İman ve Küfür meselesi
Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Ona sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimide saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Muhakkak ki sözlerin en güzeli Allah’ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed (sav)’ın yoludur. Amellerin en kötüsü ise sonradan uydurulandır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştir.
Yeryüzünde milyarlarca insan yaşamaktadır. Hepsi doğru yol üzerinde olduklarını iddia etmektedirler. Bütün insanlar doğru yol üzerinde iseler,
Allah’ u Teala neden Hak ile batılı ayırt eden Kuran’ı gönderdi? Kur’ an ölüler arkasından okunması için mi yoksa insanların Allah’ın hükümleri ile idare edilmesi yani sosyal hayata hükmedilmesi için mi gönderildi?
Allah-u Teala: ‘Muhakkak biz sana Kitabı Allah’ın sana gösterdiği şekilde,
İnsanlar arasında hükmetmen için hak olarak indirdik’’ (Nisa;105)
‘’Kim Rahmanın zikrini (Kur’ anı) görmezlikten gelirse, Biz ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık bu onun ayrılmaz arkadaşıdır. Muhakkak bunlar,
Onları (doğru) yoldan alıkoyarlar ve onlar da kendilerinin hidayette olduklarını sanırlar.’’ (Zuhruf;36)
‘’Bir şey hakkında çekişip anlaşmazlığa düştünüz mü, eğer Allah ve ahiret gününe inanıyorsanız, O’nu hemen Allaha (Kur’ an) ve Rasulüne (Sünnete) götürün…’’ (Nisa;59)
Tağut, Arapça teğa kökünden türetilmiş, kelimenin masdarı (kaynağı) olan tuğyan, Allah-u Teala’ ya isyan etmek anlamına gelmektedir.
Azgın, kötülük, sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthane, kahin, sihirbaz, ideoloji vs.
Allah’ın kıyamete kadar değişmez hükümlerine muhalif olan, sırt çeviren ve
Onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık ve kuruluş Tağut-tur. Tağut, Allah’a karşı isyan etmekle beraber, O’nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dini ve siyasi lider veyahut da kral olabilir. Bir insanın Müslüman olabilmesi için ilk önce Tağutu red etmek zorundadır.
Allah (c.c.): ’’ Kim Tağutu red edip Allah’a iman ederse, en sağlam kulpa yapışmıştır.’’(2;256)
İblis, Allah’ın varlığını kabul etmekle beraber O’nun sadece bir hükmünü kabul etmeyerek tuğyan (isyan) etmiştir ve Tağut olmuştur. (Kur’ an ayetleri ile sabit)
Mekke Müşrikleri Allah’ın varlığını kabul etmekle beraber, Allah ile kendi aralarına vasıtalar koyarak şirk (ortak) koşmuşlardır.
Allah-u Teala: Onlara (Müşriklere): ‘’gökleri ve yeri kim yarattı?’’ diye sorsan, elbette: ‘’Allah’’ diyecekler.(39;3
‘’Ondan başka veliler edinenler: ‘’Biz bunlara, ancak bizleri Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz’’(39;3)
Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne bir zarar nede bir fayda vermeyecek olan şeylere taparlar, birde: ‘’ Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’’ derler. (Yunus;1
Allah-u Teala:‘’And olsun biz her ümmete ‘’Allah’a kulluk (ibadet) edin,
Tağuta kulluk etmekten kaçının!’’, diye bir peygamber gönderdik. (Nahl;36) ayeti ile müminlere tağut hakkında bilgi vermekte ve tağuta karşı takınması gereken tavrı açıklamaktadır.
Bugün yeryüzünde yürürlükte olan rejimlerin ekserisi, başta demokrasi olmak üzere hepsi tağuti düzenlerdir, çünkü hükümlerini Kur’ an ve Sünnete göre değil, insanların heva ve heveslerine göre koymaktadırlar.
Demo-krasi kelimesinin aslı yunancadır. Dymos’un manası Halk, Kratosun ise otoritedir (egemenlik). Kelimenin birleşmesi ile halkın egemenliği (hakimiyeti) ortaya çıkar. Allah-u Teala Maide suresi 49 da şöyle buyuruyor:
‘’Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma.’’
Demokrasi dininde ise ona kulluk yapanlar derki: ’’Aralarında halkın arzusuna göre hükmet, onların isteklerine uy.
Demokrasinin ve diğer beşeri düzenlerin batıl dinler olduğuna dair Kur’ an’dan deliller:
Firavun dedi ki:’’Bırakın beni Musa’yı öldüreyim. O da varsın, Rabbini çağırsın. Çünkü ben, onun dininizi (anayasanızı) değiştirmesinden veya yerde bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.’’ (Mümin; 26)
…İşte Biz Yusuf’ un lehine böyle bir takdirde bulunduk. Yoksa o, hüküm- darın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoyabilecek değildi. (12;76)
Bu ayetler açık şekilde gösteriyor ki insanların tabi olmuş oldukları beşeri (insani) anayasa ve kanunlar Allah’ın dininin dışında başka dinler olduklarını.
Din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, hüküm koyma yetkisini Allah’tan alıp Milletvekillerine verenler, Allah’ın ayetlerine muhalefet etmektedirler.
Allah-u Teala:’’ O nu bırakıp taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı boş isimlerden başka şeyler değildir. Allah, onların hakkında hiç bir delil indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretti, işte doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.’’ (Yusuf;40)
‘’ Sana indirilen Kur’ an’a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik diye boş iddialarda bulunanlara bakmaz mısın? Tağutun hükmüne başvurmak istiyorlar, halbuki onu inkar etmek ile emrolunmuşlardı...(4;60)
Tevbe Suresi 31. ayetinde ise Allah-u Teala, Yahudi ve hırıstiyanların kendi haham ve rahiplerini (din bilginlerini) Allah’ tan başka rabler edindiklerini buyuruyor. Rasulullah (sav) bu ayeti okurken, önce hrıstiyan sonra Müslüman olan Adiy bin Hatem, onları Rab edinmediklerini buyurdu.
Rasulullah (sav) şu soruyu sordu: ’’Onlar Allah’ın helalini haram, haramını helal yaparken onlara uyuyor muydunuz?’’
Adiy ‘’ Evet’’ dedi. Rasulullah (sav): ‘’İşte bu onları Rab edinmektir’’, buyurdu.
Dikkat edilecek olursa, onlar din bilginlerine Rab demiyorlardı, sadece onlara itimat ve itaat ederek, onlara uyarak kendilerine rabler edindiler. Büyük müfessirlerden Elmalılı Hamdi bu ayetin tefsirinde Allah’ın helalini haram, haramını helal yapan haham ve rahiplerin durumunda bugün Parlamenterlerin (Milletvekillerin) bulunduğunu ve Alimlerin dediklerine, Kuran ve Sünnete başvurmadan körü körüne bağlanmakta, insanı küfre götüreceğini, yani dinden çıkaracağını bildiriyor.
Nasıl ki namaz ve abdesti bozan belirli şeyler mevcut ise, Kelime-i Tevhidi
(La ilahe illallah’ ı) bozan bir takım söz ve fiillerde (amellerde) vardır.
Misal verecek olursak, bir insan:
‘’Ben Müslüman’ım ama şeriatçı değilim’’, diyecek olursa veya Allah’ın düzeninin dışında herhangi bir başka düzeni benimsediğini dile getirirse yahut küfür anayasasını koruyacağına dair yemin ederse, yahut Allah’ın kesin olan tesettür hükmünün kamu alanda yeri yoktur, diyecek olursa yahut sahte ilahlardan bir tanesine oy vererek kendisine vekil tayin ederse (misaller çoğaltılabilir), söylemiş olduğu söz ve işlemiş olduğu fiillerden dolayı iman dairesinin dışına çıkar.
İblis Allah’ın 1 hükmüne karşı çıkarak kafir olmuştu. Bugünkü 2 ayaklı şeytanlar Allah’ın bütün hükümlerine karşı çıkarak iblisten daha katmerli şeytan olmuşlardır.
Allah-u Teala: ‘’Ey Rasulüm seni din konusunda bir Şeriat üzere görevli kıldık, Ona uy, bilmeyenlerin istek ve arzularına uyma!’’ (Casiye; 45)
Allah’tan başkasına emretme, yasaklama, helal ve haram kılma, kanun koyma ve hakimiyet hakkını verme gibi haller Tevhidi bozar.
İlahlığın en önemli vasıflarından birisi hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen olmasıdır. Eğer kanun koyma, hukuk belirleme Allah’tan başkalarına verilirse, bu onlara ilahlık vasıflarını da vermek olur ki, bu da şirktir,
yani Allah’a ortak koşmaktır. Bu manada kanun koyucu olarak ilahlık taslayan Tağutlar tarih boyunca çıkmıştır ve çıkacaktır. Tarihte ve günümüzde en çok görülen şirk çeşidi budur.
‘’Onların çoğu ancak Allah’a şirk koşarak iman ederler’’(Yusuf;106)
Firavun siyasal anlamdaki otoritesini kimseye vermek istemediği için iman etmemiştir. Allah’a iman edeceği zaman, bu otoriteyi kaybedeceğini biliyordu. İşte onun ve çağlar boyu ortaya çıkan bütün Tağutların iman etmemelerinin en büyük sebebi, siyasal otoritelerini kaybetme korkusu olmuştur.
Günümüzde birçok hoca suretine bürünmüş şeytanlar, demokrasiyi halka İslam diye tanıtmaya çalışıyorlar ve ahiret hayatını az bir menfaate karşı satıyorlar.
Hani bir zamanlar Allah kendilerine kitap verilenlerden : ‘’Onu muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz ‘’ diye söz almıştı. Onlar ise onu kulak ardı ettiler ve onu az bir bedele değiştirdiler. O aldıkları bedel ne kötüdür! ( Ali-İmran; 187)
Allah Subhanehu ve Teala cümlemizi Tağut ve destekçilerinin şerrinden muhafaza etsin ve İman hudutlarına hakkı ile riayet eden kullarından eylesin.
Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Ona sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimide saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Muhakkak ki sözlerin en güzeli Allah’ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed (sav)’ın yoludur. Amellerin en kötüsü ise sonradan uydurulandır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştir.
Yeryüzünde milyarlarca insan yaşamaktadır. Hepsi doğru yol üzerinde olduklarını iddia etmektedirler. Bütün insanlar doğru yol üzerinde iseler,
Allah’ u Teala neden Hak ile batılı ayırt eden Kuran’ı gönderdi? Kur’ an ölüler arkasından okunması için mi yoksa insanların Allah’ın hükümleri ile idare edilmesi yani sosyal hayata hükmedilmesi için mi gönderildi?
Allah-u Teala: ‘Muhakkak biz sana Kitabı Allah’ın sana gösterdiği şekilde,
İnsanlar arasında hükmetmen için hak olarak indirdik’’ (Nisa;105)
‘’Kim Rahmanın zikrini (Kur’ anı) görmezlikten gelirse, Biz ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık bu onun ayrılmaz arkadaşıdır. Muhakkak bunlar,
Onları (doğru) yoldan alıkoyarlar ve onlar da kendilerinin hidayette olduklarını sanırlar.’’ (Zuhruf;36)
‘’Bir şey hakkında çekişip anlaşmazlığa düştünüz mü, eğer Allah ve ahiret gününe inanıyorsanız, O’nu hemen Allaha (Kur’ an) ve Rasulüne (Sünnete) götürün…’’ (Nisa;59)
Tağut, Arapça teğa kökünden türetilmiş, kelimenin masdarı (kaynağı) olan tuğyan, Allah-u Teala’ ya isyan etmek anlamına gelmektedir.
Azgın, kötülük, sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthane, kahin, sihirbaz, ideoloji vs.
Allah’ın kıyamete kadar değişmez hükümlerine muhalif olan, sırt çeviren ve
Onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık ve kuruluş Tağut-tur. Tağut, Allah’a karşı isyan etmekle beraber, O’nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dini ve siyasi lider veyahut da kral olabilir. Bir insanın Müslüman olabilmesi için ilk önce Tağutu red etmek zorundadır.
Allah (c.c.): ’’ Kim Tağutu red edip Allah’a iman ederse, en sağlam kulpa yapışmıştır.’’(2;256)
İblis, Allah’ın varlığını kabul etmekle beraber O’nun sadece bir hükmünü kabul etmeyerek tuğyan (isyan) etmiştir ve Tağut olmuştur. (Kur’ an ayetleri ile sabit)
Mekke Müşrikleri Allah’ın varlığını kabul etmekle beraber, Allah ile kendi aralarına vasıtalar koyarak şirk (ortak) koşmuşlardır.
Allah-u Teala: Onlara (Müşriklere): ‘’gökleri ve yeri kim yarattı?’’ diye sorsan, elbette: ‘’Allah’’ diyecekler.(39;3
‘’Ondan başka veliler edinenler: ‘’Biz bunlara, ancak bizleri Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz’’(39;3)
Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne bir zarar nede bir fayda vermeyecek olan şeylere taparlar, birde: ‘’ Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir’’ derler. (Yunus;1
Allah-u Teala:‘’And olsun biz her ümmete ‘’Allah’a kulluk (ibadet) edin,
Tağuta kulluk etmekten kaçının!’’, diye bir peygamber gönderdik. (Nahl;36) ayeti ile müminlere tağut hakkında bilgi vermekte ve tağuta karşı takınması gereken tavrı açıklamaktadır.
Bugün yeryüzünde yürürlükte olan rejimlerin ekserisi, başta demokrasi olmak üzere hepsi tağuti düzenlerdir, çünkü hükümlerini Kur’ an ve Sünnete göre değil, insanların heva ve heveslerine göre koymaktadırlar.
Demo-krasi kelimesinin aslı yunancadır. Dymos’un manası Halk, Kratosun ise otoritedir (egemenlik). Kelimenin birleşmesi ile halkın egemenliği (hakimiyeti) ortaya çıkar. Allah-u Teala Maide suresi 49 da şöyle buyuruyor:
‘’Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma.’’
Demokrasi dininde ise ona kulluk yapanlar derki: ’’Aralarında halkın arzusuna göre hükmet, onların isteklerine uy.
Demokrasinin ve diğer beşeri düzenlerin batıl dinler olduğuna dair Kur’ an’dan deliller:
Firavun dedi ki:’’Bırakın beni Musa’yı öldüreyim. O da varsın, Rabbini çağırsın. Çünkü ben, onun dininizi (anayasanızı) değiştirmesinden veya yerde bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.’’ (Mümin; 26)
…İşte Biz Yusuf’ un lehine böyle bir takdirde bulunduk. Yoksa o, hüküm- darın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoyabilecek değildi. (12;76)
Bu ayetler açık şekilde gösteriyor ki insanların tabi olmuş oldukları beşeri (insani) anayasa ve kanunlar Allah’ın dininin dışında başka dinler olduklarını.
Din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, hüküm koyma yetkisini Allah’tan alıp Milletvekillerine verenler, Allah’ın ayetlerine muhalefet etmektedirler.
Allah-u Teala:’’ O nu bırakıp taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı boş isimlerden başka şeyler değildir. Allah, onların hakkında hiç bir delil indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretti, işte doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.’’ (Yusuf;40)
‘’ Sana indirilen Kur’ an’a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik diye boş iddialarda bulunanlara bakmaz mısın? Tağutun hükmüne başvurmak istiyorlar, halbuki onu inkar etmek ile emrolunmuşlardı...(4;60)
Tevbe Suresi 31. ayetinde ise Allah-u Teala, Yahudi ve hırıstiyanların kendi haham ve rahiplerini (din bilginlerini) Allah’ tan başka rabler edindiklerini buyuruyor. Rasulullah (sav) bu ayeti okurken, önce hrıstiyan sonra Müslüman olan Adiy bin Hatem, onları Rab edinmediklerini buyurdu.
Rasulullah (sav) şu soruyu sordu: ’’Onlar Allah’ın helalini haram, haramını helal yaparken onlara uyuyor muydunuz?’’
Adiy ‘’ Evet’’ dedi. Rasulullah (sav): ‘’İşte bu onları Rab edinmektir’’, buyurdu.
Dikkat edilecek olursa, onlar din bilginlerine Rab demiyorlardı, sadece onlara itimat ve itaat ederek, onlara uyarak kendilerine rabler edindiler. Büyük müfessirlerden Elmalılı Hamdi bu ayetin tefsirinde Allah’ın helalini haram, haramını helal yapan haham ve rahiplerin durumunda bugün Parlamenterlerin (Milletvekillerin) bulunduğunu ve Alimlerin dediklerine, Kuran ve Sünnete başvurmadan körü körüne bağlanmakta, insanı küfre götüreceğini, yani dinden çıkaracağını bildiriyor.
Nasıl ki namaz ve abdesti bozan belirli şeyler mevcut ise, Kelime-i Tevhidi
(La ilahe illallah’ ı) bozan bir takım söz ve fiillerde (amellerde) vardır.
Misal verecek olursak, bir insan:
‘’Ben Müslüman’ım ama şeriatçı değilim’’, diyecek olursa veya Allah’ın düzeninin dışında herhangi bir başka düzeni benimsediğini dile getirirse yahut küfür anayasasını koruyacağına dair yemin ederse, yahut Allah’ın kesin olan tesettür hükmünün kamu alanda yeri yoktur, diyecek olursa yahut sahte ilahlardan bir tanesine oy vererek kendisine vekil tayin ederse (misaller çoğaltılabilir), söylemiş olduğu söz ve işlemiş olduğu fiillerden dolayı iman dairesinin dışına çıkar.
İblis Allah’ın 1 hükmüne karşı çıkarak kafir olmuştu. Bugünkü 2 ayaklı şeytanlar Allah’ın bütün hükümlerine karşı çıkarak iblisten daha katmerli şeytan olmuşlardır.
Allah-u Teala: ‘’Ey Rasulüm seni din konusunda bir Şeriat üzere görevli kıldık, Ona uy, bilmeyenlerin istek ve arzularına uyma!’’ (Casiye; 45)
Allah’tan başkasına emretme, yasaklama, helal ve haram kılma, kanun koyma ve hakimiyet hakkını verme gibi haller Tevhidi bozar.
İlahlığın en önemli vasıflarından birisi hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen olmasıdır. Eğer kanun koyma, hukuk belirleme Allah’tan başkalarına verilirse, bu onlara ilahlık vasıflarını da vermek olur ki, bu da şirktir,
yani Allah’a ortak koşmaktır. Bu manada kanun koyucu olarak ilahlık taslayan Tağutlar tarih boyunca çıkmıştır ve çıkacaktır. Tarihte ve günümüzde en çok görülen şirk çeşidi budur.
‘’Onların çoğu ancak Allah’a şirk koşarak iman ederler’’(Yusuf;106)
Firavun siyasal anlamdaki otoritesini kimseye vermek istemediği için iman etmemiştir. Allah’a iman edeceği zaman, bu otoriteyi kaybedeceğini biliyordu. İşte onun ve çağlar boyu ortaya çıkan bütün Tağutların iman etmemelerinin en büyük sebebi, siyasal otoritelerini kaybetme korkusu olmuştur.
Günümüzde birçok hoca suretine bürünmüş şeytanlar, demokrasiyi halka İslam diye tanıtmaya çalışıyorlar ve ahiret hayatını az bir menfaate karşı satıyorlar.
Hani bir zamanlar Allah kendilerine kitap verilenlerden : ‘’Onu muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz ‘’ diye söz almıştı. Onlar ise onu kulak ardı ettiler ve onu az bir bedele değiştirdiler. O aldıkları bedel ne kötüdür! ( Ali-İmran; 187)
Allah Subhanehu ve Teala cümlemizi Tağut ve destekçilerinin şerrinden muhafaza etsin ve İman hudutlarına hakkı ile riayet eden kullarından eylesin.