Hem herşey'in evveline ve âhirine bakıyoruz, hususan zîhayat nev'inde görüyoruz ki: Başlangıçları, asılları, kökleri, hem meyveleri ve neticeleri öyle bir tarzdadır ki; güya tohumları, asılları; birer tarife, birer proğram şeklinde bütün o mevcudun cihazatını tazammun ediyor. Ve neticesinde ve meyvesinde; yine bütün o zîhayatın manası süzülüp onda tecemmu' eder, tarihçe-i hayatını ona bırakır. Güya onun aslı olan çekirdeği, desatir-i icadiyesinin bir mecmuasıdır. Ve meyvesi ve semeresi ise, evamir-i icadiyesinin bir fihristesi hükmünde görüyoruz.
Sonra o zîhayatın zahirine ve bâtınına bakıyoruz. Gayet derecede hikmetli bir kudretin tasarrufatı ve nafiz bir iradenin tasviratı ve tanzimatı görünüyor. Yani, bir kuvvet ve kudret icad eder; bir emir ve irade suret giydirir.
İşte bütün mevcudat, böyle evveline dikkat ettikçe bir ilmin tarifenamesi ve âhirine dikkat ettikçe bir Sâni'in plânı ve beyannamesi ve zahirine baktıkça bir Fâil-i Muhtar'ın ve Mürid'in gayet san'atlı ve tenasüblü bir hulle-i san'atı ve bâtınına baktıkça bir Kadîr'in gayet muntazam bir makinesini müşahede ediyoruz.
Zîhayat: Hayat sahibi, canlı.
Tazammun: İçine almak.
Tecemmu: Toplanma, birikme.
Desatir-i icadiye: İcatla alâkalı düsturlar, yaratılma ile ilgili kurallar.
Evamir-i icadiye: Yaratmayla ilgili emirler.
Zahir: Açık, görünür, görünen, belli. *Dış yüz, görünüş.
Bâtın: İç, görünmeyen, içyüz.
Tasarrufat: İşleri idare etme ve yürütme. Allah'ın (cc) yapıp yürüttüğü işler.
Nafiz: Nüfuz eden, içe işleyen, geçerli, sözü geçen, etkili.
Tanzimat: Tanzimler, düzenlemeler.
Sâni': Sanatkar yaratıcı.
Fâil-i Muhtar: Dilediği şekilde serbest olarak iş yapan Allah (cc).
Tenasüb: Uygunluk, uyumluluk, uyma, uyum.
Müşahede: Görme, seyretme, gözle görme.