• “Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkıstır.” S:246
• Risale-i Nur; * hiçbir şeye tabi değil
* alet değil
*sırr-ı ihlası taşıyor. S:253
• “Risale-i Nur’daki *şefkat
*hakikat
*hak bizi siyasete girmekten men etmiş. S:255
• 20. asır “fırtınalı bir asır.” S:255
• Avrupa medeniyeti gaddar bir medeniyet. S:255
• 20. asır yeryüzünde; * hodgamlık
*ırkçılık
*askeri istibdat rejimleri
*merhametsizlik tohumları yerleştirmiş. S:255
• “Mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi” s:255
• “Üstadın eserleriyle alakası; “En ziyade beni düşündüren Risale-i Nur” s:257
• Risaleler “kemal-i dikkatle “ okunmalı. S:257
• “Evet, ben üç cihetle Isparta'lıyım. Gerçi tarihçe isbat edemiyorum, fakat kanaatim var ki; İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said'in aslı, buradan gitmiş. Hem Isparta Vilayeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said'i onların herbirisine maalmemnuniye feda eylerim” s:258
• “Şimdi küre-i arzda Risale-i Nur şakirdlerinden -kalben ve ruhen ve fikren- daha az sıkıntı çeken yoktur. Çünki kalb ve ruh ve akılları iman-ı tahkikî nurlarıyla sıkıntı çekmezler; maddî zahmetler ise, Risale-i Nur dersiyle hem geçici, hem sevablı, hem ehemmiyetsiz, hem hizmet-i imaniyenin başka bir mecrada inkişafına vesile olmasını bilerek şükür ve sabırla karşılıyorlar. İman-ı tahkikî dünyada dahi medar-ı saadettir diye halleriyle isbat ediyorlar. Evet "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler." deyip, metinane bu fâni zahmetleri bâki rahmetlere tebdile çalışıyorlar.” S:258
• “Yirmi beş sene evvel aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir-iki defa elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen "Beşinci Şua” s:259
• Risalelere delilsiz tenkit ve hücum eden hocalar için şu tabiri var; “ hoca bozması” s:259
• “İki hayatı imha eden küfr-ü mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir.”s:260
• “Madem bizi çalıştıran Hâlıkımız Rahîm ve Hakîm'dir; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimad ile karşılamalıyız” s:260
• Refet ağabeyin alimane sualleri Mektubatın doğmasına sebeb olmuş. S:261
• Arefe günü 1000 ihlas okunabilir. S:262
• “Faidesiz ihtiyat ile hizmetten elini gevşetmemeli. S:262
• Hizmetteki imtihan ve çileler:
*Elmasları şişelerden
*Sıddık fedakarları mütereddit sebatsızlardan
*Halis muhlisleri benlik ve menfaatını bırakmayanlardan ayırmak içindir. S:263
• Hizmet:
*Tam ihlas
*Tam tesanüd
*liyakat iştiyor. S:263
• Üstad hazretleri ilk ağabeylerin çektikleri zahmetlerin “istikbaldeki ehl-i imana kahramanane bir nümune-i imtisal, belki imamları olmak” gibi çok hayırlara vesile olacağını söylüyor. S:263
• Risale-i Nur mesleğinin esasları:
1-Tam İhlâs
2-Enaniyeti terk
3-Zahmette rahmeti görme
4-Elemde baki lezzeti bulma
5-Fani, sefihane lezzetlerde ayn-ı elemi hissetme, akibetini müşahade
6-İman-ı tahkiki dersi. S:265
• Masonların hizmet cemaatlarına hücum yolları:1- Ürkütmak, korkutmak, evhamı tahrik.
2- Önde görünenleri halkın gözü önünde çürütmeye çalışmak, kusurlarını ortaya çıkarmak
3- Cazibedar ve uyuşturucu sefahat lezzetlerini kullanak ile ifsad
4- Cemaat fertleri arasında tesanüdü bozmak
5- O cemaatin liderini ihanetlerle nazardan düşürmeye uğraşmak. S:264
• Bazan izhar, çok defa ihfadan daha ziyade efdal olur. İmam-ı Gazali. S:266
• Üstad, İmam-ı Gazali’nin Hizb-ül Masun adlı evradını okuyor. S:266
• Üstadın aşı perdesi altında ilk zehirlenmesi 1922’de Ankara’ya geldiğinde. S:268
• Üstadın talebeleri “umumen, bila istisna mükemmel namaz” kılıyorlardı. S:268
• “Lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor.” S:268
• “Eğer perde-i gayb açılsa, bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar eğer her biri bir veli, hattâ bir kutub görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek ve eğer birer âmi ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim. Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, her şeyin fevkindedir. S:268
• “Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar.” S:269
• “En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür.” S:271
• “Bu dünyanın hayatı pek çabuk değişmesine ve zevaline ve fena ve fâni, akibetsiz lezzetlerine ve firak ve iftirak tokatlarına karşı bir ehemmiyetli medar-ı teselli ise, samimî dostlar ile görüşmektir. Evet, bazen bir tek dostunu bir-iki saat görmek için, yirmi gün yol gider ve yüz lirayı sarf eder” s:271
• “Şimdi bu acib, dostsuz zamanda” s:271
• “Teşekki kaderi tenkid ve teşekkür kadere teslimdir.” S:271
• Hizmet insanının 3 vazifesi;
1-Metanet
2-Sebat
3-Fedakârlık s:272
• Üstad, Denizli hapsinde bir günde çektiği sıkıntıyı Eskişehir hapsinde bir ayda çekmediğini söylüyor. S:273
• “Madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor.” S:273
• “Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz diye şekva etmemek lâzımdır.” S:273
• “Evvel âhir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.”s:274
• “Şimdi zemin yüzünde ekser beşer; maddî ve manevî kalben, ruhen, fikren musibetlerle giriftardır.” Sh:274
• İmam-ı Şafiî (K.S.) gibi büyük zâtlar, "Talebe-i ulûmun hattâ uykusu dahi ibadet sayılır" diye ziyade ehemmiyet vermişler. sh:275
• “Böyle medresesiz bir zamanda” s:275
• Uhuvvet ve tesanüd; tevazu, enaniyetlerin bırakılması ve mahviyet ile takviye edilir ve kuvvet bulur. S:275
• “Hem belki karşımıza aldanmış veya aldatılmış bazı hocalar ve şeyhler ve zahirde müttakiler çıkartılır. Bunlara karşı vahdetimizi, tesanüdümüzü muhafaza edip onlar ile uğraşmamak lâzımdır, münakaşa etmemek gerektir.” S:276
• Hizmetteki azim ve yekun sevabı kazanmanın iki şartı; 1-Sebat
2-Sadakat-s:277
• “Bir ehemmiyetli ihsan-ı ilahi; ihsanını, enaniyetini bırakmayana ihsas etmemektir.. tâ ucb ve gurura girmesin.” S:277
• “Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, bir veliden ziyade mevki alıyor” s:278
• “Risale-i Nur ile kıraeten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir.” S:278
• “Gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir enaniyet, bu zamanda hükmediyor” s:279
• “Risale-i Nur şakirdleri, hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan mesleğinde gittiklerinden” s:279
• “Asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe'nidir.” S:280
• “Sakın sakın münakaşa etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.” S: 281
• “Geçmiş şeylere itiraz etmek manasızdır. Çünkü tamiri kabil değil.” S:282
• “Merak musibeti ikileştirir, maddî musibeti kalbde de yerleştirmek için bir kök olur; hem kadere karşı bir nevi itiraz ve tenkidi ve rahmete karşı bir nevi ittihamı işmam eder. Madem her şeyde bir güzellik ciheti var ve rahmetin bir cilvesi var ve kader adalet ve hikmetle iş görür; elbette bu zamanda umum âlem-i İslâmı alâkadar edecek bir kudsî vazife yüzünden hafif bir zahmete ehemmiyet vermemekle mükellefiz” s:283
• “Nazar, beni şiddetle müteessir ve hasta eder.” S:283
• İkinci Dünya Savaşı Ahirzamanın en büyük bir hasarat-ı insaniyesidir s:283
• Risale-i Nur hizmetinde iki tür manevi tokat var;
1- Hizmeti engelleyenlere
2- Hizmette kusur edenlere. S:283
• “Risale-i Nur'un tarz-ı beyanını gören, lâkayd kalamaz. Başka eserler gibi yalnız aklı ve kalbi değil, belki nefsi de ve hissiyatı da müsahhar eder” s:284
• Hizmette ihtiyat lazım. Safdil ve cüretkar olmamalı. S:286
• “Aleyhimize Şeyh Abdülhakîm'i sevk ettikleri halde” s:286
• “Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayın; hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz.”s:286
• “Ben merhum Hâfız Ali'yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zâtlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zâtlar yapmasa idi; Kur'ana, İslâmiyete büyük bir zayiat olurdu ”s:288
• “O büyük şehid, Denizli'yi bana sevdiriyor, daha buradan gitmek istemiyorum” s:288
• “Risale-i Nur zinciriyle kuvvetli uhuvvet öyle bir hasenedir ki, bin seyyieyi affettirir. Haşirde adalet-i İlahiye, hasenelerin seyyielere racih gelmesiyle affettiğine binaen, siz de hasenelerin rüchanına göre muhabbet ve afv muamelesini yapmak lâzımdır” s:289
• “Bir seyyie ile hiddet etmek, sıkıntıdan gelen bir titizlik, bir asabilik ile zararlı bir hiddet, iki cihetle zulüm olur.” s:289
• Abbasiler zamanında çeşitli firak-ı dalle vücuda gelip şeriat ve itikat noktasında ehemmiyetli sarsıntılar oldu. S:290
• “Sahabelerin bir saati, başka velilerin bir gün, belki bir çilesi kadar kıymeti olduğu halde;”s:291
• Namazı ve Risale okumayı terk şefkat tokadının sebebi. S:291
• “Şimdi ispirtizmacılar "cinler ile muhabere" namıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medar-ı bahs edilmez.” S:295
• “Bütün mekteblerde ve dairelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, âlem-i İslâma ve istikbale pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı” s:296
• “İhtiyatla beraber, sadakatı ve irtibatı ve hizmeti değiştirmemek lâzımdır.” S:295
• “Ve mesleğimiz, terk-i enaniyet ve uhuvvet olmasından, bizde hodfüruşane şatahat bulunmadığından” s:300
• Üstada karşı ifratkarane hüsnü zan etmemek lazım. S:300
• Üstad hapiste talebelerine 4 husus üzerine tahşidat yapıyor:
1-Sabır
2-Temkin
3-Ümitsizliğe düşmemek
4-Sarsılmamak. S:301
• Risalelerdeki uhuvvet ve tesanüd prensiplerinin muhafaza edilmesi gerekiyor. Ama bazen sıkıntıdan neşet eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden ihlas risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden ihtilaflar, kavgalar, küsmeler olabiliyor. S:302
• “Madem hakikat budur, size ihtar ediyorum: Kur'an’a dayanan Risale-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlup olmaz, bu memlekete yazık olur. O başka yere gider, yine tenvir eder. Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa hergün biri kesilse, hakikat-ı Kur'aniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.” S:307
• Üstad, İsmet Paşanın hükümetinde içişleri bakanı olan Şükrü Kaya için şu tabiri kullanıyor; “Kaya Şükrü” s:308
• “Bin seneden beri bu milletin gıda ve ilâç gibi bir hacet-i zaruriyesi olan takvayı ve salahatı bu mazhar-ı enbiya olan Asya'da hükmeden ehl-i siyaset yasak etmez ve edemez biliyoruz”s:309
• “Vazife-i vataniyem” s:310
• 5. Şua “ölmüş gitmiş bir şahsa, müteaddid manalarından bir manası muvafık geliyor.”s:310
• “İslâmiyet, hayat-ı şahsiye ve uhreviye cihetinde Hıristiyanlığa uymaz” s:311
• Üstad Recul-u sanem için “bu asırda dehşetli bir şahıs” diyor. S:312
• “Mustafa Kemal iki defa şifre ile, Van vilayetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Bey'in vasıtasıyla beni -neşredilen Hutuvat-ı Sitte'ye mükâfaten taltif için- Ankara'ya celb etti, gittim”s:313
• Üstad Ankara’da müşahede ettiği Recul-u Sanem için; “ben Beşinci Şua aslının verdiği haberin bir kısmını, orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım. Ve bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez diye, dünyayı ve siyaseti ve hayat-ı içtimaiyeyi terk edip yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarf ettim” s:313
• “Risale-i Nur'un numaraları, te'lif tertibiyle değil. Meselâ, Otuzüçüncü Mektub, Birinci Mektub'dan daha evvel te'lif edilmiş ve bu Beşinci Şua'nın aslı ve Risale-i Nur'un bir kısım eczaları, Risale-i Nur'dan evvel te'lif edilmiş” s:313
• “31 Mart'ta Divan-ı Harb-i Örfî'de ve Mustafa Kemal'in hiddetine karşı divan-ı riyasette, şiddetli ve dokunaklı ve serbest müdafaa eden bir adam, onsekiz sene zarfında kimseye sezdirmeden dünya entrikalarını çeviriyor diye onu ittiham eden, elbette bir garazla eder.” S:314
• “Şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek. O hizmetin kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdad ile, birinin hatasıyla onun masum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlub düşecek” s:315
• Üstad, İkinci Dünya Savaşı hakkında sadece Alman yenilgisini ve Bolşevizm’in Avrupa’yı istilasını sormuş. s:317
• “Risale-i Nur'un hedefi doğrudan doğruya âhirettir. Dünya ile alış-verişi yoktur” s:318
• “31 Mart hâdisesinde Bâb-ı Seraskerî'de Şeyhülislâm ve ülemayı dinlemeyen sekiz taburu bir nutuk ile itaate getiren bir adam, sekiz sene zarfında -zabıtnamelere göre- çalışmış. Böyle yirmi-otuz adamı kandırabilmiş. Meselâ, koca Kastamonu'da beş adamı iğfal edebilmiş denilebilir mi” s:319
• Üstad, M. Kemal için şöyle diyor: “Ankara'da hükûmetin riyasetinde bulunan malûm birisine ettiğim itirazlara ve ağır sözlere karşı o reis mukabele etmeyip sükût etmesi ve o öldükten sonra, onun yanlışını gösteren bir hakikat-ı hadîsiyeyi kırk sene evvel beyandaki fıtrî ve lüzumlu ve küllî ve mahrem tenkidlerim, makam-ı iddia cerbezesiyle ona tam tatbik ile bize medar-ı mes'uliyet yapılmış”s:319
• “Nurların esası ve hedefi, iman-ı tahkikî ve hakikat-ı Kur'aniyedir” s:325
• Üstad, tarikatlar hakkında şunu söylüyor: “Hem bin seneden beri bu milletin ekser ecdadı bağlandığı bir meslek, sebeb-i mes'uliyet olamaz”s:325
• “Çok sevablı olan câmideki cemaatın hayrını” s:327
• “Türk milleti Kur'anın bayrakdarı ve sena-i Kur'aniyeye mazhar olduğu için, o milleti çok seven ve hayatını onlar içinde geçiren bir adam” s:328
• “İmkânat, medar-ı mes'uliyet olamaz.” S:329
• “Ekser enbiyanın şarkta ve Asya'da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garbda ve Avrupa'da gelmeleri, kader-i ezeliyenin bir işaretidir ki; Asya'da din hâkimdir. Felsefe ikinci derecededir. Bu remz-i kadere binaen, Asya'da hüküm süren dindar olmazsa da din lehine çalışanlara ilişmemeli, belki teşvik etmelidir.”
• “Kur'an-ı Hakîm bu zemin kafasının aklı ve kuvve-i müfekkiresidir. Eğer el'iyazü billah, Kur'an küre-i arzın başından çıksa, arz divane olacak, akıldan boş kalan kafasını bir seyyareye çarpması, bir kıyamet kopmasına sebeb olması akıldan uzak değildir. Evet Kur'an arşı ferş ile bağlamış bir zincir, bir hablullahtır”
• “Vatanımızda anarşiliğe inkılab eden komünist tehlikesi” s:330
• “Bir dehşetli kumandan deha ve zekâvetiyle ordunun müsbet hasenelerini kendine alıp ve kendinin menfî seyyielerini o orduya vererek, o efrad adedince haseneleri, gazilikleri bire indirdiği ve seyyiesini o ordu efradına isnad ederek onların adedince seyyieler hükmüne getirdiğinden dehşetli bir zulüm ve hilaf-ı hakikat olmasından, ben kırk sene evvel beyan ettiğim bir hadîsin o şahsa vurduğu tokada binaen” s:331
• “Reis Bey! Müsaadenizle çok hayret ettiğim bir şeyi soracağım. Neden hiç siyasete karışmadığım halde, ehl-i siyaset beni bütün hukuk-u medeniyeden ve hukuk-u hürriyetten belki hukuk-u hayattan iskat ediyorlar?” s:334
• “Mustafa Kemal'e karşı Nur'un tokadı” s:336
• “Hem o şahsı tenkid, o içinde bulunduğu ve kusurlara sebeb olduğu bir inkılabın hasenatı yalnız onun değil, belki ordunun ve hükûmetindir. Onun da yalnız bir hissesi var. Onun kusurları için onu tenkid etmek, elbette bir suç olmadığı gibi, inkılaba hücum ediyor denilemez. Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii'ni puthaneye ve Meşihat Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olması imkânı var mı?” s:336
• “Tevilin manası, hadîsin veyahut âyetin birçok manalarından bir mümkün ve muhtemel manası demektir.”s:338
• “Cehennem'den bazı bîçareleri kurtarmağa vesile olmak için -lüzum olsa- Cennet'i bırakıp Cehennem'e girmeyi kabul ettiğimi hakikî kardeşlerim bildikleri gibi, mahkemelerde dahi bir cihette isbat ettiğim halde”s:338
• Üstad günümüz politikasına “tenezzül” etmemiş. S:339
• “Eskiden beri makbul kitabların âhirlerinde mübalağa ile medhiyeler ve takrizler yazılmasına binaen.” S:339
• “Ölmüş gitmiş, hükûmetten alâkası kesilmiş ve inkılabdaki bazı kusurata sebeb olmuş bir reise, sarihan tenkid ve itiraz da olsa kanunen bir suç olamaz. Halbuki sarahat değil, o kendi cerbezesiyle küllî beyanatımızı ona tatbik etmiş”s:341
• “Fıtratımda tahakkümü kaldıramadığım” s:342
• Üstad , 40’lı yıllarda bütün cihanı kavuran komünizm afeti için şöyle diyor:
*şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan…
*nesil ve milliyeti mahveden.
*herkesin çocuklarını kendisine alıp karabet ve milliyeti izale eden.
*medeniyeti beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmaya yol açan kızıl tehlike. S:342
• “Risale-i Nur'un vazifesi, imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmağa mükellefiz”s:343
• Afyon mahkemesi için şöyle diyor; “eşedd-i zulüm ile bir eşedd-i istibdad tarzında şahsımı hiç ömrümde görmediğim ihanetlerle çürütmekle damarıma dokundurulduğu halde tahammül ettim. Hattâ beddua da etmedim.”s:343
• “Ayasofya'yı puthane ve Meşihat'ı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen tarafdar değiliz ve şahsımız itibariyle amel etmiyoruz.”s:344
• “İmanın kuvvetlenmesi için bu zamanda ve bu zeminde gayet şiddetli bir ihtiyac-ı kat'î ile ders-i dinde bazı şahıslar lâzımdır ki, hakikatı hiç bir şeye feda etmesin, hiç bir şeye âlet etmesin. Nefsine hiç bir hisse vermesin. Tâ ki, imana dair dersinden istifade edilsin, kanaat-ı kat'iyye gelsin. Evet, hiçbir zaman, bu zeminde bu zaman kadar böyle bir ihtiyac-ı şedid olmamış gibidir.” S:347
• “Size ihtar ediyorum: Fâni ve kabir kapısındaki çürük şahsımı çürütmeğe ihtiyaç yok ve bu kadar ehemmiyet vermeğe de lüzum yok” s:348
• “Hangi mes'ele veya rivayet var ki; meşrebleri, mezhebleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin” s:351
• “Şimdilik teferruattaki ihtilafı bırakmağa ve medar-ı münakaşa etmemeğe mecburuz” s:351
• O zamanın bakanlarından Şükrü Saraçoğlu dini ve terbiye-yi Muhammediye’yi “zehir” olarak tavsif etmiş. S:353,
• Üstad hazretleri, Abdülvehhab-ı Şirani ve Muhyiddin-i Arabi’yi “ehl-i hakikat ulemaya misal olarak gösteriyor. S:361