FaKiR
Meþveret Bþk.
Risale-i Nur Külliyatını İngilizceye tercüme eden Şükran Vahide, eski adıyla Mary Weld, 1948'de 6 çocuklu Katolik bir ailenin beşinci çocuğu olarak
İngiltere'de doğdu. Rahibelerin yönettiği bir okulda eğitim gördü. Durham Üniversitesi'nde "Şark Araştırmaları" okudu. 1982'de aynı okulda doktora yaparken Müslüman oldu ve Şükran Vahide adını aldı. 1985'te İstanbul'a yerleşti. Nur Risaleleri üzerinde çalışmalar yaptı. Bu çalışmalarını halen uluslar arası alanda sürdürmektedir.
Nesil Grubu'nun kanaat önderi Mehmet Fırıncı Ağabey'in eşi olan Şükran Vahide aslında
Risale-i Nur'ları İngilizce'ye tercüme eden kişi olarak tanınıyor. Cemaatte neredeyse kanaat önderi düzeyinde bir ağırlığı söz konusu. Başındaki türbanın, üzerindeki uzun ve bol giysinin altında 'namahremi' ile birlikte tüm kimliğini de gizlemeyi başaran Şükran Vahide aslında tipik bir İngiliz asilzadesi. Ancak yıllarca İstanbul'da Türk gelenekleri ile iç içe yaşamaktan yeni hali çok yabancılık çekmeyeceğimiz Müslüman bir Türk'ten farksız diyebiliriz.
Eski adıyla Mary Weld, 1981'de Durham Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Türk ve Fars Edebiyatı bölümünde okurken başlayan süreç onu Nurculuk'a götüren yol olmuş. Dönemin İngiliz gençliği gibi kendisinin de "arayış" içinde olduğunu belirterek, "Fakültede arkadaşlarımdan bazıları Müslüman'dı. Ben de İslam sanatlarından, mimarisinden çok etkilenmiştim. Fakültede bazı Türk arkadaşlar vardı. İlk kez onlar Risale- i Nur'lardan İngilizce küçük bir metin verdiler. Dirilme, ahiret, tabiat gibi konuları işleyen bu metinler bana çok ilginç geldi. Derken birlikte okumalara başladık. Bu arada Kuranı Kerim de okumaya başladım. Sonunda da 1981 yılında Müslümanlığı seçtim" diyor.
Müslüman olduktan sonra Mery Weld olan adını da değiştirdiğini vurgulayan Şükran Vahide, yeterli tercüme olmadığı için bu büyük hakikatlerin anlatılmasında ve ihtiyaç duyanlara ulaştırılmasında eksiklik gördüğü için öncelikle Türkçe'sini geliştirerek kendi tercümelerini kendisi yapmaya başladığını ifade ediyor. Bu yoğun çalışmalar sonucu Vahide 6 bin sayfalık Risale-i Nur külliyatının tamamını İngilizce'ye çevirmekle kalmamış, "İslam, Batı ve Biz" (Mery Weld imzasıyla) ve "Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursi" (Şükran Vahide imzasıyla) gibi kitaplar da yayınladı. Vahide 1991 yılında 33 yaşındayken de 62 yaşındaki Mehmet Güleç (Fırıncı Ağabey) ile evlendi. Türkiye'de zorlanmadan yaşadığını anlatırken ilk başlarda alışkanlıktan erkeklerle "el sıkıştığını" da belirtiyor.
Mehmet Fırıncı ağabeye Şükran hanımla evliliğini soruyoruz. Oda Şükran hanımla hizmet-i Kur'aniye vesilesiyle tanıştıklarını ve evliliklerininde hizmete yönelik olduğunu söyleyerek hikayesini şöyle anlattı.
“ Şükran hanım Üniversitede öğrenci iken Ayetül Kübra ve Tabiat Risalesi'ni İngilizce okumuş. O dönemde Ali Mermer, İngilterede Diyanet müfettişiydi. Oradan bana telefon etti ki, 'Burada Müslüman olan bir kızcağız var oraya gelmek istiyor. Sualleri var. Ona cevap verin.' dedi. Ben olur dedim. Şükran Hanım geldi. Suallerine cevap verdik. Sonra İngiltere'ye döndü. Bir müddet sonra bizim risaleleri İngilizceye tercüme edecek eleman ihtiyacımız oldu. Bu vesileyle Şükran Hanım yeniden geldi. Türkçesini çok ilerletti. Zaten geldiğinde de biliyordu.
Altı sene Risale-i Nur eserlerini tercümeye devam etti. Biyografinin ilk çalışmalarını hazırladı. Bu sıralarda arkadaşlarım bir gün beni çağırdılar. Dediler ki bana: 'Sen yaşlandın. Kendine bakamıyorsun. Şükran Hanım'la evlen. Hem sana bakar, hem de hizmetlere vesile olur.'
Çok şaşırmıştım. Hiç düşünmüyordum öyle bir şeyi. O gün İslam dünyasından gelen hocalar sormuşlardı bana. 'Niye evlenmedi Bediüzzaman?' diye. Ben dedim, vakit bulamadı. Ben de öyleydim. Gece gündüz öyle çalışıyorduk ki. Şimdi bile öyleyiz. Evlilik meselesini çok düşünüp tartıştım kendi âlemimde. Biraz da uyum sağlanır mı diye, bu ecnebi birisiydi nede olsa. Ben yaşlandım. Kızarım, kovarım.
Bütün bunları düşündükten sonra hizmet için her şeye katlanmak lazım düşüncesi oldu kafamda. Eğer kabul ederse inşallah o da anlayışlı davranır. Biz de sebat ederiz. Tabii yaş farkı da beni düşündürüyordu. Evlenme yönü ağır basınca Şükran hanımla bu konuyu görüştük ve neticede anlaştık. Şükran hanım entelektüel bir insan olduğu için, anlaşma o bakımdan kolay oluyor. Benim bir entelektüel tarafım yok. Sadece Risale-i Nur tahsilim var. Ben köyde ilkokulu zorla bitirerek geldim buraya. Tabii çok entelektüel insanlarla beraber yaşadığımız için bir formasyon kazandık. Hayatımız çok yoğun bir tempoda geçiyor.
Şükran Hanım bazen bıkıyor. Ben her gece birde, ikide geliyorum eve. Kovacak beni neredeyse, böyle evlilik mi olur diye. Sonra Hacca gittim geldim. Hizmetler artık iyice rahatladı. Allah razı olsun arkadaşlarım her konuda bize destek oluyor. Bizde o gün bu gündür birlikte hizmete devam ediyoruz. “*
Nihat YAZGAN