Konuya cevap cer

Ahirette sinema var mı?

             16 Temmuz 2011 / 00:01

             Günün Risale-i Nur dersi

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim

    “Hüve Nüktesi”nin âhirinde bu parça yazılacak

     Gördüm ki, âlem-i misal, nihayetsiz fotoğraflar ve herbir fotoğraf,  hadsiz hâdisât-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmayarak alıyor.

    Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye ve fâniyâtın  fâni ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının  meyvelerini sermedî temâşâgâhlarda ve Cennette saadet-i  ebediye ashablarına da dünya maceralarını ve eski hâtıratlarını  levhalarıyla gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinası  olarak bildim.

    Hem Levh-i Mahfuzun, hem âlem-i misâlin iki hücceti ve iki küçücük nümunesi ve iki noktası, insanın başında olan kuvve-i  hâfıza ve kuvve-i hayaliye, mercimek küçüklüğünde iken, hiç  karıştırmayarak bir büyük kütüphane kadar, hiç karıştırmayarak kemâl-i  intizamla içlerinde yazılması kat’î ispat eder ki, o iki kuvvenin  nümune-i ekber ve âzamları olan âlem-i misal ile levh-i mahfuzdur, hava  ve su unsurlarının, hususan nutfelerin suyu ve toprak unsurunun pek  fevkinde daha ziyade hikmet ve irade ile ve kalem-i kader ve kudretle yazıldıklarını ve hiçbir  cihetle tesadüf ve kör kuvvetin ve sağır tabiatın ve câmid, hedefsiz  esbabın karışması yüz derece muhal ve hiçbir vecihle mümkün olmadığını, Hakîm-i Zülcelâlin kalem-i kader ve hikmetinin sahifesi olduğu, ilmelyakîn ile kat’î bilindi. (Emirdağ L. 1. 203)

    Bediüzzaman Said Nursi

    SÖZLÜK:

    âhir : son

    âlem-i misal : bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem

    ashab : arkadaşlar, sahipler

    câmid : cansız, katı

    esbab : sebepler

    fâni : geçici, ölümlü

    fâniyât : fânîler, ölümlüler

    fevkinde : üstünde

    hâdisât-ı dünyeviye : dünyaya ait olaylar

    hadsiz : sayısız, sınırsız

    Hakîm-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi hikmetle yapan Allah

    hâtırat : hâtıralar, anılar

    hikmet : Cenâb-ı Hakkın her şeyi belirli bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde yaratma sıfatı

    hususan : özellikle

    Hüve Nüktesi : On Üçüncü Sözün son kısmında yer alan bir bölüm

    ilmelyakîn : ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme

    kalem-i kader ve hikmet : Allah’ın olacak hadiseleri olmadan önce bilip, belli bir amaca yönelik olarak yazması

    kalem-i kader ve kudret : Allah’ın olacak hâdiseleri olmadan önce bilip takdir etmesi ve güç ve kudretiyle yaratması

    kat’î : kesin

    kemâl-i intizam : kusursuz derecede düzenlilik

    kuvve : duygu

    kuvve-i hâfıza : hafıza duygusu, bellek

    kuvve-i hayaliye : hayal duygusu, gücü

    levha : tablo

    Levh-i Mahfuz : herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası

    muhal : imkânsız, olmayacak şey

    mütebaki : geri kalan kısım

    nihayetsiz : sınırsız, sonsuz

    nutfe : memelilerin yaratıldığı su, meni

    nümune-i ekber ve âzam : âzam çok büyük örnek

    saadet-i ebediye : sonu olmayan, sonsuz mutluluk

    sermedî : daimî, sürekli

    sinema-i uhreviye : âhirete ait sinema

    tabiat : canlı cansız bütün varlıklar, doğa, maddî âlem

    temâşâgâh : seyir yeri

    tesadüf : rastlantı

    unsur : madde

    vaziyet : durum, hâl

    vecih : şekil, tarz

    zâil : geçip gidici, yok olucu


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst