Konuya cevap cer

TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ 11.17.TAHLİLLER(DEVAMI)

       Avukat Mihri        Helâv’ın müdafaasından parçalar
      
Risale-i Nur Müellifi, bütün müellif ve muharrirlerin en        mütevaziidir. Şöhret ve tekebbürün en büyük düşmanıdır. Bütün dünya        metâına arka çevirmiştir. Ne mal, ne şöhret, ne nüfuz... bunların        hiçbirisi onun pâyine ulaşamamıştır ve ulaşamaz. Gandi bile onun kadar        dünyadan elini çekememiştir. Günde elli gram ekmekle ve bir çanak çorba        ile tagaddi eden bu büyük adam, yaşıyorsa, ancak Kur’ân ve imana hizmet        için yaşıyor. Başka hiç, hiçbir şeyin, onun nazarında kıymet ve ehemmiyeti        yoktur. Böyle iken, eserinin medh ü sitayişinde bulundu diye onu        suçlandırmaya çalışmak, 163’üncü maddenin cürüm ağına sokmaya uğraşmak,        hak ve adaletle, insafla, ilimle, insanî düşünce ile hukuk fikriyle,        mantıkla, akıl ve fikirle kabil-i telif midir? Burası yüksek mahkemenin        takdirine aittir…
 
 Hükûmete muhalefet bahsi hakkında da birkaç söz        söyleyerek mâruzatımı neticelendirmek isterim. Karşınızda kemal-i saffet        ve samimiyetle âdilâne kararlarınıza intizar eden bu asırdîde zat, ömründe        hiçbir defa hilâf-ı hakikat beyanda bulunmaya tenezzül etmiş bir adam        değildir. İlk celse-i muhakemede, bugünkü hükûmetten memnun olduğunu ve        muvaffakiyetine dua ettiğini, onun beğenmediği ve tenkit ettiği hükûmet,        eski hükûmetler olduğunu alenen söylemiştir. Filhakika, müvekkilim, bütün        milletle beraber istibdada karşı mücadele etmiş, hürriyet ve demokrasinin        tesisine çalışmış ve bu hususta husule gelen muvaffakiyetten dolayı da        memnun olmuştur. Risale-i Nur’un gayesi de içtimaî nizam ve intizamı        kalblere yerleştirmektir. Siyasî rical, siyasî sahada nizam-ı içtimaîyi,        milletin hak ve hürriyetlerini temine çalıştıkları gibi, Risale-i Nur        Müellifi de, mânevî sahada, kalblerde bunları yerleştirmeye çalışıyor.        Gayeler müşterektir. Bir mekteb-i irfan olan Risale-i Nur’un müellifi ve        şakirtleri âsâyişin, nizam ve intizamın fahrî ve mânevî bekçileridir.        Mânevî sahada, kalblerde ve dimağlarda anarşinin, bozgunculuğun kalkmasına        çalışmaktadırlar. Kemal-i samimiyetle, hiçbir ivaz ve garazı olmaksızın,        hiçbir karşılık beklemeksizin, yalnız Allah rızası için, millet ve        memleketin menfaati için çalışmaktadırlar. Bunu yapmak bir cürüm ve        cinayet değil, millet ve memlekete bir hizmettir. Muahazeye değil, takdire        lâyıktır. Beraatini istemek hakkımızdır. Karar yüksek        mahkemenindir.

       Avukat        Seniyüddin Başak’ın müdafaası
      
Müteakiben, müellifin diğer vekili olan avukat Seniyüddin        Başak kalkmış, kısa birkaç söz söylemiştir:
 
 “Artık mesele        aydınlanmış, hakikat güneş gibi tezahür etmiştir. Yüksek mahkeme herşeye        vâkıf olmuştur. Benim buna ilâve edecek bir sözüm yoktur. Böyle kıymetli,        faziletli, millet ve memleket için cansiperane ve hiçbir ivaz ve bedel        mukabili olmayarak fîsebilillâh çalışan zevatı buralara getiren, cinayet        sandalyelerine oturtan zihniyet hakkında bazı mütalâada bulunmak isterdim;        fakat onun yeri burası değildir. Bunun için ayrıca bir eser yazmak icap        eder. Çünkü bu zihniyetle mücadele herkes için bir vazifedir. Yüksek        mahkemenin yüksek vicdanı beni müdafaadan müstağni kılacak derecede        itmi’nanbahştır. Müvekkilimin beraatini istemekle şeref        duyarım.”

      
       Lügatler :        
       âdilâne : adaletli olarak, âdil bir        şekilde
âkıbet : son, netice
alenen : açıkça, açık bir        şekilde

       anarşi : kargaşa,        başıbozukluk
asayiş : emniyet, huzur,        güven
asırdîde : yaşlı, gün görmüş, tecrübeli 

       beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun        anlaşılması
beyan : açıklama 

       cansiperâne : canını fedâ edercesine, canını siper        ederek
cefa : sıkıntı, eziyet, işkence
celse-i        muhakeme : mahkeme oturumu, duruşma
cürüm : suç
devr-i        sabık : 1950’den önceki tek partili dönemde CHP iktidarı ve idaresi;        tek partili dönem        

       dimağ : beyin, akıl, şuur,        zihin
fahrî : karşılıksız, gönüllü olarak bir şeyi        yapma
fazilet : üstünlük, erdemlilik, güzel        ahlâk
filhakika : gerçekten, doğrusu 

       fîsebilillâh : Allah yolunda, Allah rızası        için
garaz : kötü maksat, art niyet
hakikat : gerçek,        doğru
hâzâ min fadli Rabbî : bu Rabbimin ihsan ve        ikramındandır
hilâf-ı hakikat : gerçeğe zıt ve aykırı, gerçek        dışı
husul : meydana gelme, olma
içtimaî nizam ve        intizam : toplumsal düzen ve düzenlilik 

       intizam : düzenlilik
intizar        : bekleme, gözleme
istibdad : baskı, zulüm 

       itmi’nanbahş : güven veren, rahatlık        veren
ivaz : karşılık, bedel
kabil-i telif :        uyuşabilir, bağdaşabilir
kemal-i saffet : tam bir temizlik,        temiz niyetlilik, samimiyet ve içtenlik 

       kemal-i samimiyet : tam bir        içtenlik
mâruzat : arz edilenler, istenilen        şeyler
medh ü sitayiş : methetme ve övgüde bulunma

       mekteb-i        irfan : irfan okulu; Cenâb-ı Hakkı tanıtan,        bildiren, hak ve hakikate ulaştıracak bilgiyi ders veren        okul
metâ : eşya, mal, mülk 

       muahaze : ayıplama, kusurlu bulma,        suçlama
muhalefet : muhalif olma, karşıt ve aykırı        olma
muharrir : yazar, kaleme alan 

       mukabil :        karşılık
muvaffakiyet : başarı, başarılı        olma
müdafaa : savunma
müellif : telif eden,        yazan        

       müstağni        kılma : ihtiyaç        bırakmama
müstehak : hak etmiş, lâyık 

       müşterek : ortak
mütalâada bulunma :        etraflıca inceleyip düşünme, bir düşünceyi dile        getirme
müteakiben : daha sonra, takip        ederek
mütevazi : alçak gönüllü
müvekkil :        vekâlet veren, vekil tayin eden kimse
nazar : bakış, düşünce,        görüş        

       nizam : düzen
nizam-ı        içtimaî : toplumsal, sosyal düzen
rical : adamlar,        insanlar        

       şakirt : talebe,        öğrenci
tagaddi : beslenme
tahammül : katlanma,        dayanma
tekebbür : büyüklenme, gururlanma
tenezzül :        inme, eğilme, düşme        

       tezahür : ortaya çıkma, görünme, belli        olma
vâkıf olma : bir şeyi bütün yönleriyle        bilme
vekil : başkasının adına ve yerine hareket eden;        avukat
zevat : zatlar, kimseler


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst