Gönlü zengin ve gözü tok olmak, hırslı olmamak anlamına gelir. Hırs, şiddetli istektir.
Başkasının var, benim de olsun! İnsan bunu söylerken, kendi gelir-gider dengesini düşünmez. Bu sefer borçlanır, borcunu ödeyemez.
Faizle para alır, borçları artar. Borç ödeyeceğim diye, gece gündüz çalışır, ibadetlerini terk eder. Ta ki, hırsla meydana gelen giderlerini karşılasın diye... İnsanlar, mevki ve makam bakımından yükselmek isterler. Lüks ve konforun içinde yaşamak isterler.
Almak kolay amma, ödemek nasıl olacak?
Derken bataklığa battıkça batarlar. Bu bataklıktan çıkamayanların kimisi intihar eder, kimisi çıldırır. Kamyonetin çekeceği yükü taksiye yüklemek hırstır. İnsan ilimde, ibadette, cömertlikte, hayırda hırs gösterirse, bu gayet güzeldir. Allah bu dünyayı insanlar için yaratmış. Herkes gibi biz de bu dünyadan daha çok pay almak isteriz. Ama helalinden...
İnsanın vücudu bir saraya benzer. Bu saray, hırstan gelen darbelere dayanamayıp yıkılabilir. Servetimiz olur, rahatımız olmayabilir. Ev alırız, ağız tadıyla oturamayabiliriz. Bankada biriken paraları yiyemeyebiliriz... Hadiseler gösteriyor ki, hayat bizim istediğimiz gibi devam etmiyor.
Bu sebepten, hırslanmaya lüzum yoktur.
Mesela Said Nursi, dinine hizmet için mevkisini, makamını, servetini, akrabalarını terk etmişti, ömür boyu sürgünlerde ve hapislerde yaşamıştı, yine de yılmamıştı.
Memur olduğum yıllarda, hakkımda takibat açıldığında maaşımın gideceğini, hapse düşeceğimi, emekli maaşımdan mahrum kalacağımı düşünür, telaşlanırdım. O zaman Said Nursi (ra) aklıma gelirdi. O da Allah'ın Rezzak sıfatına inanıyordu, ben de... Fakat o, dini için her şeyini feda edebiliyorken, ben henüz hiçbir şey olmadan telaşa düşüyordum.
Haram yolda zenginlik, açıkça görülür. Helal yolda görünen, sadece geçinebilmektir. Fakat, dindar bir şahıs, helal yoldan geçimini temin ederken, Allah bir fırsat çıkarır, zengin eder o kulunu. Hırslanmaya gerek yoktur. Zengin olmanın yolları tükenmedi ki, harama giriliyor?! Yeter ki, niyetimizde rıza-yı ilahi olsun...
Elbette maddeten kalkınacağız. Fakat yanlış anlaşılan bir durum var. Zengin olmak için, para kazanmak için (şahıstan devlete kadar) hırs değil, plan program lazım, üretime yönelik çalışmak lazım.
Müslüman çalışacak da kazanacak da zengin de olacak amma, helal yoldan kazanıp, fakir gibi yaşayacak. Müslümanca yaşayan bir insan, asla fakir olamaz!
Üstat, Uhuvvet Risalesi'nde bir metot buyuruyor:
"Eğer malı çok seversen, hırs ile değil, belki kanaat ile malı talep et. Tâ çok gelsin."
Hekimoglu Ismail
Başkasının var, benim de olsun! İnsan bunu söylerken, kendi gelir-gider dengesini düşünmez. Bu sefer borçlanır, borcunu ödeyemez.
Faizle para alır, borçları artar. Borç ödeyeceğim diye, gece gündüz çalışır, ibadetlerini terk eder. Ta ki, hırsla meydana gelen giderlerini karşılasın diye... İnsanlar, mevki ve makam bakımından yükselmek isterler. Lüks ve konforun içinde yaşamak isterler.
Almak kolay amma, ödemek nasıl olacak?
Derken bataklığa battıkça batarlar. Bu bataklıktan çıkamayanların kimisi intihar eder, kimisi çıldırır. Kamyonetin çekeceği yükü taksiye yüklemek hırstır. İnsan ilimde, ibadette, cömertlikte, hayırda hırs gösterirse, bu gayet güzeldir. Allah bu dünyayı insanlar için yaratmış. Herkes gibi biz de bu dünyadan daha çok pay almak isteriz. Ama helalinden...
İnsanın vücudu bir saraya benzer. Bu saray, hırstan gelen darbelere dayanamayıp yıkılabilir. Servetimiz olur, rahatımız olmayabilir. Ev alırız, ağız tadıyla oturamayabiliriz. Bankada biriken paraları yiyemeyebiliriz... Hadiseler gösteriyor ki, hayat bizim istediğimiz gibi devam etmiyor.
Bu sebepten, hırslanmaya lüzum yoktur.
Mesela Said Nursi, dinine hizmet için mevkisini, makamını, servetini, akrabalarını terk etmişti, ömür boyu sürgünlerde ve hapislerde yaşamıştı, yine de yılmamıştı.
Memur olduğum yıllarda, hakkımda takibat açıldığında maaşımın gideceğini, hapse düşeceğimi, emekli maaşımdan mahrum kalacağımı düşünür, telaşlanırdım. O zaman Said Nursi (ra) aklıma gelirdi. O da Allah'ın Rezzak sıfatına inanıyordu, ben de... Fakat o, dini için her şeyini feda edebiliyorken, ben henüz hiçbir şey olmadan telaşa düşüyordum.
Haram yolda zenginlik, açıkça görülür. Helal yolda görünen, sadece geçinebilmektir. Fakat, dindar bir şahıs, helal yoldan geçimini temin ederken, Allah bir fırsat çıkarır, zengin eder o kulunu. Hırslanmaya gerek yoktur. Zengin olmanın yolları tükenmedi ki, harama giriliyor?! Yeter ki, niyetimizde rıza-yı ilahi olsun...
Elbette maddeten kalkınacağız. Fakat yanlış anlaşılan bir durum var. Zengin olmak için, para kazanmak için (şahıstan devlete kadar) hırs değil, plan program lazım, üretime yönelik çalışmak lazım.
Müslüman çalışacak da kazanacak da zengin de olacak amma, helal yoldan kazanıp, fakir gibi yaşayacak. Müslümanca yaşayan bir insan, asla fakir olamaz!
Üstat, Uhuvvet Risalesi'nde bir metot buyuruyor:
"Eğer malı çok seversen, hırs ile değil, belki kanaat ile malı talep et. Tâ çok gelsin."
Hekimoglu Ismail