, ben de `Ezan okunuyor` diyorum. Minareden yükselen ezan sesi ve ezanlar... Bir de ne göreyim, her taraf cami, minarelerden ezanlar yükseliyor, duygularımı anlatacak tarif bulamıyorum. Ezan çok güzel, çok etkileyici, çok kıymetli.
` `Müslümanlar hakkındaki düşüncelerin, önce nasıldı şimdi nasıl?`
`Daha önce Müslümanları terörist biliyordum. Hiç de iyi intibaım yoktu. Fakat o iki öğrencimi tanıdıktan sonra öyle olmadığını anladım. Daha önce bir Müslüman tanımamıştım. Ama şimdi Türkiye`ye geldim, fikirlerim tamamen değişti. Sizlerden çok memnunum, her şey çok güzel.`
`Türkiye`de kalmak ve Filipinlere gitmek hususunda ne düşünüyorsunuz?` `Orada insanlar hizmet bekliyor, bizi bekliyor. Siz burada (hizmet yapanlar) çoksunuz. Bizim de bir an önce gidip hakikatleri anlatmamız lazım.`
`Hacca gitmeyi düşünüyor musunuz?` `İleride inşaallah.` Yeni Asya gazetesini tanıyorum
`İslama girdikten sonra neler hissettiniz?` `Huzur buldum, daimi saadeti ve süruru buldum elhamdülillah.` `Türkiye`de 9 aydır Risale-i Nur eğitimine çalışıyorsunuz, neler söylersiniz.` `Ben size `Türkiyede 9 ay` diye yazıp göndereyim, böylece daha iyi anlatmış olurum.` Saliha`dan bu sözü alınca ben de `Merakla bekliyorum. Yazı disizi olarak Yeni Asya Gazetesi`ne göndereceğim` dedim. `Tabii olur.` `Cemaatin gazetesi olan Yeni Asya`ya göndermek için sizinle röportaj yapmak istiyorum, ne dersiniz? Risale-i Nur`a hizmet eden bir gazete.` `Tabii olur. Yeni Asya Gazetesini tanıyorum. İnşaallah görüşmek üzere Allah`a emanet olunuz! Allah muvaffak etsin.` Risale-i Nur bütün insanlığa hitap ediyor İlk okuduğu eserin Yirminci Mektup olduğunu söyleyen Saliha Talaban, bu Risaleyi okuduğu sırada hissettiklerini şöyle açıkladı:
`İlk okuduğum kitap, tevhid akidesinden bahseden Yirminci Mektup oldu. Okumaya başlar başlamaz adeta şok olmuştum. Çünkü Allah`ın varlığı hakkındaydı ve ruhum okuduğum her manayı tamamıyla hazmediyordu. Allah`ı bu kadar güzel tanımlayan bu Risale beni çok şaşırtmıştı.`
Saliha Talaban, Risalelerin temel özelliklerinden birisi hakkında şunları söyledi: `Risale-i Nur bu asrın bütün ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu eserlerde her soruya cevap var. Dünya sosyal, ahlaki, manevi ve ekonomik krizler içerisinde. Risale-i Nur bunlara karşı bir mutluluk, saadet ve çözüm sunuyor.` Saliha Talaban, Üstad Said Nursi`nin görüşleri ve eserlerinin, içinde bulunduğu topluma hitap edip edemeyeceği hakkında şu açıklamaları yaptı: `Risale-i Nur sadece bizim toplumumuza değil, bütün insanlığa ve insanlara hitap ediyor. Özellikle Filipinler`in yüzde 90`ı Hıristiyan`dır. Hepsi kiliseye gider, ama kilise ve dinleri hakkında yetersiz olduklarını hissetmektedirler. Bu yüzden gerçeklerin arayışı içinde olan çok sayıda insan vardır. Bu eserler aracılığıyla hakikatleri çok kolay bulabilirler. Çok şükür Risale-i Nur gerçekleri gösteriyor. Çünkü Risale-i Nur, gerçekleri arayan herkese rehber olacak özelliklere sahiptir. Aynı zamanda Hıristiyanlarla Müslümanların diyaloğuna büyük katkı sağlayacaktır. Bu bizim ortak dilimiz olabilir, bir köprü olabilir. Karşılıklı anlayış ve uzlaşmaya vesile olabilir. Öz bir ifadeyle Risale-i Nur, doğruyu arayan herkesin ihtiyacını karşılayacaktır.`
Saliha Talaban, Risale-i Nur`un çıkış yeri olan Türkiye`deki tüm Müslüman halka hitaben şunları söyledi: `Türkler çok şanslılar. Çünkü Risaleler burada çıkmış. Bu eserleri okumazsanız derin ve zengin hazineyi kaybetmiş olursunuz. Her yönüyle harika bir hazineyi kaybedersiniz. Elhamdülillah, Cenab-ı Allah Risale-i Nur için Türkiye`yi seçmiş. Eğer insanlar okumazsa, hayatlarının bir anlamı olmaz. Hayatın onsuz bir anlamı olmaz. Filipinler`deki Müslümanlar olarak biz Risale-i Nur nüshalarını bulmakta zorlanıyoruz. Maddi manevi imkansızlıklarla karşı karşıyayız. Birçoğumuz, bir eseri elde edince onu ortak kullanıyoruz, paylaşıyoruz. Ama buna rağmen daha fazla okumaya gayret ediyoruz. Türkiye`deki erkek olsun, kadın olsun tüm Müslüman kardeşlerimize sesleniyorum: Risaleleri okuyun ve yaşayın. Onun neşri için hizmette bulunun. Yapanlara destek olun. Lütfen hizmete dahil olun, onun hakikatini paylaşın. Çünkü Müslüman olarak bunlar bizim görevlerimizdir. Sorumluluklarımızın farkında olalım. Eğer biz, özellikle Türk halkı sorumlulukları yerine getirmezse, kim getirecek? Allah`a nasıl hesap vereceğimizi düşünelim. Allah bize, `Size Kur`an`ı indirdim, peygamber gönderdim, sünneti bildirdim. Hesap verin` diye soracak. Lütfen okuyun ve okuduğunuzu yaşayın. Görevimiz, yaymak ve paylaşmaktır.` (www.bediuzzaman.net sitesinden alınmıştır) Azime Doğan 03.12.2005
2005-12-03 Yeni Asya