Rüyalara misafir
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, "Ölümsüzlük İksiri" kitabında diyor ki: "Ayrıca, ümmetinin her hâliyle alâkadâr olan Şefkat Peygamberi (sas) bazen de Müslümanlara ümit vermek, onların aşk ve şevklerini artırmak, gönüllerine inşirah salmak ve bütün heyecanlarıyla bir kere daha vazifelerine sarılmalarını sağlamak için rüyaları şereflendirir.
Nitekim, Beyan Sultanı (sas), 'Nübüvvetten ümmete yalnız mübeşşirât kalmıştır.' buyurur. "Mübeşşirât nedir, ya Rasûlullah?" diye sorulduğunda, 'Sâlih rüyalardır.' cevabını verir. Evet, Cenâb-ı Hak, sâlih ve sâdık rüyalar vesilesiyle müminleri müjdeler, gönüllerini şevke gark eder ve onları muştularla sevindirir. Meselâ bir arkadaşınız rüyasında görür ki; Gül-i Rânâ Efendimiz (sas) geliyor ve sizin kâkül-ü gülberlerinizden tutarak, alnınızdan öpüyor... Öpüyor ve 'Ohh... Sizler Cennet kokuyorsunuz.' diyor. Siz 'Bu iltifat da neden yâ Resûlullah?' diyorsunuz; O da, 'Tam gönlüme göre hizmet ediyorsunuz; adımı dört bir yana duyuruyorsunuz!' buyuruyor. Bir başka arkadaşınız, âlem-i menâmda Ona mülâkî olunca, 'Yâ Resûlullah, üç-beş kişi Senin adına bir yerde toplansa, oraya mutlaka Ashab-ı Kirâm'dan birini gönderirmişsin, bu doğru mu?' diyor. Gönüllerin Efendisi, bu soruyu tebessümle karşılıyor ve şu cevabı veriyor: "Önceden öyleydi; ama şimdi zaman, âhir zaman. Kardeşlerimin daha çok himmete ihtiyaç var. Artık nerede üç-beş kişi benim adıma bir araya gelirse, onların yanına bizzat ben gidiyor ve ruhâniyetimle aralarında yer alıyorum."
Bir gün "Var mısınız buzullara!.. Oralara da gidelim ve gönüllerimizin ilhamlarını boşaltalım!" tavsiyesini duyan Danimarka'daki adanmış ruhlar, "Greenland, Danimarka'ya ait... Biz niye oraya gitmiyoruz?.." diyorlar. Herkeste bu istek uyanıyor fakat eğitim gönüllülerinden birisinde iştiyak ve aşk derecesinde... Evine gelip eşine de anlatıyor ve beraberce gitmeye karar verip yapacakları konusunda hazırlıklara başlıyorlar. Ve o gece bir rüya... Bir çöl ortasında ve yapayalnız. Yanına bir deve gelip çöküyor... Onu sırtına alıp yola koyuluyor. Çok güzel ve yemyeşil bir vâhaya geliyorlar. Deve tekrar yere çöküp onu sırtından indiriyor ve yoluna devam ediyor. Bizimki arkasından yalvararak bağırıyor: "Ey mübarek deve beni bırakıp nereye gidiyorsun? Ne olur, beraber gidelim!.." Deve yoluna giderken ona şöyle deniliyor: "Biliyor musun, bu deve Peygamber Efendimiz'in (sas) meşhur devesi Kusvâ... Efendimiz'in (sas) ruhâniyeti bu gece sizin verdiğiniz hicret kararınızdan çok memnun ve mahzuz oldu. Onun için sizin imdadınıza devesini gönderdi!.." Bunları işittikten sonra uyanan bu adanmış ruh, ötelerde böyle bir takdir görmesinden son derece sevinip âdeta kanatlanıyor. Hemen çarçabuk hazırlıklarını bitirip Greenland'a gidiyor. Greenland'da, çocukluğu Türkiye'de geçmiş ve Galatasaray Lisesi'nde okumuş bir bayanla tanışıyorlar. Orada çok zengin olmuş. Eğitim ve diyalog hizmetlerini öğrenip inceleyince "Bu işte ben de varım!" diyerek onlara büyük destek veriyor... İşte böyle... Biz, sadece niyet edelim, Cenab-ı Hak bütün yolları hazırlayıp açıyor... İhlasımızı, aşkımızı ve şevkimizi canlı tutalım yeter...
Nitekim, Beyan Sultanı (sas), 'Nübüvvetten ümmete yalnız mübeşşirât kalmıştır.' buyurur. "Mübeşşirât nedir, ya Rasûlullah?" diye sorulduğunda, 'Sâlih rüyalardır.' cevabını verir. Evet, Cenâb-ı Hak, sâlih ve sâdık rüyalar vesilesiyle müminleri müjdeler, gönüllerini şevke gark eder ve onları muştularla sevindirir. Meselâ bir arkadaşınız rüyasında görür ki; Gül-i Rânâ Efendimiz (sas) geliyor ve sizin kâkül-ü gülberlerinizden tutarak, alnınızdan öpüyor... Öpüyor ve 'Ohh... Sizler Cennet kokuyorsunuz.' diyor. Siz 'Bu iltifat da neden yâ Resûlullah?' diyorsunuz; O da, 'Tam gönlüme göre hizmet ediyorsunuz; adımı dört bir yana duyuruyorsunuz!' buyuruyor. Bir başka arkadaşınız, âlem-i menâmda Ona mülâkî olunca, 'Yâ Resûlullah, üç-beş kişi Senin adına bir yerde toplansa, oraya mutlaka Ashab-ı Kirâm'dan birini gönderirmişsin, bu doğru mu?' diyor. Gönüllerin Efendisi, bu soruyu tebessümle karşılıyor ve şu cevabı veriyor: "Önceden öyleydi; ama şimdi zaman, âhir zaman. Kardeşlerimin daha çok himmete ihtiyaç var. Artık nerede üç-beş kişi benim adıma bir araya gelirse, onların yanına bizzat ben gidiyor ve ruhâniyetimle aralarında yer alıyorum."
Bir gün "Var mısınız buzullara!.. Oralara da gidelim ve gönüllerimizin ilhamlarını boşaltalım!" tavsiyesini duyan Danimarka'daki adanmış ruhlar, "Greenland, Danimarka'ya ait... Biz niye oraya gitmiyoruz?.." diyorlar. Herkeste bu istek uyanıyor fakat eğitim gönüllülerinden birisinde iştiyak ve aşk derecesinde... Evine gelip eşine de anlatıyor ve beraberce gitmeye karar verip yapacakları konusunda hazırlıklara başlıyorlar. Ve o gece bir rüya... Bir çöl ortasında ve yapayalnız. Yanına bir deve gelip çöküyor... Onu sırtına alıp yola koyuluyor. Çok güzel ve yemyeşil bir vâhaya geliyorlar. Deve tekrar yere çöküp onu sırtından indiriyor ve yoluna devam ediyor. Bizimki arkasından yalvararak bağırıyor: "Ey mübarek deve beni bırakıp nereye gidiyorsun? Ne olur, beraber gidelim!.." Deve yoluna giderken ona şöyle deniliyor: "Biliyor musun, bu deve Peygamber Efendimiz'in (sas) meşhur devesi Kusvâ... Efendimiz'in (sas) ruhâniyeti bu gece sizin verdiğiniz hicret kararınızdan çok memnun ve mahzuz oldu. Onun için sizin imdadınıza devesini gönderdi!.." Bunları işittikten sonra uyanan bu adanmış ruh, ötelerde böyle bir takdir görmesinden son derece sevinip âdeta kanatlanıyor. Hemen çarçabuk hazırlıklarını bitirip Greenland'a gidiyor. Greenland'da, çocukluğu Türkiye'de geçmiş ve Galatasaray Lisesi'nde okumuş bir bayanla tanışıyorlar. Orada çok zengin olmuş. Eğitim ve diyalog hizmetlerini öğrenip inceleyince "Bu işte ben de varım!" diyerek onlara büyük destek veriyor... İşte böyle... Biz, sadece niyet edelim, Cenab-ı Hak bütün yolları hazırlayıp açıyor... İhlasımızı, aşkımızı ve şevkimizi canlı tutalım yeter...