Konuya cevap cer

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dava etmiş ki: "Ben, şu kâinat Hâlıkının meb'usuyum. Delilim de şudur ki: Müstemir âdetini, benim dua ve iltimasımla değiştirecek. İşte parmaklarıma bakınız, beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor. Kamer'e bakınız, bir parmağımın işaretiyle iki parça ediyor. Şu ağaca bakınız; beni tasdik için yanıma geliyor, şehadet ediyor. Şu bir parça taama bakınız; iki-üç adama ancak kâfi geldiği halde, işte ikiyüz-üçyüz adamı tok ediyor." Ve hâkeza.. yüzer mu'cizatı böyle göstermiştir.

Resul-i Ekrem: En değerli ve en üstün , en şerefli peygamber (Hz. Muhammed(asm)).

Aleyhissalâtü Vesselâm: Salât ve selâm O'nun üzerine olsun.

Kâinat: Yaratılan bütün varlıklar, evren.

Hâlık: Yaratıcı Allah(cc).

Meb'us: Elçi, Allah(cc) tarafından gönderilen, peygamber.

Müstemir: Devamlı, sürekli, değişmez, devam eden.

Kamer: Ay.

Taam: Yemek.

Hâkeza: Bunlar gibi, bunun gibi.

Mu'cizat: Mucizeler.


Şimdi, şu zâtın delail-i sıdkı ve berahin-i nübüvveti yalnız mu'cizatına münhasır değildir. Belki ehl-i dikkat için, hemen umum harekâtı ve ef'ali, ahval ve akvali, ahlâk ve etvarı, sîret ve sureti, sıdkını ve ciddiyetini isbat eder. Hattâ meşhur ülema-i Benî İsrailiyeden Abdullah İbn-i Selâm gibi pek çok zâtlar, yalnız o Zât-ı Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sîmasını görmekle, "Şu sîmada yalan yok, şu yüzde hile olamaz!" diyerek imana gelmişler.

Delail-i sıdk: Doğruluğun delilleri.

Berahin-i nübüvvet: Peygamberlik delilleri. 

Münhasır: Mahsus, sınırlı, ait.

Ehl-i dikkat: Dikkatliler, inceleyenler.

Harekât: Hareketler.

Ef'al: Fiiller, işler.

Ahval: Haller, vaziyetler.

Akval: Sözler.

Etvar: Tavırlar, durumlar, davranışlar.

Sîret: Ahlâk.

Suret: Biçim, görünüş, tarz.

Sıdk: Doğruluk, doğru olma.

Ülema-i Benî İsrailiye: Yahudi alimleri.

Zât-ı Ekrem: En kerim olan zat, en cömert ve iyiliksever olan kişi.

Sîma: Yüz, çehre, görünüş.


Said Nursi


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst