Konuya cevap cer

Son Şahitler'den Ahlatlı İsmail Hakkı Arslan Anlatıyor... 

Son Şahitler'den Ahlatlı İsmail Hakkı Arslan Anlatıyor...                                                                            



AHLATLI İSMAİL HAKKI ARSLAN


İsmail Hakkı, rüştiye mezunudur ve mübaşirlikten emeklidir. Üstadı   tanıyışını ve onunla birlikte geçen günlerini şöyle anlatıyor:


"Ona kurşun tesir etmiyordu"


Birinci Cihan Harbinde Ruslara karşı Pasinler'de harbettim. O zamanlarda   bizleri Ahlat'tan toplayarak cepheye götürmüşlerdi. 1915'lerin Mart   aylarındaydık. Lapa lapa kar yağıyordu. Her taraf bem beyazdı. Bizler   Ruslara karşı aziz vatanımızı müdafaa ediyorduk. Siperlerden başlarımızı   çıkaramıyorduk. Çünkü yağmur gibi kurşunlar yağıyordu. Yağmur gibi   yağan mermilerin altında savaşıyorduk. Adetâ göklerden sarapneller   yağıyordu. En çok aciz olduğumuz bu konuda havada patlayan   sarapnellerdi. Şarapneller bizleri çok kırıyor, büyük zayiatlar   veriyorduk. Havada patlayan şarapneller parçalar halinde sağa sola   dağılıyordu.


İşte tam bu esnada Molla Said-i Meşhur da siperleri dolaşıyordu. Bir ara   atının üzerinde dere boyunu geziyordu. Bu esnada siperlerden çıkanlar   oluyordu ve bunlar vurularak şehid oluyorlardı.


Ben hem Molla Said'i görmek, hem de ellerini öpmek istiyordum. Fakat   içimde vurulmak endişesi vardı. Ben çok öncelerden beri Molla Said'i ve   Bediüzzaman ünvanını duymuştum. Fakat bu büyük zatı ilk defa  Pasinler'in  bu kanlı cephesinde görüyordum. Biri ara baktım, bu büyük  kumandan  benim hizama gelmişti. Kalkıp görmek istiyordum, ama vurulmak   endişesiyle korkuyordum. Ona bir şey olmuyordu. O dehşetli anlarda  kendi  kendimle konuşmaya başlamıştım.


Kendime dedim: "Vallahi vurulsam da ben bu zatı ziyaret edeceğim."


Aniden ayağa kalktım, ama mermiler vızır vızır yanımdan geçiyordu. Bu   sırada Molla Said-i Meşhur'un şöyle hitap ettiğini işitmiştim:


"Allah için cihad ediniz. Allah bizim muînimizdir!"


Daha sonraları yanıma gelip ellerini sırtıma vurarak bizlere korkmamamızı, zafere ereceğimizi bildiriyordu.




Sibirya'ya sürgün ve sürgünden kaçış


Sonraları Ruslar bizleri esir edip Sibirya'ya sürgün götürdüler. Molla   Said-i Meşhur'u bizlerden ayırıp başka bir kampa götürmüşlerdi. Beni   başka bir grupla Sibirya'ya götürdüler. Bu esaret günleri ve daha   sonraları ben Sibirya'da ve Bakü'de uzun yıllar kaldım. Ancak altı yıl   sonra Bakü'den ayrılıp Ahlat'a gelebildim.


Bizim firar hadisemiz çok zor olmuştu. Bir ara bende takat derman   kalmamıştı. Benim de içlerinde olduğum kervan beni terk etmişti. Ben   yorgunluktan ve perişaniyetten dolayı daha ileriye gidememiştim,   ayaklarım çekilmişti. Kervan beni attı ve gitti.


Bana, "Artık seninle uğraşacak vaktimiz yoktur" dediler ve beni bırakıp   gittiler. Yalnız ve her şeyden ümitsiz olarak beklerken, bir ara  baktım,  kıble tarafından bir zat geliyor. Bana o anda dedi:


"Kalk, ne duruyorsun buralarda?"


O ara bana bir cesaret geldi, sanki canlandım. O sırada bana "Kalk!"   diyen zatı tanımadım, yalnız savaşta sırtında bulunan pelerin gibi bir   bez sanki yüzümü sıyırdı, yüzümü okşayarak geçti. Ben bu heybetli zatın   ikazından sonra sanki yeniden canlandım. Bana büyük bir kuvvet ve can   geldi. Bismillah deyip, kalkarak yoluma devam ettim.


Nihayet biraz gayret ve yorgunluktan sonra bizim kervana kavuştum. Bu   defa onlar şaşırıp kalmışlardı. Ben başımdan geçen bu hadiseyi   Bediüzzaman'ın büyük himmetine, yardımına ve kerametine bağlıyorum.   Molla Said'in duaları hürmetine yeniden hayata kavuşmuştum. Ben buna,   "Ancak o zat olabilir" diye inanıyorum. Hele yağmur gibi şarapneller ve   kurşunların yağdığı bir sırada, atın üzerindeki o heybetini ve celâlini   hiçbir zaman unutamam. Bu zat, yâni Bediüzzaman Molla Said-i Meşhur,  hem  kumandan hem de evliyaydı. O, zamanın Abdülkadir Geylanî'sidir.  Sonra  kendisi çok güzeldi. Bedenen ve sureten erkek güzeliydi.  Babayiğitti ve  çok mehîbti, çok heybetliydi.


Bütün bu olup bitenlerden sonraki zamanlarda Üstad Bediüzzaman'ın bütün   vatanımızdaki büyük hizmetlerini duyarak, çok seviniyor ve Üstadı çok   seviyordum.


Necmettin Şahiner, Son Şahitler




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst