sünnet-i seniye

müdavim

Üye Sorumlusu
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
b524.gif
Yani, "Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir."

Evet, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ, mutlaka gayet kıymettardır.
Hususan bid'aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittibâ etmek daha ziyade kıymettardır.
Hususan fesâd-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyyenin küçük bir âdâbına mürâât etmek, ehemmiyetli bir takvâyı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor.
Doğrudan doğruya Sünnete ittibâ etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı hatıra getiriyor. O ihtardan, o hâtıra, bir huzur-u İlâhi hâtırasına inkılap eder. Hattâ en küçük bir muamelede, hattâ yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi mürâât ettiği dakikada, o âdi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer'î bir hareket oluyor.
Çünkü o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ittibâını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakka kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır.
İşte, bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir. (Lem'alar. S, 54-55)
Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
FESÂD-I ÜMMET : Ümmetin fesada gitmesi, bozulması, karışıklıkların başlaması.
TEMESSÜK : Yapışma, sarılma, sıkıca tutma.
SÜNNET-İ SENİYYE : Peygamberimizin (a.s.m.) sözlerine, emirlerine ve hareketlerine dâir en yüksek ve kıymetli haller, tavırlar, hareket düsturları.
BİD`A : Dinin aslına uymayan âdet ve uygulamalar.
MÜRÂÂT : Uymak, tatbik etmek, uyum.
TASAVVUR : Birşeyi zihinde şekillendirme; düşünce, tasarı; tasarlama.
ŞÂRİ-İ HAKİKÎ : Şeriatın kurucusu ve gerçek sâhibi olan Allah.
SEMEREDÂR : Meyveli. Faydalı neticeler vermiş
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
fesad-ı ümmet ne demekdir ? Fesad-ı ümmetin zamanı olur mu ? Fesad-ı ümmet zamanı bu zaman mı?
eğer bu zaman ise bundan önceki zamanlarda sünnete temessük edenler yüz şehidin ecrini almıyorlarmıydı ?
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Değerli Kardeşimiz;



Herşeyden önce bununla ilgili apaçık hadis-i şerif vardır. Şöyle ki: "Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir."

Ancak bu hadiste dikkat çekilen bir kaç husus vardır. Bu hususların dikkate alınması lazımdır. Hadis metninde: Her zaman, herkes için, heryerde, her sünnet için yüz şehidin sevabı vardır demiyor. Yüz şehidin sevabının kazanılması her sünnet için olmadığı gibi, her zaman için de geçerli değildir. Bu durum belli şartlara bağlıdır. Bu şartların neler olduğu ise hadisin içinde gizlidir. Şöyle ki,

Birinci şart: Fesad-ı Ümmet zamanı olacak: Yani dinin temel meseleri, birileri tarafından tahrip ediliyor ve din ifsada maruz kalıyor olması şartı vardır.

İkinci şartı ise: Yaşanan ve temessük edilen sünnetler, yaşanmaması halinde dini ifsada sevkeden ve dinin temel meseleleri olan sünnetler olması lazımdır. Tuzla yemeğe başlamak ve sağ tarafımıza uzanmak gibi sünnetler bu kapsama girmez.

Ezanın aslını muhafaza etmek gibi, ibadetin dili gibi, yakın tarihte tahrip edilmek istenen sünnterler ancak bu kapsama girer ki bunlara temessük etmek de, zamanında kolay değildi, çok şeyleri göze almak icab ediyordu.

Üçüncü olarak ise, Sünnet derken, farzlar da buna dahildir. Zira her farz ve her vacip olan şey, aynı zamanda sünnet de sayılır. Dolayısı ile burada ifade edilen sünnetler muamelata taalluk eden sünnetlerden daha çok, ibadete taalluk eden dinin aslı olan farz sünnetlerdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur Editör
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Değerli Kardeşimiz;


Fesad-ı ümmet ifadesinin ne zamana mahsus olduğu, yine kendi içinde ifade edilmektedir. Yani ümmetin fesada gittiği, yani ümmetin ifsad edildiği her zaman için geçerli bir kavramdır. Fesad, saptırma demektir. Dinin hakikatlerinin saptırıldığı, hak ile batılın birbirine karıştırıldığı ve müslümanların haktan uzaklaşması anlamına gelmektedir. Şeairi islamiye ortadan kaldırılıyor ve ümmet de buna inandırılıyor. Şeairi islamiyenin gereksiz olduğu ümmetin ekseriyeti tarafından kabul ediliyor, hatta şeairi yaşayanlar ümmet tarafından kınanır hale geliyor. Bunun daha bir adım ötesine de gidilerek İslamı hayatından temsil edenler gerici diye yaftalanıyor. İşte böyle bir asırda dini yaşamak, yanı sünneti yaşamak elbette ki kolay değildir. Elbette ki, çok sevapla mükafatlanması gerekecek kadar önemli bir vazife haline gelecektir. Söz konusu hadis ise yukarıdak tarif etmeye çalıştığımız ifsad ifadesinin hakim olduğu her asır ve zaman için geçerlidir

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur Editör
 
Üst