Konuya cevap cer

DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ 2.2.İKİ MEKTEB-İ MUSİBETİN  ŞEHADETNAMESİ(DEVAMI)

 MUKADDİME

       Nasıl ki, bir bedevî garaipperest,        İstanbul’un acaip ve mehasinini işitmiş, fakat görmemiş; nasıl        kemâl-i hâhişle görmeyi arzu eder! Ben de ma’rez-i acaip ve garaip olan        âlem-i âhireti, o hâhişle görmek istiyorum. Şimdi de öyleyim. Beni oraya        nefyetmek, bana ceza değil! Sizin elinizden gelirse, beni vicdanen tâzib        ediniz! Ve illâ başka sûretle azap, azap değil, benim için bir        şandır!
 Bu hükûmet zaman-ı istibdatta akla husumet ederdi. Şimdi de        hayata adavet ediyor. Eğer hükûmet böyle olursa, yaşasın cünun! Yaşasın        mevt! Zâlimler için de yaşasın Cehennem! Ben zaten bir zemin istiyordum        ki, efkârımı onda beyan edeyim. Şimdi bu Divan-ı Harb-i Örfî iyi bir zemin        oldu.
 Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, Divan-ı Harpte bana da        sual ettiler: “Sen de şeriatı istemişsin.”
 Dedim: Şeriatın bir        hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira, şeriat, sebeb-i        saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi        değil.
 Hem de dediler: “İttihad-ı Muhammediyeye (a.s.m.) dahil        misin?”
 Dedim: Maaliftihar! En küçük efradındanım. Fakat, benim târif        ettiğim vecihle... Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir,        bana gösterin.
 İşte o nutku şimdi neşrediyorum. Ta ki, Meşrutiyeti        lekeden ve ehl-i şeriatı meyusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil        ve cünundan ve hakikati evham ve şüpheden kurtarayım. İşte        başlıyorum:
 Dedim: Ey paşalar, zabitler!
 Hapsimi iktiza eden        cinayetlerin icmali:
 
اِذَا        مَحَاسِنِىَ        اللاَّتِى        اَدِلُّ        بِهَا        كَانَتْ        ذُنُوبِى        فَقُلْ        لِى        كَيْفَ        اَعْتَذِرُ
Yani, “medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah        sayılıyor. Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim.”
 Mukaddime olarak        söylüyorum: Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad olunsa cezadan        korkmaz. Hem de haksız yere idam olunsam, iki şehid sevabını        kazanırım.

       Lügatler :        
       adalet-i mahz : tam ve mükemmel        adalet
adavet : düşmanlık
âlem-i âhiret : âhiret        âlemi, öteki dünya
beyan : açıklama
bidayet :        başlangıç
cehil : cahillik
cünun :        delilik
Divan-ı Harb-i Örfî : Sıkıyönetim        Mahkemesi
efkâr : fikirler, düşünceler
efrad :        fertler
ehl-i asır : içinde bulunulan asırda yaşayan, aynı asrı        paylaşan insanlar
ehl-i şeriat : şeriat taraftarı        Müslümanlar
evham : kuruntular, şüpheler
fazilet :        değer, üstünlük
hâhiş : arzu, istek
hakikat : doğru        gerçek
husumet : düşmanlık
icmal : özet
iktiza        eden : gerektiren
illâ : ancak
isnad olunmak :        dayandırılmak
itizar etme : özür dileme
ittihad :        birlik
İttihad-ı Muhammediye :
kemâl-i hâhiş : tam        bir istek ve arzu
ma’rez-i acaip ve garaip : acayip ve        garipliklerin teşhir edildiği sergi, fuar
maaliftihar :        iftiharla, memnuniyetle
medar-ı iftihar : iftihar ve övünç        kaynağı, sebebi
mehasin : güzellikler
mevt :        ölüm
meyusiyet : ümitsizlik
mukaddeme : başlangıç,        giriş, meseleye hazırlık
mütehayyir : hayrete düşen,        şaşkın
nazar : bakış, göz
nefy :        sürgün
neşretmek : yayımlamak, yaymak
sebeb-i saadet :        mutluluk sebebi
şeriat : Allah tarafından bildirilen emir ve        yasaklara dayanan hükümlerin hepsi, İslâmiyet
tâzib : azap        verme, cezalandırma, işkence etme
tenezzül etmek : inmek,        alçalmak
vecih : tarz, şekil
vicdanen : vicdanî        olarak, vicdanca
zabit : subay
zaman-ı istibdât :        baskı, zulüm dönemi
zemin : yer

      



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst