Takrir ve sükün
Farklı yerlerdeyiz, ayrı düşlerde
Aynı vaktin uykularına uyumuş olsak ta
Kimimiz cevher alırız, kimimiz mücevher
Her ikimizde, “aşk olsun!” diye muhabbete
Kafa yorsak ta tevatüren, ma teessüf
Farklıyız, farkımızdan habersiz
Yaşıyoruz öylesine
Yerli yersiz..,
Hadi düşün!
Dünya., Hayat niçin kuruldu?
Kapan götürsün diye mi geçimliği?
Güçlünün, zayıfın ağzından aldığı yemliği
Afiyetle yiyip de içenin, adam diye seçildiği
Haksızlıklar üzerine kurulan medeniyetlerde
Onursuzların, namus üzerine ant içtiği
Devran sürülsün, sürülsün de
Tanrı, bundan razı olsun..,
(Haşa., Estağfurullah.,)
Diye mi???
Ya önceden yaşandı, aklı selim
Veya atide yaşanacak, “altın devir”
İnsanlık mutmain oldu, veya henüz vakit var!
Olgunlaşmadı marifetullah, filvaki çile dolacak
Ancak o devir ki, göğüslerde iman olacak!
Aşikar olacak, kem-kerih, bilinecek
Yeryüzünden fitne, fesat silinecek
Şeytan çıplak gözle görülecek
Ve taşlanacak..
Alâmet-i Fârika..,
Atlar ve itler kendi işlerinde koştura dursun
Söz, sadakat üzerinde kaim, kavi ve net olacak
Korkaklar kahraman sayılmayacak, hiçbir zaman
Uyanıklar uykudakilerin hakkını gasp edemeyecek
Kuyruklarda öne geçmeye çalışan, keriz avcıları olmayacak
Kimse kimseye dinini, mezhebini, meşrebini sormayacak
Her halükarda hak, sahibinin adresini bulacak
Olur mu? “Ve lillahi” olur İnşaAllah..,
Hak batıla galip olacak...
Mehsani...
(Sayha Dergisinden iktibastır)