sevindir bizi!

mübtela1

Well-known member
amin kardeşim,
Sözü dost,
özü düşmandan usandım.

Dili Mümin,
kalbi şeytandan usandım. Herkesin kahrı çekilir ama;
Ben davasız Müslüman'dan usandım.

****************************************
bu çok güzel olmuş, Allah razı olsun
 

kasif1

Well-known member
Unuttuklarımı hatırlıyorum kesik kesik nefes aralarında. Mademki seheri olmayan bir yolcuyum, nereye gidiyorum, bu yolculuk hangi cihete?

Bu yolun sonu nerede?
Herkes gitmeyi biliyor da bir ben mi habersizim. Herkes sonunu biliyor da bir ben mi bilmiyorum.
Her şey bana yabancı, ben her şeye yabancıyım. Her yanı karanlık bir kuyudayım, her yer duvar, ben geç gelen bir gecenin çıkmaz sokaklarındayım. Aslında bir çıkış vardır, görüyorum.
Farkındayım, her şeyin neticesinde ''Fe inne me'al 'usri yusrâ- inne me'al 'usri yusrâ'' mevcuttur. El kaldırıp çıkmaya çalıştıkça, kurtuluş için çabaladıkça duvar daha da yükseliyor üzerimde ya da ben kuyunun zifiri karanlığına gittikçe yaklaşıyordum.
Hayatın tekvîn sebebini unuttum, ben hayatımı anlamlı kılanı unuttum. Umutlarımı üzeri kapalı kuyulara bıraktım, ağaçta asılı kalan uçurtmanın sallanmayan ucuna bağladım, sokak lambası altında titreyen bir çocuğun nasır tutan avuçlarına koydum umutlarımı, kapı aralığından bakıldığında karanlığın en yoğun olduğu köşede unuttum.
Bu ben değilim, ben böyle olmamalıydım. Duaya hasret yürek köşemde bir yangın var, hissediyorum. Hüznümde ve neşemde sessiz bir çığlıktır unuttuğum ümitlerim. İçiminde içinde, suya muhtaç bir çiçek bırakmışım.
Boynunu bükmüş olmalı ki yaprakları dokundukça gönül kafesime, bir ürperti sarar bedenimi. Bana dargın olmalı ki kara kışlardan kalma bir kar rüzgarı eser yüreğimde, fırtınalar kopuyor içiminde içinde, yapraklarına dokunmak için ellerimi uzattığımda ''bana, böyle gelme'' dercesine bakıyor gözlerimin içine.
Sağanak yağmurlar var yıkılmaz dediğim gönül dağımın zirvesinde...
Unuttuğum umutlarımı hatırlıyorum şimdi. Aydınlığın bile en aydınlık olduğu gökyüzünden, beyazımsı bulutlar arasından, gece kadar karanlık olan kuyularıma nurdan bir merdiven uzanıyor.
Yarım kalan cümlelerimin devamını, içimdeki boşluğun sebebini biliyorum artık. Bir ses var pişmanlıktan buğulanan yürek hanemde; ''Ma vedde'ake Rabbuke vemâ kalâ''.
Bana dargın olan, boynu bükük kalan çiçeğimi her basamakta dua dua dökülen, kirpiklerimden ince ince süzülen gözyaşlarımla suluyorum. Çiçeğimin yaydığı büyük bir ışık var ve ben bu ışıkla netleşen, berraklaşan merdiveni daha net görüyorum sevdiğime koşarcasına çıkıyorum basamakları.
Haykıra haykıra duâ ediyorum.
Dualarımı yağmur damlalarının arasında bırakıyorum, biliyorum, Rahmet diye bir gün düşecek üzerime.
Çakıl taşları gibi denize, sığ olan sulara atıyorum en hafif bir rüzgarla sahile kavuşunca tek tek topladığımı hayal ediyorum. Dünlerime misafir değil dualarım, yarınlarıma umut niteliğinde çam sakızı çoban armağanı yapıyorum.
Bir kuşun kanatlarına koydum, semada kanat çırptıkça beyaz tüyler arasında omuzlarıma düşsün istiyorum. Gözleri güneş gibi ışıldayan bir çocuğun gözlerine yazdım her baktığımda satır satır okuyorum. Gönül kafesimi okşayan, içiminde içinde cennet bahçeleri binâ eden çiçeğim. Gecelerimize ışık olan yıldızlara, dua için semaya yükselen ellerimi bağlayacağım. Can-î gönülden isteyen kulun, ihlasla edilen her duânın mukâbili budur; ''Ucîbu da'veteddâ'i izâ de'âni''

Sen yeter ki iste. Bu karşılık istemeyi bilene. Allah için, onun rızası için sen de bir şeyler yap. Yaptım, olmadı deyip de ''ben pes ediyorum'' bayrağını, yıkılmaz dediğin dağlara dikme. Unutma duâ, sevgi ister, sevgi ise emek ister ve emek zamanla neticelenir. Sevgi her zaman sevilmek ister.
Zaten insan yaptıklarıyla değil, yapmaya çalıştıklarıyla değerlidir. İnsan verdikleriyle değil geride kaldıklarıyla ehemmiyetlidir.
Tohumu eken bilir gözyaşı döken bilir, gül kadrin diken değil çileyi çeken bilir. Bizi değerli kılan kafesin rengi veya neyden yapıldığı değil, kafesin içinde bizim var olma müsebbibimiz ve kimi zaman unuttuğuz çiçektir.
Bizi biz yapan kurduğumuz cümleler ya da kurduğumuz kırık dökük dualar değil, manası soluk aralarında saklı olan kelimelerdir. Çoğu zaman bir kelime her şeye bedeldir o kelime bizim her şeyimizdir.
Bir kaç harften ibarettir ama manası bir ömür sürebilir. İşte' DUA'ların böyle bir şeydir. Allah katında ehemmiyetimizi artıran içten yakarışlarımız, Allah rızası için yapmaya çalıştıklarımız, bu dava uğruna döktüğümüz bir zerrelik göz yaşına karışan alın terimiz, değil midir dualarımız?..
 

kasif1

Well-known member
Bir gün kral, sessiz sedasız olan köy ahâlisini ziyaret etmek ister, sokak başında küçük bir parça ekmeği samimiyetle paylaşan iki kişi görür, bu yakınlık kralı çok etkiler.



Yanlarına gidip: ‘birbirinize böyle can-ı gönülden, samimiyetle davrandığınıza göre kardeş olmalısınız’ der. İki kişiden biri: ‘hayır, birbirimizi tanımıyoruz’ diye karşılık verir. Kralın hayreti bir kat daha artar ve böyle olmanızın sebebi nedir diye sorar, verilen cevap çok mânidardır: "Biz aynı yolun yolcusuyuz..."
Ne diller aynı, ne de renkler, evet, aynı yola baş koyduk ve çoğumuz belli edemesek de aynı duyguları paylaşıyoruz. Dostlarımızla birlikte farklı pencerelerden, muhtelif renkte olan gözlüklerle, aynı ufku temaşa ediyoruz."Aynı dili konuşanlar değil; Aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir" der Mevlânâ.
Dostluk, kardeşlik, birbirine ALLAH rızası için değer vermek ve en önemlisi verilen değerin değerini bilmektir. Sevgi hiç bir zaman alış veriş değildir; Birini sevmek, ne bir iyilikle artmalı ne de bir kötülükle azalmalıdır. Dostluk dediğimiz kavram, sevgi adını verdiğimiz Allah lütfuyla mayalanırsa işte bu; Vefâdır. İhvân olmak, ruhunu ve yüreğini ALLAH'a, sırtını fâni dünyaya döndüğünde vefânın mukabilini illa bu dünyada almayı beklememektir. Onu gördüğünde sana Allah'ı ve hakîkati hatırlatıyorsa işte gerçek yoldaş, gerçek dost odur. Böyle dostlukları bir arada tutan, bu mevzunun ehemmiyetinin canlı kalmasını sağlayan şeye dair Habib-i Kibriyâ, Rasulullah (s) şöyle buyurmaktadır: "kendiniz için istediğiniz bir şeyi, mü'min kardeşiniz için istemedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız."
Ellerini açıp, ihlaslı bir şekilde dua ettiğinde ilk olarak yoldaşlarını, dostlarını zikretmek, sevgi köprüsünde sinelere yolcu olmaktır. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek, sadece kara günde aynı bulutun altında olup, o derdi iki omuza yüklemek değil; yürek yüreğe, halisane bir şekilde, bu sevginin ecrini dünyada olmasa bile ahirette elbette alacağını bilmektir. Küçük, bir dilim ekmeği hiç çekinmeden paylaştığımız yoldaşın hep yanında olduğumuzu söylemek için kara günlerin gelmesini beklemeye gerek var mı ki? Bu hayat telaşı, bu koşuşturmaca arasında dostunun yüzündeki en küçük tebessümde seninde payın olsun. Sevgi denen albümlerde, tebessümle süslenen fotoğraflarda seninde yerin olsun. Acıya sabredersin, sen metanetli olursun, insanlara sabredersin ve bunun ismi hoşgörü olur, isteklerine, dileklerine zaman verirsin bu da dua olur, senin olmayanlara üzülmezsin bunun adı şükür olur ve en önemlisi seni dostlarınla aynı yol üzerinde tutan o sevgi bağına sarılırsın, her şeyi birlikte göğüslersin işte bunun adı da ALLAH rızası için olur.
Dostun için dua etmek, maddi ya da manevi en çok sevdiğini, hep sevecek olduklarınla paylaşmaktır. Yeri geldiğinde affetmektir. Sen ne kadar kolay affedersen yaptığın hatalardan ötürü RABBİNDEN merhamet dilemen daha kolay olur. Hem hayat kırgınlıkları kaldıracak kadar uzun değil. Gül bahçelerine sevdiklerinle yürümek varken kurumuş tarlalara ya da mayınlara koşmak... Hayır, hayır... Hayat bu kadar değersiz değil. Mevlânâ'dan yine güzel bir menkîbe ne de güzel yakışır bu sözlere; "Dostlarını ne aklınla sev ne de kalbinle. Seveceksen eğer ruhunla sev. Olur ya akıl unutur, kalp durur. Ruhunla sev, çünkü ruh ne unutur ne de durur."
Dostlarının dünya eşiğinden geç ve gönüllerine giden kısa patikalar kur. Kardeşim, yoldaşım diye sevdiğin insanların gönül hanelerine misafir olduğunda, sevgi satırlarının bittiği yere ve kırgınlıkları unutalım, affedelim birçok şeyi sözlerinin sonuna, ALLAH rızası için imzasını atalım. "Çehren tebessümlere doysun, her şey gönlünce olsun" mührünü vuralım sevginin bizim için sıradanlaşan anlarında. Dostluk sadakattir. Bu yolun başında bütün duygular tazedir, çünkü daha onu tam olarak tanımazsın. Gerçek sadakat dostunun hatalarını gördüğünde onu yalnız bırakıp gitmek değildir. Seni incittiğinde, kırgınlıklara kırarak cevap vermek doğru bir yanıt değildir. İnsanları insanlara rağmen sevmek; Onları görmek istediğin şekilde değil, oldukları ve göründükleri gibi kabullenmekle olur. Ve bir şeylerin değerini kaybetmeden bil, çünkü kaybettiklerin, yeri asla dolmayacak olanlardır.
Dualarımız vuslatımızdandır, dualarımız en çok sevdiğimize, sevdiklerimizle ulaşmaktır. Dünyevî bir sebebe muteallak olmayan sevgimiz, çürümeye yüz tutmuş bir ipe değil; ALLAH'ın ipine düğümlenmiştir. Küçük, bir dilim ekmeyi büyük bir sevgiyle paylaştığımız insanlar, "dualarınız dualarımızdır ve dualarınıza dahil olmak en büyük dayanağımızdır" diyen yoldaşlarımız var mıdır?
 

merve202

Yeni Üye
Mecnun namaz kılan birinin önünden geçer.. ADAM: "Ey Mecnun beni görmüyor musun ...da namaz kılarken önümden geçiyorsun?" MECNUN: "Be adam ben Leyla'yı düşünürken seni görmedim, Sen Mevla'yı düşünürken beni nasıl gördün ?
bu sekılde namaz kılanlardan olmak duasıyla.....
 
Üst