A. Hüsrev Altınbaşak (RA)
Hüsrev Efendi çocukluk yıllarında şöyle bir rüya görür. “Büyük bir deniz ortasında bir ağaç vardır. Deniz çekilir ve ağaç kurur. Bir zat gelir, o ağacın dallarını budar. Sonra denizin ortasında büyükçe bir yol açılır ve kendileri o yoldan yürümeye başlarlar”. Bu rüyasını şeyhine anlattığında, şeyhinin tabiri şöyle olmuştur.
“O deniz şeriattir. Ağaç ve dalları ise, ondan feyiz alan tarikattir. Benden sonra Isparta’ya İslam’a hizmet edecek bir Zât gelecek ve sen ona ittiba edeceksin”
Bilahire 1926 yılında Bediüzzaman Hazretleri sürgün olarak Barla’ya gelmiştir. Büyük bir Zâtın Isparta’ya nefiy olarak gönderildiğini işiten Hüsrev Efendi’nin fıkıhla alakalı üç suâlini muhtevi mektubuna Bediüzzaman Hazretlerinin cevabı câlib-i dikkattir:
Daha hiç görüşmemiş olduğu Üstadının mektubuna bir mektupla değil, kendisi bizzat huzuruna gitmek hassasiyetiyle ve “ehli kemâlin huzuruna yürüyerek gidilir” deyip kırk kilometre uzaklıkta bulunan Barla’ya yaya olarak Üstadın huzuruna gitmiştir.
Üstad Hazretleri, kendilerini –iltifaten- Barla dışındaki Karaca Ahmed Türbesinde karşılamışlardır.
Hüsrev Efendi bu buluşmadan sonra Onun hem talebesi, hem hizmet arkadaşı, hem de İman ve Kur’an hizmetinde en büyük rükün olarak yerini almıştır.
Hüsrev Efendi çocukluk yıllarında şöyle bir rüya görür. “Büyük bir deniz ortasında bir ağaç vardır. Deniz çekilir ve ağaç kurur. Bir zat gelir, o ağacın dallarını budar. Sonra denizin ortasında büyükçe bir yol açılır ve kendileri o yoldan yürümeye başlarlar”. Bu rüyasını şeyhine anlattığında, şeyhinin tabiri şöyle olmuştur.
“O deniz şeriattir. Ağaç ve dalları ise, ondan feyiz alan tarikattir. Benden sonra Isparta’ya İslam’a hizmet edecek bir Zât gelecek ve sen ona ittiba edeceksin”
Bilahire 1926 yılında Bediüzzaman Hazretleri sürgün olarak Barla’ya gelmiştir. Büyük bir Zâtın Isparta’ya nefiy olarak gönderildiğini işiten Hüsrev Efendi’nin fıkıhla alakalı üç suâlini muhtevi mektubuna Bediüzzaman Hazretlerinin cevabı câlib-i dikkattir:
Daha hiç görüşmemiş olduğu Üstadının mektubuna bir mektupla değil, kendisi bizzat huzuruna gitmek hassasiyetiyle ve “ehli kemâlin huzuruna yürüyerek gidilir” deyip kırk kilometre uzaklıkta bulunan Barla’ya yaya olarak Üstadın huzuruna gitmiştir.
Üstad Hazretleri, kendilerini –iltifaten- Barla dışındaki Karaca Ahmed Türbesinde karşılamışlardır.
Hüsrev Efendi bu buluşmadan sonra Onun hem talebesi, hem hizmet arkadaşı, hem de İman ve Kur’an hizmetinde en büyük rükün olarak yerini almıştır.