Şeytanın İnsana Tasallutu
956 Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcesi Safiyye radiya'llâhu anhâ'dan rivâyet olunduğuna göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Ramazan'ın aşr-ı ahîrinde mescidde i'tikâfta iken Safiyye (Hazretleri) Resûl-i Ekrem'i ziyâret etmişti. Bir saat nezd-i Peygamberî'de görüştükten sonra avdet etmek üzre ayağa kalkmış, Resûlullâh da onu menziline geçirmek üzere onunla berâber kalkmış. Ümm-i Seleme'nin odası önündeki mescid kapısına geldiğinde Ensâr'dan iki kimse oradan (acele) geçmişti de Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e selâm vermişlerdi. Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem bunlara:
- Acele etmeyiniz, durunuz! Yanımdaki kadın, Safiyye bint-i Huyey'dir, buyurdu. Bu iki Ensârî zât: Yâ Resûla'llâh! Biz Cenâb-ı Hakk'ı, (Resûlünün lâyık olmıyan bir harekette bulunmasından) tenzîh ederiz, dediler. Ve (Resûl-i Ekrem'in Safiyye'nin ta'yîn-i hüviyetine mecbûriyet his etmesi), bunlara ağır geldi. Bunun üzerine Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem:
- Şeytan, insa (n vücûdü) nde (deverân eden) kan mesâbesindedir. Ben, sizin (temiz) gönüllerinize Şeytanın (kötü) bir şübhe atmasından haklı olarak korktum, buyurdu.
1353 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyete göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
Sizden her hangi birinize şeytan gelir de: (Şunu) böyle kim yarattı?, (Şunu) böyle kim yarattı?, En sonu: Rabb'ini kim yarattı? d (iye vesvese ver) ir. İmdi şeytanın vesvesesi Rabb'ınıza kadar erişince o vesveseli kişi hemen "Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm" di (yerek Allâh'a sığın) sın!. Ve vesveseye son versin!.
1359 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in:
"Sizin biriniz uykusundan uyanıp da abdest aldığında burnundaki nesneyi nefesiyle üç def'a dışarı çıkarsın!. Çünkü şeytan uyuyanın genzinde geceler" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Şeytan İnsanı Namazdan Alkoyması
588 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki:
Sizin biriniz (gece) uyuyunca Şeytan onun boyun köküne üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine): "Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu" (diyerek eliyle) vurur. O kimse uyanıp (Kur'ân okuyarak, tesbîh ve tehlîl ederek) Allâh'ı anarsa, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, Şeytânın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sâhibi düğümü çözük ve gönlü hoş ve neş'eli bir halde sabâha dâhil olur. Fakat zikretmez, ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer.
589 Abdullâh (İbn-i Mes'ûd) radiya'llâhu anh'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Abdullâh demiştir ki: Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûrunda birisi anıldı. Ve bu adam sabâha kadar uykuya dalar, namâza kalkmaz denildi de, Resûlullâh:
"Öyle ise bunun kulağına Şeytân işemiştir" buyurdu.
Şeytanın Şerinden Allah´a sıgınmak
1353 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyete göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
Sizden her hangi birinize şeytan gelir de: (Şunu) böyle kim yarattı?, (Şunu) böyle kim yarattı?, En sonu: Rabb'ini kim yarattı? d (iye vesvese ver) ir. İmdi şeytanın vesvesesi Rabb'ınıza kadar erişince o vesveseli kişi hemen "Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm" di (yerek Allâh'a sığın) sın!. Ve vesveseye son versin!.
1356 Süleymân İbn-i Surad radiya'llâhu anh'den rivâyete göre şöyle demiştir: bir kere ben Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ile berâber oturmakta idim. O sırada iki kişi sövüştüler. Bunlardan birinin (şiddet ve gazabından) yüzü kızarmış ve şah damarları şişmişti. Bunun üzerine Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem:
- Ben bir kelime bilirim ki: eğer şu kişi o kelimeyi söylese kendisinde bulunan gazap hâli muhakkak gider. (Evet) o kişi "Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytân" dese kendisinde bulunan bu hal gider, buyurdu. Orada bulunan Ashâb o kişiye:
- Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şeytandan Allâh'a sığın! buyurdu, dediler. O da:
- Vay, bende delilik mi var? diye i'tirâz etti.
1358 Ebû Katâde radiya'llâhu anh'den rivâyete göre Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
- (Sûreti ve ta'bîri cihetiyle) güzel rü'yâ Allah'tandır. Fenâ rü'yâ da şeytandandır. Biriniz korkunç yâni karışık rü'yâ gördüğünde hemen sol tarafına tükürüp, üflesin ve o rü'yânın şerrinden Allâh'a sığınsın, (Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm, desin!). Bu sûretle o rü'yâ, gören kimseye zarar vermez.
1363 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyet olunduğuna göre Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Horozların öttüğünü işittiğinizde (dileklerinizi) Allâh'ın fazl-ü kereminden isteyiniz!. Zirâ horozlar melek görmüşler (de öyle ötmüşler) dir. Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytan (ın şerrin) den Allâh'a sığınınız (ve: Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm, deyiniz). Çünkü merkep şeytan görmüş (de öyle anırmış) dır.
1384 İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhumâ'dan gelen bir rivâyete göre şöyle demiştir:
Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem (muazzez hafidleri) Hasen'le Hüseyn'e (meâli aşağıdaki duâyı) okurdu. Ve: (Büyük) babanız (İbrâhîm) de bu duâyı (oğulları) İsmâil ile İshâk'a okurdu! der idi:
Allâh'ım -insin, cinnin, şeytanı(nın şerri)nden, (zehirli) haşerattan ve dokunan her kötü gözden- şifâ veren kelimelerine sığınırım.
Şeytanların Kulak Hırsızlıgı
1326 Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcesi Âişe radiya'llâhu anhâ'dan rivâyet olunduğuna göre Âişe, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i şöyle derken işitmiştir:
Melekler "Anân"e -ki, buluttur- inerler de gökte kazâ ve hükmolunan (istikbâle âit) bâzı şeyleri (kendi aralarında) görüşürler. Bu sırada şeytanlar (bu havâdisi) kulak hırsızlığı yaparlar. (İşittiklerini de) kâhinlere gizlice ulaştırırlar. Bu haberlerle berâber yüz (lerce) yalan da kendiliklerinden uydururlar.
Şeytan Taşlama
74 Abdu'llâh b. Amri'bni'l-Âs radiya'llâhu anhümâ'dan:
Şöyle demiş: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da halk sor(ub öğren)sun diye Minâ'da durdu. Yanına biri gelip "Bilemedimde (Kurban) kesmeden tıraş oldum." dedi. "Kurbanını kes, günâhı yok." buyurdu. Diğeri gelip "Bilemedimde Remiy'den evvel (kurban) kestim." dedi "Remyet, günâhı yok." buyurdu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi yevm-i Iyd a'mâlinden) takdîm veya te'hîr edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevâbında) "Yap, günâhı yok." buyurmasın.
835 İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan (Vebre isminde) bir kimse:
- (Eyyâm-ı teşrikteki) cemreleri ne zaman atayım, diye sormuş. İbn-i Ömer de cevâben:
- Emîr-i haccın atmağa başladığında sen de cemreleri atarsın, demiştir. Vebre süâlini tekrâr edince, İbn-i Ömer cevâben:
- Biz, (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zamânında) vakt-i remyi mürâkabe ederdik. Ve güneşin zevâli sırasında remyederdik, demiştir.
836 Abdullâh İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh'ten (Abdurrahmân İbn-i Yezîd-i Nehâî) nin rivâyetine göre İbn-i Mes'ûd, (Cemre-i akabeyi) vâdînin ortasından (aşağıdan yukarıya doğru) atmıştır. Nehaî:
- Yâ Ebâ Abdurrahmân: bâzı kimseler Cemreyi vâdînin üstünden (aşağı doğru) atıyorlar, demiş. Buna cevâben İbn-i Mes'ûd:
Kendisinden başka hiç bir ma'bûd olmayan Cenâb-ı Hakk'a yemîn ederim ki: benim remyettiğim şu mevkı', bir makâm-ı mübârektir ki, bunun hakkında salla'llâhu aleyhi ve sellem'e Bakare Sûresi inzâl buyuruldu, demiştir.
837 Yine İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh'ten (Abdurrahmân İbn-i Yezîd-i Nehaî'nin rivâyetine göre) Abdullâh İbn-i Mes'ûd Cemre-i kübrâya (ki, Cemretü'l-akabe'dir) müntehî olduğundan Beyt (-i Şerîf) i sol tarafına, Minâ'yı da sağına alarak (Cemre mahallini istikbâl etmiş) ve yedi çakıl remyetmiştir. Sonra da: kendisine Sûre-i Bakare ınzâl buyurulan Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de Cemreyi böyle remyetti, demiştir.
838 İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan (oğlu Sâlim rivâyet edip) demiştir ki: İbn-i Ömer, Cemre-i dünyâda yedi çakıl atar ve her çakılın remyini müteâkib tekbir alırdı. Sonra İbn-i Ömer buradan vâdînin ortasındaki düzlüğe iner, ve orada kıbleyi istikbâl (ve cemreyi istidbâr) ederek uzun zaman kâim olur. Ve iki elini kaldırarak duâ ettikten sonra (cemre-i) vüstâyı atardı. Bundan sonra İbn-i Ömer vâdînin şimal cihetine doğru yürür, (birincideki gibi) batn-i vâdîdeki düzlüğe iner, (ve Akabe mevkiine gelir) di. Burada da uzun zaman Kıble'ye karşı kâimen ellerini kaldırarak duâ ettikten sonra, batn-i vâdîden de Cemre-i Akabeyi atardı. Ve burada (duâ için) beklemeyip dönerdi. Ve (babam) Abdullâh İbn-i Ömer:
- Bu menâsiki, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böylece edâ buyurduğunu gördüm, der idi.
956 Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcesi Safiyye radiya'llâhu anhâ'dan rivâyet olunduğuna göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Ramazan'ın aşr-ı ahîrinde mescidde i'tikâfta iken Safiyye (Hazretleri) Resûl-i Ekrem'i ziyâret etmişti. Bir saat nezd-i Peygamberî'de görüştükten sonra avdet etmek üzre ayağa kalkmış, Resûlullâh da onu menziline geçirmek üzere onunla berâber kalkmış. Ümm-i Seleme'nin odası önündeki mescid kapısına geldiğinde Ensâr'dan iki kimse oradan (acele) geçmişti de Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e selâm vermişlerdi. Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem bunlara:
- Acele etmeyiniz, durunuz! Yanımdaki kadın, Safiyye bint-i Huyey'dir, buyurdu. Bu iki Ensârî zât: Yâ Resûla'llâh! Biz Cenâb-ı Hakk'ı, (Resûlünün lâyık olmıyan bir harekette bulunmasından) tenzîh ederiz, dediler. Ve (Resûl-i Ekrem'in Safiyye'nin ta'yîn-i hüviyetine mecbûriyet his etmesi), bunlara ağır geldi. Bunun üzerine Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem:
- Şeytan, insa (n vücûdü) nde (deverân eden) kan mesâbesindedir. Ben, sizin (temiz) gönüllerinize Şeytanın (kötü) bir şübhe atmasından haklı olarak korktum, buyurdu.
1353 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyete göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
Sizden her hangi birinize şeytan gelir de: (Şunu) böyle kim yarattı?, (Şunu) böyle kim yarattı?, En sonu: Rabb'ini kim yarattı? d (iye vesvese ver) ir. İmdi şeytanın vesvesesi Rabb'ınıza kadar erişince o vesveseli kişi hemen "Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm" di (yerek Allâh'a sığın) sın!. Ve vesveseye son versin!.
1359 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in:
"Sizin biriniz uykusundan uyanıp da abdest aldığında burnundaki nesneyi nefesiyle üç def'a dışarı çıkarsın!. Çünkü şeytan uyuyanın genzinde geceler" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Şeytan İnsanı Namazdan Alkoyması
588 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki:
Sizin biriniz (gece) uyuyunca Şeytan onun boyun köküne üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine): "Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu" (diyerek eliyle) vurur. O kimse uyanıp (Kur'ân okuyarak, tesbîh ve tehlîl ederek) Allâh'ı anarsa, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, Şeytânın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sâhibi düğümü çözük ve gönlü hoş ve neş'eli bir halde sabâha dâhil olur. Fakat zikretmez, ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer.
589 Abdullâh (İbn-i Mes'ûd) radiya'llâhu anh'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Abdullâh demiştir ki: Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûrunda birisi anıldı. Ve bu adam sabâha kadar uykuya dalar, namâza kalkmaz denildi de, Resûlullâh:
"Öyle ise bunun kulağına Şeytân işemiştir" buyurdu.
Şeytanın Şerinden Allah´a sıgınmak
1353 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyete göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
Sizden her hangi birinize şeytan gelir de: (Şunu) böyle kim yarattı?, (Şunu) böyle kim yarattı?, En sonu: Rabb'ini kim yarattı? d (iye vesvese ver) ir. İmdi şeytanın vesvesesi Rabb'ınıza kadar erişince o vesveseli kişi hemen "Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm" di (yerek Allâh'a sığın) sın!. Ve vesveseye son versin!.
1356 Süleymân İbn-i Surad radiya'llâhu anh'den rivâyete göre şöyle demiştir: bir kere ben Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ile berâber oturmakta idim. O sırada iki kişi sövüştüler. Bunlardan birinin (şiddet ve gazabından) yüzü kızarmış ve şah damarları şişmişti. Bunun üzerine Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem:
- Ben bir kelime bilirim ki: eğer şu kişi o kelimeyi söylese kendisinde bulunan gazap hâli muhakkak gider. (Evet) o kişi "Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytân" dese kendisinde bulunan bu hal gider, buyurdu. Orada bulunan Ashâb o kişiye:
- Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şeytandan Allâh'a sığın! buyurdu, dediler. O da:
- Vay, bende delilik mi var? diye i'tirâz etti.
1358 Ebû Katâde radiya'llâhu anh'den rivâyete göre Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
- (Sûreti ve ta'bîri cihetiyle) güzel rü'yâ Allah'tandır. Fenâ rü'yâ da şeytandandır. Biriniz korkunç yâni karışık rü'yâ gördüğünde hemen sol tarafına tükürüp, üflesin ve o rü'yânın şerrinden Allâh'a sığınsın, (Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm, desin!). Bu sûretle o rü'yâ, gören kimseye zarar vermez.
1363 Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyet olunduğuna göre Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Horozların öttüğünü işittiğinizde (dileklerinizi) Allâh'ın fazl-ü kereminden isteyiniz!. Zirâ horozlar melek görmüşler (de öyle ötmüşler) dir. Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytan (ın şerrin) den Allâh'a sığınınız (ve: Eûzü bi'llâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm, deyiniz). Çünkü merkep şeytan görmüş (de öyle anırmış) dır.
1384 İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhumâ'dan gelen bir rivâyete göre şöyle demiştir:
Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem (muazzez hafidleri) Hasen'le Hüseyn'e (meâli aşağıdaki duâyı) okurdu. Ve: (Büyük) babanız (İbrâhîm) de bu duâyı (oğulları) İsmâil ile İshâk'a okurdu! der idi:
Allâh'ım -insin, cinnin, şeytanı(nın şerri)nden, (zehirli) haşerattan ve dokunan her kötü gözden- şifâ veren kelimelerine sığınırım.
Şeytanların Kulak Hırsızlıgı
1326 Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcesi Âişe radiya'llâhu anhâ'dan rivâyet olunduğuna göre Âişe, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i şöyle derken işitmiştir:
Melekler "Anân"e -ki, buluttur- inerler de gökte kazâ ve hükmolunan (istikbâle âit) bâzı şeyleri (kendi aralarında) görüşürler. Bu sırada şeytanlar (bu havâdisi) kulak hırsızlığı yaparlar. (İşittiklerini de) kâhinlere gizlice ulaştırırlar. Bu haberlerle berâber yüz (lerce) yalan da kendiliklerinden uydururlar.
Şeytan Taşlama
74 Abdu'llâh b. Amri'bni'l-Âs radiya'llâhu anhümâ'dan:
Şöyle demiş: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da halk sor(ub öğren)sun diye Minâ'da durdu. Yanına biri gelip "Bilemedimde (Kurban) kesmeden tıraş oldum." dedi. "Kurbanını kes, günâhı yok." buyurdu. Diğeri gelip "Bilemedimde Remiy'den evvel (kurban) kestim." dedi "Remyet, günâhı yok." buyurdu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi yevm-i Iyd a'mâlinden) takdîm veya te'hîr edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevâbında) "Yap, günâhı yok." buyurmasın.
835 İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan (Vebre isminde) bir kimse:
- (Eyyâm-ı teşrikteki) cemreleri ne zaman atayım, diye sormuş. İbn-i Ömer de cevâben:
- Emîr-i haccın atmağa başladığında sen de cemreleri atarsın, demiştir. Vebre süâlini tekrâr edince, İbn-i Ömer cevâben:
- Biz, (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zamânında) vakt-i remyi mürâkabe ederdik. Ve güneşin zevâli sırasında remyederdik, demiştir.
836 Abdullâh İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh'ten (Abdurrahmân İbn-i Yezîd-i Nehâî) nin rivâyetine göre İbn-i Mes'ûd, (Cemre-i akabeyi) vâdînin ortasından (aşağıdan yukarıya doğru) atmıştır. Nehaî:
- Yâ Ebâ Abdurrahmân: bâzı kimseler Cemreyi vâdînin üstünden (aşağı doğru) atıyorlar, demiş. Buna cevâben İbn-i Mes'ûd:
Kendisinden başka hiç bir ma'bûd olmayan Cenâb-ı Hakk'a yemîn ederim ki: benim remyettiğim şu mevkı', bir makâm-ı mübârektir ki, bunun hakkında salla'llâhu aleyhi ve sellem'e Bakare Sûresi inzâl buyuruldu, demiştir.
837 Yine İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh'ten (Abdurrahmân İbn-i Yezîd-i Nehaî'nin rivâyetine göre) Abdullâh İbn-i Mes'ûd Cemre-i kübrâya (ki, Cemretü'l-akabe'dir) müntehî olduğundan Beyt (-i Şerîf) i sol tarafına, Minâ'yı da sağına alarak (Cemre mahallini istikbâl etmiş) ve yedi çakıl remyetmiştir. Sonra da: kendisine Sûre-i Bakare ınzâl buyurulan Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de Cemreyi böyle remyetti, demiştir.
838 İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan (oğlu Sâlim rivâyet edip) demiştir ki: İbn-i Ömer, Cemre-i dünyâda yedi çakıl atar ve her çakılın remyini müteâkib tekbir alırdı. Sonra İbn-i Ömer buradan vâdînin ortasındaki düzlüğe iner, ve orada kıbleyi istikbâl (ve cemreyi istidbâr) ederek uzun zaman kâim olur. Ve iki elini kaldırarak duâ ettikten sonra (cemre-i) vüstâyı atardı. Bundan sonra İbn-i Ömer vâdînin şimal cihetine doğru yürür, (birincideki gibi) batn-i vâdîdeki düzlüğe iner, (ve Akabe mevkiine gelir) di. Burada da uzun zaman Kıble'ye karşı kâimen ellerini kaldırarak duâ ettikten sonra, batn-i vâdîden de Cemre-i Akabeyi atardı. Ve burada (duâ için) beklemeyip dönerdi. Ve (babam) Abdullâh İbn-i Ömer:
- Bu menâsiki, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böylece edâ buyurduğunu gördüm, der idi.