şefkat-hadisler

müdavim

Üye Sorumlusu

*Müslim'de gelen bir diğer rivâyette Resülullah (aleyhissalâtü vesselâm)]: Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne tek bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet ederler. Kıyamet günü geldiği vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayacaktır.

* Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtü vesselam)'a bir grup esir getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı, göğüsleri sütle dolu idi. Bu kadın (sağa sola) koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. (Dikkatleri çeken bu manzara karşısında), aleyhissalâtu vesselâm: Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağına kanaatiniz olur mu? dedi. Bizler: Hayır! diye cevap verince: (Bilin ki), Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden fazladır buyurdu.

* Nu'man İbnu Beşir (radıy u anhüma) anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü'minlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.

* Hz. Câbir radıy u anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Üç şey vardır, bunlar kimde bulunursa, Allah onun üzerine himayesini açar ve onu cennete koyar: Zayıflara rıfk, anne-bebaya şefkat, kölelere ihsan.

* Ebu Sa'îd radıy u anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: Aziz ve celil olan Allah semâvat ve arzı yarattığı gün, yüz rahmet yaratmıştır. Bunlardan birini arza indirmiştir. İşte bunun sayesinde bir anne çocuğuna karşı şefkat duyar, hayvanlar, kuşlar birbirlerine şefkat duyarlar. Allah geri kalan doksandokuz rahmeti, Kıyamet günü için (kendine) saklamıştır. Kıyamet gününde onları bu rahmetle yüze tamamlayacak.

* Üsâme İbn-i Zeyd radiya'llâhu anhumâ'dan şöyle rivâyet edilmiştir:

Üsâme Hazretleri demiştur ki: Nebî RS'in kızı (Zeyneb radiya'llâhu anhâ) Resûlullâh'a:

- Oğlum öldü, bana geliniz, diye haber gönderdi. Resûlullâh da kızına selâm söyleyip:

- Allâh'ın almak ve Allâh'ın vermek istediği her şey kendisine âiddir. Ve her şey'in ilm-i ilâhîde muayyen bir ömrü vardır. Kızım, sabret, ve bu sabrın Allah yanında ecr ü sevâbı olduğunu hatırla! diyerek cevâb yolladı. Bu def'a Zeyneb, Resûl aleyhi's-selâm'a and vererek:

- Her halde geliniz, diye haber gönderdi: Bu haber üzerine Resûlullâh kalktı. Maiyyetinde Sa'd İbn-i Übâde, Muâz İbn-i Cebel, Übey İbn-i Kâ'b ve Zeyd İbn-i Sâbit olduğu halde (Zeyneb'in evine geldi. Hasta) çocuk, Nebî RS (in kucağın) a verildi. Çocuğun hayâtı ihtizârda ve muztarib bir halde idi. Vücûdü (za'fiyetten) eski kırbaya dönmüştü. Resûlullâh'ın iki gözü yaş döküyordu. Sa'd İbn-i Übâde:

- Yâ Resûlullâh! Bu yaş, bu ağlayış nedir ya? diye izhâr-i hayret etti. Resûl-i Ekrem:

- Bu göz yaşı, Allâh'ın (merhametli) kullarının gönüllerine koyduğu rahmet(-i ilâhiyyenin eseri) dir. Cenâb-ı Hak bu rahmeti, kullarından şefkatli olan (gönül)lere ihsân eder, buyurdu.

* Enes İbn-i Mâlik radiya'llâhu anh'den şöyle rivâyet edilmiştir: Hazret-i Enes demiştir ki: (Bir kere) Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ile Haddâd bir san'atkâr olan Ebû Seyf (Berâ' İbn-i Evs) in evine gitmiştik. Ebû Seyf'in zevcesi Ümm-i Bürde Peygamber'in mahdûmu Hazret-i) İbrâhîm'in murdıası, süt ninesi idi. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem İbrâhîm'i (kucağına) aldı. İbrâhîm'i öptü, kokladı. Bundan sonra bir kerre daha Ebû Seyf'in evine gittik. (Bu def'a) İbrâhîm can veriyordu. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in iki gözü yaş dökmeğe başladı. Bunun üzerine (Abdurrahmân) İbn-i Avf:

- Yâ Resûlullâh! Halk musîbet zamânında sabretmiyebilir, fakat sen de mi? diye taaccüb ve istiğrâb eyledi. Resûlullâh:

- Ey İbn-i Avf! Bu hal, (babanın çocuğuna karşı beslediği) rikkat ve şefkattir. (Yoksa sabır ve tevekküle münâfî bir nevha değildir) duyurdu. Sonra bu göz yaşını bir diğeri ta'kîb eyledi. Bu def'a da Resûl aleyhi's-selâm:

- Göz ağlar ve kalb mahzûn olur. Biz, Rabbimiz'in râzı olacağı sözden başka bir kelime ile izhâr-ı hüzn etmeyiz. Ey İbrâhîm! Biz, senin ayrılığınla pek ziyâde mahzûn ve mükedderiz, buyurdu.

* 'Âişe radiya'llahu anhâ'dan şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e Bedevî bir Arab gelip: Yâ Resûla'llah! Siz çocuklarınızı öper (sever) misiniz? Biz çocuklarımızı öpüp okşamayız, demişti. Resûl-i Ekrem: (Ey oğul) Allah senin gönlünden merhamet ve şefkati çekip çıkarmıştır, ben ne yapabilirim, diye cevab verdi.

selman sivridilli
 
Üst