Sadeleştirme Analizi - 2. Söz

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: İmanda ne kadar büyük bir saadet ve ni’met ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu anlamak istersen; şu temsilî hikayeciğe bak, dinle:
Sadeleştirilmiş metin: İmanda ne kadar büyük bir saadet ve nimet, ne kadar büyük bir lezzet ve rahatlık bulunduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikayeciğe bak, dinle:
Burada yapılan sadeleştirmede her ne kadar mana değişmemişse de lüzumsuz ekleme ve çıkarma yapılmıştır. Yani yapılan ekleme ve çıkarma mananın anlaşılmasına yardımcı değildir. Orijinal metindeki 2. “ve” bağlacı atılmış ve “rahat” kelimesi “rahatlık” olarak sadeleştirilmiştir. Halbuki buna hiç ihtiyaç yoktur. Zaten bu cümlede anlaşılmayan tek bir kelime yoktur.

Orijinal metin: Bir vakit iki adam, hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler.
Sadeleştirilmiş metin: Bir vakit iki adam, hem keyif hem de ticaret için seyahate çıkarlar.
Orijinal metindeki mana bozulmasa da lüzumsuz yere “dahi” manasına gelen “de” bağlacı eklenmiştir. Cümlenin sonundaki “giderler” kelimesi “çıkarlar” olarak sadeleştirilmiştir. Görünüşte bu iki kelime arasında pek fark olmasa da metnin bütünlüğüne baktığımızda bir sonraki cümle ile bağlantısından dolayı tahrifat olduğunu göreceğiz.

Orijinal metin: Biri hodbîn, tali’siz bir tarafa; diğeri Hudâbîn, bahtiyar diğer tarafa sülûk eder, giderler.
Sadeleştirilmiş metin: Bunlardan kendini beğenmiş ve talihsiz olan bir tarafa; hakkı, hakikati tanıyan ve bahtiyar olansa diğer tarafa gider.
Buradan itibaren sadeleştirme maskesi altında Yahudi zihniyeti olan tahrifleştirmenin dozunun arttığını göreceğiz.
Hudâbîn” kelimesi “hakkı, hakikati tanıyan” olarak sadeleştirilmiştir ki bu manayı tamamen değiştirmiştir. Çünkü orijinal metindeki kelimenin büyük harfle başlaması gösteriyor ki burada kastedilen şey “Cenab-ı Hakk’ı tanıyan” yani ona iman eden şeklinde olmalıydı. Tahrifatın ne denli şiddetli ve bizce kasti olduğu anlaşılmaktadır.

Burada lüzumsuz eklemeler yapılmıştır. “Süluk eder” ifadesi kaldırılmış yani lüzumsuz görülmüştür!!! Orijinal metinde “süluk eder” ifadesinin karşılığı bir sonraki kelime ile verildiğinden sadeleştirenler kendi yaptıkları hatayı örtmek için mecburen “süluk eder” ifadesini kaldırmışlardır. Hem “süluk eder” ifadesi aynı manaya gelen bir önceki cümlenin fiili ile bir sonraki cümlenin fiili arasında kalmakla zaten manası anlaşılmaktadır. Bir önceki cümlede işaret edilen husus budur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Hodbîn adam, hem hodgâm, hem hodendiş, hem bedbîn olduğundan bedbinlik cezası olarak nazarında pek fena bir memlekete düşer.
Sadeleştirilmiş metin: Kendini beğenmiş adam, sadece kendini düşünmesinin, bencilliğinin ve her şeyi kötü görmesinin cezası olarak kendi bakışına göre pek fena bir memlekete düşer.
Burada mana değiştirilmiştir. Orijinal cümledeki 3 tane “hem” kelimesi kaldırılmıştır. Halbuki bu “hem” kelimelerinin kaldırılması manayı bozmuştur. Çünkü “hodgam, hodendiş, bedbin” kelimeleri “hodbin” kelimesine bağlandığı halde sadeleştirilmiş metinde bu bağlanma birbirinden ayrılmış ve bedbinlik cezası olarak fena bir memlekete düşmek cezası, sadeleştirilmiş metinde sanki bütün bu kötü sıfatların cezası olarak gösterilmiştir. Halbuki orijinal metinde sadece “bedbinlik cezası olarak” tahdit edildiği halde sadeleştirilmiş metinde bu sınırlama kaldırılmıştır. Yani anlaşılacağı gibi bu işin sadeleştirmeyle filan alakası yoktur. Bu işin altında başka manalar yatmaktadır.

Orijinal metin: Bakar ki: Her yerde aciz biçareler, zorba müthiş adamların ellerinden ve tahribatlarından vaveyla ediyorlar.
Sadeleştirilmiş metin: Her yerde aciz biçarelerin, zorba ve dehşetli adamların elinden ve zulmünden feryat ettiğini duyar,
Burada mana bozulmuştur. Öncelikle baştaki “Bakar ki” kelimesi atılmış onun yerine cümlenin sonuna “duyar” kelimesi konulmuştur. Birisi göze, diğeri kulağa ait bir sıfat olduğu halde burada karıştırılmıştır. Halbuki orijinal metinde bizzat gözüyle müşahede etmek manasında başta “Bakar ki” kelimesi kullanılmıştır. Sadeleştirilmiş metinde “bakmak” yerine “duymak” fiili getirilmiştir ki bu hatalıdır.“Tahribat” kelimesi “zulüm” olarak sadeleştirilmiştir ki bu hatalıdır. “Tahrib” kelimesi “yıkmak, bozmak” manalarına geldiği halde “zulüm” kelimesi “haksızlık, eziyet, işkence” manalarına gelir. Hem “ellerinden” ve “tahribatlarından” kelimeleri çoğul olduğu halde sadeleştirilmiş metinde tekil olarak kullanılmıştır. Bir önceki cümlede geçen “nazar” kelimesinin karşılığı bu cümlenin başındaki “bakar ki” kelimesidir. Fakat ne yazıktır ki tahribatçılar bu kelimeyi kaldırmakla zaten metin içinde karşılığı verilmiş bir kelimenin sadeleştirilmesi yoluna gitmişlerdir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Bütün gezdiği yerlerde böyle hazîn, elîm bir hali görür.
Sadeleştirilmiş metin: hazin, elemli bir hal görür.
Orijinal metindeki “bütün gezdiği yerlerde böyle” ifadesi kaldırılmıştır. Bu tahribat değil midir? Demek ki lüzumsuz görülmüş!!! Hem orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana yoktur.
“hazin” kelimesi değiştirilmediği halde “elîm” kelimesi “elem” olarak çevrilmiştir. Aciptir ki pek çok kelimeleri anlamayanların “hazin” ve “elem” gibi kelimeleri anladığı kabul edilmiştir. “elîm” kelimesi “çok şiddetli ağrı veren” manasına gelmekle kelime itibariyle mananın şiddetli olduğunu ifade ettiği halde sadeleştirilmiş metindeki “elemli” kelimesinde mananın şiddeti gözükmemektedir. Bu ise manayı kısaltmaktır. Küçük bir ayrıntı fakat bizce ehemmiyetlidir. Çünkü “elîm” kelimesinin karşılığı ancak “çok elemli” olabilir. Fakat burada şiddetinden bahsedilmemiştir.

Orijinal metin: Bütün memleket, bir matemhane-i umumî şeklini almış.
Sadeleştirilmiş metin: Bütün memleket, baştan başa bir matem yurduna döndüğünden,
Orijinal cümlede anlaşılmayan hiçbir kelime yoktur. Sadece arada “matemhane-i umumi” terkibi vardır ki zaten “matemhane” kelimesini “matem yurdu” olarak çevirdikleri gibi “umumi” kelimesini de “baştan başa” olarak çevirmişler. “matemhane” kelimesi “ağlanılan, yas tutulan yer” demektir. Burada lüzumsuz yere “yurduna” kelimesini eklemek gereksizdir. Çünkü zaten cümlenin başında “memleket” kelimesi kullanılmıştır. “Şeklini almış” ibaresi “döndüğünden” olarak lüzumsuz yere tahrip edilmiştir. Orijinal metinde cümle bittiği halde sadeleştirilmiş metinde bir sonraki cümle ile birleştirilmek suretiyle cümle yapısı bozulmuştur. Bu haliyle bir tahriptir.

Orijinal metin: Kendisi, şu elîm ve muzlim haleti hissetmemek için sarhoşluktan başka çare bulamaz.
Sadeleştirilmiş metin: o adam şu elemli ve karanlık hali hissetmemek için sarhoşluktan başka çare bulamaz.
Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana yoktur. Onun için lüzumsuz yere “kendisi” kelimesini “o adam” ve “elîm” kelimesini yukarıda dediğimiz gibi hatalı olarak “elemli” olarak çevirmişlerdir. Halbuki “elîm” kelimesi “çok elemli” olabilir ki burada mana daraltılmıştır. Metnin gayet anlaşılır olduğunu sadeleştirenler de anlamış olacaklar ki çok yerde yaptıkları lüzumsuz değişiklikleri burada yapmamışlardır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Çünkü herkes ona düşman ve ecnebi görünüyor. Ve ortalıkta dahi, müthiş cenazeleri ve me’yusane ağlayan yetimleri görür.
Sadeleştirilmiş metin: Çünkü ortalıkta dehşet verici cenazeler ve ümitsizce ağlayan yetimler görür, herkes ona düşman ve yabancı görünür.
Analizimizde bu iki cümleyi vermek gerekti. Çünkü orijinal metindeki sıra değiştirilmiştir. Bir önceki cümle “çünkü” ile bağlandığı halde bu özellik kaldırılarak bu cümlelerin yerleri değiştirilmiştir. Bu yer değiştirme neticesinde mana bozulmuştur. Bir önceki cümledeki “sarhoşluğun” sebebi “herkesin ona düşman ve ecnebi görünmesi”dir. Sadeleştirilmiş metinde ise bu özellik kaldırılarak “sarhoşluğun” sebebinin “dehşet verici cenazeler ve ümitsizce ağlayan yetimler” olduğu gösterilmiştir. Bu ise manayı bozmaktır. Neyin neyle bağlandığını bilmemektir. Basit gibi görünse de sadece cümlenin yerinin değiştirilmesi bile manayı bozmaktadır.

Orijinal metin: Vicdanı, azab içinde kalır.
Sadeleştirilmiş metin: Vicdanı azap içinde kalır.
Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana yoktur. Onun için burada herhangi bir tasarrufta bulunulmayın sadece orijinal metinde bulunan virgül “,” kaldırılmıştır. Eh tahrip yapmışken bari cümleyi boş geçmeyelim denilmiş olmalı… Peki şimdiye kadar da anlaşılan pek çok metin vardı ve bundan sonra da var. Niçin bunlarda kalem karıştırılmış. Bunun izahını zaman gösterecek. Sadeleştirilmiş metinin sadeleştirilmişi çıktığında ortaya nasıl bir metin ve mananın çıktığını o zaman daha iyi göreceğiz ve bu işin buna kapı açtığını hep birlikte seyredeceğiz.

Orijinal metin: Diğeri Hudâbîn, Hudâperest ve Hakendîş, güzel ahlaklı idi ki; Nazarında pek güzel bir memlekete düştü.
Sadeleştirilmiş metin: Hakkı tanıyan, daima hak düşünen ve güzel ahlaklı olan adam ise nazarında pek güzel bir memlekete düşer.
Burada mana tamamen değiştirilmiştir. Buraya kadar yapılan hafif mana değişikliklerinden sonra bu cümlede tahribatın dozu arttırılmıştır. Bu Sözde, işte buradan sonra tahribatın ne denli görünür olduğunu ve bu yapılan işin sadeleştirmeyle olan alakasının azaldığını gözlerinizle göreceksiniz.
Öncelikle orijinal metinde “Hudâbîn, Hudâperest ve Hakendîş” kelimeleri büyük harf ile başlamakla bu kelimelerdeki “Hudâ” ve “Hak” kelimelerinin Allah (CC) için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Öyle ise buradaki “Hudâbîn” kelimesinin karşılığı “Hakkı tanıyan” değil, “Cenab-ı Hakk’ı tanıyan” olmalıdır. Burada haşa! Allah yerine hak kelimesi konulmuştur.
Gel gelelim “Hudâperest” kelimesine… Bu kelime “Allah’a iman eden, O’na tapan” manalarına gelmektedir. Sadeleştirilmiş metinde bu kelimenin karşılığını göremiyoruz. Peki ya sadeleştirilmiş metinde niçin karşılığı yoktur? Bu yapılan işin altında nasıl bir oyunun oynandığını söylemeye dilim varmıyor. Neyse siz onu anlamışsınızdır. “Hüdaperest” gibi en mühim bir kelimenin karşılığının sadeleştirilmiş metinde olmaması yapılan tahribatın ne denli büyük olduğunu göstermektedir. Zira bu sözde anlatılmak istenilen şeyin “iman” olduğunu en birinci kelime ile bildiğimiz halde bu cümlede kasti olarak “imandan” bahsedilmemiştir.

Allah’a iman ve ibadetin bahsedildiği bir cümlede, sadeleştirilmiş metinde bu hususiyetlerin hiç birisinin olmayışı gerçekten düşündürücüdür.

Sırada “Hakendîş” kelimesi var. “-endiş” eki Farsça olup “düşünen” manasına gelir. Dolayısıyla “Hakendiş” kelimesi “Allah’ı düşünen” olması lazım gelirken “hak düşünen” olarak sadeleştirilmiştir ki bu yanlıştır.
Aradaki “idi ki” kelimesi kaldırılmakla mana bozulmuştur. Çünkü güzel ahlaklı olmanın neticesi olarak nazarında pek güzel bir memlekete düşmekten bahsedildiği halde sadeleştirilmiş metinde böyle bir özelliği göremiyoruz. Yani yapılan işin sadeleştirmeyle filan alakasının azaldığını rahatlıkla görebiliyoruz. Bu sözde 6 adet “nazar” kelimesi geçmektedir. Aciptir ki burada geçen “nazar” kelimesi ile sonlarda geçen “nazar” kelimesini aynen bıraktıkları halde bu sözde geçen diğer 4 “nazar” kelimesini sadeleştirmişlerdir. Demek ki anlamadıklarını farzettikleri kardeşleri buradaki “nazar” kelimesini anladığı halde diğer “nazar” kelimelerini anlayamıyor. “Nazar” kelimesi az çok bilinen bir kelimedir ve Risale-i Nur’da çok zikredilen kelimelerden olduğu gibi Sözler kitabında 300’den fazla zikredilmiştir. Bu kadar kesretli bir kelimeye kalem karıştırmak insafsızlıktır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: İşte bu iyi adam, girdiği memlekette bir umumi şenlik görüyor. Her tarafta bir sürur, bir şehr-âyin, bir cezbe ve neşe içinde zikirhaneler…
Sadeleştirilmiş metin: İşte bu iyi adam, gittiği her yerde büyük bir şenlik, her tarafta bir sevinç, bir eğlence, coşkunluk ve neşe içinde zikir meclisleri görür. Herkes ona dost ve akraba görünür.
Bu cümlede mana tamamen bozulmuştur. Öncelikle birinci cümlede anlaşılmayan hiç bir kelime ve mana yoktur. Sadece sadeleştirilmiş metine bakıp da “bu cümlede ne var ki” diyebilirsiniz fakat orijinal metinde anlatılmak istenilen şeyin sadeleştirilmiş metinde farklı şekilde anlatıldığını analiz ettiğimizde tahribat gayet net olarak anlaşılmaktadır.
Orijinal metinde “girdiği memlekette” denildiği halde sadeleştirilmiş metinde “gittiği her yerde” denilmek suretiyle tahrip edilmiştir.
“şehr-ayin” kelimesi “bir eğlence” olarak sadeleştirilmiştir. Halbuki bu kelime “şenlik” manasına gelip bir önceki cümlede manası verilmiştir. “Eğlence” ile “şenlik” aynı şeyler değildir. “Cezbe” kelimesi “coşkunluk” olarak sadeleştirilmiş. “Cezbe” kelimesi “çekim, çekme” manalarına gelip tasavvufta “Allah’ı zikredip, Allah sevgisiyle kendinden geçme” demektir ki burada da bu manada kullanılmıştır. “Coşkunluk” kelimesinin böyle bir hususiyeti yoktur ve orijinal metindeki kelimenin manasını karşılayamaz. Sadeleştirilmiş önceki cümlelerde kasten “Allah’a imandan, Allah’ı tanımaktan bahsedilmediğinden burada da Allah’ı zikretmekten bahsedilmemiştir. Onun yerine geçiştirme bir “coşkunluk” kelimesi sıkıştırılmıştır. Eynes sera minessüreyya…
“zikirhaneler” kelimesi “zikir meclisleri” olarak çevrilmiştir. Demek anlamayan insanlar “zikir” ve “meclis” kelimelerini anlıyor!!! Gerçekten çok tuhaf….

Orijinal metin: Herkes ona dost ve akraba görünür.
Sadeleştirilmiş metin: Herkes ona dost ve akraba görünür
Bu cümlede anlaşılmayan hiçbir mana ve kelime yoktur ve onun için herhangi bir tasarrufta bulunulmamıştır. Fakat ne aciptir ki bu cümle gibi pek çok cümlenin anlaşılmayan hiçbir kelimesi ve manası olmadığı halde lüzumsuz yere tahrip edilmiştir.

Orijinal metin: Bütün memlekette yaşasınlar ve teşekkürler ile bir terhisat-ı umumiye şenliği görüyor.
Sadeleştirilmiş metin: Bütün memlekette ‘yaşasın’lar ve teşekkürlerle umumi bir terhis şenliği vardır.
Orijinal metindeki “yaşasınlar” kelimesi hiçbir mana veremediğimiz şekilde ‘yaşasın’lar olarak sadeleştirilmiştir. Risale-i Nur’da böyle yazılan hiçbir kelime olmadığı halde ve yapılmasındaki manasızlık ile beraber devamındaki “teşekkürlerle” kelimesinde böyle bir ayrım yapılmamasına da anlam veremiyoruz. Yukarıda dediğimiz gibi bu cümlede anlaşılmayan hiçbir kelime yoktur. Millet anlamıyor diye “terhisat-ı umumiye” terkibi “umumi bir terhis” olarak sadeleştirilmiştir. Sadeleştirenlerin aceleliği ve acemiliği bu cümlede olduğu gibi pek çok cümlede de göze çarpmaktadır. Öncelikle “terhisat” kelimesi çoğul olduğu halde sadeleştirilmiş metinde tekil olarak verilmiştir. Cümlenin sonundaki “görüyor” fiilinin bu sözde zikredilen 6 “nazar” kelimesiyle irtibatı olduğu halde sadeleştirilmiş metinde “vardır” denilmek suretiyle bu irtibat koparılmıştır. Bu hikayecikte iki adamın müşahedesi bahsedildiği ve “nazar” kelimesi ile “görmek” fiili kullanıldığı halde sadeleştirilmiş metinde “görmek” manası kaldırılmıştır. Bu ise sadeleştirme değil, tahriptir.

Orijinal metin: Hem, tekbir ve tehlil ile mesrurâne ahz-ı asker için bir davul, bir musikî sesi işitiyor.
Sadeleştirilmiş metin: O adam, sevinçli bir şekilde asker alımı için tekbir ve kelime-i tevhid nidalarıyla bir davul sesi, bir musiki işitir.
“Hem” kelimesi kaldırılmıştır. “Tekbir” ve “musikî” kelimeleri sadeleştirilmemiştir. Demek ki millet bu kelimeleri anlayabiliyor!!!
“Tehlil” kelimesini öğrenmek isteyen bir kişi sözlüğe bakacağı gibi sadeleştirilmiş metinde “kelime-i tevhid” neymiş diye de sözlüğe bakacaktır. Yani isabetli bir sadeleştirme değildir. Orijinal metinde “bir davul” denildiği halde sadeleştirilmiş metinde “bir davul sesi” ve yine orijinal metinde “bir musikî sesi” denildiği halde sadeleştirilmiş metinde “bir musiki” denilmek suretiyle kelimeler yer değiştirilmiştir. Halbuki buna ihtiyaç olmadığı gibi bu şekilde yer değiştirmek manayı bozmuştur. Orijinal metindeki “musiki” kelimesinden sonra “ses” kullanılmasıyla bu “ses” kelimesinin hem davula hem de musikiye ait olduğu anlatılırken sadeleştirilmiş metinde sadece davula ait bırakılmıştır. Yani mana daraltılmıştır.
Sonundaki fiil “işitiyor” olduğu halde sadeleştirilmiş metinde “işitir” olarak lüzumsuz bir zaman değişikliği yapılmıştır.

Orijinal metin: Evvelki bedbahtın hem kendi, hem umum halkın elemi ile müteellim olmasına bedel; şu bahtiyar, hem kendi, hem umum halkın süruru ile mesrur ve müferrah olur.
Sadeleştirilmiş metin: Önceki bahtsız adam hem kendisinin hem de bütün halkın elemiyle acı çekerken şu bahtiyar, hem kendisinin hem de herkesin sevinciyle mutlu olur, ferah bulur.
Orijinal metindeki “bedel” kelimesi kaldırılmıştır. “bedel” kelimesinin kaldırılması ile mana bozulmuştur. “Müferrah” kelimesi “ferah” olarak sadeleştirilmiştir. Demek ki anlamayan kardeşleri “ferah” kelimesini anlayabiliyor!!!
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Hem güzelce bir ticaret eline gecer.
Sadeleştirilmiş metin: O ticaretten güzel bir kazanç elde eder.
Lüzumsuz yere kelimeler yer değiştirdiği gibi orijinal metinde olmayan “kazanç” kelimesi araya sokulmuştur. Orijinal metinde kastedilen şeyin ne olduğu anlaşıldığı halde lüzumsuz yere “kazanç” eklenmiştir.

Orijinal metin: Allah’a şükreder.
Sadeleştirilmiş metin: Allah’a şükreder.
Sadeleştirilmeyen 2.cümledir.

Orijinal metin: Sonra döner, öteki adama rastgelir.
Sadeleştirilmiş metin: Sonra döner, öteki adama rastlar.
Sadece “rastgelir” kelimesi “rastlar” olarak sadeleştirilmiştir ki buna hiç lüzum yoktur. Metin gayet anlaşılır zaten bunun gibi pek çok cümle de gayet anlaşılır bir mahiyettedir. Öyle ise lüzumsuz yere kalem karıştırmak manasızdır.

Orijinal metin: Halini anlar.Ona der: “Yahu sen divâne olmuşsun.
Sadeleştirilmiş metin: Onun halini anlayınca şöyle der: “Yahu sen divane olmuşsun!
Orijinal metinde 2 cümle, sadeleştirilmiş metinde birleştirilmiştir. 1. cümlede lüzumsuz yere ekleme yapılmıştır. 2.cümlede “divâne” kelimesi sadeleştirilmemiş, demek ki anlamayan veya anlayamayan kardeşleri bu kelimeyi anlayabiliyor!!!

Orijinal metin: Batınındaki çirkinlikler, zâhirine aksetmiş olmalı ki; gülmeyi ağlamak, terhisâtı, soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin.
Sadeleştirilmiş metin: İçindeki çirkinlikler dışına aksetmiş olmalı ki, gülmeyi ağlamak, terhisi soymak ve talan etmek zannetmişsin.
Burada hatalı sadeleştirme yapılmıştır. Çünkü “batın” kelimesinden maksat bu makamda 2 cümle sonra anlaşılacağı üzere “kalb”dir. Onun için burada “kalb” yerine “içindeki” demek hatalıdır. Mana bozulmuştur. Çünkü orijinal metinde maddi çirkinlikten değil, manevi çirkinlikten bahsediliyor ki bu da “kalb”e aittir. Aynı şekilde “zâhir” kelimesinden maksat da yine devam eden cümlelerden anlaşıldığı gibi “göz”dür. Çünkü devam eden cümlelerde göze ait sıfatlardan bahsedilmektedir. Halbuki sadeleştirilmiş metinde bu mana bozularak “dışına” denilmek suretiyle tahrip yapılmıştır. Orijinal metinde “terhisat” kelimesi çoğul olduğu halde sadeleştirilmiş metinde “terhis” olarak tekil kullanılmıştır. “Aksetmek” kelimesi sadeleştirilmemiş, demek ki anlamayan kardeşleri bu kelimeyi anlayabiliyor!!!

Orijinal metin: Aklını başına al. Kalbini temizle.
Sadeleştirilmiş metin: Aklını başına al, kalbini temizle.
Yukarıda dediğimiz gibi “batın”dan maksat kalb olduğu bu cümleden anlaşılmaktadır. 2 cümlenin birleştirilmesi dışında burada tahrifat yapılmamıştır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Ta, şu musibetli perde senin nazarından kalksın, hakikati görebilesin.
Sadeleştirilmiş metin: Ta ki gözünden şu musibetli perde kalksın, hakikati görebilesin.
Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime yoktur. Yapılan iş sadece kelimelerin yerini değiştirmek ile “nazar” gibi risalelerde çok zikredilen ve karşılığı cümlenin sonunda verilen bir kelime yerine “gözünden” denilmiştir. Orijinal metinde manevi bir perdeden bahsedilirken sadeleştirilmiş metinde göze ait maddi bir perdeden bahsedilmektedir. Çünkü “nazar” kelimesinin “göz” diye bir karşılığı yoktur.

Orijinal metin: Zira, nihayet derecede âdil, merhametkâr, raiyet-perver, muktedir, intizam-perver, müşfik bir Melik’in memleketi, hem bu derece göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemalât gösteren bir memleket, senin vehminin gösterdiği surette olamaz.
Sadeleştirilmiş metin: Zira son derece adil, merhametli, idaresi altındakilerin hukukunu gözeten, kudretli, intizamı seven, şefkatli bir Melik’in, göz önünde bu derece terakki ve mükemmellik eserleri gösteren bir memleket, senin zannettiğin gibi olamaz.
Öncelikle sadeleştirilmiş metinde cümle düşüklüğü vardır. Sadeleştirilmiş metindeki “memleket” kelimesinde sanki bir şeyler eksik gibi... öyle ya birinci “memleketi” kelimesini kaldırırsan böyle hatalar yaparsın. “nihayet” kelimesi 3. sözde “sayısız” ve “sınırsız” olarak çevrildiği halde burada “son” olarak çevrilmiştir. Buradaki manası doğru olmakla beraber 3. Sözdeki manaları hatalıdır.

Orijinal metin: Sonra o bedbahtın aklı başına gelir.
Sadeleştirilmiş metin: Sonra o bedbahtın aklı başına gelir.
Bu cümlede tahrifat yapılmamıştır. Önceki cümlelerde “bedbaht” kelimesi “bahtsız” olarak çevrildiği halde burada sadeleştirilmemiştir. Demek ki millet “bedbaht” kelimesini anlayabiliyor. Aciptir ki 3. sözde bu kelime “talihsiz” olarak çevrilmiştir ki burada çevrilmeyişinden anlaşılıyor ki bu sadeleştirme işi talihsiz bir iştir.

Orijinal metin: Nedamet eder. “Evet, ben işretten divane olmuştum.
Sadeleştirilmiş metin: Pişman olur ve “Evet, ben sarhoşluktan divane olmuştum.
İki cümle birleştirilmiştir. Sarhoşluk “işret”in yani içki içmenin neticesidir. Yani “işret” kelimesinin karşılığı “sarhoşluk” değil, içki içmektir. Sarhoşluk onun neticesi olabilir. “Divane” kelimesi sadeleştirilmemiş, demek ki anlayamayan kardeşleri bu kelimeyi anlayabiliyor!!!


Orijinal metin: Allah senden razı olsun ki, Cehennemî bir haletten beni kurtardın” der.
Sadeleştirilmiş metin: Allah senden razı olsun, beni cehennem gibi bir vaziyetten kurtardın.”der.
Orijinal metinde anlaşılmayan bir kelime yoktur. Lüzumsuz yere kalem karıştırmak manasızdır.

Orijinal metin: Ey nefsim! Bil ki:Evvelki adam, kafirdir. Veya fasık gafildir. Şu dünya, onun nazarında bir matemhane-i umumiyedir.
Sadeleştirilmiş metin: Ey nefsim! Bil ki, temsildeki birinci adam kafir veya Allah’a isyan eden gafildir.şu dünya onun gözünde baştan başa bir matem yurdudur.
Bilmişlik yapılarak “temsildeki” kelimesi kullanılmıştır. Aynı hata 3. Sözde de yapılmıştır. Gereksiz bir kelimedir. Orijinal metindeki cümleler birleştirilerek cümle yapıları bozulmuştur.

Orijinal metin: Bütün zîhayat, firak ve zeval sillesiyle ağlayan yetimlerdir.
Sadeleştirilmiş metin: Bütün canlılar, ayrılık ve yokluk tokadıyla ağlayan birer yetimdir.
“sille”yi anlamayan milletimiz “bedbaht, ferah, musiki, aksetmek” gibi kelimeleri anlıyor!!!

Orijinal metin: Hayvan ve insan ise, ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz bazıbozuklardır.
Sadeleştirilmiş metin: Hayvanlar ve insanlar ise ecelin pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklardır.
Orijinal metin gayet anlaşılır ve sadedir. Sadeleştirilmesine ihtiyaç yoktur.

Orijinal metin: Dağlar ve denizler gibi büyük mevcudat, ruhsuz, müthiş cenazeler hükmündedirler.
Sadeleştirilmiş metin: Dağlar ve denizler gibi büyük varlıklar, ruhsuz, dehşet verici cenazeler hükmündedir.
Orijinal metin gayet anlaşılır ve sadedir. Sadeleştirilmesine ihtiyaç yoktur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Daha bunun gibi çok elim, ezici, dehşetli evham, küfründen ve dalaletinden neş’et edip, onu mânen ta’zib eder.
Sadeleştirilmiş metin: Küfründen ve dalaletinden kaynaklanan daha bunun gibi pek çok elemli, ezici, dehşetli vehim ona manevi bir azap verir.
Orijinal metindeki mana anlaşılmaktadır. Kelimelerin yerini değiştirmekle güya anlaşılmasına yardımcı olunmuştur!!! O çok bilinen (!) ve 3.sözde çevrilmeyen “evham” kelimesi burada yine çok bilinen (!) “vehim” kelimesine çevrilmiştir. Akla hizmet edenlerin akıllığı olsa gerektir!!!

Orijinal metin: Diğer adam ise; mü’mindir.
Sadeleştirilmiş metin: Diğer adam ise mümindir.
Noktalama işareti dışında bir değişiklik yapılmamıştır ve anlaşılır bir metindir. Bu sözün pek çok cümleleri bu hususiyeti taşıdığı halde lüzumsuz tahrip edilmiştir. Güya akla hizmet…

Orijinal metin: Cenab-ı Halık’ı tanır, tasdik eder.
Sadeleştirilmiş metin: Cenab-ı Halık’ı tanır, tasdik eder.
Bu cümlede tahrifat yapılmamıştır.

Orijinal metin: Onun nazarında şu dünya, bir zikirhane-i Rahman, bir talimgah-ı beşer ve hayvan ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü candır.
Sadeleştirilmiş metin: Onun gözünde şu dünya Rahman’ın bir zikir meclisi, insan ve hayvanların talim yeri, insanlarla cinlerin imtihan meydanıdır.
Orijinal metinde anlaşılmayan herhangi bir kelime yoktur.

Orijinal metin: Bütün vefiyat-ı hayvaniye ve insaniye ise; terhisattır.
Sadeleştirilmiş metin: Bütün hayvan ve insanların ölümü ise terhistir.
“vefiyat” ve “terhisat” kelimeleri çoğul olduğu halde sadeleştirilmiş metinde tekil yapılmıştır.

Orijinal metin: Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı faniden mânen mesrurane dağdağasız diğer bir aleme giderler. Ta yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar.
Sadeleştirilmiş metin: Hayat vazifesini bitirenler, yeni vazifelilere yer açılsın ve onlar gelip çalışsınlar diye bu fani diyardan, manevi bir sevinç içinde, derdi, sıkıntısı olmayan başka bir aleme giderler.
Orijinal metindeki 2 cümle birleştirilerek cümle yapısı bozularak uzunca bir cümle yapılmıştır. Cümledeki kelimelerin yerleri değiştirilmekle mana bozulmuştur. Sadeleştirilmiş metinde hayat vazifesini bitirenlerin vazifesi sanki yeni vazifedarlara yer açmak gibi anlatılmaktadır. orijinal metinde başka bir aleme gitmek var fakat bu yeni vazifedarlara yer açılsın diye değil, yani başka bir aleme gitmek fiili yeni vazifedarların gelip çalışmasına bağlanmamış olduğu halde sadeleştirilmiş metinde bu iki hususiyet birbirine bağlanarak mana bozulmuştur. Buradaki “ta” kelimesi uzaklığı ve zamanı ifade ettiği halde sadeleştirilmiş metinde bu kelime kaldırılarak mana bozulmuştur. Hem bu “ta” kelimesi, vazifeyi bitirenlerin gitmesi ile vazifedarların gelmesi arasındaki mesafe ve zamanı ifade ile sadeleştirilmiş metinde kullanılan “diye” kelimesinin hatalı olduğu anlaşılmaktadır. Bir “ta” kelimesini kaldırmak manayı böyle bozarsa gerisini siz düşünün.

Orijinal metin: Bütün tevellüdat-ı hayvaniyye ve insaniyye ise; ahz-ı askere, silah altına vazife başına gelmektir.
Sadeleştirilmiş metin: Hayvanların ve insanların doğumu ise askere, silah altına, vazife başına alınmaktır.
Burada “ahz” kelimesi kaldırılmıştır. “tevellüdat” kelimesi çoğul olduğu halde “doğum” olarak tekil yapılmıştır. Hem “tevellüdat” kelimesi “belli bir zaman içindeki doğumları” ifade ettiği halde sadeleştirilmiş metinde böyle bir manayı göremiyoruz. Zaten bu kelimenin manaya etkisi, askere alımlarda belli zamanlarda doğanların beraber alınmasını düşündüğümüzde gayet mutabık düşmektedir. Halbuki bu kelime umumi bir doğumu ifade etmek ile pek çok insanın askere birden alınması gibi umumi fiilleri ifade ettiği halde sadeleştirilmiş metinde tekil bırakılması hatalıdır. “vazife başına alınmak” diye bir ifade yanlıştır. Bunu günlük hayatta nasıl kullanıyoruz diye bir düşündüğümüzde orijinal metindeki gibi olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Orijinal metin: Bütün zihayat, birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlardır.
Sadeleştirilmiş metin: Bütün canlılar vazifeli, mutlu birer asker; işini doğru yapan, halinden memnun birer memurdur.
Buradar "müstakim" gibi şümullü bir kelime "işini doğru yapan" olarak çevrilip kısırlaştırılmış ve mana bozulmuştur.

Orijinal metin: Bütün sadâlar ise, ya vazife başlamasındaki zikir ve tesbih ve paydostan gelen şükür ve tefrih veya işlemek neşesinden neş’et eden nağamattır.
Sadeleştirilmiş metin: İşitilen bütün sedâlar ise ya vazife başlangıcındaki zikir ve tesbihler, ya paydos esnasında duyulan şükür ve ferahlama nidaları yahut çalışma neşesinden doğan nağmelerdir.
Aciptir ki pek çok kelimeyi anlamıyorlar zannıyla yani tahrip edenler “tesbih, zikir, paydos, nağme” gibi kelimeleri sadeleştirmemişlerdir!!!

Orijinal metin: Bütün mevcudat, o mü’minin nazarında, Seyyid-i Kerim’inin ve Malik-i Rahim’inin birer mûnis hizmetkarı, birer dost memuru, birer şirin kitabıdır.
Sadeleştirilmiş metin: o müminin nazarında bütün varlıklar, Seyyid-i Kerim’inin ve Malik-i Rahim’inin sevimli birer hizmetkarı, dost birer memuru, şirin birer kitabıdır.
Orijinal metin hemen hemen anlaşılabilmektedir. Lüzumsuz yere kalem karıştırmak tahriptir.

Orijinal metin: Daha bunun gibi pek çok lâtif, ulvî ve leziz, tatlı hakikatlar, imanından tecelli eder, tezahür eder.
Sadeleştirilmiş metin: O talihli adamın imanından bunun gibi daha pek çok hoş, yüce, leziz ve tatlı hakikat tecelli eder, ortaya çıkar.
“Daha bunun gibi” ifadesi sadeleştirilmiş metinde “o talihli adamın” olarak sadeleştirilmiştir. Burada talihten filan bahsedilmemektedir. “tecelli” kelimesini çevirmemişler, öyle ya demek ki anlaşılıyor!!!

Orijinal metin: Demek îman, manevi Tuba-i Cennet çekirdeğini taşıyor.
Sadeleştirilmiş metin: Demek, iman manevi bir tûba ağacının çekirdeğini taşıyor.
Yani oraya bir “ağaç” kelimesini eklemeyince mana anlaşılmıyor mu?

Orijinal metin: Küfür ise, manevi bir Zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
Sadeleştirilmiş metin: Küfür ise manevi bir cehennem zakkumunun tohumunu saklıyor.
Yani pes doğrusu.. şimdiye kadar yaptıkları gibi pek çok defa bir terkibi ters çevirmekle güya anlaşılır kılmakla milleti ahmak yerine koymayı burada da yapmışlardır. Yani millet “zakkum-u Cehennem” terkibini tersten okumayı bilemeyecek kadar tahsilsiz midir? Yazık doğrusu…

Orijinal metin: Demek selamet ve emniyet, yalnız İslamiyette ve imandadır.
Sadeleştirilmiş metin: Demek ki, selamet ve emniyet yalnız İslamiyet’te ve imandadır.
Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime olmadığı halde araya bir “ki” bağlacı eklemek manasızdır.

Orijinal metin: Öyle ise biz daima “elhamdülillahi ala dinil islami ve kemalil iman”demeliyiz…
Sadeleştirilmiş metin: Öyle ise daima “elhamdülillahi ala dinil islami ve kemalil iman” demeliyiz.
Burada “biz” kelimesi lüzumsuz görülerek atılmıştır!!!
 
Son düzenleme:

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Genel itibari ile baktığımızda ikinci sözün anlaşılmama ihtimali imkansız olmasına rağmen lüzumsuz ve gereksiz eklemeler ve çıkarmalar manayı bozmasa dahi neyi gösterir?

Hiç şüphe yok ki kasıd olduğunu gösterir.. El insaf..
 
Üst