Konuya cevap cer

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Esselamün aleyküm kardeşlerim.


Bu haftaki dersimizin konusu,  kesretli mevcudatın, vahdete olan delilleri hakkında olacaktır.  Anladıklarımızı paylaşalım inşaallah. Selam ve dua ile.




[BILGI]Evet, bir meyve, bir çiçek, bir ışık gibi küçücük bir ihsan, bir nimet,  bir rızık, bir küçük âyine iken, tevhidin sırrıyla birden bütün emsaline  omuz omuza verip ittisal ettiğinden, o nevi büyük âyineye dönüp, o  nev’e mahsus cilvelenen bir çeşit cemâl-i İlâhîyi gösterir. Ve fâni,  muvakkat olan güzellikle, bâki bir nevi hüsn-ü sermedîyi irâe eder. Ve  Mevlânâ Celâleddin’in dediği gibi,


اٰنْ خَيَالاٰتِى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْت عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْت [SUP]1[/SUP]

sırrıyla,  bir âyine-i cemâl-i İlâhî olur. Yoksa, eğer tevhid sırrı olmazsa, o  cüz’î meyve tek başına kalır. Ne o kudsî cemâl, ne de o ulvî kemâli  gösterir. Ve içindeki cüz’î bir lem’a dahi söner, kaybolur. Adeta baş  aşağı olup elmastan şişeye döner. Hem tevhid sırrıyla, şecere-i hilkatin  meyveleri olan zîhayatta bir şahsiyet-i İlâhiye, bir ehadiyet-i  Rabbâniye ve sıfât-ı seb’aca mânevî bir sima-i Rahmânî ve bir temerküz-ü  esmâî ve [SUP]2[/SUP] اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ  deki hitaba muhatap olan Zâtın bir cilve-i taayyünü ve teşahhusu  tezahür eder. Yoksa, o şahsiyet, o ehadiyet, o sima, o taayyünün cilvesi  inbisat ederek kâinat nisbetinde genişlenir, dağılır, gizlenir; ancak  çok büyük ve ihatalı, kalbî gözlere görünür. Çünkü azamet ve kibriyâ  perde olur; herkesin kalbi göremez.


Hem o cüz’î zîhayatlarda pek zahir bir surette anlaşılır ki, onun Sânii  onu görür, bilir, dinler, istediği gibi yapar. Adeta, o zîhayatın  masnuiyeti arkasında muktedir, muhtar, işitici, bilici, görücü bir Zâtın  mânevî bir teşahhusu, bir taayyünü, imana görünür.


Ve bilhassa  zîhayattan insanın mahlûkiyeti arkasında gayet âşikâr bir tarzda o  mânevî teşahhus, o kudsî taayyün, sırr-ı tevhidle, imanla müşahede  olunur. Çünkü o teşahhus-u ehadiyetin esasları olan ilim ve kudret ve  hayat ve sem’ ve basar gibi mânâların hem numuneleri insanda var; o  numunelerle onlara işaret eder. Çünkü, meselâ, gözü veren Zât, hem gözü  görür, hem ince bir mânâ olan gözün gördüğünü görür, sonra verir. Evet,  senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını  görür, sonra yapar. Hem kulağı veren Zât, elbette o kulağın  işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. Sair sıfatlar buna kıyas  edilsin.


Hem esmânın nakışları ve cilveleri insanda var; onlarla o kudsî mânâlara şehadet eder.


Hem  insan zaafıyla ve acziyle ve fakrıyla ve cehliyle diğer bir tarzda  âyinedarlık edip, yine zaafına, fakrına merhamet eden ve medet veren  Zâtın kudretine, ilmine, iradesine ve hâkezâ, sair evsafına şehadet  eder.


İşte, daire-i kesretin müntehâsında ve en dağınık  cüz’iyâtında, sırr-ı vahdetle bin bir esmâ-i İlâhiye, zîhayat denilen  küçücük mektuplarda temerküz edip açık okunduğundan, o Sâni-i Hakîm,  zîhayat nüshalarını çok teksir ediyor. Ve bilhassa zîhayatlardan  küçüklerin taifelerini pek çok tarzda nüshalarını teksir eder ve her  tarafa neşreder.



1 :  “Evliyaya tuzak olan hayaller, İlahî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir.” 

  2 :  “Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5.



Şualar[/BILGI]

[TAVSIYE]Konu ile ilgili derslerimiz: Risale-i Nur Açıklamalı 12 : Hayat Hâtemine Bakınız..

Açıklamalı Risale Dersleri 15 - Tevhid Nazarıyla Bakmak

Açıklamalı Risale Dersleri 24 - En Faziletli Söz - Lâ İlâhe İllallah

Açıklamalı Risale Dersleri 31 - Allah - Rahman - Rahîm


Diğer derslerimiz için: Risale Açıklamalı[/TAVSIYE]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst