95. Tertib-i mukaddematta tevfiz tembelliktir; terettüb-ü neticede tevekküldür. Semere-i sa’yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa’yi kuvvetlendirir; mevcuda iktifâ, dûn-himmetliktir. 96. Evâmir-i şer’iyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücâzâtın ekseri âhirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Meselâ, sabrın mükâfâtı zaferdir; atâletin mücâzâtı sefalettir; sa’yin sevabı servettir; sebatın mükâfâtı galebedir. Müsavatsız adalet, adalet değildir. 97. Temasül tezadın sebebidir. Tenasüp tesanüdün esasıdır. Sıgar-ı nefis tekebbürün menbaıdır. Zaaf gururun madenidir. Acz muhalefetin menşeidir. Merak ilmin hocasıdır. 98. Kudret-i fâtıra, ihtiyaç ile, hususan açlık ihtiyacıyla, başta insan, bütün hayvânâtı gemlendirip nizama sokmuş. Hem âlemi hercümercten halâs edip, hem ihtiyacı medeniyete üstad ederek terakkiyâtı temin etmiştir. 99. Sıkıntı sefahetin muallimidir. Yeis dalâlet-i fikrin, zulmet-i kalb ruh sıkıntısının menbaıdır. 100. [SUP]1[/SUP] اِذَا تَاَنَّثَ الرِّجَالُ بالتَّهَوُّسِ تَرَجَّلَ النِّسَاۤءُ باِلتَّوَقُّح ِ Bir meclis-i ihvâna güzel bir karı girdikçe riyâ, rekabet, haset damarı intibah eder. Demek, inkişaf-ı nisvandan, medenî beşerde ahlâk-ı seyyie inkişaf eder. [h=3]Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :[/h] [SUP]1[/SUP] : Erkekler hevâ ve hevesle kadınlaşırsa, kadınlar da hayasızlıkla erkekleşir.
| [h=2]Lügatler : [/h] acz : âcizlik, güçsüzlük (bk. a-c-z) ağleb : çoğunluk, genellik âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-b-d) ahlâk-ı seyyie : kötü ahlâk âlem : dünya, kâinat (bk. a-l-m) amel-i salih : dince makbul olan iyi, güzel ve faydalı iş (bk. ṣ-l-ḥ) amel-i tâlih : faydasız, yararsız iş; makbul olmayan amel atâlet : hareketsizlik, tembellik beşer : insan dalâlet-i fikr : fikir sapkınlığı (bk. ḍ-l-l; f-k-r) dûn-himmetlik : gayretsizlik ekser : çoğunluk (bk. k-s-r) evâmir-i şer’iye : şeriatın emirleri (bk. ş-r-a) evâmir-i tekviniye : yaratılışa ait kurallar (bk. k-v-n) fert : birey galebe : üstün gelme gurur : kibir, büyüklenme halâs etme : kurtarma (bk. ḫ-l-ṣ) hâne : ev hayvânât : hayvanlar (bk. ḥ-y-y) hazm-ı nefs : kabullenmek, kendi adına feragat etmek (bk. n-f-s) hercümerc : karışıklık, dağınıklık hususan : bilhassa, özellikle iktifâ : yetinme inkişaf etmek : açığa çıkmak inkişaf-ı nisvan : kadınların açılması kanaat : elindekiyle yetinme kudret-i fâtıra : herşeyin yaratıcısı olan Allah’ın kudreti (bk. ḳ-d-r; f-ṭ-r) mahviyet : tevazu, alçak gönüllülük menba : kaynak menşe : kaynak (bk. n-ş-e) mevcud : var olan (bk. v-c-d) meyl-i sa’y : çalışma eğilimi, isteği muallim : öğreten, yetiştiren (bk. a-l-m) muhalefet : zıt ve aykırı davranma (bk. ḫ-l-f) mücâzât : birşeyin karşılığında görülen ceza müsamaha : hoşgörü müsâvat : eşitlik, denklik mütekellim-i maalgayr : birinci çoğul şahıs, biz (bk. k-l-m) mütekellim-i vahde : birinci tekil şahıs, “ben” (bk. k-l-m; v-ḥ-d) nam : ad, unvan nizam : düzen, kanun (bk. n-ẓ-m) sa’y : çalışma, emek sebat : kararlı olma sefahet : beyinsizlik ve akılsızlık; yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük sefalet : perişanlık, yoksulluk semere-i sa’y : çalışmanın meyvesi, neticesi servet : zenginlik sıgar-ı nefis : nefsin küçüklüğü (bk. n-f-s) tefâhur : iftihar etme, gurur duyma tekebbür : kibirlenme, büyüklenme (bk. k-b-r) temasül : birbirinin aynısı olma, karşılıklı benzeyiş (bk. m-s̱-l) tenasüp : uygunluk (bk. n-s-b) terakkiyat : yükselmeler, ilerlemeler terettüb-ü netice : sonuç olarak ortaya çıkma tertib-i mukaddemat : bir sonuca ulaşmak için uyulması gerekli olan sebepler sırası (bk. ḳ-d-m) tesanüd : dayanışma (bk. s-n-d) tevazu : alçak gönüllülük tevekkül : Allah’a güvenme ve Onu vekil kabul etme (bk. v-k-l) tevfiz : yetki ve sorumluluğu başkasına veya Allah’a havale etme tezad : zıtlık üstad : hoca, öğretmen yeis : ümitsizlik zaaf : zayıflık, güçsüzlük zillet : alçaklık, aşağılık zulmet-i kalb : kalp katılığı, kalbin kararması (bk. ẓ-l-m)
|