Selamun aleyküm millet size bi sorum var......

güller

New member
Risale-i nurda Otuz İkinci Söz'de geçen aşağıdaki cümleler sorunuza bir cevap teşkil eder kanaaatindeyiz.

Sorularla Risale | Ana Sayfa

linki verelim sözlükle okusun kardeşimiz.inşaAllah

"Hem refika-i hayatını, rahmet-i İlâhiyenin mûnis, lâtif bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et.

Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini bağlama.

Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir.
Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-ü suretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder."
 

Huseyni

Müdavim
'Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir.' (Deylemi)

Aşkını gizleyip iffetini muhafaza ederek ölen şehittir.(Kenzul umman h. No: 6999-7000; Hakim, Hatib)

Aşkını gizleyip iffetini muhafaza ederek sabredenin günahlarını Allahü teâlâ affedip Cennetine koyar." (İbni Asakir)

Hadisler mollacami.net ten alıntıdır.

Yukarıdaki hadislere bakınca şu şekilde bir sonuç çıkabilir ortaya. Aşık olmak kaçınılmaz bir durumdur. Aşık olan kişinin dikkat etmesi gereken en mühim şey nefsani davranmamak ve onu gizlemektir. Allah insanlara böyle ağır imtihanlar vermiş ki; aynı imtihanın içinde, aşkını gizlediği ve iffetini muhafaza ettiği takdirde şehitlik gibi yüksek bir mertebeyi de Peygamberimiz a.s.m. aracılığıyla bize vaadde bulunmuş. Dünya ahirete nisbeten çok kısa. Üç sabır var Risale-i Nurlarda geçen; 1- Masiyetten sabır, 2- Musibetten sabır, 3- Taatte (ibadetlerde) sabır. Ve "Allah sabredenlerle beraberdir". Küçücük hayatımızın her tarafı aşk olsa, bu müjdelerden mahrum olacak kadar önemli olmasa gerek. Allah kuluna musibet verir ki; musibete karşı dayansın, sabretsin, dua etsin, vs. ki nihayetinde derecesi artsın. Yani bu tür musibetleri Allahın bizim derecemizi artırmak istediği şeklinde algılayıp; duayla, sabırla ve şükürle mukabele etmeliyiz. Zaten aşk odur ki; maşukunun üzerinde fena damgasını görsün ve aşk-ı mecaziden aşk-ı hakikiye müteveccih olsun. Gerçek aşkı bulsun. İbadetlerine her zamankinden daha fazla ehemmiyet, daha fazla şevk göstersin ki mecazi aşka yer kalmasın. Tesirinden kurtulsun. Hz. İbrahim a.s. misali "Batıp gidenleri sevmem" diyebilsin.
 

topraktoprak

Well-known member
Her insan doğal olarak sevmek ve sevilmek ister, bu Allah’ın insana bahşetmiş olduğu en güzel hediyelerden biridir

Allah kullarını sevmektedir ve kullarından da istediği birbirlerini sevmeleridir.
İmam Bakır'ın (a.s) buyurduğuna göre; din sevmekten ibarettir.
Allah’ın insana vermiş olduğu bu hediyeyi, insan da eşine vermelidir.
Eşinize vereceğiniz en güzel ve en kıymetli hediye ona olan sevginizi
göstermektir. Bu hususta imam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır:
“İnsanın kalbinde eşine karşı beslediği sevgi çoğaldıkça, imanı da çoğalmıştır.”
Kadın ve erkek birbiriyle evlendiklerinde, nikâh akdi okunur okunmaz,
Allah tarafından aralarına çok üstün ve tarif edilmez bir sevgi yerleştirilir.
“İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda
muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir.
Bunlarda, düşünen toplum için dersler vardır.”Rum–21
Hayatımızın devamı, mutlu bir yaşam için sevgiye ihtiyacımız var
Bunun içinde her iki tarafında yapması gereken
çok basit, ama çok önemli olan şu ilk adım atılmalıdır:
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Karşı tarafa sevgisini ilk gösteren, Ona minnet koymaya da en fazla layık olandır.”
Sevgi sadece kalpte bulunmakla bir önemi arz etmez, sevgi gösterildiği
takdirde değer kazanır. İnsan, birisini sevdiğinde bunu hal ve
hareketleriyle, davranışlarıyla ve sözleriyle göstermelidir. Bir güler yüz,
güzel ahlak, dinlemek, ilgilenmek, Onu anlamaya çalışmak, edepte kusur
etmemek, saygı göstermek, hakkında olumlu düşünmek, teşekkür etmek
v.b tüm bunlar sevginin göstergelerindendir.
Peygamberin arkadaşları, Allah Resulün’e (s.a.a) şöyle sordular:
Bir Müslüman’a verilebilecek en güzel hediye nedir? Buyurdu:
“ Güzel ahlak.”
İnsanların kalbinde gerçek aşkı oluşturan güzel yüz değildir, sadece
fiziksel güzellikler hiçbir zaman kişileri birbirine bağlamaz. Gerçek aşk yalnızca
güzel ahlakla oluşur ve güzel ahlakla kalıcı olur.
Sevgi, insanın insana sunabileceği en güzel hediyedir
Sevgi ilme dayanırsa bire sonsuz veren bir tohuma dönüşür. Sevgi cehalete dayanırsa insanı tutuklayan bir tutkuya dönüşür.
Başkası tarafından sevilen gönülde bulunmuştur. Önemli olan sürekli gönülde kalmayı başarmaktır. Sevgi kalb kadar hassastır. Kalbin bozulması, sekteye uğraması hayatın sonu olduğu gibi, sevginin tükenmesi de münasebetin ölmesi, yani son bulmasıdır.
Gökten düşen cismin parçaları bulunur, ama gönülden düşenin parçaları bulunmaz. Ne yazık ki, günümüzde gönülden düşmeme hassasiyetini gösteren medenilerin sayıları pek az. Gönül ihram giymiş bir Gülbeyaz.
Onun genç ve diri kalmasını istiyorsan ömrünün her sayfasına sevgiyi yaz!.
 

akna

Well-known member
Evet sevmek muhabbet duymak kardeşlerinde dediği gibi yaratılışımızda var, fakat önemli olan Allah namına sevmektir:

"Tâdât ettiğin sevdiklerini sevme demiyoruz. Belki onları Cenâb-ı Hakkın hesabına ve Onun muhabbeti namına sev deriz."

"Meselâ, LEZİZ TAAMLARI, GÜZEL MEYVELERİ, Cenâb-ı Hakkın ihsanı ve o Rahmân-ı Rahîmin in’âmı cihetinde sevmek, Rahmân ve Mün’im isimlerini sevmektir; hem mânevî bir şükürdür." Evet bu şekilde seversek, nefsimiz namına değil Rahman namına sevmiş oluruz, bunu da asıl nimeti verenin Allah cc olduğunu düşünerek ve helal dairede kanaatkarca kazanarak ve verdiği nimetlerden dolayı Allah'a şükrederek gösterebiliriz..

"Hem PEDER ve VALİDEYİ şefkatle teçhiz eden (donatan) ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb‑ı Hakkın muhabbetine aittir." Evet anne babamıza karşı olan muhabbet, hürmet ve şefkatin Allah namına olduğunun alameti : onlar ihtiyarladıkları, bize zahiri faydaları kalmadıkları ve bizi bakımları ve ihtiyaçlarından dolayı zahmet ve sıkıntıya soktukları zaman onlara daha fazla muhabbet, merhamet ve şevkat göstermektir..

"Ve EVLATLARINI, o Zât-ı Rahîm-i Kerîmin hediyeleri olduğu için kemâl-i şefkat ve merhametle onları sevmek ve muhafaza etmek, yine Hakka aittir." Evlat sevgimizin Cenab-ı Hakkın namına olduğunun göstergesi ise; vefatlarında sabır ve şükür göstermektir, ümitsizce feryad etmek değildir. "Hâlıkımın benim gözetimime verdiği sevimli bir mahluku bir kulu idi.Şimdi hikmeti gereği benden aldı, daha iyi bir yere götürdü . Benim onun üzerinde görünür bir hissem varsa, hakikatte bin hisse onu yaradana aittir." diyerek teslim olmaktır.


"Hem DOST ve AHBAP ise, eğer onlar iman ve amel-i salih sebebiyle Cenâb-ı Hakkın dostları iseler, اَلْحُبُّفِىاللهِ (ALLAH İÇİN SEVMEK) sırrınca, o muhabbet dahi Hakka aittir."


"Hem REFİKA-İ HAYATINI (eşini), rahmet-i İlâhiyenin mûnis(canayakın), lâtif bir hediyesi olduğu cihetiyle (yönüyle) sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti (sevgi ve saygısı) o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-ü suretin zevâliyle(yok olmasıyla), en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder."


"Hem ENBİYA ve EVLİYAYI sevmek, Cenâb-ı Hakkın makbul ibâdı olmak cihetiyle, Cenâb-ı Hakkın namına ve hesabınadır. Ve o nokta-i nazardan Ona aittir."


"Hem HAYATI, Cenâb-ı Hakkın insana ve sana verdiği en kıymettar ve hayat-ı bâkiyeyi kazandıracak bir sermaye ve bir define ve bâki kemâlâtın cihâzâtını câmi’ bir hazine cihetiyle onu sevmek, muhafaza etmek, Cenâb-ı Hakkın hizmetinde istihdam etmek, yine o muhabbet bir cihette Mâbûda aittir."



"Hem GENÇLİĞİn letâfetini, güzelliğini, Cenâb-ı Hakkın lâtif, şirin, güzel bir nimeti nokta-i nazarından (bakış açısından) istihsan etmek (beğenmek), sevmek, hüsn-ü istimal etmek(güzel kullanmak), şâkirâne bir nevi muhabbet-i meşruadır."


"Hem BAHARI, Cenâb-ı Hakkın nuranî esmâlarının en lâtif, güzel nakışlarının sahifesi ve Sâni-i Hakîmin antika san’atının en müzeyyen ve şâşaalı bir meşher-i san’atı olduğu cihetiyle mütefekkirâne (tefekkür ederek) sevmek, Cenâb-ı Hakkın esmâsını sevmektir."


"Hem DÜNYAYI, âhiretin mezraası ve esmâ-i İlâhiyenin âyinesi ve Cenâb-ı Hakkın mektubatı ve muvakkat (geçici) bir misafirhanesi cihetinde sevmek, nefs-i emmâre karışmamak şartıyla, Cenâb-ı Hakka ait olur."



"Elhasıl: Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle (sahibini, yaradıcısını düşünerek) sev; mânâ-yı ismiyle (bizzat kendisine bakarak, düşünerek) sevme.“Ne kadar güzel yapılmış” de. “Ne kadar güzeldir” deme. Ve kalbin bâtınına (içine), başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur."
 
Üst