Nereden geliyorsun böyle?
- Ruhi depresyondan (!)
- Nereden nereden ! Orası yeni bir semt ismi mi yoksa?
- Ayy! Affedersin, hanımı doktora götürdüm. Hastaneye yatırdım. Çocukları da eve bıratım. Kendi kendime konuşup duruyorum, dalgınlık hali.
- Geçmiş olsun, çok üzüldüm. Mantar gibi her yerde hastalık türüyor. Bu, nedir böyle?
- Hem de ne mantar kardeşim. Benekli, zehirli mantar. Anlayamadım gitti. Maddi sıkıntımız yok. Çoluk çocuk desen, pırlanta. Bu kadının ne zoru vardı da strese girdi, ruhî depresyon geçirdi? Bilemiyorum.
- Öyle demeyin Aslan Bey, vardır elbette bir sıkıntısı. Durup dururken hasta olunur mu?
- Biraz huysuzum ama çok kötü değilim. En büyük hatam şu: Hanımı, kapıdan dışarı çıkartmam. Akşam geldiğimde, yemeğimi hazır isterim. Seccademi bile hanıma açtırırım. Saygı isterim, saygı! Bir de, üç çocuğun bakımını yapıyor. Hepsi o kadar. Sırtına dağ mı yüklüyoruz? Dövüyor muyuz? Ne derdi vardı da, strese girdi, bilmem.
-Ya! Gerçekten kadıncağızın, hiç sıkıntısı yokmuş (!) Belki rahatlıktan, can sıkıntısından, “Biraz hasta olayım” dedi.
- Yoo… Bir suçum daha var. Benim çocuklarla ilgilenmemi istese, hemen bağırırım. “Akşama kadar yoruluyorum, akam bir de çocuklarla mı ilgileneyim? Bari bulaşıkları da yıkayayım!” derim. “Hastayım yemeğini sen hazırlar mısın?” dese, yüz vermem. “Ben kendime kadın almak için evlendim, kadın olmak için değil” derim. Hele bir de, “Canım sıkılıyor, biraz dolaşalım” dediği an, beynim döner, “Arkadaşlarla toplantımı bırakıp, kadın gönlü yapamam” derim. Bu durumlara kafayı takıyordu.
- Demek senin davranışlarına ses çıkarmayan kadının, şimdi niye ruh hastası olduğunu merak ediyorsun, öyle mi Aslan Bey???
Emine Şenlikoğlu:020::031:
- Ruhi depresyondan (!)
- Nereden nereden ! Orası yeni bir semt ismi mi yoksa?
- Ayy! Affedersin, hanımı doktora götürdüm. Hastaneye yatırdım. Çocukları da eve bıratım. Kendi kendime konuşup duruyorum, dalgınlık hali.
- Geçmiş olsun, çok üzüldüm. Mantar gibi her yerde hastalık türüyor. Bu, nedir böyle?
- Hem de ne mantar kardeşim. Benekli, zehirli mantar. Anlayamadım gitti. Maddi sıkıntımız yok. Çoluk çocuk desen, pırlanta. Bu kadının ne zoru vardı da strese girdi, ruhî depresyon geçirdi? Bilemiyorum.
- Öyle demeyin Aslan Bey, vardır elbette bir sıkıntısı. Durup dururken hasta olunur mu?
- Biraz huysuzum ama çok kötü değilim. En büyük hatam şu: Hanımı, kapıdan dışarı çıkartmam. Akşam geldiğimde, yemeğimi hazır isterim. Seccademi bile hanıma açtırırım. Saygı isterim, saygı! Bir de, üç çocuğun bakımını yapıyor. Hepsi o kadar. Sırtına dağ mı yüklüyoruz? Dövüyor muyuz? Ne derdi vardı da, strese girdi, bilmem.
-Ya! Gerçekten kadıncağızın, hiç sıkıntısı yokmuş (!) Belki rahatlıktan, can sıkıntısından, “Biraz hasta olayım” dedi.
- Yoo… Bir suçum daha var. Benim çocuklarla ilgilenmemi istese, hemen bağırırım. “Akşama kadar yoruluyorum, akam bir de çocuklarla mı ilgileneyim? Bari bulaşıkları da yıkayayım!” derim. “Hastayım yemeğini sen hazırlar mısın?” dese, yüz vermem. “Ben kendime kadın almak için evlendim, kadın olmak için değil” derim. Hele bir de, “Canım sıkılıyor, biraz dolaşalım” dediği an, beynim döner, “Arkadaşlarla toplantımı bırakıp, kadın gönlü yapamam” derim. Bu durumlara kafayı takıyordu.
- Demek senin davranışlarına ses çıkarmayan kadının, şimdi niye ruh hastası olduğunu merak ediyorsun, öyle mi Aslan Bey???
Emine Şenlikoğlu:020::031: