Tek taraflı gayret yeterli mi?

Livza

Well-known member
Tüm ikili ilişkilerde olduğu gibi, eşlerin mutluluğu da ikisinin gayretiyle olursa daha kolay ve çabuk gerçekleşir. Çünkü söz konusu olan, bireysel davranışlar ve kişisel dünyamız değildir; karı ve kocanın oluşturduğu ailedir. Ancak eşlerin her ikisi aynı duyarlılığı göstermeyebiliyor. Birisi, geçimsizlik diye bir sorun olduğuna bile inanmıyor. Kiminin eşi mevcut mutluluğu arttırmak için çırpınırken, diğeri yeterli görüyor.




Görüştüğümüz birçok okuyucumuz, “ben eşimle daha iyi geçinmek için kitap okuyorum, radyo programlarınızı dinliyorum, ama eşim hiçbir şey yapmıyor” diyor. Bir gün Moral FM’deki programımda, “aile mutluluğu için tek taraflı gayret yeterli mi?” sorusunu sordum. Canlı yayına katılan dinleyicilerimden, “yeterli” diyen olduğu gibi, “kesinlikle yeterli değil” diyenler de oldu.




Ben, eşler arasındaki sorunların büyük bir kısmının tek taraflı çabayla çözülebileceğine inanıyorum. Bu inancımın dayandığı temel gerçek şu: Bazı sorunlar bizden kaynaklandığı halde eşimizi suçlarız. Oysa tek taraflı gayretle kendimizi düzeltebiliriz. Bazı olumsuz davranışlarımız da, eşimizi kötü davranmaya iter. Bizim değişmemiz, onu da değiştirebilir. Elbette tek taraflı gayretle çözemeyeceğimiz sorunlar da var, ama her türlü probleme karşı bizim yapabileceğimiz bir şeylerin olduğu da muhakkak.

Eğer ailenizdeki sorunları çözmek veya mutluluğunuzu arttırmak için “tek başınıza” da olsa çaba sarf etmek istiyorsanız, şu dört kurala titizlikle uymaya çalışın:


Önce kendinizi yenileyin ve eleştirin

Hepimiz eşimizden bizi memnun edecek davranışlarda bulunmasını bekler dururuz. Hep onun değişmesini ve beklentilerimize cevap vermesini arzularız. Yıllar geçer, hayal kırıklığına uğrar, umudumuzu yitiririz. Oysa işe kendinizden başlayın.


Eşinizden beklediğiniz davranışları önce siz sergileyin. Hatta elinize kalemi alıp varsa günlüğünüze veya ajandanıza, “eşinizden neler beklediğinizi” yazın. Eminim uzun bir liste oluşturacaksınız. Her maddeyi tek tek okuyarak, “ben bunları yapıyor muyum?” diye sorun. Ara sıra eşinizle aranızda çıkan tartışmaları hatırlayıp kendinize düşen payı keşfetmeye çalışın. Ve hemen o listenin peşine, bundan sonra nasıl olacağınızı yazın. Eşinizden istediğiniz olumlu davranışları nasıl göstereceğinizi not edin ve uygulamaya başlayın. Göreceksiniz, işin büyük bir bölümü çözülmüş olacak.


Eşinizin beklentilerine cevap vermeye çalışın

Eşlerin birbirlerinden istedikleri hep aynı şeyler değildir. Meselâ, konuşurken eleştirmemek, hoşgörülü olmak, yumuşak üslûp kullanmak ortak beklentilerdir, ama bir erkeğin eşinden güzel yemekler pişirmesini istemesi ya da bir kadının eşinden kendisini gezdirmesini arzu etmesi farklı beklentilerdir.
Tıpkı ilk maddede olduğu gibi, eşinizin sizden beklentilerini not edin. Belki bir anda aklınıza gelmeyecektir, ama hatırladıkça yazarsanız, yine uzun bir liste oluşturacaksınız. Onun isteklerini tespit etmek zor değildir. Aranızdaki konuşmaları, tartışmaları hatırlarsanız, bir dizi beklentinin satır aralarında bulunduğunu görürsünüz.


“Eşinizin beklentileri” listesine bakın şimdi. En kolayından başlayarak yerine getirmeye çalışın. Belki bir kısmını gerçekleştirmek size zor gelecek, belki fedakârlığa katlanacaksınız, ama olsun. Zaten önemli olan, birbiriniz için fedakârlığı göze alabilmektir. Tüm bu yaptıklarınızın anlamı, “seni seviyorum ve seni mutlu etmek istiyorum” demektir. Bu mesajı alan bir erkeğin veya kadının, yapılanları cevapsız bırakacağını mı sanırsınız?


O da, gücü oranında sizin beklentilerinize cevap vermek için çırpınacaktır. Ancak hiçbir şey yokmuşçasına davranır, sizden hep alır, fakat verici olmazsa, siz yine aynı davranışları sürdürmelisiniz. Çünkü bazı eşler, “acaba ne oldu da iyi davranmaya başladı? Bunun altında başka bir niyet mi var? Benden bir isteği mi olacak?” diye düşünebiliyor. Bir kısmı da, “Yıllardır tanıdığım eşim değişecek değil ya. Şimdilik böyle davranıyor. Bir süre sonra bıkar ve eski hâline döner” diyor.


Siz eğer kendi değişiminize olumlu bir karşılık göremeyip vazgeçerseniz, eşinizi benzer düşüncelerde haklı çıkarmış olursunuz. Burada temel kural şudur: “Eşim de bana aynısını yapsın” diye beklentilerine cevap vermek değil, doğrusu bu olduğu için öyle davranmaktır.


Onu anlamaya çalışın

Siz tek taraflı olarak çırpınıyorsunuz, ama eşinizde en ufak bir hareket yok. “O da mutluluğumuz için elinden geleni yapsa” diye arzu ediyorsunuz, ama onun dünyası bambaşka. Hemen olumsuz düşünmeyin. Kimileri, eşleri hakkında, “sinirli, çekilmez, konuşmaz, derdini paylaşmaz” gibi sorunlar sıralıyorlar.


Kendinize şu soruları sorun: Niçin böyle? Acaba bir sıkıntısı mı var? Maddî bir sorun, işyerinde uyuşmazlık, bir sağlık problemi olabilir. Evet, eşinizi anlamaya çalışın. Ayrıca her davranışın ardında yatan bir niyet ve sebep vardır. Bunu bulmaya gayret edin. Söz gelişi, eşiniz size gereksiz masraflar çıkarabilir. Acaba sebebi nedir?


Eşiniz sizi sevmediğini, hatta nefret ettiğini bile söyleyebilir. Bazen bunun anlamı, “seni çok seviyorum, ama sevgime karşılık bulamıyorum, beklentilerime cevap vermiyorsun, ben de bu yüzden seni sevmiyorum veya soğumaya çalışıyorum” demektir. Çünkü aşırı sevgi, karşılık bulmazsa nefrete dönüşür.


Bu durumda yapılması gereken, onu terk etmek değil, daha fazla sevgi ve ilgiyle onu anlamaya çalışmaktır. Evi terk etmenin veya kovmanın da benzer bir mesajı vardır. Asıl maksat terk etmek değil, “bu evlilik böyle yürümüyor, bir çözüm bulalım” demektir.

Yazık ki, bir kadın evi terk ettiğinde kör bir inatlaşma başlar. Erkek, “ben kovmadım, gittiği gibi gelsin” der. Kadın, “beni artık zor bulur, gelsin özür dilesin, götürsün” diye düşünür. Kadının ailesi, “getirmeyiz” diye tuttururken, erkeğin ailesi, “gelip almayız” diye inatlaşır.

Hâlbuki taraflardan veya ailelerden birisi olumlu davranıp, iki tarafı dinleyerek, konuyu çözmeye çalışsa ayrılık biter, sorun çözülür, her şey eskisinden daha iyi olur.


Nitekim bazı intihar girişimlerinin hedefi, sevgi ve ilgi görmek arzusudur. İntihar teşebbüsü bir testtir. Kimi eşler, “acaba beni ne kadar seviyor? Gerçekten etrafımda çırpınacak mı?” diyerek imtihan yaparlar.

Tabiî ki bu durumda, “sen bunu ilgi çekmek için yapıyorsun” demek, en büyük yanlıştır. Sıradan bir girişim olmayabilir; belki de gerçekten bir çıkış bulamadığını düşünerek ölmek istiyordur. Kaldı ki, sevgi ve ilgi çekmek için bile yapsa, bu da bir sorundur. Demek ki, ya gerektiği gibi sevmiyorsunuz ya da duygularınızı hissettiremiyorsunuz. Çok sevdiğinizi gösteren gerçekten haklı ve tutarlı gerekçeleriniz olabilir. Ancak önemli olan, “onun bunu hissetmesi ve kabul etmesi”dir. Sevginizin derecesini, onun kalbinde hissettiği heyecan belirler. Mutlaka bunu hissettirmenin yolunu bulun.

Dozajı iyi ayarlayın

“Tek taraflı gayretin yetersiz olduğunu” iddia edenlerin yanıldıkları bir nokta var. Hep doğru davranışı sergilediklerini, ancak değişen bir şey olmadığını söylüyorlar. Burada önemli olan dozajdır. Yani, eşinizden beklediğiniz olumluluk, zaman içinde oluşuncaya kadar sabrınızı sürdüreceksiniz. Maddî hastalıklarda bile, bazen bir ilâcı düzenli aralıklarla, aylarca, hatta yıllarca kullanmanız gerekebilir.

Güzel davranışlarınız da, uygun dozajda, sürekli olmalıdır. Bir süre sonra sonuç alırsınız.

Alamazsanız bile, iyi davranmaya devam edin. Çünkü iyi davranmak öncelikle sizin meseleniz. Bakın Rabbimiz tam size sesleniyor:

Kötülüğe iyilikle karşılık ver. O zaman aranızda düşmanlık olan kişinin samimî dost olduğunu göreceksin.” (Fussılet: 34)


Dikkat edin: Bu emir, herhangi bir insan veya arkadaşımız içindir. Eşimiz ise, bizim en yakın arkadaşımız, en candan dostumuzdur. Herhangi bir insan bile iyiliğe lâyıksa, eşimiz ondan daha lâyıktır. Sıradan bir insan bile iyilik karşısında samimî dost olursa, eşimiz kesinlikle ebedî dostumuz olur. “İnsan, ihsanın (iyiliğin) kölesidir” sözü her yerde geçerlidir.


Peygamberimizin Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayatına bakın. Mekke’de işkence edenlere, Taif’te kendisini taşlattıranlara karşı ne yaptı? Beddua etmediği gibi, düzelmeleri için Allah’a yalvardı. “Ya Rabbi, onlar bilmiyorlar, onların içinden hakkı kabul edenler çıkacak” dedi. Gerçekten de bir zamanlar onu taşlayıp ayağını kanlar içinde bırakanlar, imana girip ona yürekten bağlandılar.


İşte zafer budur. Asıl hüner, yıkıp yok etmek değil, yeniden diriltmektir. Öylesine basiret ve hoşgörü taşıyacaksınız ki, sizi öldürmeye gelen, sizin davranışlarınızla yeniden dirilecek. Eşinize karşı da hikmet ve basiretle davranırsanız, bambaşka bir insan olacaktır.

Cemil Tokpınar
 
Üst