TEVHİD AĞACI

molla_zehra

Well-known member
Allah Teâlâ buyuruyor:
“Ancak mü’min-i kâmil o kimselerdir ki Allah teâlâ zikrolunduğunda onların kalbleri korkar. Onlar üzerine Cenâb-ı Allah’ın âyetleri tilâvet olunduğunda onların îmânları tezayüd eder ve onlar ancak rabblerine tefvîz-i umûr ederler. Ehl-i îmânın kamilleri o kimseler ki onlar üzerine farz olan namazı eda ve -merzuk oldukları rızıklarından fukaraya infak ederler. İşte şu evsafı câmî olanlar hak ve sadık mü’minlerdir. Onlar için Rabbleri indinde dereceler vardır ki hatâları afv olunur ve onlar için cennette rızık vardır ki o rızık onlar hakkında ayn-ı ikram ve tâzimdir.” (Enfal Sûresi, 2-4)
Yani, kâmil mü’minlerin haiz oldukları evsâf-ı âliyeden birisi de farz namazlarını vaktinde ve şurût ve erkânına riâyetle edâ etmeleridir. Ve rezzâk-ı hakîkî olan Allah teâlâ hazretlerinin kendilerine ihsan buyurduğu rızıklardan zekât ve nafile sadakalarını fukaraya ve hayrata vermekten çekinmeyenlerdir. Allah teâlâ zikrolunduğunda kalbleri Cenab-ı Hak’dan havfeder. Ve âyât-i celîle tilavet olunduğunda îmânları artar. İşte bu evsafı haiz olanlar hakkıyle mü’min-i kamillerdir. Onlar için herkesin ameline, haline göre dereceler vardır.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz hazretleri buyurmuşlardır ki:
• “Cennette yüz derece vardır. Her derecenin arası yüz senelik yoldur.”
• “Nefsin için sevdiğin hayrı cemî nâs için de sev ki, o halde müslim-i kâmil olursun.”
• “Îmân-ı kâmil; kalb ile mârifet, lisân ile ikrar, âzâ-yı cevârih ile amel eylemekten ibârettir.”
Yalnız amelsiz olarak îmân kâfî değildir. Yani, ameli azaldıkça îmânı da fevt olur.
• “Îmân kavil ve ameldir, artar eksilir.” Yani, herkesin îmânı amel ve ibâdeti nisbetindedir.
• “Cenâb-ı Allah amelsiz îmânı ve îmânsız ameli kabul buyurmaz.”
• “Îmân ile amel yekdiğerine mütekarin ve mütelazımdır. Binaenaleyh îmân amelsiz yahut amel îmânsız bir işe yaramaz.”
• Îmân ne tamennâ ve arzu ile ve ne de zâhirde kendini kavlen ve fiilen sâlih kimselere benzetmektedir. Ve lâkin mü’minin îmânı öyle bir şeydir ki kalbinde yer tutmuş ola ve amel ve ibadeti de onu tasdik ede.”
a
Ehl-i hakîkat, mü’minlerin kalbindeki îmânı bir ağaca teşbih etmişlerdir. Ebî Bekir Verrak -rahimehullah-:
“Bu şecerede yedi dal vardır ki dalın birisi kalbde nihayet bulur, bunun semeresi sıhhatü’l-iradâttır, yani kul bununla bedendeki âzâları ibâdete sevkeder.
Dalın birisi lisana ulaşır ki semeresi, sıdk-ı makâl olup, hayır söz ve ibâdetle meşgul olmaktır.
Dalın birisi de gözde nihayet bulur, semeresi de sadaka ve ihsan eylemektir.
Ve dalın birisi boğazda nihayet bulur. Onun semeresi helal lokma yemektir.
Ve dalın birisi ayağa müntehi olur, onun semeresi de cumaya, cemaate gitmek, hayır üzere sa’y etmektir.
Dalın birisi de nefis üzerine nihayet bulur ki onun semeresi de terk-i şehevâttır.” demiştir.
* * *
Ebû’l-Leys Semerkandî -rahimehullah- demiştir ki:
“Nâs îmânı hususunda iki kısımdır.
Bir kısmı îmân-ı sâbit üzerine olandır ki onlar isyân ve tuğyandan muktezâ-yı îmân ictinâb ederler ve tâât ve ibâdâta rağbet ederler.
İkinci kısım da îmânları âriyet olanlardır ki onların zaaf-ı îmânları nefislerini seyyiâttan men etmez ve hasenâta ve ibâdâta ve tââta da rağbet eylemezler. Bunlar için hasret, nedâmet, hüsran vardır.” Neûzü bi’lllahi teâlâ.
* * *
İmam-ı Hasan-i Basrî -rahimehullah-’a bir kişi dedi ki:
- Gönlümüz uyumuştur, nasîhat etsen de n’ola kim uyansa. Hasan-i Basrî dedi ki:
- Keşke sizin gönlünüz uyur olaydı, uyuyan kişi tez uyanır. Halbuki sizin gönülleriniz ölmüştür. Ölü uyanır mı? Dediler ki:

- Yâ İmam! Bizi çok korkutuyorsun! Dedi ki:
- Eğer bugün korkar iseniz yarın âhirette emîn olasınız, vay o kişinin haline ki burda korkmaya.
Nitekim hadîs-i kudsîde buyurulmuştur:
“İzzetim ve celâlim hakkı için abdimde iki emniyet ve iki korkuyu cem etmem.”
Kalbin korkmadığı, ya kalbin hastalığından veya ölü olmasındandır.
Ehl-i hikmet de: Gönül ağarması beş şey ile olur demiştir:
1. Salah ehliyle oturmak.
2. Namaz kılmak.
3. Oruç tutmak, aç kalmak.
4. Kur’ân okumak, zikretmek.
5. Seher vaktinde Hâlık teâlâ hazretlerine yalvarmak, göz yaşı dökmekle.

M.SAMİ RAMAZANOĞLU
 
Üst