Livza
Well-known member
“Bu zamanda tek çocuk sahibi olup onu mükemmel bir şekilde yetiştireceksin!” düşüncesi o kadar çok yaygınlaştı ki, medyada uzman olarak tanınan kişiler bile bunu söylemeye başladılar. Aile ve çocuk danışmanlığı yaptığını söyleyen bir bayanla birlikte katıldığımız televizyon programı öncesi, kuliste aynı bakış açısı konuşuldu. Uzman olduğunu iddia eden bayan da bu fikri savunuyordu. Diğer bayanlarla birlikte “Tek çocuk olsun mükemmele yetiştirelim” düşüncesiyle tek çocuk sahibi olduklarını söylediler. Bunu söyleyen kişi, sokaktaki biri olsa anlarım. Cahilliğine bağlar, susarım. Ancak uzman – danışman olan, olduğunu iddia eden birisinden duyunca, hem şaşırdım hem üzüldüm.
Maalesef bayanların önemli bir kısmında, bu bakış açısı çok fazla dillendiriliyor. Evliliği ile ilgili sıkıntıları olanları, fiziki bir rahatsızlığı olanları anlarım. Onlara söyleyecek bir sözümüz elbette olamaz. Ancak hiçbir fiziki engeli ve aile sıkıntısı olmadığı halde bunu iddia edenlere söyleyeceklerim var. Tek çocuk yetiştirmenin, mükemmel çocuk yetiştirme yöntemi olduğunu savunanlar, ya cahil ya bencildir benim gözümde.
Çocuğunu değil, kendi rahatını düşünen benciller!
Çocuğa mükemmel imkanlar vermek için ikinci çocuk dünyaya getirmediğini savunanlar, cahilliklerinden bunu söylemiyorsalar, bencilliklerini saklamak için yalan söylüyorlar.
Hiçbir annenin, evladını, kardeş sahibi olmaktan mahrum bırakmaya hakkı yoktur. Evin tek çocuğu olarak yetişen bir çocuk, hayatı boyunca, dayı, amca, teyze, hala olamayacak. Bir annenin evladını tüm bu duygulardan mahrum bırakmaya hakkı yoktur.
Abla, ağabey olmayan, kardeşiyle oyuncaklarını –çikolatasını paylaşmayan bir çocuk, bunun sıkıntısını hayatının her yerinde yaşıyor.
Evin biricik evladı olan çocuk, okula başladığı zaman, sınıfının biricik öğrencisi muamelesi görmeyi istiyor. Bu muameleyi göremeyince, otuz öğrenciden birisi olmaya alışması zor oluyor. Alışamayınca huysuzlanıyor, hırçınlaşıyor. Bazı öğrencilerin, otuz kişiden birisi muamelesi gördüğü okuldan, soğumaya başlıyor.
Vücutları bozulmasın diye çocuklarını kardeş sahibi olmaktan mahrum bırakan anneler, mükemmel çocuk yetiştirmek için değil, mükemmel vücut sahibi olmak için (!) bunu yapıyorlar.
Bazıları kariyerleri yolunda daha rahat yükselmek için, evlatlarını kardeş sahibi olmaktan mahrum bırakıyor. Bencilliği için ikinci çocuğu dünyaya getirmeyen anne, evladının huysuz, tatminsiz, doyumsuz bir çocuk olduğunu görünce, “Senin neyini eksik ettik?” diye dert yanıyorlar. Çocuk, “Beni kardeşsiz bıraktın!” diyebilecek olgunlukta olsa, annenin yüzüne hatası vururdu muhakkak.
Rızık endişesi!
Birçok insan, işini gücünü bahane ederek çocuk sahibi olmak istemiyor. Elbette her çocuk, yeni masraflar / giderler demektir. Ancak çocuğu dünyaya getirenlere çok zengin birisi, “siz evlat sahibi olun, onun bakımı bana ait” dese, rızık endişesi kalmaz birçoğunun. “Çocuğun rızkı size değil, bana ait!” diyen, herhangi birisi değil, Allah’tır. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır. (İsra 31)
Rızık endişesi, tek kelimeyle bahanedir. Rızkına kefil olan komşunuz değil ki tereddüt edesiniz. Kefil olan, evladınızı da, sizi de, rızkınızı da yaratan Allah’tır.
Paylaşmaya alışkın değilim!
Evin tek çocuğu olarak büyümüş bir arkadaşım vardı. Arkadaş çevresiyle yaşadığı en büyük sıkıntı, paylaşmayı sevmemesiydi. Herkes onun cimriliğini konuşurdu. “Hem aramızdaki en zengin olan sensin, hem de en cimrimizsin!” diye arkadaşlardan laf işitince, söylediklerini hiç unutmadım.
“Siz bana kızıyorsunuz, ama beni anlamıyorsunuz. Benim tüm çocukluğum böyle özel geçti. Mahallede arkadaşlar çikolata yerken, annem beni eve götürür, en güzel çikolataları bana yedirirdi. Arkadaşlarımın sahip olduğu şeylerin en iyisini annem bana alırdı. Ben hayatımın hiçbir döneminde elimde olanlara paylaşmadım. Şimdi sizinle paylaşmak istesem de, buna alışkın olmadığım için bana zor geliyor.
En zoru, tek çocuk!
Tek çocuk meselesini konuştuğum bir arkadaşım, kız kardeşinin söylediği bir cümleden bahsetmişti. “İkinci çocuğumu, diğerini rahat büyütmek için doğurdum” demiş kardeşi. Sebebini açıklarken söyledikleri çok mantıklı geldi bana.
“Tek çocuğum varken, evde hiçbir işimi rahat yapamıyordum. Bulaşık yıkarken ayağımın dibinde yatıyordu kızım. Evin hangi köşesine gidersem gideyim hep benim peşimdeydi. Tuvalete bile gitmeme izin vermek istemiyordu. Ben tuvalete girince, kapısının önüne yatıp, “Hadi anne!” diyerek çabuk çıkmamı istiyordu.
İkinci çocuğum dünyaya gelince, ilk sene biraz zor oldu. Ancak onları birbirine alıştırınca, birlikte oyun oynamalarını sağlayınca ben çok rahatladım. İkinci evladım yaşını doldurduktan sonra, eskisi kadar bana ihtiyaçları olmadı. Yemekleri yedirip, oyun ortamlarını hazırladıktan sonra kendi işlerimle rahatça uğraşabiliyordum.”
Tek çocuk yetiştirmenin daha kolay, daha rahat olduğunu iddia edenlerin kulaklarına küpe olsun!
* * * * * *
Biz altı kardeş olarak büyüdük. Bir araya geldiğimiz zaman, kalabalık bir aile gibi gelmiyor bize. Herkes gibi bizlerin de zor ve sıkıntılı günleri oldu. Özellikle zor zamanlarımızda, kardeş sahibi olmanın faydalını daha iyi gördük. Birimizin başına bir sıkıntı gelse, diğerleri, imkanları ölçüsünde kardeşinin elinden tutuyor.
Bayramda hep bir arada olduğumuzda annem, “Keşke altı çocuğum daha olsaydı!” demişti. Kız kardeşlerim anneme katılmadılar elbette. Ancak annemde, emek verip yetiştirdiği evlatları karşısında görmenin mutluluğu vardı.
* * * * * *
Elbette her yıl çocuk doğursun kadınlar, sürüyle çocukları olsun demiyorum. “Sürüyle çocuk sahibi olup, onları sokağa mı salalım!” itirazı yapıp, tek çocukla yetinmekte yanlış. “Ümmetimin çokluğu ile övünürüm!” Hadisini, sürü gibi çocuk doğurmak olarak anlamak, elbette yanlış bir anlayıştır. “Çok çocuk doğurmak değil, iyi çocuk yetiştirmek önemlidir” cümlesine katılıyorum. Ancak, “iyi çocuk yetiştirmenin yolu tek çocuk sahibi olmaktır” yaklaşımına karşıyım.
Fikirlerinden istifade ettiğim bir arkadaşımın yaklaşımını çok beğenmiştim. “Bir çocuk yetiştirmek çok zor, iki çocuk yetiştirmek zor, üç çocuk yetiştirmek kolay, dört çocuk yetiştirmek çok kolay!” demişti. Üç – dört yıl arayla çocuk sahibi olmanın, annenin sağlığı açısından en iyi yöntem olduğunu da belirtmişti. Bu konuda uzmanların kitaplarında da aynı bakış açısına rastlarsınız.
Sait ÇAMLICA
Maalesef bayanların önemli bir kısmında, bu bakış açısı çok fazla dillendiriliyor. Evliliği ile ilgili sıkıntıları olanları, fiziki bir rahatsızlığı olanları anlarım. Onlara söyleyecek bir sözümüz elbette olamaz. Ancak hiçbir fiziki engeli ve aile sıkıntısı olmadığı halde bunu iddia edenlere söyleyeceklerim var. Tek çocuk yetiştirmenin, mükemmel çocuk yetiştirme yöntemi olduğunu savunanlar, ya cahil ya bencildir benim gözümde.
Çocuğunu değil, kendi rahatını düşünen benciller!
Çocuğa mükemmel imkanlar vermek için ikinci çocuk dünyaya getirmediğini savunanlar, cahilliklerinden bunu söylemiyorsalar, bencilliklerini saklamak için yalan söylüyorlar.
Hiçbir annenin, evladını, kardeş sahibi olmaktan mahrum bırakmaya hakkı yoktur. Evin tek çocuğu olarak yetişen bir çocuk, hayatı boyunca, dayı, amca, teyze, hala olamayacak. Bir annenin evladını tüm bu duygulardan mahrum bırakmaya hakkı yoktur.
Abla, ağabey olmayan, kardeşiyle oyuncaklarını –çikolatasını paylaşmayan bir çocuk, bunun sıkıntısını hayatının her yerinde yaşıyor.
Evin biricik evladı olan çocuk, okula başladığı zaman, sınıfının biricik öğrencisi muamelesi görmeyi istiyor. Bu muameleyi göremeyince, otuz öğrenciden birisi olmaya alışması zor oluyor. Alışamayınca huysuzlanıyor, hırçınlaşıyor. Bazı öğrencilerin, otuz kişiden birisi muamelesi gördüğü okuldan, soğumaya başlıyor.
Vücutları bozulmasın diye çocuklarını kardeş sahibi olmaktan mahrum bırakan anneler, mükemmel çocuk yetiştirmek için değil, mükemmel vücut sahibi olmak için (!) bunu yapıyorlar.
Bazıları kariyerleri yolunda daha rahat yükselmek için, evlatlarını kardeş sahibi olmaktan mahrum bırakıyor. Bencilliği için ikinci çocuğu dünyaya getirmeyen anne, evladının huysuz, tatminsiz, doyumsuz bir çocuk olduğunu görünce, “Senin neyini eksik ettik?” diye dert yanıyorlar. Çocuk, “Beni kardeşsiz bıraktın!” diyebilecek olgunlukta olsa, annenin yüzüne hatası vururdu muhakkak.
Rızık endişesi!
Birçok insan, işini gücünü bahane ederek çocuk sahibi olmak istemiyor. Elbette her çocuk, yeni masraflar / giderler demektir. Ancak çocuğu dünyaya getirenlere çok zengin birisi, “siz evlat sahibi olun, onun bakımı bana ait” dese, rızık endişesi kalmaz birçoğunun. “Çocuğun rızkı size değil, bana ait!” diyen, herhangi birisi değil, Allah’tır. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır. (İsra 31)
Rızık endişesi, tek kelimeyle bahanedir. Rızkına kefil olan komşunuz değil ki tereddüt edesiniz. Kefil olan, evladınızı da, sizi de, rızkınızı da yaratan Allah’tır.
Paylaşmaya alışkın değilim!
Evin tek çocuğu olarak büyümüş bir arkadaşım vardı. Arkadaş çevresiyle yaşadığı en büyük sıkıntı, paylaşmayı sevmemesiydi. Herkes onun cimriliğini konuşurdu. “Hem aramızdaki en zengin olan sensin, hem de en cimrimizsin!” diye arkadaşlardan laf işitince, söylediklerini hiç unutmadım.
“Siz bana kızıyorsunuz, ama beni anlamıyorsunuz. Benim tüm çocukluğum böyle özel geçti. Mahallede arkadaşlar çikolata yerken, annem beni eve götürür, en güzel çikolataları bana yedirirdi. Arkadaşlarımın sahip olduğu şeylerin en iyisini annem bana alırdı. Ben hayatımın hiçbir döneminde elimde olanlara paylaşmadım. Şimdi sizinle paylaşmak istesem de, buna alışkın olmadığım için bana zor geliyor.
En zoru, tek çocuk!
Tek çocuk meselesini konuştuğum bir arkadaşım, kız kardeşinin söylediği bir cümleden bahsetmişti. “İkinci çocuğumu, diğerini rahat büyütmek için doğurdum” demiş kardeşi. Sebebini açıklarken söyledikleri çok mantıklı geldi bana.
“Tek çocuğum varken, evde hiçbir işimi rahat yapamıyordum. Bulaşık yıkarken ayağımın dibinde yatıyordu kızım. Evin hangi köşesine gidersem gideyim hep benim peşimdeydi. Tuvalete bile gitmeme izin vermek istemiyordu. Ben tuvalete girince, kapısının önüne yatıp, “Hadi anne!” diyerek çabuk çıkmamı istiyordu.
İkinci çocuğum dünyaya gelince, ilk sene biraz zor oldu. Ancak onları birbirine alıştırınca, birlikte oyun oynamalarını sağlayınca ben çok rahatladım. İkinci evladım yaşını doldurduktan sonra, eskisi kadar bana ihtiyaçları olmadı. Yemekleri yedirip, oyun ortamlarını hazırladıktan sonra kendi işlerimle rahatça uğraşabiliyordum.”
Tek çocuk yetiştirmenin daha kolay, daha rahat olduğunu iddia edenlerin kulaklarına küpe olsun!
* * * * * *
Biz altı kardeş olarak büyüdük. Bir araya geldiğimiz zaman, kalabalık bir aile gibi gelmiyor bize. Herkes gibi bizlerin de zor ve sıkıntılı günleri oldu. Özellikle zor zamanlarımızda, kardeş sahibi olmanın faydalını daha iyi gördük. Birimizin başına bir sıkıntı gelse, diğerleri, imkanları ölçüsünde kardeşinin elinden tutuyor.
Bayramda hep bir arada olduğumuzda annem, “Keşke altı çocuğum daha olsaydı!” demişti. Kız kardeşlerim anneme katılmadılar elbette. Ancak annemde, emek verip yetiştirdiği evlatları karşısında görmenin mutluluğu vardı.
* * * * * *
Elbette her yıl çocuk doğursun kadınlar, sürüyle çocukları olsun demiyorum. “Sürüyle çocuk sahibi olup, onları sokağa mı salalım!” itirazı yapıp, tek çocukla yetinmekte yanlış. “Ümmetimin çokluğu ile övünürüm!” Hadisini, sürü gibi çocuk doğurmak olarak anlamak, elbette yanlış bir anlayıştır. “Çok çocuk doğurmak değil, iyi çocuk yetiştirmek önemlidir” cümlesine katılıyorum. Ancak, “iyi çocuk yetiştirmenin yolu tek çocuk sahibi olmaktır” yaklaşımına karşıyım.
Fikirlerinden istifade ettiğim bir arkadaşımın yaklaşımını çok beğenmiştim. “Bir çocuk yetiştirmek çok zor, iki çocuk yetiştirmek zor, üç çocuk yetiştirmek kolay, dört çocuk yetiştirmek çok kolay!” demişti. Üç – dört yıl arayla çocuk sahibi olmanın, annenin sağlığı açısından en iyi yöntem olduğunu da belirtmişti. Bu konuda uzmanların kitaplarında da aynı bakış açısına rastlarsınız.
Sait ÇAMLICA