Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Tasavvufcular
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="pendüender" data-source="post: 349677" data-attributes="member: 1023459"><p><strong><em><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">NİYAZİ MISRÎ</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Mehmet Niyazi, II. Osman devrinde, hicri 1027, miladi 1617 yılında Malatya’da doğmuştur. Babasının ( Ali Çelebi) bir Nakşibendi tarikatı mensubu olmasına rağmen, henüz 21 yaşında genç bir vaiz iken Halvetî Tarikatı şeyhi Malatyalı Hüseyin Efendi’ye intisab etmiş, kadiri bir mutasavvıftan istifade etmiş olan bu şair sufi nin kabiliyetlerini geliştirebilecek kişileri bulabildiği söylenebilir.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Diyarbakır ve Mardin de mantık ve kelam okudu, o zamanlar hocası yalnız Mısır’da bulunan "Miftah-ı Ulumil Gayb" (Gayb ilimleri anahtarı) ilmini öğrenmek üzere Mısır’a gidip Ezher Camii civarında kadiri bir şeyhe bey at etti.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Bir gün şeyhi ona “Zahir ilim talebinden tamamen vazgeçmedikçe tarikat ilmi sana açılmaz” dediğinde niyaz ile Allah’a istihare ettiğini, rüyasında Abdülkadir-i Geylani Hazretlerinin Niyazi'ye nasibinin bu şehirde olmadığını ve “Senin şeyhin bu şehirde değildir” diye Anadolu tarafını işaret ettiğini Mevaidu’l-İrfan (İrfan Sofraları) adlı eserinde anlatmaktadır.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Bunun üzerine şeyhinden ısrarla izin ister, rüyasını duyan şeyhi, kendisine hilafet vermeyi teklif eder ise de o gitmede ısrar eder ve izin alıp Mısır’dan ayrılır Anadolu yoluyla İstanbul'a gelir. Sokullu Mehmet Paşa Medresesi'nde bir hücrede irşada başlar (1646).</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">İstanbul'dan Bursa'ya gidip orada Veled-i Enbiya Camii kayyimi Ali Dede'nin evinde ve Ulu Cami yakınındaki medresede oturan Niyazi-i Mısri, yine bir rüya üzerine Uşak'a giderek Halvetiyyenin Elmalı'lı Yiğitbaşı Ahmet Efendi kolundan ve Ümmi Sinan Halifelerinden Şeyh Mehmed'e intisab eder. “Akıbet Şeyhim, göz bebeğim, kalbimin devası” olarak ifade ettiği Şeyh Ümmi Sinan Elmalı (k.s) ile Elmalı'ya giderek şeyhinin dergahında imamlık, hatiplik ve şeyhinin oğluna öğretmenlikte bulunur. Kırk yaşına ulaştığında Mısri Ümmi Sinan’dan hilafetini alarak irşada başlar. İşte onun mücadele hayatı bundan sonra başlar. Uşak, Çal, ve Kütahya’da bulunmuş; Bursa, Edirne’den sonra bir müddet İstanbul’a yerleşmiştir. Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ile komşu olmuştur.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">1669 tarihinde Bursa’ ya gelmiş, Bursa’da Ulu Camii civarında bir hücrede irşad, camide va’azlara devam etmiş; bir yandan da geçimini temin ve yoksullara yardım maksadıyla mum yapıp satmıştır. Abdal Çelebi adlı bir tüccar Niyazi'ye bir dergah yaptırır. Bursa’da Ulu Cami’nin kıble tarafında şu anda postanenin bulunduğu köşede, dergah 1080 (1669-1670) tarihinde merasimle açılmıştır. Bursa’da tekkesini kurduğu yıllar tekke – medrese tartışmalarının en yoğun olduğu yıllara rastlar; sesli zikir meclisleri yasaklanmıştır. Mısri bu karara uymamış ve açıkça mücadele etmiştir. Hacı Mustafa adlı birinin kızı ile evlenir. Bir kız çocuğu olur.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa'nın daveti üzerine Edirne'ye giden Niyazi, cifre dayanarak bazı sözler söylediğinden 1087 (1673)’ te Rodos'a sürülür. Dokuz ay sonra affedilerek Bursa'ya döner.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Dönüşte Bursa’da çalışmaya devam etmiş, 1677’de Rusya seferi için halkı cihada davet etmek amacıyla 300 kişilik bir derviş grubuyla Edirne’ye geçmiş, Selimiye Camii’ndeki bir hutbesinden dolayı bu kez Limni Adası’na sürgün edilmiştir. İki sene sonra affedilmesine rağmen dönmez ve Limni’ de Mısri dergahı kurar. On beş yıl sonra tekrar Bursa’ya gelir.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Padişah II.Ahmed’ in, şeyhe mahsus bir koçu araba, dervişler için de para gönderdiği bilinmekte olup, Niyazi'yi çok saydığı anlaşılmaktadır. Niyazi-i Mısri'nin padişaha, iş başında bulunan hainleri keramet ile birer birer haber vereceği şayiası, devlet adamları arasında telaş uyandırır. Sadrazam Bozok'lu Mustafa Paşa, Mısri Efendi'nin duasını almak isteyen ve sonra sefere çıkılmasını münasip gören II. Ahmed’i, bu zat geldiği takdirde büyük bir fitne zuhur edeceği yolundaki telkinleriyle fikrinden vazgeçirdi. Niyazi, 26 Şevval, 1104 (30 Haziran 1693) Salı günü Edirne'ye gelip va'zetmek üzere Selimiye Camiine indiği zaman, halk caminin etrafını almış, kalabalıktan içeriye girilemez olmuş idi. Bu durum karşısında Sadrazam, Niyazi-i Mısri'nin eğer derhal sürgün edilmezse büyük bir karışıklık çıkacağını padişaha telkin ederek, Niyazi-i Mısri'nin Limni'ye gönderilmesi hususunda bir ferman alır. Tekrar Limni’ye sürülür (1693). Orada, bir müddet sonra 20 Recep 1105 (16 Mart 1694)’te, 78 yaşında vefat eder.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Değişik tarikatlara mensup kişilerden istifade etmiştir. Onun şiirlerine farklı tarikatlara bağlı kişiler şerh yapmışlardır.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Niyazi-i Mısri' den Seçmeler:</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">“ İlim ikiye ayrılır: Zahir ilim, batın ilim. Birincisi cehaleti giderir; ama kibir, kendini beğenme, kin ve hasedin yeşermesine sebep olur; ikincisi nefsin sıfatlarını giderir, af, eziyete tahammül, kötülük edene iyilik, herkesin iyiliğini istemek gibi sıfatların neşv ü nema bulmasına imkan verir. Birinci ilim, evin duvarına işlenen nakış gibidir. İkincisi bu duvarın karşısındaki duvara çekilen cila gibidir. Bu nakış orada daha canlı görünür.”</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">“Dünya ağacının meyvesi olan insan, yaratıkların özüdür. Bunun için gayelerin en yücesini araması gerekir. Bu da ilimdir. Zahir ilmi güzeldir, amellerin tohumudur. Ama bunun güzelliği Adem’in ilmi olan ilm-i esma ile olur ki bu da batın ilmidir. Batın ehli, zahir ilminin şerefini inkar etmemişlerdir. Nitekim Sırr-ı ve Sakati, müridi ve yeğeni Cünetd-i Bağdadi’ye şöyle dua etmiştir: ‘Allah seni Hadis’i bilen mutasavvıf eylesin!...’ ”</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">“Ey veli, iç dünya itibariyle Allah’a ulaşmaya çalışırken, dışınla da ondan ayrı olduğunu bilmelisin. İçinde cem tarafında, dışınla fark tarafında olmalısın. Vahdet ile kesretten, kesret ile vahdetten perdelenmemeli, kullukla marifet arasını bulmalısın ki tehlikelerden kurtulasın. Farkı olmayanın kulluğu, cem’i olmayanın marifeti olmaz.”</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">“Ey gönül gel gayrıdan geç aşka eyle iktida</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Zümre-i ehl-i hakikât anı kılmış mukteda,</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Cümle mevcudat u malumata aşk akdem dürür</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Zira aşkın evveline bulmadılar ibtida.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Hem dahi cümle fena buldukta aşk bâki kalır,</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Bu sebepten dediler kim aşka yoktur intiha.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Dilerim senden Hüda’ya eyle tevfikin refik,</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Bir nefes gönlüm senin aşkından etme gel cüda.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Masivâ-yı aşkının sevdasını gönlümden al,</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Aşkını eyle iki alemde bana âşinâ.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Aşk ile tamûda olmak cennetidir aşıkın,</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Lîk cennette olursa tamûdur aşksız ana.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Ey Niyazi mürşid istersen bu yolda aşka uy,</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Enbiya vü evliyaye aşk oluptur rehnüma.”</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">ESERLERİ</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">DİVAN:</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">“İlmihal-i tarikat “ olarak tanınan Mısri’nin divanı en çok tanınan ve sevilen eserlerden bir tanesidir. Bestelenmiş şiirleri tekkelerin ve zikir meclislerinin ayrılmaz parçası olmuş, Kadiriye’den, Uşşakiye’den, Nakşibendiye’den, pek çok tekke şairi de muhtelif manzumelerine şerh yapmışlardır.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">MEVAİDU L-İRFAN</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">“İrfan Sofraları” anlamına gelip, 71 bölümden meydana gelen eser tasavvufi konularla ilgili tespitlerin yanı sıra bazı hatıraları ihtiva etmektedir.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">KASİDE-İ BÜRDE TESBİ-İ</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">1075 Senesinde Bursa’da Resulullah’ın mübarek yüzünü rüyada görmek şerefine nail olduktan sonra on gün içinde yazıp bitirdiğini ifade ettiği beyitler...</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">MECMUA</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">Büyük bir bölümü elyazması olan bu kitap, Bursa Eski Eserler Kütüphanesi’nde bulunmuş, Cifr ve Hurufi kültürünün derin izlerini taşıdığı bazı müstehcen ifadeler ihtiva ettiği gibi istikbale matuf tesbitleri de barındırmakta olduğu okuyanlarca ifade edilmektedir.</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">TEVHİD RİSALESİ</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">RİSALE-İ HASENEYN</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513"></span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">DEVRE-İ ARŞİYYE</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">FATİHA TEFSİRİ</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">ESMÂ-İ HÜSNÂ ŞERHİ</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">ESMÂ-İ HALVETİYYE</span></span></span></p></em></strong></p><p style="text-align: center"><strong><em><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #8B4513">MEKTUBAT</span></span></span></p><p></em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="pendüender, post: 349677, member: 1023459"] [B][I][CENTER][FONT=Comic Sans MS][SIZE=3][COLOR="#8B4513"]NİYAZİ MISRÎ Mehmet Niyazi, II. Osman devrinde, hicri 1027, miladi 1617 yılında Malatya’da doğmuştur. Babasının ( Ali Çelebi) bir Nakşibendi tarikatı mensubu olmasına rağmen, henüz 21 yaşında genç bir vaiz iken Halvetî Tarikatı şeyhi Malatyalı Hüseyin Efendi’ye intisab etmiş, kadiri bir mutasavvıftan istifade etmiş olan bu şair sufi nin kabiliyetlerini geliştirebilecek kişileri bulabildiği söylenebilir. Diyarbakır ve Mardin de mantık ve kelam okudu, o zamanlar hocası yalnız Mısır’da bulunan "Miftah-ı Ulumil Gayb" (Gayb ilimleri anahtarı) ilmini öğrenmek üzere Mısır’a gidip Ezher Camii civarında kadiri bir şeyhe bey at etti. Bir gün şeyhi ona “Zahir ilim talebinden tamamen vazgeçmedikçe tarikat ilmi sana açılmaz” dediğinde niyaz ile Allah’a istihare ettiğini, rüyasında Abdülkadir-i Geylani Hazretlerinin Niyazi'ye nasibinin bu şehirde olmadığını ve “Senin şeyhin bu şehirde değildir” diye Anadolu tarafını işaret ettiğini Mevaidu’l-İrfan (İrfan Sofraları) adlı eserinde anlatmaktadır. Bunun üzerine şeyhinden ısrarla izin ister, rüyasını duyan şeyhi, kendisine hilafet vermeyi teklif eder ise de o gitmede ısrar eder ve izin alıp Mısır’dan ayrılır Anadolu yoluyla İstanbul'a gelir. Sokullu Mehmet Paşa Medresesi'nde bir hücrede irşada başlar (1646). İstanbul'dan Bursa'ya gidip orada Veled-i Enbiya Camii kayyimi Ali Dede'nin evinde ve Ulu Cami yakınındaki medresede oturan Niyazi-i Mısri, yine bir rüya üzerine Uşak'a giderek Halvetiyyenin Elmalı'lı Yiğitbaşı Ahmet Efendi kolundan ve Ümmi Sinan Halifelerinden Şeyh Mehmed'e intisab eder. “Akıbet Şeyhim, göz bebeğim, kalbimin devası” olarak ifade ettiği Şeyh Ümmi Sinan Elmalı (k.s) ile Elmalı'ya giderek şeyhinin dergahında imamlık, hatiplik ve şeyhinin oğluna öğretmenlikte bulunur. Kırk yaşına ulaştığında Mısri Ümmi Sinan’dan hilafetini alarak irşada başlar. İşte onun mücadele hayatı bundan sonra başlar. Uşak, Çal, ve Kütahya’da bulunmuş; Bursa, Edirne’den sonra bir müddet İstanbul’a yerleşmiştir. Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ile komşu olmuştur. 1669 tarihinde Bursa’ ya gelmiş, Bursa’da Ulu Camii civarında bir hücrede irşad, camide va’azlara devam etmiş; bir yandan da geçimini temin ve yoksullara yardım maksadıyla mum yapıp satmıştır. Abdal Çelebi adlı bir tüccar Niyazi'ye bir dergah yaptırır. Bursa’da Ulu Cami’nin kıble tarafında şu anda postanenin bulunduğu köşede, dergah 1080 (1669-1670) tarihinde merasimle açılmıştır. Bursa’da tekkesini kurduğu yıllar tekke – medrese tartışmalarının en yoğun olduğu yıllara rastlar; sesli zikir meclisleri yasaklanmıştır. Mısri bu karara uymamış ve açıkça mücadele etmiştir. Hacı Mustafa adlı birinin kızı ile evlenir. Bir kız çocuğu olur. Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa'nın daveti üzerine Edirne'ye giden Niyazi, cifre dayanarak bazı sözler söylediğinden 1087 (1673)’ te Rodos'a sürülür. Dokuz ay sonra affedilerek Bursa'ya döner. Dönüşte Bursa’da çalışmaya devam etmiş, 1677’de Rusya seferi için halkı cihada davet etmek amacıyla 300 kişilik bir derviş grubuyla Edirne’ye geçmiş, Selimiye Camii’ndeki bir hutbesinden dolayı bu kez Limni Adası’na sürgün edilmiştir. İki sene sonra affedilmesine rağmen dönmez ve Limni’ de Mısri dergahı kurar. On beş yıl sonra tekrar Bursa’ya gelir. Padişah II.Ahmed’ in, şeyhe mahsus bir koçu araba, dervişler için de para gönderdiği bilinmekte olup, Niyazi'yi çok saydığı anlaşılmaktadır. Niyazi-i Mısri'nin padişaha, iş başında bulunan hainleri keramet ile birer birer haber vereceği şayiası, devlet adamları arasında telaş uyandırır. Sadrazam Bozok'lu Mustafa Paşa, Mısri Efendi'nin duasını almak isteyen ve sonra sefere çıkılmasını münasip gören II. Ahmed’i, bu zat geldiği takdirde büyük bir fitne zuhur edeceği yolundaki telkinleriyle fikrinden vazgeçirdi. Niyazi, 26 Şevval, 1104 (30 Haziran 1693) Salı günü Edirne'ye gelip va'zetmek üzere Selimiye Camiine indiği zaman, halk caminin etrafını almış, kalabalıktan içeriye girilemez olmuş idi. Bu durum karşısında Sadrazam, Niyazi-i Mısri'nin eğer derhal sürgün edilmezse büyük bir karışıklık çıkacağını padişaha telkin ederek, Niyazi-i Mısri'nin Limni'ye gönderilmesi hususunda bir ferman alır. Tekrar Limni’ye sürülür (1693). Orada, bir müddet sonra 20 Recep 1105 (16 Mart 1694)’te, 78 yaşında vefat eder. Değişik tarikatlara mensup kişilerden istifade etmiştir. Onun şiirlerine farklı tarikatlara bağlı kişiler şerh yapmışlardır. Niyazi-i Mısri' den Seçmeler: “ İlim ikiye ayrılır: Zahir ilim, batın ilim. Birincisi cehaleti giderir; ama kibir, kendini beğenme, kin ve hasedin yeşermesine sebep olur; ikincisi nefsin sıfatlarını giderir, af, eziyete tahammül, kötülük edene iyilik, herkesin iyiliğini istemek gibi sıfatların neşv ü nema bulmasına imkan verir. Birinci ilim, evin duvarına işlenen nakış gibidir. İkincisi bu duvarın karşısındaki duvara çekilen cila gibidir. Bu nakış orada daha canlı görünür.” “Dünya ağacının meyvesi olan insan, yaratıkların özüdür. Bunun için gayelerin en yücesini araması gerekir. Bu da ilimdir. Zahir ilmi güzeldir, amellerin tohumudur. Ama bunun güzelliği Adem’in ilmi olan ilm-i esma ile olur ki bu da batın ilmidir. Batın ehli, zahir ilminin şerefini inkar etmemişlerdir. Nitekim Sırr-ı ve Sakati, müridi ve yeğeni Cünetd-i Bağdadi’ye şöyle dua etmiştir: ‘Allah seni Hadis’i bilen mutasavvıf eylesin!...’ ” “Ey veli, iç dünya itibariyle Allah’a ulaşmaya çalışırken, dışınla da ondan ayrı olduğunu bilmelisin. İçinde cem tarafında, dışınla fark tarafında olmalısın. Vahdet ile kesretten, kesret ile vahdetten perdelenmemeli, kullukla marifet arasını bulmalısın ki tehlikelerden kurtulasın. Farkı olmayanın kulluğu, cem’i olmayanın marifeti olmaz.” “Ey gönül gel gayrıdan geç aşka eyle iktida Zümre-i ehl-i hakikât anı kılmış mukteda, Cümle mevcudat u malumata aşk akdem dürür Zira aşkın evveline bulmadılar ibtida. Hem dahi cümle fena buldukta aşk bâki kalır, Bu sebepten dediler kim aşka yoktur intiha. Dilerim senden Hüda’ya eyle tevfikin refik, Bir nefes gönlüm senin aşkından etme gel cüda. Masivâ-yı aşkının sevdasını gönlümden al, Aşkını eyle iki alemde bana âşinâ. Aşk ile tamûda olmak cennetidir aşıkın, Lîk cennette olursa tamûdur aşksız ana. Ey Niyazi mürşid istersen bu yolda aşka uy, Enbiya vü evliyaye aşk oluptur rehnüma.” ESERLERİ DİVAN: “İlmihal-i tarikat “ olarak tanınan Mısri’nin divanı en çok tanınan ve sevilen eserlerden bir tanesidir. Bestelenmiş şiirleri tekkelerin ve zikir meclislerinin ayrılmaz parçası olmuş, Kadiriye’den, Uşşakiye’den, Nakşibendiye’den, pek çok tekke şairi de muhtelif manzumelerine şerh yapmışlardır. MEVAİDU L-İRFAN “İrfan Sofraları” anlamına gelip, 71 bölümden meydana gelen eser tasavvufi konularla ilgili tespitlerin yanı sıra bazı hatıraları ihtiva etmektedir. KASİDE-İ BÜRDE TESBİ-İ 1075 Senesinde Bursa’da Resulullah’ın mübarek yüzünü rüyada görmek şerefine nail olduktan sonra on gün içinde yazıp bitirdiğini ifade ettiği beyitler... MECMUA Büyük bir bölümü elyazması olan bu kitap, Bursa Eski Eserler Kütüphanesi’nde bulunmuş, Cifr ve Hurufi kültürünün derin izlerini taşıdığı bazı müstehcen ifadeler ihtiva ettiği gibi istikbale matuf tesbitleri de barındırmakta olduğu okuyanlarca ifade edilmektedir. TEVHİD RİSALESİ RİSALE-İ HASENEYN DEVRE-İ ARŞİYYE FATİHA TEFSİRİ ESMÂ-İ HÜSNÂ ŞERHİ ESMÂ-İ HALVETİYYE MEKTUBAT[/COLOR][/SIZE][/FONT][/CENTER][/I][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Tasavvufcular
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst