Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Üçüncü Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 247251" data-attributes="member: 1"><p><strong>Üçüncü Söz - Sayfa 45</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">ise, kimseden minnet almayarak, kimseden havf etmeyerek, rahat-ı kalb ve vicdan ile gider. Ta o matlup şehre yetişir; orada, vazifesini güzelce yapan bir namuslu askere münasip bir mükâfat görür.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">İşte ey nefs-i serkeş! Bil ki, o iki yolcu, biri mutî-i kanun-u İlâhî, birisi de âsi ve hevâya tabi insanlardır. O yol ise hayat yoludur ki, âlem-i ervahtan gelip kabirden geçer, âhirete gider. O çanta ve silâh ise, ibadet ve takvâdır. İbadetin çendan zahirî bir ağırlığı var. Fakat mânâsında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez. Çünkü âbid namazında der: <em>“Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.”</em> Yani, “Hâlık ve Rezzak Ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat Onun elindedir. O hem Hakîmdir, abes iş yapmaz; hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur” diye itikad ettiğinden, herşeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur, dua ile çalar. Hem herşeyi kendi Rabbisinin emrine musahhar görür. Rabbisine iltica eder, tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. Îmânı ona bir emniyet-i tâmme verir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, her hakikî hasenât gibi, cesaretin dahi menbaı imandır, ubûdiyettir. Her seyyiât gibi cebânetin dahi menbaı dalâlettir. Evet, tam münevverü’l-kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Belki, harika bir kudret-i Samedâniyeyi lezzetli bir hayretle seyredecek. Fakat, meşhur bir münevverü’l-akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise, gökte bir kuyrukluyıldızı görse, yerde titrer, “Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?” der, evhâma düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan koca Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terk ettiler.)</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, insan nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde, sermayesi hiç hükmünde bir şey... hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table style='width: 100%'><tr><td><strong>Amerika: (bk. bilgiler)</strong></td><td><strong>Eşhedü en lâ ilâhe illâllah: “Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet ederim” (bk. ş-h-d; e-l-h)</strong></td></tr><tr><td><strong>Hakîm: herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m)</strong></td><td><strong>Hâlık: herşeyi yoktan yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b)</strong></td><td><strong>Rahîm: sonsuz merhamet ve şefkat sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)</strong></td></tr><tr><td><strong>Rezzak: bütün yaratılmışların rızkını veren Allah (bk. r-z-ḳ)</strong></td><td><strong>abes: anlamsız, boş</strong></td></tr><tr><td><strong>arz: dünya</strong></td><td><strong>cebânet: korkaklık, aşırı ürkeklik</strong></td></tr><tr><td><strong>dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)</strong></td><td><strong>emniyet-i tâmme: tam bir güven (bk. e-m-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>evham: kuruntular, şüpheler</strong></td><td><strong>feylesof: filozof, felsefeci</strong></td></tr><tr><td><strong>fâsık: günahkâr</strong></td><td><strong>hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>hane: ev</strong></td><td><strong>hasenât: iyilikler, sevaplar (bk. ḥ-s-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>havf etmek: korkmak</strong></td><td><strong>hazine-i rahmet: rahmet hazinesi (bk. r-ḥ-m)</strong></td></tr><tr><td><strong>hevâ: kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme (bk. h-v-y)</strong></td><td><strong>ihsan: iyilik, ikram (bk. ḥ-s-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>iktidar: güç, kudret (bk. ḳ-d-r)</strong></td><td><strong>iltica etmek: sığınmak</strong></td></tr><tr><td><strong>istinad etmek: dayanmak (bk. s-n-d)</strong></td><td><strong>itikad etmek: inanmak</strong></td></tr><tr><td><strong>kudret-i Samedâniye: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın kudreti (bk. ḳ-d-r; ṣ-m-d)</strong></td><td><strong>küre-i arz: yerküre, dünya</strong></td></tr><tr><td><strong>maruz olmak: uğramak, tesirinde ve karşısında olmak</strong></td><td><strong>matlup: istenen, hedeflenen (bk. ṭ-l-b)</strong></td></tr><tr><td><strong>menba: kaynak</strong></td><td><strong>minnet: iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek</strong></td></tr><tr><td><strong>musahhar: boyun eğen</strong></td><td><strong>musibet: belâ, sıkıntı</strong></td></tr><tr><td><strong>mutî-i kanun-u İlâhî: Allah’ın emir ve yasaklarına itaat eden kişi (bk. ḳ-n-n</strong></td><td><strong>mükâfat: ödül</strong></td></tr><tr><td><strong>münasip: uygun (bk. n-s-b)</strong></td><td><strong>münevverü’l-akıl: aklı bilimle aydınlanmış (bk. n-v-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>münevverü’l-kalb: kalbi imanla aydınlanmış (bk. n-v-r)</strong></td><td><strong>nefs-i serkeş: söz dinlemeyen nefis (bk. n-f-s)</strong></td></tr><tr><td><strong>rahat-ı kalb ve vicdan: kalp ve vicdan rahatlığı</strong></td><td><strong>seyyiât: kötülükler, günahlar</strong></td></tr><tr><td><strong>tabi: uyan</strong></td><td><strong>tahassun etmek: sığınmak</strong></td></tr><tr><td><strong>takvâ: Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uymak (bk. v-ḳ-y)</strong></td><td><strong>tevekkül: Allah’a güvenme ve Onu vekil kabul etme (bk. v-k-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>ubûdiyet: Allah’a kulluk (bk. a-b-d)</strong></td><td><strong>zahirî: görünüşte (bk. ẓ-h-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>âbid: Allah’a ibadet eden, kul (bk. a-b-d)</strong></td><td><strong>âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>âlem-i ervah: ruhlar âlemi (bk. a-l-m; r-v-ḥ)</strong></td><td><strong>âsi: isyankâr</strong></td></tr><tr><td><strong>çendan: gerçi<br /> <br /> </strong></td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody style="margin: 0px; padding: 0px;"> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 247251, member: 1"] [b]Üçüncü Söz - Sayfa 45[/b] [FONT=Tahoma]ise, kimseden minnet almayarak, kimseden havf etmeyerek, rahat-ı kalb ve vicdan ile gider. Ta o matlup şehre yetişir; orada, vazifesini güzelce yapan bir namuslu askere münasip bir mükâfat görür. [/FONT] [FONT=Tahoma]İşte ey nefs-i serkeş! Bil ki, o iki yolcu, biri mutî-i kanun-u İlâhî, birisi de âsi ve hevâya tabi insanlardır. O yol ise hayat yoludur ki, âlem-i ervahtan gelip kabirden geçer, âhirete gider. O çanta ve silâh ise, ibadet ve takvâdır. İbadetin çendan zahirî bir ağırlığı var. Fakat mânâsında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez. Çünkü âbid namazında der: [I]“Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.”[/I] Yani, “Hâlık ve Rezzak Ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat Onun elindedir. O hem Hakîmdir, abes iş yapmaz; hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur” diye itikad ettiğinden, herşeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur, dua ile çalar. Hem herşeyi kendi Rabbisinin emrine musahhar görür. Rabbisine iltica eder, tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. Îmânı ona bir emniyet-i tâmme verir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, her hakikî hasenât gibi, cesaretin dahi menbaı imandır, ubûdiyettir. Her seyyiât gibi cebânetin dahi menbaı dalâlettir. Evet, tam münevverü’l-kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Belki, harika bir kudret-i Samedâniyeyi lezzetli bir hayretle seyredecek. Fakat, meşhur bir münevverü’l-akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise, gökte bir kuyrukluyıldızı görse, yerde titrer, “Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?” der, evhâma düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan koca Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terk ettiler.) [/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, insan nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde, sermayesi hiç hükmünde bir şey... hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde [/FONT][TABLE] <tbody style="margin: 0px; padding: 0px;">[TR] [TD][B]Amerika: (bk. bilgiler)[/B][/TD] [TD][B]Eşhedü en lâ ilâhe illâllah: “Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet ederim” (bk. ş-h-d; e-l-h)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Hakîm: herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m)[/B][/TD] [TD][B]Hâlık: herşeyi yoktan yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah (bk. r-b-b)[/B][/TD] [TD][B]Rahîm: sonsuz merhamet ve şefkat sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Rezzak: bütün yaratılmışların rızkını veren Allah (bk. r-z-ḳ)[/B][/TD] [TD][B]abes: anlamsız, boş[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]arz: dünya[/B][/TD] [TD][B]cebânet: korkaklık, aşırı ürkeklik[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)[/B][/TD] [TD][B]emniyet-i tâmme: tam bir güven (bk. e-m-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]evham: kuruntular, şüpheler[/B][/TD] [TD][B]feylesof: filozof, felsefeci[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fâsık: günahkâr[/B][/TD] [TD][B]hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hane: ev[/B][/TD] [TD][B]hasenât: iyilikler, sevaplar (bk. ḥ-s-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]havf etmek: korkmak[/B][/TD] [TD][B]hazine-i rahmet: rahmet hazinesi (bk. r-ḥ-m)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hevâ: kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme (bk. h-v-y)[/B][/TD] [TD][B]ihsan: iyilik, ikram (bk. ḥ-s-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]iktidar: güç, kudret (bk. ḳ-d-r)[/B][/TD] [TD][B]iltica etmek: sığınmak[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istinad etmek: dayanmak (bk. s-n-d)[/B][/TD] [TD][B]itikad etmek: inanmak[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kudret-i Samedâniye: herşey Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın kudreti (bk. ḳ-d-r; ṣ-m-d)[/B][/TD] [TD][B]küre-i arz: yerküre, dünya[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]maruz olmak: uğramak, tesirinde ve karşısında olmak[/B][/TD] [TD][B]matlup: istenen, hedeflenen (bk. ṭ-l-b)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]menba: kaynak[/B][/TD] [TD][B]minnet: iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]musahhar: boyun eğen[/B][/TD] [TD][B]musibet: belâ, sıkıntı[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mutî-i kanun-u İlâhî: Allah’ın emir ve yasaklarına itaat eden kişi (bk. ḳ-n-n[/B][/TD] [TD][B]mükâfat: ödül[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]münasip: uygun (bk. n-s-b)[/B][/TD] [TD][B]münevverü’l-akıl: aklı bilimle aydınlanmış (bk. n-v-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]münevverü’l-kalb: kalbi imanla aydınlanmış (bk. n-v-r)[/B][/TD] [TD][B]nefs-i serkeş: söz dinlemeyen nefis (bk. n-f-s)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rahat-ı kalb ve vicdan: kalp ve vicdan rahatlığı[/B][/TD] [TD][B]seyyiât: kötülükler, günahlar[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tabi: uyan[/B][/TD] [TD][B]tahassun etmek: sığınmak[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]takvâ: Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uymak (bk. v-ḳ-y)[/B][/TD] [TD][B]tevekkül: Allah’a güvenme ve Onu vekil kabul etme (bk. v-k-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ubûdiyet: Allah’a kulluk (bk. a-b-d)[/B][/TD] [TD][B]zahirî: görünüşte (bk. ẓ-h-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âbid: Allah’a ibadet eden, kul (bk. a-b-d)[/B][/TD] [TD][B]âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âlem-i ervah: ruhlar âlemi (bk. a-l-m; r-v-ḥ)[/B][/TD] [TD][B]âsi: isyankâr[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]çendan: gerçi [/B][/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Üçüncü Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst