hikmet.net
04.01.2010
Namazdan sonra yapılan tesbihler Efendimiz’in sallallahu aleyhi vesellem hadisleriyle sabittir. Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler: “Ya Resulallah! Varlık sahipleri, yüksek dereceleri ve daimî nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.” Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:
“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. “Her namazdan sonra otuz üç kere “Sübhânallah”, otuz üç kere “Elhamdülillah”, otuz üç kere “Allahu ekber” derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâ ilâhe illallâh vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l- mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” (Müslim, Mesacid 146) Hz. Ebû Bekir Sıddîk'in âzadlısı Yüseyre (radıyallâhu anhümâ) -ki ilk muhâcirlerden idi- anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize dedi ki: "Size tesbih, tehlil, takdis, tekbir çekmenizi tavsiye ederim. Bunları parmaklarla sayın. Zira parmaklar (Kıyamet günü nerelerde kullanıldıklarından) suale maruz kalacaklar ve konuşturulacaklardır." (Tirmizî, Daavât 131; Ebû Dâvud, Salât 359)
Hadis-i şeriflerde namaz sonrası yapılan tesbihler ve bu tesbihlerin parmaklarla yapılması hususunda bir teşvik olduğu görülmektedir. Bunun dışında birçok hadis-i şerifte farklı tesbihlerin çekilmesi hususunda tahşidatların olduğunu da görmekteyiz. İster namaz sonrasında isterse başka zamanlarda yapılan tesbihatlarda sayı bazen yüz bazen de binlere baliğ olunca bu tesbihlerin sayılmasında sıkıntılar yaşanması mukadderdir. Zira bir elin parmaklarıyla otuz üçe kadar saymak mümkün iken daha fazla okunacak zikirler için bizim bugün çektiğimiz tesbihlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında günümüzde bu iş için imal edilmiş olan dijital tesbihleri kullanmak da mümkündür, tavsiye edilir.
Tesbih çekme âdetinin, esasında Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem zamanına kadar dayandığı söylenebilir. Konuyla ilgili bize kadar ulaşan bazı rivayetleri zikretmekte fayda var: Hz. Peygamber'in azatlılarından Ebu Safiyye'nin deriden bir yaygısı ve içi çakıl taşlarıyla dolu bir sepeti vardı. Bu taşları serdiği yaygının üzerine boşaltarak gündüzün yarısına kadar tesbih çeker ve sonra bunları kaldırırdı. Öğle ve ikindi namazlarını kıldıktan sonra akşama kadar aynı şekilde tesbih çekerdi. (Bidâye, 5/322) Yunus b. Ubeyd'in annesi şöyle anlatıyor: Ben muhacirlerden Ebu Safiyye'nin çekirdeklerle tesbih çektiğini gördüm (İsâbe, 4/109). Ebu Hüreyre'nin üzerinde iki bin tane düğüm bulunan bir ipi vardı. O, bu düğümler sayısınca tesbih çekmeden yatıp uyumazdı (Ebu Nuaym, Hilye 1/383).
Rivayetlerden sahabe arasında bugünkü manasıyla olmasa bile tesbihi çağrıştıran uygulamaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim ashaptan birçoğu zeytin çekirdeği, ufak taşlar gibi maksada yardım eden şeyleri ceplerine, keselerine doldurup tesbih sayısını tespitte kullanmışlar, Resûl-i Ekrem Hazretleri de bunları menetmemiştir. Hâsılı Hazreti Ebû Hüreyre'nin bir ipe birçok düğüm düğümleyip tesbih yerine kullandığı, Hazreti Safiyye validemizin bir zembil içine çakıl taşları koyup zikir ve tesbih için kullandığı yukarıda zikredilmekle beraber bütün bu uygulamalar Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bilgisi dâhilinde olmuş ve O (sallallahu aleyhi ve sellem), bunlara karşı çıkmamıştır. Bu yönüyle, bugün elimize alıp çektiğimiz tesbihle tesbih çekmek, Peygamberimizin takrirî (gördüğü halde karşı çıkmadığı) sünnetlerindendir. Daha sonra, tarihi seyir içerisinde bugünkü manasıyla tesbih kullanımı hicrî ikinci asırda başlamış ve hicri beşinci asırda insanlar arasında yayılarak günümüze kadar gelmiştir.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri, tesbihlerin, yapacakları şahitlik sebebiyle parmakla çekilmesini tavsiye buyurmuşlar ancak çeşitli zamanlarda sahabeden farklı şekillerde tesbih çekenlere herhangi bir şey söylememişlerdir. Buradan hareketle tesbihatı elle çekmek en faziletli olanıdır. Bunun yanında tesbih sayılarının çok olması veya tesbihlerin karıştırılması durumunda tesbih veya dijital tesbihlerin kullanılmasında bir beis yoktur. Zira maksad Allah’ı (celle celaluhu) zikretmektir.
Kaynaklar:
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla 1
Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Ansiklopedisi
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe
04.01.2010
Namazdan sonra yapılan tesbihler Efendimiz’in sallallahu aleyhi vesellem hadisleriyle sabittir. Bir gün başta Ebu Zer olmak üzere Muhacirlerin fakirleri Peygamberimize gelerek şöyle dediler: “Ya Resulallah! Varlık sahipleri, yüksek dereceleri ve daimî nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar. Ancak onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azâd ediyor, biz edemiyoruz.” Peygamberimiz onlara şu müjdeyi verdi:
“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. “Her namazdan sonra otuz üç kere “Sübhânallah”, otuz üç kere “Elhamdülillah”, otuz üç kere “Allahu ekber” derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâ ilâhe illallâh vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l- mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” (Müslim, Mesacid 146) Hz. Ebû Bekir Sıddîk'in âzadlısı Yüseyre (radıyallâhu anhümâ) -ki ilk muhâcirlerden idi- anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize dedi ki: "Size tesbih, tehlil, takdis, tekbir çekmenizi tavsiye ederim. Bunları parmaklarla sayın. Zira parmaklar (Kıyamet günü nerelerde kullanıldıklarından) suale maruz kalacaklar ve konuşturulacaklardır." (Tirmizî, Daavât 131; Ebû Dâvud, Salât 359)
Hadis-i şeriflerde namaz sonrası yapılan tesbihler ve bu tesbihlerin parmaklarla yapılması hususunda bir teşvik olduğu görülmektedir. Bunun dışında birçok hadis-i şerifte farklı tesbihlerin çekilmesi hususunda tahşidatların olduğunu da görmekteyiz. İster namaz sonrasında isterse başka zamanlarda yapılan tesbihatlarda sayı bazen yüz bazen de binlere baliğ olunca bu tesbihlerin sayılmasında sıkıntılar yaşanması mukadderdir. Zira bir elin parmaklarıyla otuz üçe kadar saymak mümkün iken daha fazla okunacak zikirler için bizim bugün çektiğimiz tesbihlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında günümüzde bu iş için imal edilmiş olan dijital tesbihleri kullanmak da mümkündür, tavsiye edilir.
Tesbih çekme âdetinin, esasında Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem zamanına kadar dayandığı söylenebilir. Konuyla ilgili bize kadar ulaşan bazı rivayetleri zikretmekte fayda var: Hz. Peygamber'in azatlılarından Ebu Safiyye'nin deriden bir yaygısı ve içi çakıl taşlarıyla dolu bir sepeti vardı. Bu taşları serdiği yaygının üzerine boşaltarak gündüzün yarısına kadar tesbih çeker ve sonra bunları kaldırırdı. Öğle ve ikindi namazlarını kıldıktan sonra akşama kadar aynı şekilde tesbih çekerdi. (Bidâye, 5/322) Yunus b. Ubeyd'in annesi şöyle anlatıyor: Ben muhacirlerden Ebu Safiyye'nin çekirdeklerle tesbih çektiğini gördüm (İsâbe, 4/109). Ebu Hüreyre'nin üzerinde iki bin tane düğüm bulunan bir ipi vardı. O, bu düğümler sayısınca tesbih çekmeden yatıp uyumazdı (Ebu Nuaym, Hilye 1/383).
Rivayetlerden sahabe arasında bugünkü manasıyla olmasa bile tesbihi çağrıştıran uygulamaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim ashaptan birçoğu zeytin çekirdeği, ufak taşlar gibi maksada yardım eden şeyleri ceplerine, keselerine doldurup tesbih sayısını tespitte kullanmışlar, Resûl-i Ekrem Hazretleri de bunları menetmemiştir. Hâsılı Hazreti Ebû Hüreyre'nin bir ipe birçok düğüm düğümleyip tesbih yerine kullandığı, Hazreti Safiyye validemizin bir zembil içine çakıl taşları koyup zikir ve tesbih için kullandığı yukarıda zikredilmekle beraber bütün bu uygulamalar Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bilgisi dâhilinde olmuş ve O (sallallahu aleyhi ve sellem), bunlara karşı çıkmamıştır. Bu yönüyle, bugün elimize alıp çektiğimiz tesbihle tesbih çekmek, Peygamberimizin takrirî (gördüğü halde karşı çıkmadığı) sünnetlerindendir. Daha sonra, tarihi seyir içerisinde bugünkü manasıyla tesbih kullanımı hicrî ikinci asırda başlamış ve hicri beşinci asırda insanlar arasında yayılarak günümüze kadar gelmiştir.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri, tesbihlerin, yapacakları şahitlik sebebiyle parmakla çekilmesini tavsiye buyurmuşlar ancak çeşitli zamanlarda sahabeden farklı şekillerde tesbih çekenlere herhangi bir şey söylememişlerdir. Buradan hareketle tesbihatı elle çekmek en faziletli olanıdır. Bunun yanında tesbih sayılarının çok olması veya tesbihlerin karıştırılması durumunda tesbih veya dijital tesbihlerin kullanılmasında bir beis yoktur. Zira maksad Allah’ı (celle celaluhu) zikretmektir.
Kaynaklar:
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla 1
Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Ansiklopedisi
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu's-Sahabe