Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Tasavvufun On Esasi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 33018" data-attributes="member: 656"><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: red"><strong>Tevbe</strong></span></span></span></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tevbe, kulun kendi iradesiyle Allah'a dönmesidir. Tıpkı «Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olduğu halde O'na dön, emrinde ölünün kendi iradesi olmadan A1lah'a dönmesi gibi.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Yani asıl tevbe iradi ve istekli olarak Allah'a yönelmektir. Ölüm, iradesiz ve zorla olan bir dönüştür. Nitekim bu, yukarıdaki ayetten açıkça anlaşılmaktadır. Yani «Rabbine dön!» emri ölümdür ki, bu da nefsin en çok korktuğu şeydir. Hatta Hz. Musa'nın ölüm meleğinin taşla gözünü çıkardığı anlatılır. Hz. İbrahim'in (a.s,) ise «Yarab hiçbir dost başka bir dostun canını alır mı?» dediği ve Hz. Peygamberin ölümüne yakın zamanda kendi kendine: «Ey nefis sana ne oluyor da öyle sığınaklarla kaçıyorsun?», dediği rivayet edilir. Yani ey nefis, ölüm tamamen yaklaşmışken sana ne oluyor da bazı yerlere sığınıp kendine çare . arıyorsun. Aslında bunlar ümmetini uyarmak ve ölüme karşı hazırlıklı olmasını tembih içindir. Yoksa ölümden korktuğu' için değildir. Nitekim bir hadislerinde: «Ölüm mü'mine bir hediyedir», buyurmuşlardır .</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kur'an'ın ifadesinde « ... radiyeten merdiyyeh.» kelimeleri tasavvuftaki nefs-i radiye ve nefs-i mardiyyeye işaret buyurulmaktadır. Burada nefs eğer mutmainne makamında ise ölüme kerahet görmeyecek. Kerahet (kötü görmek) tabiatında olduğundan dolayı rıza ve teslimiyeyiyeti yok etmez. Bununla birlikte tevbenin istek ve iradeyle olması gerekmektedir. Çünkü zorla yapılan tevbe tevbe-i ye'se benzer ki, bu da makbul değildir. Salik'in Hakk'a rücu' etmek istemesi gerekir. Yoksa zorla tutulan orucun ve kılınan namazın faydası olmaz. Bunun içindir . Peygamberler hiçbir zaman zora başvurmadan genellikle bazı mucizelerle ümmetlerini ikna etmişlerdir.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tevbe, günahtan dönüştür. Dünya metaından Allah'ın kullarına verdiği nimetlere yönelmektir.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Yani yukarıdaki rücu' kavramı mutlak anlamda kullanılmıştır. Ondan maksat günahtan dönüştür, Günah ise kulu Allah'tan uzaklaştırır ve araya perdeler koyar. Ahiretteki derece ve mertebelerden sadece biridir. Gerçi cennetteki ereceler kulun am el ve takvasına göre taksim edilecektir. Fakat kul sadece amel-i salih işleyip na güvenmeyip Allah'ın rahmetine güvenmelidir. Dünyadaki mertebeler de bu şekildedir. Eğer insan sahip olduğu mertebeye aşırı bağlı değilse bu onun için bir engel ve perde teşkil etmez. Öyle olmasaydı makam sahibi olan raşid halifeler en çok Allah'tan uzak kalanlardan olurlardı.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Hatta dünyevi makama sahip iken bile manevi mertebelerini kaybetmeyen melikler Mesela Nureddin Mahmud Zengi ve oğlu Salih birer tasavvuf büyÜğü idiler.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kısacası tasavvufta günah,' şer'i kaidelerle yasaklanan şeyler değildir. Günah: Kalbin nefsin meylettiği her şeydir. Nitekim yüce Kur'an'da « ••• Rabbim, beni ve neslimi puta tapmaktan koru» (İbrahim, 35) İmam Gazali burada geçen 'esnam' yani putlar kelimesini dünyalık para olarak tefsir etmiştir. Açıkça anlaşılmaktadır ki, insanın çok aşırı derecede bağlandığı herşey put haline konulmuştur. Günah, insanın eşyaya bağlanmasıdır, eşyanın kendisi değildir. Bu konuda «eğer "masiva" olmasaydı kimsenin olgunlaşması gözlenemezdi» Çünkü olmayan şeyden kaçınmak, o ihtiyaçtan. feragat etmek diye bir şey olamaz. Aksine bir şeyin ihtiyacına karşı koymak için önce o şeyin olması gerekir.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Allah'a ulaşmak isteyen kişi (salik, mürid, muvahhid) O'ndan başka bütün isteklerinden vazgeçmelidir. Hatta kendi vücudundan (var olmasından) bile. Bununla ilgili bir söz vardır: «"Senin var olman (varlığını sezmen ve kabul etmen) günah olarak yeterlidir. Ona başka bir günah eklemen ve kıyas etmen gereksizdir.»</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Hakk'a talip olanın üzerine gerekli olan şey kendi varlığı dahil hiçbir şeye meyletmemesidir. Nitekim tasavvuf büyükleri demişlerdir ki: Senin varlığın (vücudun) öyle bir günahtır ki, onun üzerine hiçbir günah kıyas edilemez.</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İnsanın kendi varlığında bile istiğina etmesi «tamahhuz» olarak adlandırılır. Bu fena halidir bu halin farklı tarafları ortaya çıkar. Çünkü fena halinde insan bazen şuur ve iltifatla karşılaşabilir. Buna fena-i nakıs derler. Fena ender fena ise masivanın tamamen yok olmasıdır. Bu durumda müridin kendi sıfatlar da fena bulur. Nitekim şöyle bir söz vardır: «Gerçek ihlas,. kişinin ameldeki ihla.smı bile görmemesidir,.. Bu, fena. fillah ve yüksek bir cezbe halidir. İşte fena-i kamil ve ihlas-ı tam durumu budur.</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 33018, member: 656"] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=red][B]Tevbe[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [B][FONT=Comic Sans MS]Tevbe, kulun kendi iradesiyle Allah'a dönmesidir. Tıpkı «Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olduğu halde O'na dön, emrinde ölünün kendi iradesi olmadan A1lah'a dönmesi gibi.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Yani asıl tevbe iradi ve istekli olarak Allah'a yönelmektir. Ölüm, iradesiz ve zorla olan bir dönüştür. Nitekim bu, yukarıdaki ayetten açıkça anlaşılmaktadır. Yani «Rabbine dön!» emri ölümdür ki, bu da nefsin en çok korktuğu şeydir. Hatta Hz. Musa'nın ölüm meleğinin taşla gözünü çıkardığı anlatılır. Hz. İbrahim'in (a.s,) ise «Yarab hiçbir dost başka bir dostun canını alır mı?» dediği ve Hz. Peygamberin ölümüne yakın zamanda kendi kendine: «Ey nefis sana ne oluyor da öyle sığınaklarla kaçıyorsun?», dediği rivayet edilir. Yani ey nefis, ölüm tamamen yaklaşmışken sana ne oluyor da bazı yerlere sığınıp kendine çare . arıyorsun. Aslında bunlar ümmetini uyarmak ve ölüme karşı hazırlıklı olmasını tembih içindir. Yoksa ölümden korktuğu' için değildir. Nitekim bir hadislerinde: «Ölüm mü'mine bir hediyedir», buyurmuşlardır .[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Kur'an'ın ifadesinde « ... radiyeten merdiyyeh.» kelimeleri tasavvuftaki nefs-i radiye ve nefs-i mardiyyeye işaret buyurulmaktadır. Burada nefs eğer mutmainne makamında ise ölüme kerahet görmeyecek. Kerahet (kötü görmek) tabiatında olduğundan dolayı rıza ve teslimiyeyiyeti yok etmez. Bununla birlikte tevbenin istek ve iradeyle olması gerekmektedir. Çünkü zorla yapılan tevbe tevbe-i ye'se benzer ki, bu da makbul değildir. Salik'in Hakk'a rücu' etmek istemesi gerekir. Yoksa zorla tutulan orucun ve kılınan namazın faydası olmaz. Bunun içindir . Peygamberler hiçbir zaman zora başvurmadan genellikle bazı mucizelerle ümmetlerini ikna etmişlerdir.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Tevbe, günahtan dönüştür. Dünya metaından Allah'ın kullarına verdiği nimetlere yönelmektir.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Yani yukarıdaki rücu' kavramı mutlak anlamda kullanılmıştır. Ondan maksat günahtan dönüştür, Günah ise kulu Allah'tan uzaklaştırır ve araya perdeler koyar. Ahiretteki derece ve mertebelerden sadece biridir. Gerçi cennetteki ereceler kulun am el ve takvasına göre taksim edilecektir. Fakat kul sadece amel-i salih işleyip na güvenmeyip Allah'ın rahmetine güvenmelidir. Dünyadaki mertebeler de bu şekildedir. Eğer insan sahip olduğu mertebeye aşırı bağlı değilse bu onun için bir engel ve perde teşkil etmez. Öyle olmasaydı makam sahibi olan raşid halifeler en çok Allah'tan uzak kalanlardan olurlardı.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Hatta dünyevi makama sahip iken bile manevi mertebelerini kaybetmeyen melikler Mesela Nureddin Mahmud Zengi ve oğlu Salih birer tasavvuf büyÜğü idiler.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Kısacası tasavvufta günah,' şer'i kaidelerle yasaklanan şeyler değildir. Günah: Kalbin nefsin meylettiği her şeydir. Nitekim yüce Kur'an'da « ••• Rabbim, beni ve neslimi puta tapmaktan koru» (İbrahim, 35) İmam Gazali burada geçen 'esnam' yani putlar kelimesini dünyalık para olarak tefsir etmiştir. Açıkça anlaşılmaktadır ki, insanın çok aşırı derecede bağlandığı herşey put haline konulmuştur. Günah, insanın eşyaya bağlanmasıdır, eşyanın kendisi değildir. Bu konuda «eğer "masiva" olmasaydı kimsenin olgunlaşması gözlenemezdi» Çünkü olmayan şeyden kaçınmak, o ihtiyaçtan. feragat etmek diye bir şey olamaz. Aksine bir şeyin ihtiyacına karşı koymak için önce o şeyin olması gerekir.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Allah'a ulaşmak isteyen kişi (salik, mürid, muvahhid) O'ndan başka bütün isteklerinden vazgeçmelidir. Hatta kendi vücudundan (var olmasından) bile. Bununla ilgili bir söz vardır: «"Senin var olman (varlığını sezmen ve kabul etmen) günah olarak yeterlidir. Ona başka bir günah eklemen ve kıyas etmen gereksizdir.»[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]Hakk'a talip olanın üzerine gerekli olan şey kendi varlığı dahil hiçbir şeye meyletmemesidir. Nitekim tasavvuf büyükleri demişlerdir ki: Senin varlığın (vücudun) öyle bir günahtır ki, onun üzerine hiçbir günah kıyas edilemez.[/FONT][/B] [B][FONT=Comic Sans MS]İnsanın kendi varlığında bile istiğina etmesi «tamahhuz» olarak adlandırılır. Bu fena halidir bu halin farklı tarafları ortaya çıkar. Çünkü fena halinde insan bazen şuur ve iltifatla karşılaşabilir. Buna fena-i nakıs derler. Fena ender fena ise masivanın tamamen yok olmasıdır. Bu durumda müridin kendi sıfatlar da fena bulur. Nitekim şöyle bir söz vardır: «Gerçek ihlas,. kişinin ameldeki ihla.smı bile görmemesidir,.. Bu, fena. fillah ve yüksek bir cezbe halidir. İşte fena-i kamil ve ihlas-ı tam durumu budur.[/FONT][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Tasavvufun On Esasi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst