Şimdi hülâsat-ül hülâsadaki "İRADE" mes'elesine başlıyoruz:
ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗُﺪْﺭَﺓً ﻭَﻋِﻠْﻤًﺎ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻤُﺮِﻳﺪُ ﻟِﻜُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻣَﺎﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﻭَﻣَﺎ ﻟَﻢْ ﻳَﺸَﺎْ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﺍِﺫْ ﺗَﻨْﻈِﻴﻢُ ﺍِﻳﺠَﺎﺩِ ﺍﻟْﻤَﺼْﻨُﻮﻋَﺎﺕِ ﺫَﺍﺗًﺎ ﻭَﺻِﻔَﺔً ﻭَﻣَﺎﻫِﻴَّﺔً ﻭَﻫُﻮِﻳَّﺔً ﻣِﻦْ ﺑَﻴْﻦِ ﺍﻟْﺎِﻣْﻜَﺎﻧَﺎﺕِ ﺍﻟْﻐَﻴْﺮِ ﺍﻟْﻤَﺤْﺪُﻭﺩَﺓِ ﻭَﺍﻟﻄُّﺮُﻕِ ﺍﻟْﻌَﻘِﻴﻤَﺔِ ﻭَﺍﻟْﺎِﺣْﺘِﻤَﺎﻟﺎَﺕِ ﺍﻟْﻤُﺸَﻮَّﺷَﺔِ ﻭَﺳُﻴُﻮﻝِ ﺍﻟْﻌَﻨَﺎﺻِﺮِ ﺍﻟْﻤُﺘَﺸَﺎﻛِﺴَﺔِ ﻭَﺍﻟْﺎَﻣْﺜَﺎﻝِ ﺍﻟْﻤُﺘَﺸَﺎﺑِﻬَﺔِ ﺑِﻬَﺬَﺍ ﺍﻟﻨِّﻈَﺎﻡِ ﺍﻟْﺎَﺩَﻕِّ ﺍﻟْﺎَﺭَﻕِّ ﻭَﺗَﻮْﺯِﻳﻨُﻬَﺎ ﺑِﻬَﺬَﺍ ﺍﻟْﻤِﻴﺰَﺍﻥِ ﺍﻟْﺤَﺴَّﺎﺱِ ﺍﻟْﺠَﺴَّﺎﺱِ ﻭَﺗَﻤْﻴِﻴﺰُﻫَﺎ ﺑِﻬَﺬِﻩِ ﺍﻟﺘَّﻌَﻴُّﻨَﺎﺕِ ﺍﻟْﻤُﺰَﻳَّﻨَﺔِ ﺍﻟْﻤُﻨْﺘَﻈَﻤَﺔِ ﻭَﺧَﻠْﻖُ ﺍﻟْﻤُﺨْﺘَﻠِﻔَﺎﺕِ ﺍﻟْﻤُﻨْﺘَﻈَﻤَﺎﺕِ ﺍﻟْﺤَﻴَﻮِﻳَّﺔِ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺒَﺴِﻴﻂِ ﺍﻟْﺠَﺎﻣِﺪِ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖِ ﻛَﺎﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥِ ﺑِﺠِﻬَﺎﺯَﺍﺗِﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨُّﻄْﻔَﺔِ ﻭَﺍﻟﻄَّﻴْﺮِ ﺑِﺠَﻮَﺍﺭِﺣِﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺒَﻴْﻀَﺔِ ﻭَﺍﻟﺸَّﺠَﺮَﺓِ ﺑِﺎَﻋْﻀَﺎﺋِﻬَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨُّﻮَﺍﺓِ ﻭَﺍﻟْﺤَﺒَّﺔِ ﺗَﺪُﻝُّ ﻋَﻠَﻰ ﺍَﻥَّ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺑِﺎِﺭَﺍﺩَﺗِﻪِ ﺗَﻌَﺎﻟَﻰ ﻭَﺍِﺧْﺘِﻴَﺎﺭِﻩِ ﻭَﻗَﺼْﺪِﻩِ ﻭَﻣَﺸِﻴﺌَﺘِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﻛَﻤَﺎ ﺍَﻥَّ ﺗَﻮَﺍﻓُﻖَ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﻓِﻰ ﺍَﺳَﺎﺳَﺎﺕِ ﺍﻟْﺎَﻋْﻀَﺎﺀِ ﺍﻟﻨَّﻮْﻋِﻴَّﺔِ ﻭَﺍﻟْﺠِﻨْﺴِﻴَّﺔِ ﻳَﺪُﻝُّ ﻋَﻠَﻰ ﺍَﻥَّ ﺻَﺎﻧِﻊَ ﺗِﻠْﻚَ ﺍﻟْﺎَﻓْﺮَﺍﺩِ ﻭَﺍﺣِﺪٌ ﺍَﺣَﺪٌ ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺍَﻥَّ ﺗَﻤَﺎﻳُﺰَﻫَﺎ ﺑِﺎﻟﺘَّﺸَﺨُّﺼَﺎﺕِ ﺍﻟْﻤُﺘَﻤَﺎﻳِﺰَﺍﺕِ ﻭَﺍﻟﺘَّﻌَﻴُّﻨَﺎﺕِ ﺍﻟْﻤُﻨْﺘَﻈَﻤَﺔِ ﻳَﺪُﻝُّ ﻋَﻠَﻰ ﺍَﻥَّ ﺫَﻟِﻚَ ﺍﻟﺼَّﺎﻧِﻊَ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪَ ﺍﻟْﺎَﺣَﺪَ ﻓَﺎﻋِﻞٌ ﻣُﺨْﺘَﺎﺭٌ ﻳَﻔْﻌَﻞُ ﻣَﺎ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ ﻭَﻳَﺤْﻜُﻢُ ﻣَﺎ ﻳُﺮِﻳﺪُ
Bu fıkra, irade-i İlahiyenin delillerinden pekçok küllî hüccetleri ihtiva eden bir tek küllî ve uzun delildir. Mealinin kısa bir tercümesi içinde irade ve ihtiyar ve meşiet-i İlahiyeyi gayet kat'î isbat eden bir delili beyan ederiz. Hem ilm-i İlahînin bütün mezkûr delilleri, aynen iradenin dahi delilidir. Çünki her masnu'da ilim ve iradenin beraber cilveleri, eserleri görünüyor.
Bu Arabî fıkranın kısaca meali:
Yani, herşey onun irade ve meşietiyle olur. İstediği olur, istemediği olmaz. Her ne isterse yapar. İstemezse, hiçbir şey olmaz. Bir hüccet şudur:
Görüyoruz ki, bu masnuatın herbiri muayyen zâtı, mahsus sıfatı, ayrı hususî mahiyeti, mümtaz farikalı sureti, hadsiz imkânat ve başka tarzlarda olabilir, teşvişçi ihtimalat içinde, neticesiz çok yollarda ve sel gibi akan ve karıştıran ve birbirine zıd unsurların müdahaleleri içinde ve sehiv ve iltibasa sebebiyet veren ve birbirine benzeyen emsalleri içinde bu karmakarışık hallere karşı, o herbir masnuu ince, tam, düzgün bir nizam altına almak ve hassas, cessas, mükemmel bir ölçü ve mizanla her uzvunu ve cihazını tartmak, takmak ve yüzüne süslü, düzgün bir sîma, bir teşahhus vermek ve birbirine muhalif a'zâlarını basit, camid, ölü bir maddeden zîhayat olarak gayet san'atlı yaratmak.. meselâ insanı ayrı ayrı yüz cihazatı ile bir katre sudan icad etmek ve kuşu pekçok âlât ve muhtelif cihazlarıyla bir basit yumurtadan inşa edip mu'cizatlı suret giydirmek ve ağacı dal, budak ve mütenevvi a'zâ ve eczasıyla basit, camid "karbon, azot, müvellidülmâ, müvellidülhumuza"dan terekküb eden bir küçük çekirdekten çıkarmak, muntazam, meyveli bir şekil giydirmek, elbette ve elbette bedahetle, şübhesiz kat'iyyetle vücub ve zaruret ve lüzum derecesinde isbat eder ki; o herbir masnua bütün zerrat ve eczasıyla ve suret ve mahiyetiyle bir Kadîr-i Mutlak'ın irade ve meşietiyle ve ihtiyar ve kasdıyla o mahsus, mükemmel vaziyet veriliyor. Ve herşeye şamil bir iradenin taht-ı hükmündedir. Ve bu tek masnuun bu şübhesiz tarzda irade-i İlahiyeye delaleti gösteriyor ki, bütün masnuat hadsiz, nihayetsiz ve güneş ve gündüz gibi zahir bir kat'iyyette, her şeye şamil irade-i İlahiyeye, adedlerince şehadetler ve bir Kadîr-i Mürîd'in vücub-u vücuduna hadsiz hüccetlerdir.
Hem ilm-i İlahînin sâbıkan mezkûr bütün delilleri, aynen iradenin dahi delilleridir. Çünki, ikisi kudretle beraber iş görüyorlar. Biri birisiz olmaz. Herbir nev'in ve cinsin efradı, a'zâ-i nev'iye ve cinsiyede tevafukları nasıl delalet eder ki Sâni'leri birdir, vâhiddir, ehaddir.. öyle de: Yüzlerinin sîmaları hikmetli bir tarzda birbirinden farikalı ve ayrı olması kat'î delalet eder ki: O Sâni'-i Vâhid-i Ehad, bir fâil-i muhtardır. İrade ve ihtiyar ve meşiet ve kasd ile herşeyi yaratır.
İşte iradeye dair tek ve küllî bir delili beyan eden mezkûr Arabî fıkranın kısaca mealinin tercümesi bitti. İradeye dair pekçok mühim nükteleri, ilim mes'elesi gibi yazmak niyet etmiştim. Fakat semli hastalık dimağıma tam yorgunluk verdiği için başka vakte te'hir edildi.