Konuya cevap cer

Zevkin her çeşidini tatmak, ilerleme değil

             11 Eylül 2011 / 00:01

             Günlük Risale-i Nur dersi

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim 

    Eğer o istidat çekirdeğini İslâmiyet suyuyla, imanın ziyasıyla, ubûdiyet toprağı altında terbiye ederek, evâmir-i Kur’âniyeyi imtisal edip cihâzât-ı mâneviyesini hakikî gayelerine tevcih etse; elbette âlem-i misal ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennette  hadsiz kemâlât ve nimetlere medar olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir  hakikat-i daimenin cihâzâtına cami’, kıymettar bir çekirdek ve revnakdâr  bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübarek ve münevver bir meyvesi  olacaktır.

    Evet, hakikî terakki ise, insana  verilen kalb, sır, ruh, akıl, hattâ hayal ve sair kuvvelerin hayat-ı  ebediyeye yüzlerini çevirerek, herbiri kendine lâyık hususî bir vazife-i  ubûdiyetle meşgul olmaktadır. Yoksa, ehl-i dalâletin terakki zannettikleri, hayat-ı  dünyeviyenin bütün inceliklerine girmek ve zevklerinin her çeşitlerini,  hattâ en süflîsini tatmak için bütün letâifini ve kalb ve aklını nefs-i  emmâreye musahhar edip yardımcı verse, o terakki değil, sukuttur. [23. Söz]

    Bediüzzaman Said Nursi

    Sözlük:

    âlem-i âhiret: Ahiret alemi

    âlem-i misal: Görüntüler alemi

    berzah: Ölümden sonra kıyamete kadar yaşanacak alem

    cihâzât: donanımlar

    cihâzât-ı mâneviye: mânevî donanım, cihazlar (bk. a-n-y)

    ehl-i dalâlet: Doğru ve hak yoldan sapanlar, iman ve islamdan çıkmış olanlar

    evâmir-i Kur’âniye: Kur'an'ın emirleri

    hakikat-i daime: Devam eden hakikat, gerçek

    hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı (bk. ḥ-y-y)

    hayat-ı ebediye: sonsuz âhiret hayatı (bk. ḥ-y-y; e-b-d)

    imtisal: yerine getirme

    istidat: kabiliyet, yetenek (bk. a-d-d)

    kemâlât: mükemmellik, kusursuzluk (bk. k-m-l)

    kuvve: Duygu, his, kabiliyet

    letâif: Manevi duygular, güzel, hoş ve ruhla ilgili hisler

    medar: sebebp, vasıta, vesile

    musahhar: emre verilmiş, itaatkar

    mübarek: bereketlenmiş, hayırlı

    münevver: Nurlu, aydın

    nefs-i emmâre: kötülüğü teşvik eden, emreden nefis

    revnakdâr: Zinaetli, göz alıcı bir parlaklık ve güzellikte

    sukut: değerden düşme, düşüş, alçalış

    süflî: aşağıda bulunan, alçak, adi

    şecere-i bâkiye: Daim olan ağaç, baki ağaç

    şecere-i kâinatın: Kainat ağacı

    tevcih: Yöneltmek, çevirmek

    terakki: İlerleme, yükselme

    ubudiyet: Kulluk, kölelik, kul olduğunu bilip Allah'a itaat etme

    vazife-i ubûdiyet: Kulluk vazifesi

    ziya: ışık, aydınlık


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst