Terbiyenin Temeli: Niyet

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
TERBİYENİN TEMELİ: NİYET


Hak yolu kalple başlar. Kalp, karar merkezidir. Kalbin kesin kararına niyet denir. Niyet işin evvelidir. Niyet, amelden hayırlıdır. Niyet, samimiyettir. Samimiyet, bütün hayırların anahtarıdır. Yüce Allah her işimizde kalbe ve kalpteki niyete bakar. Niyeti güzel olan güzel sonuç alır; kötü olan, yolda kalır. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v), bu konuda şöyle buyurmuştur.

"Hiç şüphesiz ameller ancak niyetlere göre değerlendirilir ve karşılık bulur.

Herkese niyet ettiği şey verilir.

Kim, hicretini Allah ve Resûlü için yapmışsa, onun hicreti Allah ve Resûlü için olmuştur.

Kim de hicretini elde edeceği bir dünyalık ve evlenmek istediği bir kadın için yaparsa, onun hicreti de niyet ettiği bu şeylere olmuştur. "
1

Bu hadis-i şerif, mükellef olan bir kulun yaptığı bütün ibadet ve işleri içine almaktadır. Bu hadisin beyan edilmesine sebep olan olay da konumuz için ibretlik bir olaydır. Rivayet şöyledir:

Mekke-i Mükerreme'de adamın birisi bir kadına talip olup onunla evlenmek istedi. Kadının ismi Ümmü Kays idi. Kadın adama Medine'ye hicret etmeyi şart koştu. Adam da hicretin fazilet ve sevabına ulaşmak için değil, sırf kadına kavuşmak için Mekke-i Mükerreme'den kalkıp Medine-i Münevvere'ye hicret etti. Görünüşte bu adam da diğer Müslümanlar gibi vatanını terk etti. Fakat diğer Müslümanlar bu hicreti sırf Allah ve Resûlü için yaptılar. Adamın durumu Resûlullah (s.a.v) Efendimize sorulunca, bu hadisi beyan buyurdular. Arkadaşları ona, Allah için değil de kadın için Medine'ye göç ettiği için: "Ümmü Kays'ın muhâciri" diyorlardı.2

Herkes, amelden önce niyetine bakmalıdır. Niyet Allah rızası olmayınca, ne yapılsa boştur; sahibine faydası yoktur. Ta ki niyetini düzeltene kadar.

Hadis-i şerifte niyetin önemi şöyle belirtilmiştir:


"Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Mümin (Allah için) bir amel yaptığı zaman kalbinde bir nur yayılır."3

Bütün arifler, bu konu üzerinde çok durmuşlardır. Öyle ki, terbiye yolunda ilerlemenin veya geri kalmanın temelde niyete bağlı olduğunu söylemişlerdir.

Büyük veli Cüneyd-i Bağdâdî (k.s), bu mühim konuya şöyle dikkat çekmiştir:

"Manevi terbiyeye giren kimseyi hak yolunda gerileten, manevi yükselmesini engelleyen ve yolunu tıkayan şeylerin çoğu, başlangıç hâlinin ve niyetinin bozukluğundan kaynaklanır."

Gavs-ı Sâni Hz.leri de bu konu üzerinde çok durmakta ve sık sık şu uyarıyı yapmaktadır:
"Sizler niyetinizi Allah için güzel yapın, her işiniz güzel olur, güzel sonuç verir. Kulun güzel niyetini Allah bilsin yeter."

Yine Gavsımız (k.s), niyet konusunda şöyle buyurdular:

"Bir insan sabah kalkınca, güzelce abdestini alsa, evinden işine giderken: "Ya Rabbi, sen Rezzâk-ı mutlaksın/bütün yaratıkların rızkını verensin. Biz çalışsak da çalışmasak da sen bizim rızkımızı verirsin. Lakin rızık için çalışmayı bize sen emrettin. Biz senin emrine uyup rızkımızı aramaya, kazanmaya gidiyoruz." diyerek niyet etse ve bu niyetle işe başlasa, bütün gün boyunca başını secdeden kaldırmayıp nafile namaz kılan kimse gibi sevap kazanır. İnsan için bunu yapmak çok kolaydır. Bu sevabı kazanmak için güzel niyet etmek yeterlidir."

Güzel niyetin güzel sonuç vermesi, amelin salih olmasına bağlıdır. Kötü amelde iyi niyet olmaz. Haram bir iş, iyi niyetle helal olmaz, yapana fayda vermez.

Münafık kimse, görünüşte güzel işler yapabilir; namaz kılar, hacca gider, sadaka verir, zikir çeker, fakat niyeti Allah rızası olmadığı için bunların bir faydasını göremez. Hatta bütün yaptıkları azap sebebi olur. Bu, münafıklığın cezasıdır.

Bir mümin, kötü bir işe niyetlense, fakat kötü işi yapmadan düşünse ve yapmaktan vazgeçse, bu davranışı kendisine bir sevap kazandırır. Günahı yaparsa, bir günah olarak yazılır. Günaha samimi olarak tövbe eden kimsenin ise, bütün günahları affedilir. Bütün bunlar, imanın kerameti ve faziletidir.

Mümin, iyi bir işe niyetlense de yapmasa, bir sevap kazanır. İyiliği yapınca, en az on sevap kazanır; bu sevap ihlasına göre yüz, yedi yüz ve daha fazlasına kadar devam eder.

Bütün ibadetlerin özü, Yüce Allah'a karşı samimiyet ve ihlastır. İhlassız amel, ruhsuz insan gibi ölüdür, faydasızdır.

Allah rızasını hedefe almayan hiçbir terbiye sistemi kulu Allah'a ve ebedi saadete ulaştıramaz.

Tasavvuf terbiyesinin hedefi, kulu ihlasa ve rıza makamına ulaştırmaktır. İhlas her işini Yüce Allah'ın istediği şekilde O'nun rızası için yapmaktır. Rıza da, Yüce Allah'ın her emrine ve tecellisine teslim olmaktır.

Bu yola Allah için girmeyen kimse, niyetini düzeltmeden bir fayda göremez. Niyeti güzel ve düzgün olan kimse, ameli az olsa bile fayda görür.

Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

"Allah'ın zikri ve Allah için olan şeyler hâriç, dünya ve içindekiler lanetlenmiştir." 4

Baştan sona zikir ve edeb için kurulan tasavvuf terbiyesini, nefsinin kötü arzularına ve dünya menfaatine alet edenlerin hesabını Allah görür. Bütün peygamberler ve arifler ondan davacı olur.

Bu yol, hak yoludur. Bu yol cennet yoludur. Bu yol, terbiye yoludur. Bu yol, Yüce Allah'ın yoludur. Bu yol, nazik ve kıymetli bir emanettir. Ona ihanet edenin sonu felakettir.
 

Lemalar

New member
iyi niyetle kotuluk yapilirmi peki?

Kalp, karar merkezidir. Kalbin kesin kararına niyet denir.

Sizce olabiliyor mu :)

Ama kötülük demiyelimde hata diyebiliriz...Çünkü kişi bildiği kadarıyla düşünür ilerisini göremez. Eğer eminseniz niyetinin iyi olduğundan o zaman mazur görmeli ve ona daha doğrusu anlatılmalı. Buna rağmen devam ederse iyi niyetten çıkar kötülüğe meyleder...
 

ebrar172

Well-known member
tabi yapılabilir..hatta öyle şeyler oluyorki bazen iyi niyetli bir davranış sonucu bir insan bile ölebiliyor..ama kötülük olurmu onun adı..:confused:
iyi niyetle yapılmış sonu kötü bitmiş o zaman kaza ve kadere iman girebilir dewreye zannımca...
 

GuLSerbeti

Well-known member
Güzel niyetin güzel sonuç vermesi, amelin salih olmasına bağlıdır. Kötü amelde iyi niyet olmaz. Haram bir iş, iyi niyetle helal olmaz, yapana fayda vermez.

Münafık kimse, görünüşte güzel işler yapabilir; namaz kılar, hacca gider, sadaka verir, zikir çeker, fakat niyeti Allah rızası olmadığı için bunların bir faydasını göremez. Hatta bütün yaptıkları azap sebebi olur. Bu, münafıklığın cezasıdır.

Bir mümin, kötü bir işe niyetlense, fakat kötü işi yapmadan düşünse ve yapmaktan vazgeçse, bu davranışı kendisine bir sevap kazandırır. Günahı yaparsa, bir günah olarak yazılır. Günaha samimi olarak tövbe eden kimsenin ise, bütün günahları affedilir. Bütün bunlar, imanın kerameti ve faziletidir.

Fezapilotu yazida boyle geciyor...

ama Senin Bahsettigin Kotuluk; iki kisinin arasini bulmak icin soylenen Yalan, gibi birseyse... bunda gunah yoktur..
ve zaten onun adi Kotuluk olmaz, iyilik olur.. :)
 

þualar

Active member
elhasil,yani iyi niyetle kotuluk yapilabilir
Ben bunu anlamadım.Kötülük nasıl iyi niyetle yapılıyor?Madem zatında iyi, yaptığı neden kötü oluyor:confused:
Fezapilotu yazida boyle geciyor...

ama Senin Bahsettigin Kotuluk; iki kisinin arasini bulmak icin soylenen Yalan, gibi birseyse... bunda gunah yoktur..
ve zaten onun adi Kotuluk olmaz, iyilik olur.. :)


Sual : Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir? Cevap : Evet, kat’i ve zaruri bir maslahat için mesağ-ı şer’i vardır. Fakat hakikate bakılırsa, maslahat dedikleri şey batıl bir özürdür. Zira usul-i şeriatta takarrur ettiği veçhile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan birşey, hükümlere illet ve medar olamaz; çünkü, miktarı bir had altına alınmadığından suistimale uğrar. Maahaza, birşeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur. Evet, alemde görünen bu kadar inkılaplar ve karışıklıklar, zararın, özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahittir. Fakat kinaye veya tariz suretiyle, yani gayr-ı sarih bir kelimeyle söylenilen yalan, kizbden sayılmaz. Hülasa, yol ikidir: Ya sükut etmektir; çünkü söylenilen her sözün doğru olması lazımdır. Veya sıdktır; çünkü İslamiyetin esası, sıdktır. İmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalata isal edici, sıdktır. Ahlak-ı aliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. alem-i İslamın nizamı, sıdktır. Nev-i beşeri kabe-i kemalata isal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Haşimi Aleyhissalatü Vesselamı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.

 

hknco

Well-known member
Şimdi bakınız vakıaya ..

Şimdi yolda gidiyorum karşıma bir taş çıktı. Dedim yoldan geçenlere zulum olmasın arabalar kaza yapar taşı alıyorum kenara doğru atıyorum. Pat tarihçinin arabasına vurmasın mı .... hooob yoldan dışarı çıktı bir an korkup direğe çarptı durdu ? ne oldu şimdi ben ktülük mü yatım iyilik mi ?
 

deli_poyraz

Active member
Şimdi bakınız vakıaya ..

Şimdi yolda gidiyorum karşıma bir taş çıktı. Dedim yoldan geçenlere zulum olmasın arabalar kaza yapar taşı alıyorum kenara doğru atıyorum. Pat tarihçinin arabasına vurmasın mı .... hooob yoldan dışarı çıktı bir an korkup direğe çarptı durdu ? ne oldu şimdi ben ktülük mü yatım iyilik mi ?

yok kardeş sen kötülük falan etmedin. kalbini ferah tut. sende kabahat yoktur. bütün kabahat seni bu sakarlığınla beraber sokağa bırakanlarındır.sen bu konuda rahat ol
 

deli_poyraz

Active member
TERBİYENİN TEMELİ: NİYET






Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v), bu konuda şöyle buyurmuştur.

"Hiç şüphesiz ameller ancak niyetlere göre değerlendirilir ve karşılık bulur.



Hadis-i şerifte niyetin önemi şöyle belirtilmiştir:

"Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Mümin (Allah için) bir amel yaptığı zaman kalbinde bir nur yayılır."3


Mümin, iyi bir işe niyetlense de yapmasa, bir sevap kazanır. İyiliği yapınca, en az on sevap kazanır; bu sevap ihlasına göre yüz, yedi yüz ve daha fazlasına kadar devam eder.


.

talha kardeş burda bir çelişki yokmu.yani niyet amelde daha hayırlıdır hadis demiş birde bakmışızki aşağıda amel daha hayırlıymış.:rolleyes:
 

ARİF

Well-known member
Rasulullah;(s.a.v):
kıyamet günü hesaba çekileceklerin ilki savaşta öldürülen kimsedir. Allah Teala o gün dünyada kendisine verdiği nimetleri hatırlatır derki:
- Verdiğim nimetle neyaptın? diye sorar.
Kul:
-Senin uğruna savaştım, şehit oldum der.
Allahü Teala:
- Yalan söylüyorsun, sen rızam için değil, sana kahraman desinler diye savaştın der ve
sonra yüzüstü sürülerek cehenneme atılır.
İlk hesab çekileceklerden birisi de ilim öğrenen öğreten ve Kur’an okuyan kimse olacak, O’nada Allahü Teala:
- İlminle ne yaptın? sorar.
Cevaben:
-Senin için ilim tahsil ettim der.
Allahü Teala:
-Hayır sana alim ve iyi Kur’an okuyucusudur desinler diye ilim öğrendin ve okudun vs. O’ da yüz üstü Cehenneme atılır.
Hesaba çekilen zengin oluncada yukarda zikredilen örneğe benzer cevap verdiğinde Allahü Teala:
-Hayır sen sana cömert desinler diye malından mülkünden harcamalar yaptın. O’da aynı
muameleye tabi tutulur.
Rasululah(s.a.v); Muhakkakki bütün ameller niyetlere göre değerlendirilir ve karşılık görür.. buyuruyor.
 

ARİF

Well-known member
HZ. iBRAHİM’İN NİYET DURULUĞU


Altıncısı günümüzde ciddi bir maraz halinde hak erlerinin pek çogunun ayağına dolaşan tenperverlik (rahata düşkünlük) hastalığıdır. Evet içtimai ruhu uyandıran, kitleleri irşad edip insanlığa yükselten bir davanın müntesipleri bu yüce dava uğrunda kat’iyen tenperverliğe girmeden, maddi-manevi her şeylerini feda etmeye hazır olmalıdırlar. "Üsturevi mahiyette Hz. İbrahim'in servetiyle alakalı anlatılan bir menkıbe vardır. Aslı olmasa da, faslı bize bir şeyler anlatır. Hz. İbrahim'in o kadar çok koyunları ve bu koyunların çobanları vardır ki, o kendi dönemi itibarıyla en zenginlerinden sayılır. Bu kadar geniş bir serveti peygamberlik mansıbıyla telif edemeyen -hangi mülahazadan kaynaklanırsa kaynaklansın- meleklerden bazıları, "Acaba peygamberlik mansıbıyla bunca servet nasıl te'lif edilir" şeklinde bir soru tevcih ederler. Cenab-ı Hak da "Bu servet onun gönlüne girmiş mi girmemiş mi gidin deneyin" der ve bunun üzerine melekler, vahiy meleği Cibril-i Emin reisliğinde insan suretinde temessül ederek Hz. İbrahim'in yanına gelirler. Burada melekler onun duyacağı şekilde "Subbuhun, Kuddusiin, Rabb'ül-melaiketi ve'r-ruh" diyerek marifetlerini ifade ederler. Bu kelimelerin her biri, Cenab-ı Hakk'i takdis ve tesbih adına çok iyi seçilmiş kelimelerdir. Kalbi lahuti esintilere açık olan Hz. İbrahim, böyle bir tesbih duyunca çok hoşuna gider, "Allah aşkına bu ne güzel şey! " şeklinde hayretini bildirir ve "servetimin üçte biri sizin olsun, dediklerinizi bir kere daha söyleyin" der. Melekler bir daha söylediklerinde Hz. İbrahim, "yarısı sizin olsun", bir kere daha söylediklerinde ise "çobanlarımla beraber size köle oldum" karşılığını
verir. Bunun üzerine Cibril kendini tanıtır ve "Ben Allah'ın meleğiyim. Bunlara ihtiyacım yok, fakat Rabbim senin sadakatini göstermek istedi ve seni bizimle imtihan etti" der ve oradan ayrılırlar. Evet hak yolun hak yolcuları, rahat ve rehavet girdabına kapılmadan niyetlerinde sadece Allah rızası olduğu halde hep yollarına devam etmelidirler. (Prizma)
 

efe43

Well-known member
Evet hak yolun hak yolcuları, rahat ve rehavet girdabına kapılmadan niyetlerinde sadece Allah rızası olduğu halde hep yollarına devam etmelidirler.
İNŞAALLAH...
 

Livza

Well-known member
Terbiyenin temeli: Niyet

Hak yolu kalple başlar. Kalp, karar merkezidir. Kalbin kesin kararına niyet denir. Niyet işin evvelidir. Niyet, amelden hayırlıdır. Niyet, samimiyettir. Samimiyet, bütün hayırların anahtarıdır. Yüce Allah her işimizde kalbe ve kalpteki niyete bakar. Niyeti güzel olan güzel sonuç alır; kötü olan, yolda kalır. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v), bu konuda şöyle buyurmuştur.

"Hiç şüphesiz ameller ancak niyetlere göre değerlendirilir ve karşılık bulur.

Herkese niyet ettiği şey verilir.

Kim, hicretini Allah ve Resûlü için yapmışsa, onun hicreti Allah ve Resûlü için olmuştur.

Kim de hicretini elde edeceği bir dünyalık ve evlenmek istediği bir kadın için yaparsa, onun hicreti de niyet ettiği bu şeylere olmuştur. " 1

Bu hadis-i şerif, mükellef olan bir kulun yaptığı bütün ibadet ve işleri içine almaktadır. Bu hadisin beyan edilmesine sebep olan olay da konumuz için ibretlik bir olaydır. Rivayet şöyledir:

Mekke-i Mükerreme'de adamın birisi bir kadına talip olup onunla evlenmek istedi. Kadının ismi Ümmü Kays idi. Kadın adama Medine'ye hicret etmeyi şart koştu. Adam da hicretin fazilet ve sevabına ulaşmak için değil, sırf kadına kavuşmak için Mekke-i Mükerreme'den kalkıp Medine-i Münevvere'ye hicret etti. Görünüşte bu adam da diğer Müslümanlar gibi vatanını terk etti. Fakat diğer Müslümanlar bu hicreti sırf Allah ve Resûlü için yaptılar. Adamın durumu Resûlullah (s.a.v) Efendimize sorulunca, bu hadisi beyan buyurdular. Arkadaşları ona, Allah için değil de kadın için Medine'ye göç ettiği için: "Ümmü Kays'ın muhâciri" diyorlardı.2

Herkes, amelden önce niyetine bakmalıdır. Niyet Allah rızası olmayınca, ne yapılsa boştur; sahibine faydası yoktur. Ta ki niyetini düzeltene kadar.

Hadis-i şerifte niyetin önemi şöyle belirtilmiştir:


"Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Mümin (Allah için) bir amel yaptığı zaman kalbinde bir nur yayılır."3

Bütün arifler, bu konu üzerinde çok durmuşlardır. Öyle ki, terbiye yolunda ilerlemenin veya geri kalmanın temelde niyete bağlı olduğunu söylemişlerdir.

Büyük veli Cüneyd-i Bağdâdî (k.s), bu mühim konuya şöyle dikkat çekmiştir:

"Manevi terbiyeye giren kimseyi hak yolunda gerileten, manevi yükselmesini engelleyen ve yolunu tıkayan şeylerin çoğu, başlangıç hâlinin ve niyetinin bozukluğundan kaynaklanır."

Gavs-ı Sâni Hz.leri de bu konu üzerinde çok durmakta ve sık sık şu uyarıyı yapmaktadır:

"Sizler niyetinizi Allah için güzel yapın, her işiniz güzel olur, güzel sonuç verir. Kulun güzel niyetini Allah bilsin yeter."

Yine Gavsımız (k.s), niyet konusunda şöyle buyurdular:

"Bir insan sabah kalkınca, güzelce abdestini alsa, evinden işine giderken: "Ya Rabbi, sen Rezzâk-ı mutlaksın/bütün yaratıkların rızkını verensin. Biz çalışsak da çalışmasak da sen bizim rızkımızı verirsin. Lakin rızık için çalışmayı bize sen emrettin. Biz senin emrine uyup rızkımızı aramaya, kazanmaya gidiyoruz." diyerek niyet etse ve bu niyetle işe başlasa, bütün gün boyunca başını secdeden kaldırmayıp nafile namaz kılan kimse gibi sevap kazanır. İnsan için bunu yapmak çok kolaydır. Bu sevabı kazanmak için güzel niyet etmek yeterlidir."

Güzel niyetin güzel sonuç vermesi, amelin salih olmasına bağlıdır. Kötü amelde iyi niyet olmaz. Haram bir iş, iyi niyetle helal olmaz, yapana fayda vermez.

Münafık kimse, görünüşte güzel işler yapabilir; namaz kılar, hacca gider, sadaka verir, zikir çeker, fakat niyeti Allah rızası olmadığı için bunların bir faydasını göremez. Hatta bütün yaptıkları azap sebebi olur. Bu, münafıklığın cezasıdır.

Bir mümin, kötü bir işe niyetlense, fakat kötü işi yapmadan düşünse ve yapmaktan vazgeçse, bu davranışı kendisine bir sevap kazandırır. Günahı yaparsa, bir günah olarak yazılır. Günaha samimi olarak tövbe eden kimsenin ise, bütün günahları affedilir. Bütün bunlar, imanın kerameti ve faziletidir.

Mümin, iyi bir işe niyetlense de yapmasa, bir sevap kazanır. İyiliği yapınca, en az on sevap kazanır; bu sevap ihlasına göre yüz, yedi yüz ve daha fazlasına kadar devam eder.

Bütün ibadetlerin özü, Yüce Allah'a karşı samimiyet ve ihlastır. İhlassız amel, ruhsuz insan gibi ölüdür, faydasızdır.

Allah rızasını hedefe almayan hiçbir terbiye sistemi kulu Allah'a ve ebedi saadete ulaştıramaz.

Tasavvuf terbiyesinin hedefi, kulu ihlasa ve rıza makamına ulaştırmaktır. İhlas her işini Yüce Allah'ın istediği şekilde O'nun rızası için yapmaktır. Rıza da, Yüce Allah'ın her emrine ve tecellisine teslim olmaktır.

Bu yola Allah için girmeyen kimse, niyetini düzeltmeden bir fayda göremez. Niyeti güzel ve düzgün olan kimse, ameli az olsa bile fayda görür.

Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

"Allah'ın zikri ve Allah için olan şeyler hâriç, dünya ve içindekiler lanetlenmiştir." 4

Baştan sona zikir ve edeb için kurulan tasavvuf terbiyesini, nefsinin kötü arzularına ve dünya menfaatine alet edenlerin hesabını Allah görür. Bütün peygamberler ve arifler ondan davacı olur.

Bu yol, hak yoludur. Bu yol cennet yoludur. Bu yol, terbiye yoludur. Bu yol, Yüce Allah'ın yoludur. Bu yol, nazik ve kıymetli bir emanettir. Ona ihanet edenin sonu felakettir.


1- Buhari, İman, 41; Ebu Davud, Talak, 11; Tirmizi, Cihad, 16; Nesai, Teharet, 59; İbnu Mace, Zühd, 26.
2 İbnu Hacer, Fethu'l-Bârî, I, 16-17.
3 Tabarani, el-Kebir, No: 5942; Beyhaki, Şuabu'l-İman, V, 343; Ebu Nuaym, Hilye, III, 255; Suyuti, es-Sağîr, No: 9296.
4 Tirmizi, Zühd, 14; İbnu Mace, Zühd, 3.

Alıntı...​
 

nuriye

Well-known member
Cevap: Terbiyenin temeli: Niyet

"Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Mümin (Allah için) bir amel yaptığı zaman kalbinde bir nur yayılır."3amin insallah kardesim allah o nurdan kimseyi mahrum birakmasin.
 

Zuhr

Talebe
Rasulullah;(s.a.v):
kıyamet günü hesaba çekileceklerin ilki savaşta öldürülen kimsedir. Allah Teala o gün dünyada kendisine verdiği nimetleri hatırlatır derki:
- Verdiğim nimetle neyaptın? diye sorar.
Kul:
-Senin uğruna savaştım, şehit oldum der.
Allahü Teala:
- Yalan söylüyorsun, sen rızam için değil, sana kahraman desinler diye savaştın der ve
sonra yüzüstü sürülerek cehenneme atılır.
İlk hesab çekileceklerden birisi de ilim öğrenen öğreten ve Kur’an okuyan kimse olacak, O’nada Allahü Teala:
- İlminle ne yaptın? sorar.
Cevaben:
-Senin için ilim tahsil ettim der.
Allahü Teala:
-Hayır sana alim ve iyi Kur’an okuyucusudur desinler diye ilim öğrendin ve okudun vs. O’ da yüz üstü Cehenneme atılır.
Hesaba çekilen zengin oluncada yukarda zikredilen örneğe benzer cevap verdiğinde Allahü Teala:
-Hayır sen sana cömert desinler diye malından mülkünden harcamalar yaptın. O’da aynı
muameleye tabi tutulur.
Rasululah(s.a.v); Muhakkakki bütün ameller niyetlere göre değerlendirilir ve karşılık görür.. buyuruyor.

............ :(
 
Üst