Konuya cevap cer

2. Risale-i Nur’u anlamanın ölçüsü nedir?


Acaba “Risale-i Nur’u okumak ve anlamak”tan ne anlıyoruz? Risale-i Nur’u hakkıyla anlayabildiğimizin ölçüsü nedir?


Hiç şüphesiz bu eserler Kur’an’ın manevî bir tefsiri olduğundan, İlâhî ve dinî kavramları açıkladığından, onu hakkıyla anlamanın bir sonu ve sınırı olamaz. Ama hiç değilse belirli bir mesafe aldığımızı ve mânâsını kavradığımızı gösteren bazı ölçüler vardır. 



  • Söz gelişi; altı bin sayfanın genelinde hangi konuların hangi bölümlerde bulunduğunu özet muhtevalarıyla bilmek çok önemlidir.


  • Risalelerde geçen kelime ve terimlerin anlamlarına vâkıf olmak ciddî bir aşamadır. 


  • Konular arasında irtibat kurmak, sentez yapmak, okurken başkasına açıklayabilmek de anlama yolunda mühim mesafeler alındığını gösterir. 

Ancak okumanın ve anlamanın ölçüsüne bir de bu eserlerin yazarı olan Bediüzzaman Hazretlerinin gözüyle bakalım. 



Âlim olmak, muhteşem bir hedef


Lem’alar’da yer alan İhlâs Risalesinde, “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir” ifadesi vardır. 


Bu, çok ciddî bir iddiadır. Bir kimsenin bir senede âlim olabilmesi, hedef açısından ciddî bir müjde, ancak ödenmesi gereken bedel bakımından da olağanüstü bir dikkat ve gayret demektir.


Niçin? Çünkü âlim olmak, çok büyük ve çok muhteşem bir hedeftir. Hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi, “âlimler peygamberlerin vârisleridir,” “bu ümmetin âlimleri İsrailoğullarının peygamberleri gibidir,” “âlim, uykusu bile ibadet olan, yüzüne bakmak bile insana sevap kazandıran kimsedir.”


Elbette âlim olmanın da mertebeleri vardır. Her âlim, bir İmam-ı Gazalî, bir İmam-ı Rabbanî olamaz. Ancak en alt mertebesinin bile çok büyük fazilet ve meziyetleri vardır. 



On yılda bile âlim olunamıyorsa...


Ayet ve hadislerde nice faziletleri sayılan âlimlik makamına ulaşmak için Üstat Hazretlerinin şartı, Risale-i Nur’u bir yıl okumaktır. 

Risale-i Nur’u değil bir yıl, belki 10 yıldır okuyor olabiliriz. Ancak bir türlü âlim olamıyorsak, Üstadın müjdesi isabetsiz değil, bizim uygulamamız yanlış ya da eksiktir. 


Evet, âlim olmak, hem de bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olmak için bir yıl okumak yeterlidir. Ancak iki önemli şart daha var: Kabul ederek ve anlayarak okumak. 


Demek, Risale-i Nur’u anlamamızın derecesini ölçmede önemli bir kriter budur. Oysa bırakın Risale-i Nur’un âlimi olmayı, yıllardır okumaya çalıştığı hâlde temel kelime ve terimlerin anlamlarını bile bilmeyenimiz olmuştur. 


Birlikte yıllarca risale okuduğumuz bir arkadaşımızın, bir ders esnasında, “Yahu ihlâs ne demektir?” sorusuyla karşılaşmıştık. Belki de o, bir hazine kadar geniş anlamı olan bu terimin çok derin ve kapsamlı anlamını kast ediyordu. 


Her şeye rağmen Risale-i Nur’u anlamanın ilk basamağı olan kelime ve terim bilgisinde yeteri kadar mesafe alamadığımız bir gerçektir. 


Evet, Risale-i Nur’u çok iyi okumak ve anlamak zorundayız. Ona her insan muhtaç. Ama biz de muhtacız ve öncelikli olarak anlamakla sorumlu ve görevli olan biziz. Çünkü yıllardır elimizde ve tanıyoruz. 


Oysa bu eserleri anlamak bakımından çok dikkat çekici gerçeklerle yüz yüzeyiz. Nice kitaba zor olduğu için başlayamamışızdır. Meselâ Mesnevî-i Nuriye, İşârâtü’l-İ’caz ve Muhakemat gibi...


Sadece bunlar mı? Kader Risalesini, İkinci Şua’yı, ism-i Hay ve Kayyum’u hakkıyla anlayabiliyor muyuz? Bırakın onları, Küçük Sözler’i hakkıyla anlayabildiğimizden emin miyiz?


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst