Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
ümmet şuuru
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 274257" data-attributes="member: 1004566"><p><strong>Ümmet şuuru Allah korkusundandır </strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong>Kendi dindaşlarıyla bile sömürgeleri paylaşamama yüzünden savaşan Avrupalıların aksine, İslami idareler daima adil ve uzlaştırıcı olmuştur. Tarihi boyunca, daima kanlı mücadelelere şahit olmuş topraklara, Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra, asayiş ve huzur gelmiştir. </p><p></p><p>“Ve işte böyle, sizi vasat bir ümmet kıldık ki siz, bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun.” (Bakara: 143) </p><p></p><p>Müslümanların zulümden uzak durup adaleti sağlayabilmelerinin sırrı, ümmet şuuru ve Allah korkusudur. Müslümanlar dışındaki milletler, hukuk ve ahlakı kendi anlayışlarına göre çok standartlı olarak uygularlar. Oysa Müslümanlar, iman ile kendisini kardeşlik hukukuna dâhil sayan her insanı ümmetin bir ferdi sayarak, onun hakları konusunda Allah’tan korkarlar:</p><p></p><p>“Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de Rabbinizim. Öyleyse benden sakının.” (Mu'minun, 52)</p><p></p><p>Hac veya umre için kudsi mekânlarda bulunan, o birlik ve kulluk potasında eriyenler çok iyi bilirler ki; Müslümanları birbirine yaklaştıran başka bir şey vardır. Aralarındaki etnik ve kültürel farklılıklar, ten renkleri ayırsa da yüzlerindeki mümin siması onları birleştirir. Bir müminin ahlakının ayrılmaz parçası olan masumiyet ve tevazu; beden diline ve yüz ifadesine yerleşerek, ümmeti birbirine yakınlaştırır. </p><p></p><p>İnsan oralardayken, bir zenci bebeği veya Asyalı bir delikanlıyı; kendi evladından farksız görür. Bir Türkmen dedeyi köylüsü gibi; bir Pakistanlı teyzeyi hemşerisi gibi bağrına basmak ister. Sanki ne zamandır gurbetteymiş de nihayet fırsat bulup memleketine dönmüş gibi hisseder. </p><p></p><p>Bilhassa mazlum Müslümanların perişan hali, insanın içini burkar. Yoksulluğu her halinden belli olan bir Afrikalı, gönlünde hala yakınlarının yasını taşıyan bir Bosnalı, yerleşecek bir yeri olmayıp mescidin duvar dibinde kalan bir Afganlı; bizlere İslam dünyasının perişan halini hatırlatır. Dünyaya adalet dağıtan bu Ümmeti Muhammed’in bugünkü hali yürek dağlayıcıdır. </p><p></p><p>Ümmetin bir araya geldiği bu sayılı günler; aynı zamanda Müslüman toplumların aralarındaki suni sınırların sorgulandığı dönemlerdir. Bir Pakistanlıyla İngilizce ile veya Tunusluyla Fransızca iletişim kurmaya çalışmak; ümmetin arasına giren manilerin yalnız coğrafi sınırlar olmadığını hatırlatır. Ümmetten her bir toplumun, bir sömürgeci gücün egemenliği altında özüne yabancılaştırıldığını gördükçe kahrolursunuz. </p><table style='width: 100%'><tr><td></td><td></td></tr></table><p></p><p>Müslümanlar ne zamandan beridir başsız, idaresizdir. Bunun sonucu olarak da bir enkaz gibi paramparçadır. Dünyanın her yerinde Müslümanların hor görüldüğünü, canının, malının, ırzının hiçbir değer taşımadığını düşündükçe, bu gariban ümmete karşı merhametiniz artar. </p><p></p><p>Buna karşın, çarşılarda Müslüman halkların çoğunlukla gayrimüslimlerin ürettiği malları sattığı ve satın aldığını görür, rahatsız olursunuz. Piyasaların en kalitesiz mallarının Müslüman halklara kakalandığını görmek insanın içini burkar. </p><p></p><p>Üstelik bunlardan çoğunun Müslümanlara zulümde en ileri giden ülkeler olduğunu bilmek ise insanın yüreğine ateş düşürür. Namaz seccadesi, başörtüsü, takke, tesbih gibi ibadetle ilgili eşyaları dahi, Doğu Türkistanlılara en büyük zulümleri yapan Çinlilerden almak, hakikaten bir Müslümanın zoruna gitmeyecek gibi değildir. </p><p></p><p>“Ne olur onların mallarını boykot etsek. Böylece bir nevi ambargo ile yaptırım uygulasak!” diye düşünmek neden kimsenin aklına gelmez?...</p><p></p><p>Bunlar, Müslümanların imal edemeyeceği şeyler değildir. Üstelik bunların hammaddesi ve enerjisi, çoğunlukla İslam ülkelerinden gitmektedir. İslam ülkelerinde iş gücü boldur, sermaye sıkıntısı olduğu da söylenemez. Aksine, ekonomisi can çekişen bazı ülkeler, Müslümanların petro-dolarlarıyla ayakta durmaktadırlar. </p><p></p><p>Üstelik malum ülkeler, İslam coğrafyasının bağrına saplanmış 60 yıldır devlet terörü uygulayan İsrail’e kol kanat germekte, sözde onun emniyetini sağlamak adına iki devleti işgal etmiş bulunmakta; diğerlerini de tehdit etmeye devam etmektedir. </p><p></p><p>Bu işgalciler tarafından Filistinli, Iraklı, Afganistanlı Müslüman kardeşlerimize uzun zamandan beri sistemli işkenceler yapılmaktadır. Bosna, Kuzey Kıbrıs gibi ülkeler, siyasi yönden yalnızlaştırılmakta, İran, Sudan, Türkiye gibi birçok İslam ülkesinde ise çeşitli bölücü faaliyetler tertiplenmekte ve elebaşları desteklenmektedir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 274257, member: 1004566"] [B]Ümmet şuuru Allah korkusundandır [/B]Kendi dindaşlarıyla bile sömürgeleri paylaşamama yüzünden savaşan Avrupalıların aksine, İslami idareler daima adil ve uzlaştırıcı olmuştur. Tarihi boyunca, daima kanlı mücadelelere şahit olmuş topraklara, Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra, asayiş ve huzur gelmiştir. “Ve işte böyle, sizi vasat bir ümmet kıldık ki siz, bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun.” (Bakara: 143) Müslümanların zulümden uzak durup adaleti sağlayabilmelerinin sırrı, ümmet şuuru ve Allah korkusudur. Müslümanlar dışındaki milletler, hukuk ve ahlakı kendi anlayışlarına göre çok standartlı olarak uygularlar. Oysa Müslümanlar, iman ile kendisini kardeşlik hukukuna dâhil sayan her insanı ümmetin bir ferdi sayarak, onun hakları konusunda Allah’tan korkarlar: “Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de Rabbinizim. Öyleyse benden sakının.” (Mu'minun, 52) Hac veya umre için kudsi mekânlarda bulunan, o birlik ve kulluk potasında eriyenler çok iyi bilirler ki; Müslümanları birbirine yaklaştıran başka bir şey vardır. Aralarındaki etnik ve kültürel farklılıklar, ten renkleri ayırsa da yüzlerindeki mümin siması onları birleştirir. Bir müminin ahlakının ayrılmaz parçası olan masumiyet ve tevazu; beden diline ve yüz ifadesine yerleşerek, ümmeti birbirine yakınlaştırır. İnsan oralardayken, bir zenci bebeği veya Asyalı bir delikanlıyı; kendi evladından farksız görür. Bir Türkmen dedeyi köylüsü gibi; bir Pakistanlı teyzeyi hemşerisi gibi bağrına basmak ister. Sanki ne zamandır gurbetteymiş de nihayet fırsat bulup memleketine dönmüş gibi hisseder. Bilhassa mazlum Müslümanların perişan hali, insanın içini burkar. Yoksulluğu her halinden belli olan bir Afrikalı, gönlünde hala yakınlarının yasını taşıyan bir Bosnalı, yerleşecek bir yeri olmayıp mescidin duvar dibinde kalan bir Afganlı; bizlere İslam dünyasının perişan halini hatırlatır. Dünyaya adalet dağıtan bu Ümmeti Muhammed’in bugünkü hali yürek dağlayıcıdır. Ümmetin bir araya geldiği bu sayılı günler; aynı zamanda Müslüman toplumların aralarındaki suni sınırların sorgulandığı dönemlerdir. Bir Pakistanlıyla İngilizce ile veya Tunusluyla Fransızca iletişim kurmaya çalışmak; ümmetin arasına giren manilerin yalnız coğrafi sınırlar olmadığını hatırlatır. Ümmetten her bir toplumun, bir sömürgeci gücün egemenliği altında özüne yabancılaştırıldığını gördükçe kahrolursunuz. [TABLE="align: left"] [TR] [TD][/TD] [TD][/TD] [/TR] [/TABLE] Müslümanlar ne zamandan beridir başsız, idaresizdir. Bunun sonucu olarak da bir enkaz gibi paramparçadır. Dünyanın her yerinde Müslümanların hor görüldüğünü, canının, malının, ırzının hiçbir değer taşımadığını düşündükçe, bu gariban ümmete karşı merhametiniz artar. Buna karşın, çarşılarda Müslüman halkların çoğunlukla gayrimüslimlerin ürettiği malları sattığı ve satın aldığını görür, rahatsız olursunuz. Piyasaların en kalitesiz mallarının Müslüman halklara kakalandığını görmek insanın içini burkar. Üstelik bunlardan çoğunun Müslümanlara zulümde en ileri giden ülkeler olduğunu bilmek ise insanın yüreğine ateş düşürür. Namaz seccadesi, başörtüsü, takke, tesbih gibi ibadetle ilgili eşyaları dahi, Doğu Türkistanlılara en büyük zulümleri yapan Çinlilerden almak, hakikaten bir Müslümanın zoruna gitmeyecek gibi değildir. “Ne olur onların mallarını boykot etsek. Böylece bir nevi ambargo ile yaptırım uygulasak!” diye düşünmek neden kimsenin aklına gelmez?... Bunlar, Müslümanların imal edemeyeceği şeyler değildir. Üstelik bunların hammaddesi ve enerjisi, çoğunlukla İslam ülkelerinden gitmektedir. İslam ülkelerinde iş gücü boldur, sermaye sıkıntısı olduğu da söylenemez. Aksine, ekonomisi can çekişen bazı ülkeler, Müslümanların petro-dolarlarıyla ayakta durmaktadırlar. Üstelik malum ülkeler, İslam coğrafyasının bağrına saplanmış 60 yıldır devlet terörü uygulayan İsrail’e kol kanat germekte, sözde onun emniyetini sağlamak adına iki devleti işgal etmiş bulunmakta; diğerlerini de tehdit etmeye devam etmektedir. Bu işgalciler tarafından Filistinli, Iraklı, Afganistanlı Müslüman kardeşlerimize uzun zamandan beri sistemli işkenceler yapılmaktadır. Bosna, Kuzey Kıbrıs gibi ülkeler, siyasi yönden yalnızlaştırılmakta, İran, Sudan, Türkiye gibi birçok İslam ülkesinde ise çeşitli bölücü faaliyetler tertiplenmekte ve elebaşları desteklenmektedir. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
ümmet şuuru
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst