Konuya cevap cer

Mükâfatımız O'ndandır!

"İhtisap" kelimesi de sevabın Allah'tan beklenmesi manâsına

gelmektedir; dünyevî beklentilere girmeme, sadece Allah'ın

hoşnutluğunu gözetme ve mükâfatı O'nun rahmetinden umma demektir.

Hayır işlerinde ve ibadetlerde ihlas ve samimiyete aykırı hiçbir husus

olmamalı; riya ve süm'alara girilmemelidir. Hiçbir amel insanların takdir

ve teveccühlerine bina edilmemeli; her şey Allah için yapılmalı ve

beklentiler de hep Allah'tan olmalıdır. O beklentilerde de yine himmet

âlî tutulmalı; yani, yapılan işler dünyevî faydalara bağlanmamalıdır.

Gerçi, Sahabi anlayışıyla, ayakkabımızın bağını bile kaybetsek biz onu da

Allah'tan istemeliyiz. Arkasında olduğumuz her konuda gayret etmeli,

iradenin hakkını vermeli ama neticede her şeyi Allah'tan dilemeliyiz.

Ancak, kulluğumuzu Cenâb-ı Hakk'a sunarken, O'nun Ma'bud, bizim de

kul olduğumuzu hiç hatırdan çıkarmamalı; O'nun hakkı olduğu için kulluğumuzu

O'na tahsis etmeliyiz. Dolayısıyla, ibadetlerimizi ihtiyaç ve

isteklerimize bağlamamalı, vazifemiz olduğu için onları eda etmeliyiz.

Haddizatında, Cenâb-ı Hak'tan bir şey isteme bizim zatî hakkımız değildir;

O'nun lutfedip bize verdiği haklar türündendir. O öyle lütufkârdır

ki, o hakları Kendisine karşı kullanmamıza müsaade etmiş ve kullandırmıştır.

Meselâ, bir manâda, "Siz Bana kullukta bulunun, ibadet ü taatinizi

yerine getirin -ki bu sizin vazifenizdir- Ben de, öbür âlemde

244

nimetlerimle sizi sevindireyim" demiş ve bir mukavele yaparak bize bazı

haklar vermiş; "Kulluğunuzu yaparsanız Benim üzerimde hakkınız olur"

demiştir. Demek ki, hakkı veren de, onu kullanma imkanı bahşeden de

Allah'tır.

Yoksa, bizim mahiyetimizde ve rızık olarak bize verilen nimetlerde

kaç paralık kendi sermayemiz var ki, herhangi bir hakkımız olsun! Evet,

biz mebdeden müntehaya kadar her şeyimizle O'na aidiz ve O'nun verdiği

haklarımız olsa da her şeyden önce birer kuluz. Öyleyse, bir kula

yaraşır şekilde hareket etmeli ve sadece Hâlıkımızın, Râzıkımızın ve

Rabbimizin hoşnutluğunu dilemeli, ibadetlerimizi de bu niyetle yerine

getirmeliyiz. İşte, "ihtisap" tabiri de bu hakikatlere bağlı kalarak, sadece

Allah için oruç tutmak gerektiğini ve mükâfatı O'ndan beklemenin lüzumunu

belirtmektedir.

Hâsılı; Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) "Men sâme Ramadâne

îmânen vehtisâben gufira lehu ma tekaddeme min zenbihi" buyurmuş;

Ramazan'la gelen berekete tam inanan, ihlas ve samimiyetle oruç

tutup bu mübarek ayı ibadet ü taatle değerlendiren ve sevabını da yalnızca

Allah'tan bekleyen mü'minlerin geçmişte işledikleri günahlarının

dahi affedileceğini müjdelemiştir.

Kırık Testi 5  İkindi yağmurları



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst