topraktoprak
Well-known member
Prof. Dr. Servet Armağan, Bediüzzaman Said Nursi'yi anlatıyor...
Ekrem Altıntepe'nin haberi
Yazar, gazeteci, sanatçı ve ilim adamlarımıza vefatının 50. yıldönümünde Bediüzzaman Said Nursî’yi ve Risale-i Nur Külliyatı hakkındaki düşüncelerini sorduk.
Prof. Dr. Servet Armağan
Said Nursî, yazdıklarını inanarak yazmış ve neşretmiştir. Nursî, bir ilim adamında bulunması gerekli ideal vasıflara sahiptir ve bu vasıfları hayatında ölünceye kadar yaşamıştır, uygulamıştır. Şöyle ki: Hadis-i şeriflerde ilim ve ilim adamı ile ilgili emir ve tavsiyeler bulunmaktadır. Mesela, ilim adamı maddî menfaat peşinde koşmaz, gerçekleri söylemekten korkmaz, gerçekleri saklamaz, vakar sahibi olur, ilmin izzetini korur… Nursî bu emir ve tavsiyeleri hayatında eksiksiz uygulamıştır.
Nursî’ye göre, toplumda müessir olabilmek için, ayet ve hadislerin tavsiyelerini yaşamaları gerekir. Ehl-i dalalet, ehl-i ilmi korku ve maddî menfaat ile gemlendiriyor. İstikbalde herhalde ilim hâkim olacaktır.
Nursî bir ilim adamı olarak, öğrendiklerini öğretmiştir. Hayatı boyunca kitap ve makale yazmış, lahika göndermiş, nutuk vermiş, idarî makamlara dilekçeler sunmuş ve mahkemelerde müdafaalarda bulunmuştur. Bütün bunları da hemen eksiksiz yayınlamıştır. Yayın hayatı bakımından Nursî, 20 ve 21. asrın ilim adamlarına yol göstermiştir, örnek olmuştur. Hapishanelerde ve tecrid-i mutlakta dahi ilmi eserler yazmış, bunları yayınlamıştır.
Nursî’nin eski ilim adamlarına karşı tazimkâr ifadeler kullanması da onun ilme ve ilim adamına verdiği ehemmiyetin bir işaretidir. Böylece ulema-i su olmamış ve hadislerin tehdit ve tenfir ettiği durumlara düşmemiştir. Mesela ilim adamlarının dünyayı ahirete tercih etmemeleri yolundaki ayet ve hadislerde yer alan emir ve tavsiyelere harfiyen uymuştur.
Diyebilirim ki, Nursî’nin yazdıkları kadar halkın ve aydınların dilinde ve kaleminde slogan haline gelmiş, cümleleri birer vecize halinde ezberlenmiş ve tekrarlanmış bir başka bir ilim adamı yoktur.
Nursî, zalimlerin zulmünden korkmadan, çekinmeden doğruları söylemiş ve yazmış bir ilim adamıdır. Bu vasfı sebebiyle ayet ve hadislerdeki tavsiyelere uymuştur.
Nursî, ilmî çalışmalarında genellikle Türkçe’yi kullanmıştır. Nursî, bizler gibi Türk okullarında düzenli bir öğrenim görmemiş olmasına rağmen, güzel ve anlaşılır bir Türkçe kullanmıştır. Nursî’nin kullandığı Türkçe, Türk dilinin sadmeler geçirdiği memleketimizde, dolaylı olarak Türk dilinin güzel vasıflarının muhafazasına yardımcı olmuştur. Onun kullandığı Türkçe, mevzuun mahiyetine ve vasfına uygun bir Türkçe’dir. Yani “Belagat” kavramının tarifine uygun bir dil kullanmıştır.
Nursî’nin eserleri, bütün engellemelere ve imkânsızlıklara rağmen, 40 civarında dünya diline tercüme edilmiş ve neşredilmiştir. Nursî, insanların en çok muhtaç olduğu mevzuları kemal-i vuzuhla izah ettiğinden, insanlara faydalı olmuştur. Risale-i Nur Külliyatı’nın işlediği mevzuların tahlili, değerlendirmesi dikkatle yapılırsa bu gerçek ortaya çıkar. Nursî’nin eserleri, onun ölümünden sonra bıraktığı en önemli mirasıdır. Bu miras ona, hadislerde belirtilen sevabı kazandırmaya devam edecektir. Çünkü yazılmalarından bu yana, her geçen gün artan bir istek ve güvenle bu eserler okunmakta, elden ele dolaşmakta, dillerde konuşulmakta ve anlaşılmaya çalışılmaktadır.
Onun bu vasıfları, kudsî cihadı yanında, insanlığa evrensel birer mesajdır.
Moral Dünyası Dergisi
Yazar, gazeteci, sanatçı ve ilim adamlarımıza vefatının 50. yıldönümünde Bediüzzaman Said Nursî’yi ve Risale-i Nur Külliyatı hakkındaki düşüncelerini sorduk.
Prof. Dr. Servet Armağan
Said Nursî, yazdıklarını inanarak yazmış ve neşretmiştir. Nursî, bir ilim adamında bulunması gerekli ideal vasıflara sahiptir ve bu vasıfları hayatında ölünceye kadar yaşamıştır, uygulamıştır. Şöyle ki: Hadis-i şeriflerde ilim ve ilim adamı ile ilgili emir ve tavsiyeler bulunmaktadır. Mesela, ilim adamı maddî menfaat peşinde koşmaz, gerçekleri söylemekten korkmaz, gerçekleri saklamaz, vakar sahibi olur, ilmin izzetini korur… Nursî bu emir ve tavsiyeleri hayatında eksiksiz uygulamıştır.
Nursî’ye göre, toplumda müessir olabilmek için, ayet ve hadislerin tavsiyelerini yaşamaları gerekir. Ehl-i dalalet, ehl-i ilmi korku ve maddî menfaat ile gemlendiriyor. İstikbalde herhalde ilim hâkim olacaktır.
Nursî bir ilim adamı olarak, öğrendiklerini öğretmiştir. Hayatı boyunca kitap ve makale yazmış, lahika göndermiş, nutuk vermiş, idarî makamlara dilekçeler sunmuş ve mahkemelerde müdafaalarda bulunmuştur. Bütün bunları da hemen eksiksiz yayınlamıştır. Yayın hayatı bakımından Nursî, 20 ve 21. asrın ilim adamlarına yol göstermiştir, örnek olmuştur. Hapishanelerde ve tecrid-i mutlakta dahi ilmi eserler yazmış, bunları yayınlamıştır.
Nursî’nin eski ilim adamlarına karşı tazimkâr ifadeler kullanması da onun ilme ve ilim adamına verdiği ehemmiyetin bir işaretidir. Böylece ulema-i su olmamış ve hadislerin tehdit ve tenfir ettiği durumlara düşmemiştir. Mesela ilim adamlarının dünyayı ahirete tercih etmemeleri yolundaki ayet ve hadislerde yer alan emir ve tavsiyelere harfiyen uymuştur.
Diyebilirim ki, Nursî’nin yazdıkları kadar halkın ve aydınların dilinde ve kaleminde slogan haline gelmiş, cümleleri birer vecize halinde ezberlenmiş ve tekrarlanmış bir başka bir ilim adamı yoktur.
Nursî, zalimlerin zulmünden korkmadan, çekinmeden doğruları söylemiş ve yazmış bir ilim adamıdır. Bu vasfı sebebiyle ayet ve hadislerdeki tavsiyelere uymuştur.
Nursî, ilmî çalışmalarında genellikle Türkçe’yi kullanmıştır. Nursî, bizler gibi Türk okullarında düzenli bir öğrenim görmemiş olmasına rağmen, güzel ve anlaşılır bir Türkçe kullanmıştır. Nursî’nin kullandığı Türkçe, Türk dilinin sadmeler geçirdiği memleketimizde, dolaylı olarak Türk dilinin güzel vasıflarının muhafazasına yardımcı olmuştur. Onun kullandığı Türkçe, mevzuun mahiyetine ve vasfına uygun bir Türkçe’dir. Yani “Belagat” kavramının tarifine uygun bir dil kullanmıştır.
Nursî’nin eserleri, bütün engellemelere ve imkânsızlıklara rağmen, 40 civarında dünya diline tercüme edilmiş ve neşredilmiştir. Nursî, insanların en çok muhtaç olduğu mevzuları kemal-i vuzuhla izah ettiğinden, insanlara faydalı olmuştur. Risale-i Nur Külliyatı’nın işlediği mevzuların tahlili, değerlendirmesi dikkatle yapılırsa bu gerçek ortaya çıkar. Nursî’nin eserleri, onun ölümünden sonra bıraktığı en önemli mirasıdır. Bu miras ona, hadislerde belirtilen sevabı kazandırmaya devam edecektir. Çünkü yazılmalarından bu yana, her geçen gün artan bir istek ve güvenle bu eserler okunmakta, elden ele dolaşmakta, dillerde konuşulmakta ve anlaşılmaya çalışılmaktadır.
Onun bu vasıfları, kudsî cihadı yanında, insanlığa evrensel birer mesajdır.
Moral Dünyası Dergisi