Seni Kalbimizde Yalnız Bırakmışız...

topraktoprak

Well-known member
Selam, Seni “Âlemlere Rahmet”diye gönderendendir

Selam, Sendendir de…

Nasıl kuşattıysa kâinatı sevgin;

Seni bilmeden, nasıl bildiyse Seni sevmeyi yüreğim;

Nasıl çağlayana döndüyse kimsesiz ağıtlarım,

Nasıl aktıysa uçurumlarında, nasıl yeşerttiyse bozkırlarımı;

Dünya nasıl yaşanası bir yere dönüştüyse gözümde

Sen yaşadın diye…

Öyle işte…

Selam sendendir

Selamet, huzur, aşk sendendir ey Canan!

Sana selam

Sana selam…


Aşk sana, umut sana…

Belki seni görme şerefine erişemedik ama

Selamını aldık.

Rabbim, bizi anlatmış sana

Seni göremeden, dinleyemeden o arındıran sesini, kokunu duyamadan

Seni canından çok sevenlere selam göndermişsin sen de;

Bir dua gibi…

Şefaat gibi…

Çünkü öylesine dolu ki her yanımız seninle

Sevginle…

Her mevsim, gelen her sabah, örten her gece, her yanımız

Sen yanımızdasın gibi ışıl ışıl…

Yağmur öylesine Sen kokuyor ki

Taze bir Mekke sabahında, yeniden başlamak kokuyor toprak…

Ebu Kubeys’te Muhammed!

Anlatan, öğreten, vazgeçmeyen…

Taif’ten paramparça ayaklarıyla dönerken;

“Rabbim! Onlara hidayet ver.” Diye yalvaran Muhammed kokuyor her yanımız

Çok unutkan, aciz, isyankâr bile olsak,

Sen nasıl gitmiş olabilirsin ki?



Hani Medine’ye hicretinde

İki evladından başka bir şeyi olmayan Rümeysa Ana

Enes’ini getirmişti sana, geri çevirirsen incinecekti.

Evladın bildin Enes’i…

Bir gün Enes’le, bir salkım üzüm yolladın anasına

Enes, küçücük çocuk

Sokakta oynayan çocuklara daldı, yedi üzümü.

Sen onu gördün; mübarek ayağını hafifçe vurup yere

Gülerek; “ne yaptın Enes?” dedin yalnızca.

Enes ağlamaya başladı, şaşkın…

Oysa kızmamıştın, kızmazdın sen kimseye.

Dünyaya daldık, albenili yalanlara; unuttuk teslim ettiğin emanetleri

Şimdi hatırlamış ve yeniden edeb-i vesikana sığınmışken

Sen nasıl kızabilirsin ki bize?

Mekke’nin fethinde

Evlerine sığınanların, güvende olacağını söylemiştin

Evlere dokunmayın demişti ashabına;

Bilmeden hakka direnirken bir yanımız,

İbadete, huzura direnirken içimizdeki isyan,

Yağmalarken ruhumuzu asrın rengârenk tuzakları;

Meydanları dolduran biz değiliz ey Rasul!

Çocuk yanlarımız, temiz yanlarımız, imanımız evlerde ey Rasul!

Sen nasıl kıyabilirsin ki bize?



Bağışla bizi…

Bunca zaman seni kalbimizde yalnız bırakmışız

Kendini bilmez ev sahipleri gibi,

Misafirlerin en eşrefini, kalbimizde bir başına bırakmışız.

İçimizin sarayları seninmiş, tahtları, kaftanları;

Ama bilmeden, bizi esirgemişiz senden

Rabbini seviyorsa, seni; seni seviyorsa, her şeyi sevmesi gereken;

Rabbin, Rahman ve Rahim isimlerini yansıtması gereken ümmetini

Esirgemişiz senden…



Bağışla bizi ve bağışlat!

Tüm günahlarına af dileyen şu mücrim kalplerimize

Şefaat buyur Rahman’ın huzurunda.

Elini çekme elimizden; kalbini kalbimizden…

Kapın daima açıktır, yüreğin geniş

Pişmanlığımızdan umut büyüttük; bizi umutsuz bırakma,

Elini çekme elimizden

Ellerimizi ayazda bırakma…

Alıntı


SELAM VE DUA İLE...
 
Üst