evet hocam,hafizaniz kuvvetli maasallah
o konusmayi aynen aktaralm:
tarihçe-i hayat'ından (sene 1910-1911)
========================================
batum yoluyla van'a giderken tiflis'e uğrar. tiflis'de, şeyh sanan tepesi'ne çıkar. dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir rus polisi gelir ve sorar:
-niye böyle dikkat ediyorsun?
bediüzzaman der:
-medresemin plânını yapıyorum.
o der:
-nerelisin?
bediüzzaman:
-bitlisliyim.
rus polisi:
-bu tiflis'tir!
bediüzzaman:
-bitlis, tiflis birbirinin kardeşidir.
rus polisi:
- ne demek?
bediüzzaman:
-asya'da âlem-i islâm'da üç nur birbiri arkasında inkişafa başlıyor. sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek, ben de gelip burada medresemi yapacağım.
rus polisi:
-heyhat!.. şaşarım senin ümidine?
bediüzzaman:
-ben de şaşarım senin aklına! bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.
rus polisi:
-islâm, parça parça olmuş?
bediüzzaman:
-tahsile gitmişler. işte hindistan, islâm'ın müstaid bir veledidir; ingiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. mısır, islâm'ın zeki bir mahdumudur; ingiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. kafkas ve türkistan, islâm'ın iki bahadır oğullarıdır; rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. ilâ âhir...
yahu, şu asilzade evlâd, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan islâmiyet'in bayrağını âfâk-ı kemalâtta temevvüç ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.