ubudiyet ikilemi

Zuhr

Talebe
yoyo_yinyang.jpg


tesbih namazı ile ilgili bir hasdis rivayet edilir;

Resülüllah Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem (amcası) Abbas´a şöyle buyurdu
Ey amca! Sana iyilik edeyim mi, sana ihsanda bulunayım mı, seni faydalandırayım mı?
Abbas r.a
Evet, yâ Resûlallah, dedi. Peygamber buyurdu
Ey amca! Dört rekât namaz kıl.
ve tesbih namazının kılınışını anlatıyor
Abbas r.a sordu
(malum tesbih namazı dörk rekat ama her rekatta okunan tesbihler sebebiyle uzun bir namaz)
Ey Allah´ın Resulü! Bunları her gün kim söyleyebilir?
Her günde eğer bunları söylemezsen,
bunları her cuma günü söyle
Her cuma bunları söyleyemezsen her ayda bir defa söyle
ayda bir olmazsa senede bir söyle
ve en son senede bir de söylemezsen ömründe bir kere olsun söyle buyuruyor

***

tesbih namazı fazileti çok yüksek bir namaz
belki her gün kılınsa
yine ikinciye bir kere daha kılınabilir
ama Allah kuluna taşıyamayacağı yük yüklemez sırrınında hikmeti ile olmalı ki
bu zorunlu tutulmamış ve ömürde bir kere olsun diyerek kolaylaştırılmış

benzer şekilde namazın ilk emrolunması hadisesinde
elli vakit emrolunuyor
sonra beş vakte düşürülüyor
ve elli vakit kıymetinde beş vakit namaz emrolunuyor

***

sahabe efendilerimiznden birisi bir gün efendimiz a.s.v ın yanına gelir koşarak ve talaş içinde
ya rasullah anam babam sana feda olsun ..(kendi adını söylüyor) münafık oldu
efendimiz a.s.v teskin ediyorlar sahabe efendimizi ve anlat ne oldu diyor
sahabe diyor ki
ya rasullah ben senin yanından ayrıldıktan sonra
ilmi meclisinden ayrıldıktan sonra
başka bir hale giriyorum
ne zaman senin yanına gelsem yine başka halde oluyorum
imanım senin yanındayken kuvvetleniyor ama senden ayrılınca sanki kayboluyor dünyaya dalıyorum

efendimiz a.s.v diyor ki
eğer her zaman benin yanımdaki hal üzere olsan
melekler yolda ellerini öper yoluna dizilirdi *


***


hasılı kelam
ubudiyetimizi yerine getirmekte
ilim öğrenmekte
ibadetlerimizi yapmakta
belki her zaman aynı şuur ve huşu içinde olamıyoruz
inşallah şeytanın bu durumu vesvese vermesine izin verenlerden olmayalım

belki bizden istenen her an değil ama en azından ömrümüz nihayete ermeden
tam bir huşuyu yakalamak için uğraşmak
mümin şuururunu yakalamak için çabalamak

araya dünyevi işler girer
sıkıntılar girer
dikkatimiz dağılır

ama nasıl karanlık ne kadar kuvvetliyse
ışık o kadar net görülür
biz de inşallah dünya bizi kendine ne kadar çekmeye dikkatimizi dağıtmaya çalışsa da
ve dikkatimiz dağılsa da
yine o hızla imanımıza ubudiyeimize geri döneceğiz
ilmi çalışmalarımıza ibadetlerimize devam edeceğiz

7/24 değil belki
belki günde sadece 15 dakika kalacak

ama o 15 dakikayı 24 saate kifayet edecek şekilde dolu dolu geçireceğiz

kemiyet keyfiyet hesabı

Allah sabreden ve feraha kavuşturduğu kullarından eylesin hepimizi

belki dikkat etmek gereken tek nokta
yoyo misali git gellerimizde
yoyo nun ipinin kopmasına sebeb olacak kadar uzaklara gitmemek




-----------
*hadis-i şeriflerde hata varsa affola
 

Zuhr

Talebe
Yoyo .. küçük sevimli bir düzenek, makarası var içinde, çevresinde ip sarılı,
İpin ucunda bir küçük halka,
Halkaya parmağını geçirip makarayı fırlatıyorsun,
makara dönmeye başlıyor, sarılı ip çözülüyor
fırlatma hızına göre makara bir yere kadar gidiyor ve sonra içindeki mekanizma çözülen ipi geri sarıyor
ve makara yine bize dönüyor
ne kadar hızlı fırlatsak o kadar uzağa gider, o kadar da hızlı döner,

ama sınırı var..

biz eğer mekanizmayı bozacak,
veya ipi koparacak kadar hızlı fırlatırsak,
makara artık bize dönemez..

***

“İmân insanı Sâni-i Zülcelâline nispet ediyor.
İmân bir intisabdır.”

***

“günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler
-neûzu billâh-mahall-i İmân olan bâtın-ı kalbe ilişip
imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip
zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar.”

***
insan mahiyeti itibariyle çok şeyle alakadar,
ve hem dünya hem ahiret için görevleri var
ifrat – tefrit tuzaklarına düşmeden, görevlerini yerine getirmekle mükellef

ubûdiyet vazifelerini yerine getirmeye çalışırken,
dünyanın kendisini çağırmasıyla belki o vazifelerden uzaklaşabilir,
marifetullahta terakki etmesine vesile olacak ilmi çalışmalarına ara vermek durumunda kalabilir,
kulluk şuurundan kendisini uzaklaştıracak hallere girebilir,
hatalara düşebilir,
yanlışlar yapabilir,

“beşerdir, şaşar”

her şaşması,
şaştığını fark ettiği anda,
ve şaşmasının büyüklüğü nisbetinde
o nu ubudiyetine geri çeker,
tövbesi, istiğfarı, nafile ibadetleri ile
onu yeniden kul olma yoluna döndürür


ama ..
ne zaman ki dünya onu büsbütün sarıp,
tüm iradesini bütün bütün nefs-i emmaresine devreder..
işte o zaman mekanizma bozulmaya başlar ..


***

beş vakit namazı huşu ile, eksiksiz kılan bir insan,
bir vakti kaçırdığında
bu onu öylesine sıkıntıya boğar ki,
hemen tövbe eder, istiğfar eder
namazını kaza eder
içine sinmez tevbe namazı kılar
ve sonraki vakitlerde daha bir dikkatli bekler ezanı

kaçırdığı vakit sayısı arttıkça,
ve artık o vakitlere yenileri eklenmeye başladıkça
içindeki sıkıntı .. ülfete dönmeye başlar ..
gaflet peydah olmaya başlar
bu mekanizmanın bozulmaya başladığı an oluyor,
bizi ibadetlerimize ubudiyetimize, dinimize, Rabbimize bağlayan iman nuru yavaş yavaş kaybolmaya başlamış demek oluyor

***

her gün işlerimiz olur,
programlar yaparız,
her gün yeni bir sayfa açılırken,
bu sayfada ‘yapılması gerekenler’ listesi eğer bir önceki günün kalıntıları ile dolmaya başlarsa,
hazır günün ‘yapılması gerekenleri’ eskileri bir satır aşağı itmeye başlar,
bir aşağı,
bir aşağı,
derken bir bakıyoruz liste almış başını gitmiş

listenin uzunluğu, şevk ve zevkimizle ters orantılı çoğu zaman,
ve liste uzadıkça, isteğimiz kaybolmaya başlıyor

***

iman hakikatlerini öğrenmek,
bunları anlamaya ve yaşamaya çalışmak,
ve hatta yaymaya anlatmaya çalışmak,
risale-i nuru okumaya, anlamaya, yaşamaya çalışmak
imanım nurunun hayatımızı aydınlatmasına vesile oluyor
sırat-ı müstakim de kalmamıza vesile oluyor

kayma, kaybolma noktalarına yaklaştığımızda,
bu çalışmalar bizi yeniden kaliteli insan olma yoluna sevk ediyor

dünyevi hengame içinde nurlara vakit ayırabilmek bu açıdan çok çok önemli
olabilir ki vaktimizin çoğu dünya işleriyle dolar,
ama bu bizi nurları bırakmaya değil
tersine onlara daha sıkı sarılmaya itmeli,

misal, günde elli sayfa okuma programları yapabiliriz,
ama araya başka işlerin girmesi ile programda atladığımız her bir gün
bizim okuma ve çalışma şevkimizin kırılmasına neden olur,
ve gazete okur gibi okumaya başlarız ve tesirini hissedemez oluruz,
belki bunun yerine günlük sayfa sayısını azaltmak,
bize daha çok kazanç sağlayabilir

hasılı,
Rabbimizin sözü var, bize taşıyamayacağımız yükü yüklemiyor
ama insan nefisi ile yükünü artırıyor ve altından kalkamaz hale geliyor
bu tuzağa düşmeyelim inşaallah

git gellerimiz olabilir,
ki sınav bunu iktiza eder,
iş ki malayanilik içinde kaybolmayalım, vaktimizi verimli kullanabilelim
 
Üst