Konuya cevap cer

 HUTBE-İ  ŞÂMİYE 7.4.HAKİKAT  ÇEKİRDEKLERİ(DEVAMI)

20.        Ziya ile mevcudat görünür; hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Her        birisi birer keşşaftır.
 
21. Nasraniyet ya intıfâ veya ıstıfâ edip        İslâmiyete karşı terk-i  silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı,        Protestanlığa  geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar         yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intıfâ bulup sönecek veya hakikî  Nasraniyetin        esasını câmi olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında  görecek, teslim        olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme Hazret-i  Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm        işaret etmiştir ki, “Hazret-i  İsâ nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak,        şeriatımla amel  edecektir.”[SUP]1[/SUP] 
 
 22. Cumhur-u avamı,        burhandan ziyade, me’hazdaki kudsiyet imtisâle sevk eder.
 
 23.        Şeriatın yüzde doksanı (zaruriyat ve müsellemât-ı diniye)  birer elmas        sütundur. Mesâil-i içtihadiye-i hilâfiye, yüzde  ondur. Doksan elmas sütun,        on altının himayesine verilmez.  Kitaplar ve içtihadlar Kur’ân’a durbîn        olmalı, âyine olmalı;  gölge ve vekil olmamalı.
 
 24. Her müstaid,        nefsi için içtihad edebilir, teşri’ edemez.
 
 25. Bir fikre davet,        cumhur-u ulemanın kabulüne vâbestedir. Yoksa davet bid’attır,        reddedilir.
 
 26. İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor.        Bazan bâtıl  eline gelir; hak zannederek        koynunda saklar. Hakikati kazarken,  ihtiyarsız, dalâlet başına düşer;        hakikat zannederek kafasına  giydiriyor.

Lügatler        : 

âlem-i        emir : Cenâb-ı Hakkın emriyle yönetilen âlem; kanunlar dünyası (bk.        -n-n;        a-l-m)
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı        onun üzerine olsun (bk. 
-l-v;        s-l-m)
amel etmek : iş görmek, davranmak
âyine        : ayna
bâtıl : gerçek dışı, hak olmayan
bid’at : aslen        dinde olmayıp sonradan ortaya çıkan zararlı âdet ve uygulamalar (bk.        b-d-a)
burhan : güçlü delil, sarsılmaz kanıt
câmi :        kapsayan, içine alan (bk. c-m-a)
cumhur-u avam : halkın        çoğunluğu
cumhur-u ulemâ : âlimlerin çoğunluğu (bk.        a-l-m)
daimî : devamlı, sürekli

dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk.        -l-l)
durbîn :        dürbün
fıtrat : yaratılış, mizaç (bk. f-
-r)
hak : doğru,        gerçek (bk. 
--)
hakaik-i İslâmiye        : İslâmın hakikatleri (bk. 
--;        s-l-m)
hakikat : gerçek (bk. 
--)
hakikî : gerçek (bk. --)
Hazret-i İsâ :        [bk. bilgiler – İsâ (a.s.)]
Hazret-i Peygamber : Peygamber        efendimiz Hz.Muhammed (a.s.m.)
himaye : koruma
ıstıfâ        etmek : sâfîleşmek, durulmak (bk. 
-f-y)
içtihad :        dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur’ân ve hadisten hüküm        çıkarma (bk. c-h-d)
ihtiyarsız : irade dışı (bk. 
-y-r)
imtisâl : uyma, tâbi olma
intıfâ : sönüp        bitme
keşşaf : keşfedenler, bulup ortaya çıkaranlar (bk.        k-ş-f)
kudret-i ezeliye : varlığının başlangıcı olmayan ve        ezelden beri var olan Allah’ın kudreti (bk. 
-d-r;        e-z-l)
kudsiyet : kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık        (bk. 
-d-s)
lâyemut :        ölümsüz (bk. mâ-lâ; m-v-t)
mâkul : akla uygun
me’haz :        kaynak
mesâil-i içtihâdiye-i hilâfiye : üzerinde ihtilaf edilen        içtihadi meseleler (bk. c-h-d; 
-l-f)
mevcudat :        varlıklar (bk. v-c-d)
mevcut : var olan (bk.        v-c-d)
mükerrem : ikram ve lûtfa mazhar, saygı gösterilen (bk.        k-r-m)
müsellemât-ı diniye : dinin herkesçe kabul edilmiş        esasları (bk. s-l-m)
müstaid : istidatlı, kabiliyetli (bk.        a-d-d)
Nasrâniyet : Hıristiyanlık
nâzil : inme (bk.        n-z-l)
nefis : bir kimsenin kendisi (bk. n-f-s)
nev’i        : tür, çeşit
sırr-ı azîm : büyük gizem (bk. a-
-m)
şeriat : Allah        tarafından bildirilen hükümlerin hepsi (bk. ş-r-a)
terk-i silâh        : silâh bırakma, teslim olma
teşri’ etme : kanun koyma, yasama        (bk. ş-r-a)
tevhid : birleme, Allah’ı bir olarak bilme ve ilân        etme (bk. v-
-d)
ümmet :        peygambere inanıp onun yolundan gidenler, mü’minler
vâbeste :        bağlı
vekil : başkasının adına ve yerine hareket eden, asıl        vazifelinin yerine çalışan (bk. v-k-l)
vücud-u haricî : beden,        vücut (bk. v-c-d)
zaruriyât : dince yapılması zorunlu olan ve        hükmü açıkça belirtilen emirler
ziya : ışık,        parlaklık
ziyade : fazla, çok


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst