Konuya cevap cer

Biz güllerin efendisi Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm’dan öğrendik taş atanlara gül atmayı. Hem mesleği Haliliye, meşrebi hıllet olan bir Üstâdın yolundan gidiyoruz inş. Kendisine düşmanlık edenlerin, hatta defalarca zehirleyip zindanlara atanların dahi ıslâhı için duâ eden, onlara acıyan bir Üstâda talebe olma arzusunda bulunuyorsak ‘en yakın dost, en fedakâr arkadaş, en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş’ olarak tam bir muhabbet fedâisi olabilmeliyiz. Öyle ise dostlarımızın, kardeşlerimizin hoş olmayan bir ahlâkını ya da tavrını gördüğümüz zaman bizim buna gücenmeye, ona sırt çevirmeye hakkımız yoktur.


Bizim vazifemiz daima güzellikleri görmek ve daima gönül kazanmaktır. Gül tohumları saçmak, gül yetiştirmek, gül dermek, gül vermektir… Bazen sıcak bir tebessüm, bazen içten bir selâm, bazen kardeşâne bir kucaklaşma hemen o anda meyvesini verecek, sevgi ve muhabbet çiçeklerinin açmasına vesile olacaktır. 


Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursî’nin de Risâle-i Nur’da ifade ettiği gibi her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde dahi, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Kâinattaki her şey, her hadise ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri itibariyle güzeldir. 


Gülden ayrı yaşayamayacağımıza göre dikenleri hoş görmeli, daha doğrusu lütufla ıslâhına çalışmalı ve bir nev'î gül bahçemiz olan hayatımızı acılarla târümâr etmemeliyiz. Güzel bakmalı, güzel düşünmeli ve güzellikleri seyretmeliyiz pencerelerimizden


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst