Kavmiyetçilik; üstünlük anlayışındandır
İşin doğrusu, insanların ayrılıkçılık çıkararak birbirine üstünlük taslama eğilimi nefsaniyetten gelmektedir. Hatta birçok batıl itikat ve ideolojiler, kavmiyetçilik ve bölücülüğün sadece bahanesidir. İnsanlar, bütün inançları reddedip kendisini bilim diliyle tarif etmeye başladıktan sonra da üstünlük iddiaları devam etmiştir.
Günümüzde, bazı topluluklar kendilerini diğer milletlerden üstün görmek için evrim felsefesini dayanak addetmektedir. Bilim tarihinde sahte fosiller hazırlayarak “kendi kavimlerini daha erken evrimleşmiş insan türü sayan” Avrupalı bilim sahtekârları vardır. Yine, bazı Avrupalı düşünürler, ırkçı düşüncelerini dayandırdıkları kafatasçı teorilerle, güya kendi ırklarını “beyinleri daha fazla geliştiği için daha akıllı olan ” insan türü saymışlardır.
Bu insanlar, aynı düşünceden hareketle “kendi kavimlerinin diğer insanlardan daha güçlü olduklarını; bu durumda tabiat kanunu gereği daha zayıf halkları yok etmelerinin de tabi olduğunu” ileri sürmektedirler. Bir başka deyişle, insanların cihanşümul kardeşlik anlaşmasını bozması için her şey bahane olabilmektedir.
Dikkat edilirse, dünya üzerinde kendilerini “Hz. Âdem’in neslinden gelen kardeşler” olarak görüp, Hz. İbrahim’in önderlik ettiği tevhit akidesine sadık kalanlar yalnız Müslümanlardır. Bunun sonucu olarak kardeşlik ve ümmet hukukuna uygun davrananların da yalnız Müslümanlar olduğunu görüyoruz.
Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de dünya servetini paylaşmak için kan dökmeye kalkışmayan tek ümmet, “Muhammed Ümmeti”dir (sallallahu aleyhi vesellem). Hindistan, Afrika, Orta ve Güney Asya, Kafkasya veya Balkanlar gibi birçok coğrafya, Avrupalı milletlerin istila etmesinden önce Müslümanların ulaşmış olduğu yerlerdir. Ancak Müslümanlar, fethettikleri yerlerde zayıf bulduğu milletleri sömürmeye çalışmamış, aksine buralara hukuk ve medeniyet götürmüştür.