Konuya cevap cer

10-Mütalaa, Müzakere, Münazara :


Belli günlerde beş on arkadaş biraraya gelerek bir risaleyi beraber mütalaa etmek yetişmek öğrenmek için en mühim esasdır. Bu çalışma esnasında herkesin elinde aynı risale olmalıdır.

Başkalarıyla beraber mütalaa sizin ilim öğrenme şevkinizi artırır. Aynı zamanda bilmediklerinizi öğrenmenize veya bildiklerinizi paylaşmaya sebebdir. Yalnız başınıza mütalaa ettiğiniz zaman bazı şeyleri yanlış, eksik veya çok güzel anlamış olabilirsiniz. Başkalarıyla beraber mütalaa ettiğiniz zaman bu yanlış ve eksiklerinizi görür aynı zamanda sizin bulduğunuz güzel bir nüktede başkalarına faydalı olur. 

Üstadın “ihlas” risalesinde tesanüdden bahsederken söyledikleri, aynı zamanda beraber yapılan mütalaalar içinde geçerlidir. Şöyle der üstad :

Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır. (21. lemadan)

Müzakerelerin ehemmiyeti hakkında İbni Haldun mukaddimesinde şunları söyler : 

İlimlerde meleke sahibi olmak için en kolay usul müzakereler ve ilmi münakaşalardır. Meleke tahsilinde en faydalı usül talebenin birbiriyle derslerini ve ilmi konuları çok ve derin olarak müzakere etmesi ve münazaralarda bulunmasıdır. Batı Afrika’da talebe ezberciliğe fazla önem vermekte ve ezberciliğin düşkünüdür. Bu ezberciliğin bir sonucu olarak, tahsil etmek maksadıyla çok vakit ve ömür sarfedildiği halde, talebe ilim meclislerinde ilmi münakaşalar sırasında söz söylemekten acizdir. Tahsillerini ikmal etmiş görünenlerin dahi ilimde meleke hasıl etmemiş oldukları anlaşılmaktadır. (…) . bunlar ilimde meleke sahibi olmak yolunun kitapta yazılanları ezberlemek sanırlar. Yukarda anlattığımız gibi bunlar melekenin ilmi münakaşalar ve münazaralarla konuları ve meseleleri zihinde yerleştirmek suretiyle kesbedileceğini unuturlar. Batı Afrikada talebenin medreselerde ilim tahsil etme müddeti resmen 16 yıl olduğu halde Tunus’ta 5 yıl olması da bunu gösterir. ( Mukaddime: c.2.s.446-447)

İbni Haldunun dediği gibi münazara talebelerinin şevkini artırır, ilmi meselelere karşı dikkat, ciddiyet ve merakı tahrik eder. Fakat münazaraların tehlikeleride yok değil. Bazen münazaralarda işin içine hissiyat ve nefs girerek mevzu ilmi bir meselenin anlaşılması iken sen ben kavgasına dönüşebilmektedir. Bizler münakaşa, münazara değil müzakere ve müdavele-i efkar tarzında meseleleri ele almamız gerekir. 

Kardeşlerle aramızda münazaralar olduğu takdirdede insafı elden bırakmamak, hissi ve nefsani olmamak gerektir. Enaniyet ve nefsi emmareye itimad edilmez. Bazen tartışmalar kalp kırmağa uhuvvet ve muhabbetin yok olmasına sebeb olduğu için ayet ve hadislercede yasaklanmıştır.

Bu hususta üstad şöyle der : 

Mesail-i imaniyenin münakaşa suretinde bahsi caiz değildir. (…)Bu çeşit mesaili münakaşa etmenin birinci şartı; insaf ile, hakkı bulmak niyetiyle, inadsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû'-i telakkiye sebeb olmadan müzakeresi caiz olabilir. O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muarızın elinde zahir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun; çünki bilmediği şey'i öğrendi. Eğer kendi elinde zahir olsa, fazla birşey öğrenmedi, belki gurura düşmek ihtimali var. (mektubat)

Bu marazın çare-i yegânesi: Nefsini ittiham etmek ve nefsine değil, daima karşısındaki meslekdaşına tarafdar olmak. Fenn-i Âdâb ve İlm-i Münazara'nın üleması mabeynindeki hakperestlik ve insaf düsturu olan şu: "Eğer bir mes'elenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına tarafdar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır." Hem zarar eder. Çünki haklı çıktığı vakit o münazarada bilmediği bir şeyi öğrenmiyor, belki gurur ihtimaliyle zarar edebilir. Eğer hak hasmının elinde çıksa; zararsız, bilmediği bir mes'eleyi öğrenip, menfaatdar olur, nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip, tarafdar çıkar, memnun olur.

İşte bu düsturu ehl-i din, ehl-i hakikat, ehl-i tarîkat, ehl-i ilim kendilerine rehber ittihaz etseler, ihlası kazanırlar. Ve vazife-i uhreviyelerinde muvaffak olurlar. Ve bu feci' sukut ve musibet-i hazıradan rahmet-i İlahiye ile kurtulurlar.

20. lemadan

 


11- Soru cevap usulü : 


İslambola geldim gördüm ki sair şuubata nispeten medaris terakki etmemiştir. Bunun da sebebi kitaba nazarla istinbatı mesele etmek olan istidadı, meleke-i ilim yerinde ikame olunmuş... Ve talebelerde ademi münazara ve sual ve cevap sebebiyle şevksizlik ve melekesizlik ve atalet gibi bazı hali intaç etmiş... Bunun da ya bir himmeti ali veya bir tevağğulu tam veya müsabakayı muntiç olan sual ve cevap gibi bir şevki kasri ve harici lazımdır. (Asarı Bediiyye.s:326)   

Dikkat edilirse üstadda İbni Haldunun bahsettiği aynı şeylerden bahsediyor. Eğitimde motivasyonun (teşvikin) ehemmiyeti büyüktür. Eğitim zevkli, eğlenceli bir hale getirilirse öğrenen şahsiyetlerin daha iyi, daha çabuk öğrendiği görülür. Müzakere ve münazara gibi  soru cevap usulünün de insanları şevklendiren bir özelliği vardır. Bir metni mütalaa ettikten sonra,  o mevzu hakkında mütalaanın hemen arkasından veya daha sonraları yapılacak soru cevap usulü hem şahısları teşvik eden, hemde mevzunun anlaşılıp anlaşılmadığını ortaya çıkaran bir yöntemdir. Eğitimde ölçme ve değerlendirmenin ehemmiyeti büyüktür ve bu ancak soru cevap usulü ile olur. 

Soru cevap risalelerden çıkarılan çeşitli meselelerden adeta bir genel malumat tarzında olabilir. Veya daha önce değindiğimiz gibi bir metni mütalaadan sonrada olabilir.

Bir metni incelerken şu mevzular üzerinde durunuz : 

·                                 a)      Konunun anafikri ne? Hangi mesaj verilmek isteniyor? Bunu anlamaya çalışınız.

·                                 b)      Bilemediğimiz kelimelerin manalarını öğreniniz. 

·                                 c)      Metinle ilgili sorular çıkarınız ve kendi aranızda imtihanlar yapınız.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst