Üstadım ;Sen Ahir Zamanda Açan Bir Güldün

teblið

Vefasýz
78800307.png


Gülü zaten çok severiz ama bir de gül bahçesine girdiğimizi düşünelim. Renk renk güller ve onlardan gelen kokulara bir de kuş cıvıltıları ve bahçenin serinliği eklenince ne kadar ferahlarız. Kalbimiz ve ruhumuz neşe ile dolar, huzur buluruz. Güllerin ayrı ayrı renk ve güzellikleri gözümüze hitap ederken, burnumuz da çok güzel kokularından istifade eder. Gönlümüz bahçenin şirinliği ile, tenimiz de serinliği ile mest olur.

Bize dünya ve ahiret saadetimizin yollarını gösteren Üstad Hazretleri, bahçelerden de sıkça bahsetmiştir. Zaten eserlerinin büyük bir kısmını ya bağlarda, bahçelerde ya da dağlarda kaleme almıştır. Her şeye iman nazarı ile baktığından Isparta’nın gülistanlarında Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm’ın gül cemâlini görmüş, Katran ağacındaki menzilinde ve Çam ağacındaki köşkünde kudret ve rahmet tecellîlerini temâşa etmiştir. Bu tefekkürlü temâşâlar esnasında kalbindeki nur tohumları inkişaf etmiş, Risâle-i Nur gibi muazzam bir nur bahçesini netice vermiştir. O zamanki ektiği nur tohumları zeminimizde renk renk çiçekler açmıştır.

Hayatını böyle bir bahçenin bahçıvanlığına adayan Üstad Hazretleri, en çorak topraklarda bile muhabbetle, şefkatle, sabırla güller yetiştirmiş bunları insanlara takdim etmiştir. Ona eziyet edene değil bedduâ etmek, dünya ve ahiret saadetine vesile olacak bir gül uzatmıştır. Ona zulüm ve işkence edenlere, hor hâkir görenlere hep muhabbetle yaklaşmış, güller uzatmıştır. Kalplere ve gönüllere nur tohumları ekmiş, herkesin her iki cihanda da güzel bahçelerinin bağlarının olmasını istemiştir.

“Ne yapayım acele ettim kışta geldim, sizler cennetâsâ baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçekler açacaktır” müjdesi ile gelecek asırlara da çiçekler, güller göndermiştir. Hangimiz cennet misâli bir baharda ve gül bahçelerinde, çiçekler arasında yaşamayı istemeyiz ki... Muhakkak herkes her iki dünyasında da huzur içinde, mutlu, mesut yaşamak ister. İşte Üstadın bütün çabası da insanların bu arzusunun çaresini, reçetesini sunmaktır.

Dünya hayatı görünürde güllük gülistanlık değildir. Hep gül bahçelerine, hep güzelliklere çıkmaz yolumuz. Ancak hepimizin içinde gül bahçesine dönüşebilecek bir merkez vardır. Orası da kalbimizdir. Kalp bahçemizin çekirdeği imandır, muhabbettir. Dünyamızı ve ahiretimizi gül bahçesine çevirmenin yolu da, kalbimizdeki bu çekirdeklerle itina ile ilgilenmek, onları ibadet suyu ile büyütmek, güzelleştirmekle mümkün olur. Bunu başarabildiğimiz ölçüde dünya da bize bir gül bahçesi olur.

Bir zamanlar geçtiği toprakları, girdiği hapishaneleri, tanıdığı gönülleri birer gül bahçesine çeviren Üstadımız bu gün de herkese bir gül bahçesi vermeye devam ediyor. Dünyada dahi bize bir gül bahçesi vermek istediği gibi kabirlerimizin de cennet bahçelerinden bir bahçe olmasını istiyor. Ahirette de herkesin yeryüzü kadar bağlar, bahçeler, süslü kasırlar sahibi olmasını istiyor ve bunun için duâ ediyor.

Öyleyse biz de Üstadımızın bize sunduğu gül bahçelerine iyi bakalım. İbadet, takvâ, muhabbetle sulayalım, besleyelim ki, ölümümüzden sonra da bu bahçenin tohumları neşvü nemâ bulsun, ebedî bahçelerimizde sümbüllensin, çiçekler açsın.


GÜLE AŞIK GÜLLERE SELAM OLSUN...
 

teblið

Vefasýz
Biz güllerin efendisi Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm’dan öğrendik taş atanlara gül atmayı. Hem mesleği Haliliye, meşrebi hıllet olan bir Üstâdın yolundan gidiyoruz inş
icon_question.gif
. Kendisine düşmanlık edenlerin, hatta defalarca zehirleyip zindanlara atanların dahi ıslâhı için duâ eden, onlara acıyan bir Üstâda talebe olma arzusunda bulunuyorsak ‘en yakın dost, en fedakâr arkadaş, en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş’ olarak tam bir muhabbet fedâisi olabilmeliyiz. Öyle ise dostlarımızın, kardeşlerimizin hoş olmayan bir ahlâkını ya da tavrını gördüğümüz zaman bizim buna gücenmeye, ona sırt çevirmeye hakkımız yoktur.

Bizim vazifemiz daima güzellikleri görmek ve daima gönül kazanmaktır. Gül tohumları saçmak, gül yetiştirmek, gül dermek, gül vermektir… Bazen sıcak bir tebessüm, bazen içten bir selâm, bazen kardeşâne bir kucaklaşma hemen o anda meyvesini verecek, sevgi ve muhabbet çiçeklerinin açmasına vesile olacaktır.

Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursî’nin de Risâle-i Nur’da ifade ettiği gibi her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde dahi, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Kâinattaki her şey, her hadise ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri itibariyle güzeldir.

Gülden ayrı yaşayamayacağımıza göre dikenleri hoş görmeli, daha doğrusu lütufla ıslâhına çalışmalı ve bir nev'î gül bahçemiz olan hayatımızı acılarla târümâr etmemeliyiz. Güzel bakmalı, güzel düşünmeli ve güzellikleri seyretmeliyiz pencerelerimizden
 
Üst