Konuya cevap cer

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


  


Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.



Derslerimiz devam ediyor inşaallah. Katılımlarınızı bekliyoruz.




[BILGI]Birinci Meyve Hâlik-ı Kâinat olan Zât-ı Akdese baktığı gibi, İkinci Meyve dahi kâinatın zâtına ve mahiyetine bakar.


Evet,  sırr-ı vahdetle kâinatın kemâlâtı tahakkuk eder. Ve mevcudatın ulvî  vazifeleri anlaşılır. Ve mahlûkatın netice-i hilkatleri takarrur eder.  Ve masnuatın kıymetleri bilinir. Ve bu âlemdeki makàsıd-ı İlâhiye vücud  bulur. Ve zîhayat ve zîşuurların hikmet-i hilkatları ve sırr-ı îcadları  tezahür eder. Ve bu dehşet-engiz tahavvülât içinde kahhârâne  fırtınaların hiddetli, ekşi simaları arkasında rahmetin ve hikmetin  güler, güzel yüzleri görünür. Ve fenâ ve zevâlde kaybolan mevcudatın  neticeleri ve hüviyetleri ve mahiyetleri ve ruhları ve tesbihatları gibi  çok vücutları kendilerine bedel âlem-i şehadette bırakıp sonra  gittikleri bilinir. Ve kâinat baştan başa gayet mânidar bir kitab-ı  Samedânî ve mevcudat ferşten Arşa kadar gayet mu’cizâne bir mecmua-i  mektubat-ı Sübhaniye ve mahlûkatın bütün taifeleri gayet muntazam ve muhteşem bir ordu-yu Rabbânî ve  masnuatın bütün kabileleri mikroptan, karıncadan tâ gergedana, tâ  kartallara, tâ seyyârâta kadar Sultan-ı Ezelînin gayet vazifeperver  memurları olduğu bilinmesi ve herbir şey, âyinedarlık ve intisap  cihetiyle binler derece kıymet-i şahsiyesinden daha yüksek kıymet  almaları ve “Seyl-i mevcudat ve kàfile-i mahlûkat nereden geliyor ve  nereye gidecek ve niçin gelmişler ve ne yapıyorlar?” diye halledilmeyen  tılsımlı suallerin mânâları ona inkişaf etmesi, ancak ve ancak sırr-ı  tevhid iledir. Yoksa, kâinatın bu mezkúr yüksek kemâlâtları sönecek ve o  ulvî ve kudsî hakikatleri zıtlarına inkılâp edecek.


İşte şirk ve  küfür cinayeti, kâinatın bütün kemâlâtına ve ulvî hukuklarına ve kudsî  hakikatlerine bir tecavüz olduğu cihetledir ki, ehl-i şirk ve küfre  karşı kâinat kızıyor ve semâvât ve arz hiddet ediyor ve onların mahvına  anâsır ittifak edip, kavm-i Nuh (aleyhisselâm) ve Âd ve Semud ve Firavun  gibi ehl-i şirki boğuyor, gark ediyor. [SUP]1[/SUP] تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ  âyetinin sırrıyla, Cehennem dahi ehl i şirk ve küfre öyle kızıyor ve  kızışıyor ki, parçalanmak derecesine geliyor. Evet, şirk kâinata karşı  büyük bir tahkir ve azîm bir tecavüzdür. Ve kâinatın kudsî vazifelerini  ve hilkatin hikmetlerini inkâr etmekle şerefini kırıyor. Nümune için  binler misallerden birtek misale işaret edeceğiz.


Meselâ, sırr-ı  vahdetle kâinat öyle cesîm ve cismanî bir melâike hükmünde olur ki,  mevcudatın nevileri adedince yüz binler başlı ve her başında o nevide  bulunan fertlerin sayısınca yüz binler ağız ve her ağzında o ferdin  cihazat ve ecza ve âzâ ve hüceyrâtı miktarınca yüz binler dillerle  Sâniini takdis ederek tesbihat yapan İsrafilmisâl ubudiyyette ulvî bir makam sahibi bir  acâibü’l-mahlûkat iken; hem sırr-ı tevhidle âhiret âlemlerine ve  menzillerine çok mahsulât yetiştiren bir mezraa ve dar-ı saadet  tabakalarına a’mâl-i beşeriye gibi çok hasılatıyla levazımat tedarik  eden bir fabrika ve âlem-i bekàda, hususan Cennet-i Âlâdaki ehl-i  temâşâya dünyadan alınma sermedî manzaraları göstermek için mütemadiyen  işleyen yüz bin yüzlü sinemalı bir fotoğraf iken; şirk ise, bu çok acip  ve tam mutî, hayattar ve cismanî melâikeyi câmid, ruhsuz, fâni,  vazifesiz, hâlik, mânâsız hâdisatın hercümerci altında ve inkılâpların  fırtınaları içinde, adem zulümatında yuvarlanan bir perişan mecmua-i  vâhiyesi, hem bu çok garip ve tam muntazam, menfaattar fabrikayı  mahsulâtsız, neticesiz, işsiz, muattal, karmakarışık olarak şuursuz  tesadüflerin oyuncağı ve sağır tabiatın ve kör kuvvetin mel’abegâhı ve  umum zîşuurun matemhanesi ve bütün zîhayatın mezbahası ve hüzüngâhı  suretine çevirir. İşte [SUP]2[/SUP] اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ  sırrıyla, şirk birtek seyyie iken ne kadar çok ve büyük cinayetlere  medar oluyor ki, Cehennemde hadsiz azaba müstehak eder. Her ne ise...  Sirâcü’n-Nur’da bu ikinci meyvenin izahatı ve hüccetleri mükerreren  beyan edildiğinden, o uzun kıssayı kısa bıraktık.



1  :  “Neredeyse öfkeden parçalanacak!” Mülk Sûresi, 67:8.

2 :  “Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.” Lokman Sûresi, 31:13.


Şualar[/BILGI]



[TAVSIYE]Benzer derslerimiz: Açıklamalı Risale Dersleri 15 - Tevhid Nazarıyla Bakmak

Açıklamalı Risale Dersleri 34 - Kesretten Vahdete Deliller

Açıklamalı Risale Dersleri 41 - Vahidiyet İçinde Ehadiyet


Diğer derslerimiz: Risale Açıklamalı

[/TAVSIYE]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst