Konuya cevap cer



Hem, nakl-i sahih-i kati ile, "İstanbul fethedilecektir. Onu  fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur."  (Hadis-i Şerif-el-Hâkim, el-Müstedrek) deyip, İstanbul'un İslâm eliyle  fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'in yüksek bir mertebe sahibi  olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş. (Mektubat, 106)   

 Bismillahirrahmanirrahim 


Hem, nakl-i sahih-i kati  ile, "İstanbul fethedilecektir. Onu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan  ve onun ordusu ne güzel ordudur." (Hadis-i Şerif-el-Hâkim, el-Müstedrek) deyip,  İstanbul'un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'in yüksek  bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.  (Mektubat, 106) 


Evet, Peygamber Aleyhisselamın zahiri harikalarının  herbirisi ahadi olup mütevatir değilse de, o ahadilerin heyet-i mecmuası ve çok  nevileri, mütevatir-i bilmanadır. Yani, lafız ve ibareleri mütevatir değilse de,  manaları çok insanlar tarafından nakledilmiştir. O harikaların nevileri üçtür.  


İkinci nev': İhbarat-ı gaybiyedir ki, bilahare vukua gelecek pek çok  garip şeylerden bahsetmiştir. Ezcümle, Kisra ve Kayserin definelerinin İslam  eline geçmesi, Rumların mağlup edilmesi, Mekke'nin fethi, Kostantiniye'nin  alınması gibi hadisattan haber vermiştir. Sanki o zatın cesedinden tecerrüd eden  ruhu, zaman ve mekanın kayıtlarını kırarak istikbalin her tarafına uçup gezmiş  ve gördüğü vukuatı söylemiştir ve söylediği gibi de vukua gelmiştir.  (İşaratül-İcaz, 173) 


Biz de, bilirkişi ismini alıp bu suikast vesikasını  imza edenlere soruyoruz: 

Bu millet, hâşâ, dinsiz midir? Bu millet yüzyıllar  boyunca dinden ve imandan (hâşâ) mahrum bir vaziyette en sefih millet midir? Bu  millet ve bu milletin parlak tarihini altınla yaldızlayan bir ecdad, bütün  hayatlarını dünyaya sefahet ve dalâlet dağıtan küfür yolu üzerinde mi  yürümüşler? İstanbul'u fetihle dünya hayatında yeni bir devir açan, şarka garba  Kur'ân'ın bayraktarlığı vazifesiyle nur-u hidayet, ilim ve fazilet saçan,  Avrupa'ya hakikî medeniyeti ders veren ve İslâmî medeniyetin ziyasıyla  beşeriyeti aydınlatan ve kos koca bir tarih, onların kahramanlığıyla dolu olan  Yıldırım'lar, Fatih'ler, Selim'ler ve Süleyman'lar ve onların mensup olduğu bir  millet, yazdığının tamamen aksine olarak, mâneviyatı sönmüş, dinden haberi yok,  İslâmiyeti neşreden başka millet, o kumandanlar başka bir milletin tarihinde,  tarih yalan söylüyor, Türkler İslâmiyetin kahramanı olarak Kur'ân'ın  bayraktarlığını bütün milletler üstünde bir şeref tacı olarak taşıdıkları  yalandır, öyle mi? (Emirdağ Lahikas, 363) 


Bediüzzaman Said Nursi  


SÖZLÜK: 


NAKL-İ SAHİH-İ KAT'Î:  Kesin doğrulukta nakledilme. 

ÂHÂDÎ : Tek ya da iki koldan nakledilen hadis,  tevatür derecesinde olmayan rivâyet. 

MÜTEVÂTİR : Yalan üzerinde birleşmeleri  aklen mümkün olmayan bir topluluğun naklettiği haber. 

NEVÎ : Çeşit ile  alâkalı; cinse ait. 

MÜTEVÂTİR-İ BİLMÂNÂ : Mânâsı üzerinde ittifak sağlanan  rivâyetler. 

BİLÂHERE : Daha sonra, sonradan. 

KOSTANTINİYYE : İslâm  dünyasında İstanbul için kullanılmış isimlerden biri. 

VUKUÂT : Vak'alar,  hâdiseler. Meydana gelen olaylar. 

BİLİRKİŞİ: Bir mesele hakkında bilgi ve  yetki sahibi olanlar. Hâkimler. 

NÛR-U HİDÂYET : Hak ve hakîkatin aydınlığı.   


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst