NuruAhsen
Sonsuz Temâþâ
Selvi Boylum Al Yazmalım...
Türk filmlerinde artı bir kült olmuş bir film vardır.. izleriz kanalların birinde rastladığımızda bir haylı vakitlik bir film olsa bile. Müziği ise filmin önüne bile geçmiştir. Cahit Berkay ın melodisini çok sevdik.. hala duydukça istiklal de şöyle adımlarımı yavaşlatırım daha da dinleyebileyim diye.. .. Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin. Üçününde rolünun hakkını verdiği bir klasik.
Şöyle bir konuyu hatırlatayım isterseniz: Kamyon şoförü İlyas (Kadir İnanır), İstanbul'dan Asya'nın (Türkan Şoray) kaldığı köye gelir. Birbirlerine aşık olup evlenirler. Çocuklarının adını Samet koyarlar. İlyas, kamyoncu olduğu için sık sık yollara çıkar ve Asya, Samet'le yalnız kalır.Bir gün yine yola çıkan İlyas, eve dönmez ve Asyayı bir sekreter ile aldatır. Asya bunu pencerede görür ve İlyas'tan kaçar.İşleri bozulan İlyas, Asya’nın karşısına öyle çıkmak istemez ve bunalıma girerek Asya’yı terk eder. Asya, bu acıya dayanamaz ve oğluyla birlikte yollara düşer. Yolda Cemşit (Ahmet Mekin) adında bir adamla karşılaşırlar. Cemşit onlara kol kanat gerer. Birlikte yaşamaya başlarlar. Bir gün İlyas karşılarına çıkar. Asya şimdi büyük aşkı ve kendisine zor gününde kucak açan Cemşit arasında bir tercih yapmak zorunda kalır. Ve "sevgi emektir" diyerek kendisine ve çocuğuna emek veren Cemşit'i seçer
Filmin sonundaki replikleri hatırlar mısınız.. SEVGİ NEYDİ??? diye başlayan...
Sevmenin en azından emek içeren bir değer olduğunu olduğunu öğrenmiştik ya da hatırlamıştık.
Bu hafta masaya yatırdığım konu: sevgi neydi?...
Seviyorum derken içeriğini bilerek hakkını vererek mi diyoruz diye sormak ister bu fakir..
Evladımıza.. eşimize.. arkadaşımıza... annemize... kardeşlerimize..
Cümle olarak duymakdan hoşlandığımız bir cümledir kendileri ama ruhumuzda hissetmedikten sonra gayet sıkıcı bir hale dönüşür .. Duymaktan çok görülmek istenen bir duygu..
Evlatlar sevildiğini ilgilenildiğini bilmek isterler.Ebeveynler ise evladları ile ilgili ilgilendiğini ve çok sevdiğini söyler kendilerine. Dikkatinizi çekerim "kendilerine" diye belirttim.. bazen bu vicdan rahatlığı sağlar..
Peki sevmek ne demek.. seviyorum demek içerisinde içinde neleri barındırması gerekir bu soruyu filmde biraz dinlemiştik.. biraz da biz ekleyelim.... Sevmek: sevdiğinizi tanımayı gerektirir. Hem de öyle böyle değil iyice güzelce.. Bu da süreç gerektirir. Ne sever neye kızar. Ne onu mutlu eder. Bazen düşüncelerini bile okumak gerekir seviyorum dediğin kişinin .. Sevmek saygıyı baş tacı eder içinde .. Saygı ise sevgiyi içinde barındırmak zorunda değildir. Sevmek zorunda değilsin der ama saygılı olmaK zorundasın diye anlatır kendini.
İster eşinize ister çocuğunuza ağzına geleni söylemeyi, rencide etmeyi men eder sevgi.. Şiddetin olduğu yerde ise saygı da sevgi de mekanı terk eyler. Sevmek vefalı olmayı hoşgörülü olmayı barındırır. Gerektiğinde bağışlamayı bilendir seven siyah kaplı deftere yazıp mimleyen değil. Saksıdaki menekşe,bahçedeki lale su bekler ,güneşden faydalanmayı toprağının havalandırılmasını bekler.. Çicek bile yanına gittiğinde, konuştuğunda güler.. Evde kimse yoksa solar. Ben seni çok seviyorum dediğin çiçeğini gördüğümde sevip sevmediğini anlarım zaten..
Burada oğlumun isteğiyle aldığımız Japon balıkları geldi aklıma. 2 tane kırmızı balık... Salonda.. suları düzenli değiştirilen,düzenli yemleri verilen ve zamanla isimleri de olan ve farketmeden aileden saydığımız şu balıkcağızlar var ya.. Gün boyu bizim eve gelemizi beklediklerini fark ettim. Akşama doğru eve ilk giren ben olduğumdan balıkların kapıya doğru yöneldiklerini ve ben onlara seslendiğimde başlarını cam fanus a vurarak cevap verdiklerini şahit oldum hele oğlum geldiğinde neredeyse sudan çıkacak kadar hareketlendiklerini.. Onları satın aldığım yere uğradığımda satıcı hala yaşadıkların öğrendiğinde şaşırmıştı.. Ömürlerine ömür katılmış, bu kadar nasıl yaşadılar demişti. Yani sevmek ilgilenmeyi gerektirirmiş. Çok hastalandığında arkadaşın, seni aradığında senden istediği "geçmiş olsun,bir çorba kaynat limonu da sık iç" demeni mi bekler? Akıl veresin diye aramamıştır bence "geliyorum yanına ellerimle sana bir çorba yapıvereyim hemen ayaktasın" demeni bekler telefonun diğer ucundan...
Bu cümleyi diyebilmek için bu bahsettiklerimden var mı diye bakmak lazım. Birisini sizi sevdiğini bilmeniz, duymanız kadar bu içerikleri de barındırıp barındırmadığını da ölçmek gerekir.
3 günlük gördüğü kişiye bir gencin "kankayız" 5 gün sonra "kavgalıyız" demesi acaba sevmek kelimesinin yüzeyselleştiğini mi gösteriyor?
Bu kelimeyi hakkedenlerden ve hak edene diyebilenlerden olmak duasıyla...
SERAP BUHARALI
Türk filmlerinde artı bir kült olmuş bir film vardır.. izleriz kanalların birinde rastladığımızda bir haylı vakitlik bir film olsa bile. Müziği ise filmin önüne bile geçmiştir. Cahit Berkay ın melodisini çok sevdik.. hala duydukça istiklal de şöyle adımlarımı yavaşlatırım daha da dinleyebileyim diye.. .. Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin. Üçününde rolünun hakkını verdiği bir klasik.
Şöyle bir konuyu hatırlatayım isterseniz: Kamyon şoförü İlyas (Kadir İnanır), İstanbul'dan Asya'nın (Türkan Şoray) kaldığı köye gelir. Birbirlerine aşık olup evlenirler. Çocuklarının adını Samet koyarlar. İlyas, kamyoncu olduğu için sık sık yollara çıkar ve Asya, Samet'le yalnız kalır.Bir gün yine yola çıkan İlyas, eve dönmez ve Asyayı bir sekreter ile aldatır. Asya bunu pencerede görür ve İlyas'tan kaçar.İşleri bozulan İlyas, Asya’nın karşısına öyle çıkmak istemez ve bunalıma girerek Asya’yı terk eder. Asya, bu acıya dayanamaz ve oğluyla birlikte yollara düşer. Yolda Cemşit (Ahmet Mekin) adında bir adamla karşılaşırlar. Cemşit onlara kol kanat gerer. Birlikte yaşamaya başlarlar. Bir gün İlyas karşılarına çıkar. Asya şimdi büyük aşkı ve kendisine zor gününde kucak açan Cemşit arasında bir tercih yapmak zorunda kalır. Ve "sevgi emektir" diyerek kendisine ve çocuğuna emek veren Cemşit'i seçer
Filmin sonundaki replikleri hatırlar mısınız.. SEVGİ NEYDİ??? diye başlayan...
Sevmenin en azından emek içeren bir değer olduğunu olduğunu öğrenmiştik ya da hatırlamıştık.
Bu hafta masaya yatırdığım konu: sevgi neydi?...
Seviyorum derken içeriğini bilerek hakkını vererek mi diyoruz diye sormak ister bu fakir..
Evladımıza.. eşimize.. arkadaşımıza... annemize... kardeşlerimize..
Cümle olarak duymakdan hoşlandığımız bir cümledir kendileri ama ruhumuzda hissetmedikten sonra gayet sıkıcı bir hale dönüşür .. Duymaktan çok görülmek istenen bir duygu..
Evlatlar sevildiğini ilgilenildiğini bilmek isterler.Ebeveynler ise evladları ile ilgili ilgilendiğini ve çok sevdiğini söyler kendilerine. Dikkatinizi çekerim "kendilerine" diye belirttim.. bazen bu vicdan rahatlığı sağlar..
Peki sevmek ne demek.. seviyorum demek içerisinde içinde neleri barındırması gerekir bu soruyu filmde biraz dinlemiştik.. biraz da biz ekleyelim.... Sevmek: sevdiğinizi tanımayı gerektirir. Hem de öyle böyle değil iyice güzelce.. Bu da süreç gerektirir. Ne sever neye kızar. Ne onu mutlu eder. Bazen düşüncelerini bile okumak gerekir seviyorum dediğin kişinin .. Sevmek saygıyı baş tacı eder içinde .. Saygı ise sevgiyi içinde barındırmak zorunda değildir. Sevmek zorunda değilsin der ama saygılı olmaK zorundasın diye anlatır kendini.
İster eşinize ister çocuğunuza ağzına geleni söylemeyi, rencide etmeyi men eder sevgi.. Şiddetin olduğu yerde ise saygı da sevgi de mekanı terk eyler. Sevmek vefalı olmayı hoşgörülü olmayı barındırır. Gerektiğinde bağışlamayı bilendir seven siyah kaplı deftere yazıp mimleyen değil. Saksıdaki menekşe,bahçedeki lale su bekler ,güneşden faydalanmayı toprağının havalandırılmasını bekler.. Çicek bile yanına gittiğinde, konuştuğunda güler.. Evde kimse yoksa solar. Ben seni çok seviyorum dediğin çiçeğini gördüğümde sevip sevmediğini anlarım zaten..
Burada oğlumun isteğiyle aldığımız Japon balıkları geldi aklıma. 2 tane kırmızı balık... Salonda.. suları düzenli değiştirilen,düzenli yemleri verilen ve zamanla isimleri de olan ve farketmeden aileden saydığımız şu balıkcağızlar var ya.. Gün boyu bizim eve gelemizi beklediklerini fark ettim. Akşama doğru eve ilk giren ben olduğumdan balıkların kapıya doğru yöneldiklerini ve ben onlara seslendiğimde başlarını cam fanus a vurarak cevap verdiklerini şahit oldum hele oğlum geldiğinde neredeyse sudan çıkacak kadar hareketlendiklerini.. Onları satın aldığım yere uğradığımda satıcı hala yaşadıkların öğrendiğinde şaşırmıştı.. Ömürlerine ömür katılmış, bu kadar nasıl yaşadılar demişti. Yani sevmek ilgilenmeyi gerektirirmiş. Çok hastalandığında arkadaşın, seni aradığında senden istediği "geçmiş olsun,bir çorba kaynat limonu da sık iç" demeni mi bekler? Akıl veresin diye aramamıştır bence "geliyorum yanına ellerimle sana bir çorba yapıvereyim hemen ayaktasın" demeni bekler telefonun diğer ucundan...
Bu cümleyi diyebilmek için bu bahsettiklerimden var mı diye bakmak lazım. Birisini sizi sevdiğini bilmeniz, duymanız kadar bu içerikleri de barındırıp barındırmadığını da ölçmek gerekir.
3 günlük gördüğü kişiye bir gencin "kankayız" 5 gün sonra "kavgalıyız" demesi acaba sevmek kelimesinin yüzeyselleştiğini mi gösteriyor?
Bu kelimeyi hakkedenlerden ve hak edene diyebilenlerden olmak duasıyla...
SERAP BUHARALI